bc

Kurşuna gebe

book_age18+
947
FOLLOW
16.5K
READ
dark
HE
drama
tragedy
sweet
bxg
serious
kicking
soldier
mythology
war
musclebear
love at the first sight
like
intro-logo
Blurb

zifiri karanlıkta tim komutanıyla birlikte zorlu bir gece operasyon sırasında rasladım bir çift mavi göze yaralı yüzü neredeyse tanınmaz haldeydi aslında hayatımızı bu mavi gözlü adama borçluyduk tim için kendini siper etmiş bizi büyük bir patlmadan kurtarmıştı bizi kurtarmıştı lakin kendi için aynı şeyi söylemek zordu helikopterle hastaneye ulaştığımızda durumu oldukça ağır olan şanlı üsteğmen Akyüz apoletinde okuduğum soyisim akyüzdü ismini henüz bilmesemde kendimle birlikte 7 askerin hayatını kurtaran bu subayı sen tekrar ailesine bu şanlı orduya bağışla rabbim diye dua ettim ameliyat haneden girerken onu kanlı canlı bir kez görmeyi diledim kim bilir belkide yaşayacak günü görecek güzel günleri vardır...

chap-preview
Free preview
Giriş
Bugün hayatımın en önemli günüydü. Harp okulunu birincilikle bitirmek her yiğidin, pardon her kadının harcı değildi. Kendimi biraz fazla övmüş olabilirim ama sanırım bu övgüyü hak etmiştim. Okul komutanı Albay Mehmet Yurdakul plaketimi ve diplomamı verirken bana gururla bakıyordu. Yalnız gururlanan okul komutanım değildi elbette, canım annem Seyhan Hanım da bana protokolden gururla bakıyordu. Diplomamı ve plaketimi elime uzatan komutanım, "Bu daha başlangıç. İsra Teğmen, yeni görev yerin Diyarbakır Sınır Komutanlığı'nda başarılarının devamını dilerim." diyerek hem hayalimi hem de büyük bir bombayı kucağıma bırakmıştı. Aslında ilk görev yerim Antep merkezdi. Ben sınır komutanlığı istiyordum. Aldığım eğitimleri orada hainlere karşı kullanmak boynumun borcuydu. Kadın olduğumdan mı yoksa bana yanık olan genç Yüzbaşı Yaşar Alp ne yapmış etmiş, beni Antep merkeze ilk görev yerim olarak atamıştı. İlk duyduğumda üstüm olmasına rağmen itiraz etsem de rütbesini kullanarak, "Emrim üstüne emir mi veriyorsun asker?" diyerek azarlamıştı. ** Lakin albayım Mehmet komutan olaya el atmış olacak ki şimdi bana en büyük hayallerimden biri olan sınırda görev yapmayı elleriyle sunmuştu. Selam durup minnetle teşekkür ettim. Gururlu bir konuşmanın ardından hızla anacığımın kollarına attım kendimi. Gözyaşları içinde sarıldı Seyhan Sultan, ben de aynı sevinçle sarıldım. Hayat bana hayallerimi gerçekleştirmek için fırsat sunmuştu, eh bende geri çeviremezdim, değil mi? *** Sınıf arkadaşlarımızla düzenlediğimiz partiye hazırlanırken annem kapıdan sevgiyle beni izliyordu. "Ne o Seyhan hatun, akşam çıkmama yine karışmazsın artık," diyerek nabzını yokladım, ne olur ne olmaz. Seyhan hatun bu aklına yatmazdı, neme lazım, mezuniyet filan dinlemez, engel olurdu. "Yok kuzum, artık koskoca teğmen İsra hanıma karışmak olmaz. Tabii annelik damarım kalkarsa ona yapacak bir şey yok," diyip göz kırptı. Annemle biraz daha şakalaşıp, annem beni yalnız bırakırken ben de uzun süredir, en son lise mezuniyetimden bu yana, doğru düzgün hatta hiç kadın gibi giyinmemiştim. Askeri üniforma üzerime nakış gibi işlenmişti adeta. Elbette bununla gurur duyuyordum ama arada kadın olduğumu da hatırlamakta sanırım zarar gelmezdi. Aynaya baktığımda oldukça güzel olmuştum. Topuklu ayakkabıyı da yadırgamıştı canım ayaklarım, lakin bugün idare etmek zorundaydım; yoksa benim deli arkadaşım Zehra beni tefe koyardı. Kırk kere tembihlemişti, hayret gelmedi hâlâ. Derken kapı çaldı. "İyi insan lafını üzerine mi desem, yoksa cadıyı gör süpürgeyi hazırla mı desem bilemedim. Neyse, ben iyi insan diyeyim siz gerisini anlayın. ** Vay vay vay diyerek kapıdan kafasını uzattı. Güzel ve seksi arkadaşım, sonunda kadına benzemişsin güzelim diyip popoma bir şaplak attı. Yeminle ayarsızdı bu kız, popomu ovup... Normal insanlar gibi "hoş geldin" dedim, "hoş bulduk" ve "geç kalıyoruz, hadi hazırsan çıkalım, Yaşar Alp kapıda bekliyor" dedi. Gözlerim kocaman açılmıştı, ne alaka kızım, o niye bekliyor? Biz taksiyle giderdik. Zehra, niye böyle bir şey yaptın ki? diyerek payladım. Ne yapayım kızım, yavru köpek gibi yalvardı, yüzbaşıcık, kıyamadım. Ben de bırakıversin, o gözüküp çıkacak zaten, yalnızca şoförlüğümüzü yapacak. Off Zehra, valla adamı kanser edersin. Bu kez yavru köpek kendisi olmuştu, dudaklarını büzüp "lütfen lütfen, İsra kırma, alt tarafı bizi partiye bırakacak" dedi. Off tamam, diyip kabul ettim ama iyi mi ettim ondan pek emin değilim. Çantamı alıp anneme çıktığımızı haber verip önde Zehra, arkada ben çıktık dışarı. Yaşar Alp, Zehra'nın aynı zamanda kuzeniydi. Zehra sayesinde tanışmış, arkadaş ve aynı zamanda komutanım olmuştu. Lakin bana olan duygularını açıkladığında bu yana ümit vermemek için uzak duruyordum. Okul dışında pek de konuştuğum yoktu. Ben aklımı tamamen okuluma, kariyerime vermiştim, gönül işlerine ayıracak vaktim yoktu ki. Her neyse, Yaşar Alp beni görünce donup kalmıştı. Bu adam nasıl asker olmuştu hala aklım almasada oldukça başarılı bir askerdi aslında. Zehra koluma girip "dondu yine, seninki ay, sus, bazen komutanım olduğundan şüpheye düşüyorum" diyip kıkırdadım. Yanına ulaştığımızda gözlerini üzerimden çekmemişti. Öksürüp kendine gelmesini sağladım. "Çok güzelsiniz" diyerek Zehra'ya döndü. ** Teşekkürler konutanım dedim bozulsada Zehra araya girip hadi yaşar Alp geç kalacağız diyip arabaya bindik kapımı açmıştı oldukça kibar ve centilmen bir adamdı ama işte gönüle dokunmuyorsa yapacak bişey de olmuyordu. ** Partiden ayrılmasını beklediğimiz Yaşar Alp gitmemişti. Gece boyunca gözleri sürekli üzerimdeydi ama benim pek umrunda olmamıştı. Tüm arkadaşlarımla gönlümce eğlenmiştim. Harp okulu bitmiş, asıl görevim başlayacaktı. Yaklaşık 15 günlük tatilin ardından ilk görev yerim Diyarbakır dağ komando terörle mücadele birliğine atanmıştım. Kolay olmamıştı; hem okul hem zorlu askeri eğitimler elbette sahaya çıkmayla eğitimde yaşanılan zorluklar bir değildi. Bunu henüz tecrübe etmemiştim ama içimdeki savaşçı ruh hali hazırda kendini zırh gibi tutuyordu. Gece yine Yaşar Alp bırakmıştı. Eve vedalaşırken hala şansını zorlamıştı. Kibarca, "Komutanım, benim gönlümde size, hatta şu an hiçbir erkeğe yer yok. Şu an en önemli hedefim kariyerim, lütfen daha fazla ısrar etmeyin," diyip son noktayı koymuştum. O da umutla bekleyeceğini söylemişti. En azından bu kez ısrarcı tavrını kenara bırakıp beklemekle kalacaktı. *** On beş gün bana 15 yıl gibi geçse de anneme çok hızlı geçmişti. Şimdi havalimanında beni uğurlamak için gelmişlerdi. Dayım hala Antep'e gitmediğim için söylese de onun da içten içe gözlerinde göstermek istemediği bir gurur vardı. Kendisi de Gazi olmuş bir askerdi; ne yazık ki pusaya düşmüş ve dört parmağının yarısını kaybetmişti. Silah tutamaz raporu çıktığı için askerlikten malulen emekli olmuş, şu an özel bir güvenlik şirketinde müdür olarak çalışıyordu. ** Annemle ve dayımla vedalaşıp kontrol noktasından geçip uçaktaki yerimi almıştım. Düzenimi kurunca ikisi de eminim ziyaretime gelecekti. Uçaktan inince ilk işim bir taksi bulup merkezdeki birliğe gitmekti. Asıl olan sınırdaki birliğe konvoyla gidilmesiydi. Konvoy haftada bir merkeze indiği için konvoyun geri dönmesine henüz dört gün vardı. Bilerek erken gelmiştim; şansım yaver giderse kendime uygun eşyalı bir ev tutabilirdim. Ama önceliğim birliğe geldiğimi bildirip konvoyu beklemekti. Birliğin kapısına geldiğimde nöbet tutan asker hafiften yavşamıştı. Üzerimde üniformam yoktu, eh anlımda da teğmen olduğum yazmıyordu elbet. "Buyrun güzel bayan, ne için gelmiştiniz?" dedi. Ben sana bu yavşaklığın hesabını elbet sorarım asker, dedim içimden. Eh çocuğa da çok görmüyorum; her zaman kadın görmüyordur eminim. Alımlı, güzel giyimli bir bayan görünce asılması da kaçınılmazdı ama bu gevşekliğe taviz vereceğim anlamına gelmiyordu. "Görev yerime geldim asker," diyip askeri kimliği koydum önüne. Rütbeme bakmış olacak ki az kalsın oturduğu sandalyeden düşecekti. Hemen selam durup, "Hoş geldiniz komutanım, hemen bilgilendiriyoruz," diyerek komutanı aradı. Kısa bir konuşmanın ardından tekrar selam durup, "Sizi bekliyor komutanım," diyerek kapıyı işaret etti. *** İçimden ağır ol desem de rütbeli rütbesiz fark etmez, erkek milletine fazla taviz vermeye gelmezdi. Bunu harp okulunda gayet güzel öğrenmiştim. "İyi nöbetler asker" diyerek komutanın odasına doğru yol aldım. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Orta yaş üstü, hafif tombul, sert görünmeye çalışan, oldukça sevimli bir albay ayağa kalkıp karşıladı beni. "Hoş geldiniz, İsra teğmenim. Siz gelmeden başarınız geldi, maşallah. Sizin gibi genç, dinamik, çalışkan askerlere ihtiyacımız var" diyerek elini uzattı. Samimiyetle tebessüm edip teşekkür ettim. Karşı koltuğu göstererek buyur etti. Oturunca, "Ne içersin teğmenim?" dedi. "Bir çayınızı içerim komutanım" dedim. İki çay söyleyip halimi hatrımı sordu. Genel yapılacakları ve konvoyun tam tarihini söyledi ama bazen aksamalar olabiliyormuş. Ben de işlerim olduğunu, onları halledebileceğimi söyledim. Ev için beni birine yönlendirdi. "Sen benim adımı ver, yardımcı olur" diyerek emlakçının adresini verdi. Aracımın olup olmadığını sordu. Henüz olmadığını söylediğimde, askeri bir aracı emrime tahsis etti. Lakin ben bunu kabul edemem komutanım, şahsi işlerim için devlet malını kullanmam doğru değil, ben hallederim dedim. Bir kez daha "maşallah" çekip beni yolcu etti. "Sora sora Bağdat bulunur" hesabı, ben de sora sora emlakçı Recebi bulmuştum. *** Dükkan küçük ama sevimliydi, küçük şark köşesi şeklinde döşenmiş dükkan oldukça otantikti. Merhaba, kolay gelsin. Ben eşyalı kiralık bir ev için gelmiştim, beni Kenan Albay yönlendirdi. "Hoş gelmişsin bacım, buyur komutanıma can feda, buyur otur, ne içersin?" dedi. Oldukça sıcaktı. "Bir soğuk suyunuzu içerim," dedim. Hemen kalkıp getirdi suyu, içip teşekkür ettim. "Ee bacım, nasıl bir ev istiyorsan, hele elimde birkaç eşyalı daire vardır." Çok büyük istemiyorum, 2+1 yeter. Ailem geldiğinde de kalabilecek ekstra bir oda olsa iyi olur. Çoğu zaman görevde olacağımı düşünerek çok büyük bir evi tercih etmeme gerek yoktu. Elimde 2.5+1 bir dairem var bacım, af buyur. Ama öğretmen misin bacım? "Hayır, askerim, yeni mezun oldum, ilk görev yerim," dedim. Oldukça şaşırmıştı. Hele maşallah, kadın asker, hem de Diyarbakır'da. "Biraz şaşırdım," dedi. "Nedir bu kadını küçük görme merakı, anlamıyordum arkadaş. Gerçi birçok kadın meslektaşım hep batıyı tercih ediyordu görev yeri olarak. Ben ise ilk en zorundan başlamak istemiştim. Mesleğimi aldığım eğitimi hainler üzerinde zevkle kullanacaktım." "Evet, her neyse, meslek araştırman bittiyse eve bakalım mı?" dedim. "Yanlış anlamaya san komutan, bacım, gurur vericidir kadınlarımızı da bu vatanı koruması," dedi. "Eyvallah." "Buyur, hemen gidelim, yakındır merkeze." "Oo, iyiymiş, deme, sırası bana gelmişti." ** Yürüyerek iki dakikada varmıştık daireye. 3 katlı bir apartman dairesiydi. Recep abi 2. katında bir Yüzbaşının oturduğunu, ilk katında da ev sahibinin oturduğunu söyledi. Ev sahibiyle aynı apartmanda oturmak biraz düşündürse de eve bakmadan karar vermek istemedim. Eve çıkarken yaşlı bir teyze kapıya çıktı. "Recep, kiracını buldun oğlum, he? Havin ana, bak bu bacımda komutandır, kadın asker. oh oh, bekar mısın kızım?" diyip süzmeyi de ihmal etmedi. "Bekarım teyzem, ilk görev yerim. Görevde olmadığımda kafamı sokacak küçük bir dairem olsun istedim. Buyur bak güzel kızım, beğenirsen tutarsın. Ama inşallah beğenirsin, ben seni pek beğendim. Akyüzlü komutan gibi, sen de ay yüzlüsün, gözlerinden belli. İyi olduğun da. Haydi çık bak." "Peki teyzem, sana iyi günler." "İyi günler yavrum." diyip içeri girdi. Biz de Recep abiyle 3. kata çıktık. Evde her şey vardı, oldukça temiz ve düzenli yerleşmişti eşyalar. "Recep abi, kirası nedir?" "Valla komutan bacım, 10 bin lira. Bakımları yeni yapıldı, eşyalar yenilendi." "Eh, Havin teyze ve Ezman amca bu evlerin kirasıyla geçinir." "Ezman amca emekli maaşı almaz, hakkı var ama başvurup almaz, devlete külfet olmayayım diye." Acayip şaşırmıştım ama takdir etmedim desem de yalan olur bu devirde. Ama ona verilen, hak ettiği bir hakkı almamakta içime oturmuştu. Neyse, bunu başka zaman düşünür, belki de Ezman amcayı ikna ederdim. *** Ben beğendim, Recep abi tutuyorum, eh hayırlı olsun o zaman. Komutan bacım, gel dükkana geçip kontratı yapalım. Peki abi, ben de birlikten eşyalarımı getirip yerleşeyim. Tabi tabi, elektrik suyu açık. Oo süper, o zaman dükkana geçip Ezman amcayı aradı, o da kısa bir sürede yanımıza gelip tanıştı benimle. Tonton ve oldukça babacan bir adamdı. Kontratı yapıp ilk kirayı Ezman amcanın eline teslim ettim. Kızım, daha maaşını almamışsındır, alınca vereydin. Yok, Ezman amca vardı benim birikmişim. Düşüncen için teşekkür ederim Recep abi, sana ne vereceğiz? Bana borcun yoktur, komutan bacım. Olur mu öyle şey? Olur, de haydi, git evine dinlen, dedi. Ben bunun altında asla kalmazdım, başka zaman elbet benim de Recep abiye bir yardımım dokunurdu. Ezman amca, de haydi beraber gidelim o halde. Ezman amca, benim birlikten eşyalarımı almam gerekiyor. Sen geç, ben taksiyle gelirim. Benim araba köşede, gel ben seni götüreyim, alalım eşyalarını. Yardım ederim hem sana, akşam oldu, yalnız başına kalma. Kız çocuğunun ne de olsa şehrimizde yiğit olduğu kadar çakalda çoktur, dedi. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Kendimi çok iyi korurdum fakat beni baba gibi sahiplenmesi çok hoşuma gitti. Kendi babacığım geldi aklıma, yaşasaydı o da yürekten sahip çıkar, benimle gurur duyardı eminim. De haydi, bize müsaade Recep, dedi. Ezman amca, birlikten eşyalarımı alıp yeni evime geçtim. Ezman amca ısrar etse de o yaşıyla valiz filan taşıtmadım. Yukarı çıkıp anahtarı çevirip girdim yeni yuvama.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

CEHENNEM ÇUKURU

read
8.4K
bc

A D A M

read
4.7K
bc

Patika

read
13.1K
bc

TUTKUYA TUTSAK (+18)

read
42.0K
bc

Genç Polisler

read
2.0K
bc

Kara Kutu

read
6.8K
bc

Ajan Akademisi 2 / Kara Liste

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook