Bar da ilk buluşma

1036 Words
Gözlerimi kapattım ama bir türlü uyuyamıyordum; bedenim bu kadar yatmaya alışkın olmadığı için uyumayı reddediyordu. Yatakta uzanmış halde ne yapacağımı düşünürken, uzun zamandır kurt formuna dönüşmediğim aklıma geldi. Bugün için yapılabilecek en iyi aktivite bu olabilirdi. Yataktan kalkıp üstüme bir şeyler geçirdikten sonra evin anahtarlarını alarak dışarı çıktım. Bölgemizin kuzeyindeki derin ve geniş ormanlık alana doğru yürüdüm. Uzun zamandır hem kendime hem de kurduma zaman ayırmadığım için bu yürüyüş bize çok iyi gelecekti. Bir süre yürüdükten sonra ormanın girişinde durdum. Etraf sessiz ve huzurluydu. Kuşların cıvıltısı ve ağaçların hışırtısı arasında, doğanın kollarında yeniden kendimi bulma düşüncesi içimi ısıttı. Üzerimdekileri çıkarıp rahatça dönüşebileceğim kalın bir ağaç aramaya başladım. Aslında kurt adamlar çıplaklığı sorun etmezler ama ben ediyordum işte; bedenimi eşimden önce başka birinin görmesini istemiyordum. Beni arkasında gizleyecek kalınlıkta bir ağaç buldum, hemen arkasına geçip üstümdekilerden kurtuldum ve kurdumu özgür kalması için çağırdım. Dönüşüm her zaman bir ritüel gibi hissedilirdi. Önce ellerim patilere dönüştü, parmaklarım yerini güçlü pençelere bıraktı. Sonra ağzım uzamaya başladı, uzun ve sivri azı dişlerim belirginleşti. Bu süreç biraz acılı olsa da, her seferinde özgürlüğün ve doğanın bir parçası olmanın verdiği huzurla dolardı. Vücudum tüylenmeye başladı, altın sarısı kürküm yavaş yavaş tüm bedenimi kapladı. En son ayaklarım da dönüşümünü tamamladı ve dört ayak üstünde toprağa dokundum. Bu formdayken doğanın bir parçası olmak inanılmaz bir histi. Her bir koku, her bir ses, her bir hareket çok daha keskin ve anlamlıydı. Duyularımın keskinleşmesiyle, çevremdeki her detayı hissedebiliyordum. Toprağın nemi, rüzgarın esintisi, ağaçların hışırtısı; hepsi beni doğanın bir parçası gibi hissettiriyordu. Derin bir nefes aldım ve kendimi ormanın derinliklerine bıraktım. Koşmaya başladım, hızla ve özgürce. Ayaklarımın altında ezilen yaprakların sesi, esen rüzgarın kulaklarımı dolduran uğultusu, her şey mükemmeldi. Uzun zamandır bu hissi yaşamamıştım ve şimdi, her şeyden uzaklaşarak sadece içgüdülerimle hareket ediyordum. Ormanın içinde, ağaçların arasında, tüm endişelerimi ve sorumluluklarımı geride bırakarak koşuyordum. Bir süre sonra yorulmaya başladım ve bir dere kenarında durdum. Su, berrak ve serindi. Eğilerek su içtim, bu doğal formdayken suyun tadı bile daha farklı geliyordu. Dinlenirken çevremi izledim. Ormanın derinliklerinde bir yerlerde, belki de başka bir hayvanın gözleri üzerimdeydi ama bu beni korkutmuyordu. Doğanın bir parçası olarak burada olmak, her şeyden daha gerçek ve huzur vericiydi. Bir süre dinlendikten sonra, dönüş vaktinin geldiğini fark ettim. Yavaşça geri çekilip dönüşüm sürecini başlattım. Bu kez, altın sarısı kürküm yerini tekrar insana özgü deriye bıraktı, patilerim yeniden ellere, dişlerim insan dişlerine dönüştü. Giyinip derin bir nefes aldıktan sonra, yeniden insan formuma dönmüş olarak ormanın çıkışına doğru yürümeye başladım. Eve döndüğümde, kendimi daha dinç ve tazelenmiş hissediyordum. Bu dönüşüm ve doğayla iç içe olma deneyimi bana aradığım huzuru vermişti. Yarınki iş ve Meltem teyzenin ayarladığı buluşma için artık hazırım. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak yenilenmiş hissediyordum. Mutfakta bir şeyler atıştırmak için ilerledim, akşam barda mesaim başlamadan önce biraz dinlenmeye karar verdim. Artık daha hazırlıklı ve enerjik hissediyordum, her şeyin üstesinden gelebilecekmişim gibi. Evde daha fazla zaman kaybetmek istemiyordum, hazırlanıp bara doğru yola çıktım. Barın girişi bu sefer düne göre oldukça sakindi. İçeri girip önlüğümü üstüme geçirdim, tezgahı sildim ve içerinin dolmasını beklemeye başladım. Bu gece tek çalışacaktım; Mehmet'in izin günüydü. Yalnız çalışmak her ne kadar yorucu olsa da, bazen zihnimi toparlamak için iyi oluyordu. Mekanın açılma vakti geldiğinde içerisi yavaş yavaş dolmaya başladı. Hafta ortası olduğu için bugün kalabalık olmayacaktı, her zamanki gibi. Barın hafif müziği ve loş ışıkları altında, müşteriler birer ikişer içeri girmeye başladı. Sessizliği ve sakince başlayan akşamı gözlemlerken birden aklıma bir fikir geldi. Hemen telefonumu elime aldım, Meltem teyzemin yolladığı mesajı açarak Murat'ın numarasını rehberime kaydedip aradım. "Kahve veya bir kadeh içki, ne fark eder ki?" diye düşünüp arama tuşuna bastım. Telefon üçüncü çalmadan sonra açıldı. Karşıdan gelen ses olgun bir erkek sesiydi. "Alo," dedim. "Alo, kimsiniz?" diye sordu. "Merhaba, ben Eylül, Meltem teyzenin yeğeniyim," dedim. "Ah evet, merhaba Eylül, nasılsın?" dedi. Anlaşılan sohbeti uzatmak istiyordu ama benim bunun için zamanım yoktu. Bar gitgide doluyordu ve müşterilere hizmet etmek için hazırlanmam gerekiyordu. "Murat, Mavi Yeşil Bar'dayım. Gelirsen çok sevinirim. Şimdi işime dönmem gerek, burada çalışıyorum ve konuşmak için zamanım yok. Gelirsen beni ara," deyip cevap vermesini bile beklemeden telefonu kapatıp önlüğümün cebine koydum ve işime devam ettim. Barın içi kalabalıklaşmaya başladıkça, tezgahın arkasında hızlı ve dikkatli bir şekilde çalışıyordum. İçkileri hazırlıyor, boşalan bardakları topluyor ve müşterilerin isteklerini karşılıyordum. Her ne kadar yalnız çalışmak zorlayıcı olsa da, işimi severek yapıyordum. Bu yoğun tempo, zihnimi meşgul ediyor ve başka şeyleri düşünmemi engelliyordu. Bir süre sonra, telefonum çaldı. Ekrana baktığımda Murat'ın aradığını gördüm. Hızlıca telefonu açtım. "Alo, Murat ben. Bara geldim, neredesin?" dedi. "Merhaba Murat, tezgahın arkasındayım. Gel seni burada bekliyorum," dedim. Kısa bir süre sonra, Murat'ı tezgahın önünde gördüm. Uzun boylu, karizmatik bir adamdı. İlk görüşte dikkat çeken bir havası vardı. "Merhaba Eylül," dedi. "Merhaba Murat, hoş geldin. Ne içersin?" diye sordum. "Bir kadeh kırmızı şarap alayım," dedi. Hemen siparişini hazırlayıp önüne koydum. Murat, şarabını yudumlarken gözleriyle mekanı incelemeye başladı. "Burada çalışmak zor mu?" diye sordu. "Bazen zor olabiliyor ama işimi seviyorum," dedim. O da gülümsedi ve şarabını yudumlamaya devam etti. Ben ise bir yandan müşterilere hizmet ederken bir yandan da Murat ile kısa sohbetler ediyordum. İşin yoğunluğuna rağmen, onunla tanışmak ve konuşmak bana iyi gelmişti. Gece ilerledikçe barın içi biraz daha sakinleşti. Murat da gitmeye hazırlanıyordu. Bana dönerek, "Seni daha fazla meşgul etmeyeyim. Tanıştığımıza memnun oldum. Başka bir zaman daha uzun sohbet edebiliriz," dedi. "Ben de memnun oldum Murat. Görüşmek üzere," dedim. O da vedalaşıp bardan ayrıldı. Gecenin sonunda, işleri toparlayıp barı kapatmaya başladım. Bugün hem çalışıp hem de yeni biriyle tanışmak bana farklı bir enerji vermişti. Meltem teyzenin ayarladığı bu buluşma, sandığım kadar kötü geçmemişti. Eve dönerken, yarının getireceği yeni fırsatları düşünüyordum. Bugün olanlar, yarına daha umutlu ve enerjik bakmamı sağladı. Kendimi yorgun ama mutlu hissediyordum. Her şeyin daha iyiye gideceğine dair bir inançla, yavaşça evimin kapısını açtım ve içeri girdim. Keyifli olduğu kadar yorucu bir geceydi. Eve girer girmez elimi yüzümü yıkayıp, rahatlamak için pijamalarımı giydim ve kendimi direkt yatağa attım. Geçirdiğim yoğun saatlerin ardından, biraz olsun dinlenmek bana iyi gelecekti. Sabah saraya gitmeden önce dinlenmek ve enerjimi toplamak istiyordum. Yeni güne umutla ve tazelenmiş bir şekilde başlamak için gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim. Yatağa uzanmışken, gece boyunca yaşadıklarımı ve ertesi gün neler yapmam gerektiğini düşünerek hafifçe gülümsedim. Her şeyin yolunda gitmesini dileyerek, yavaşça derin bir uykuya daldım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD