SİSLİ HATIRA

721 Words
Instgram:gecegunesi06 Başımın üstünde yanan ışığa karşı kaşlarımı çatarak gözlerimi açmaya çalıştım. Fakat her denememde ışık daha çok yakıyor, beni gözlerimi kapatmaya zorluyordu. Başımdaki keskin ağrı kendini iyice belli etmeye başlamıştı yanımdaki uğultulu seslerin kaynağı Ahsen’di. “Durumu nasıl? Neden bayıldı? Önemli bir şey yok, değil mi?” Ahsen arka arkaya sorularını sıralarken, karşıdaki yabancı erkek sesi bir sorun olmadığını sakin bir dille anlatmaya çalışıyordu. “Ahsen hanım, endişenizi anlıyorum fakat dediğim gibi, yaptığımız kan testlerinde herhangi bir olumsuz bulguya rastlamadık. Bayılma durumlarında sebep her zaman hastalığa bağlı olmayabilir. Yoğun stresli bir yaşam tarzı da bedenin kendini bu şekilde korumaya almasına sebep olabilir. Yine de birkaç takviye ve vitamin yazdım, reçeteyi sekreterlikten alabilirsiniz. Geçmiş olsun.” Kapının açılıp kapanma sesiyle doktor olduğunu anladığım kişi çıkmıştı. Huzursuzca kıpırdanıp doğrulmaya çalıştım başımdaki ağrı sanki “Sana rahat yok,” der gibi derinleşiyordu. Ahsen, toparlanmaya çalıştığımı görünce hızla yanıma geldi. “Meva dur, yardım edeyim. Birden kalkma.” Yastığı dikleştirip oturmam için ellerimi tuttu, bana destek verdi. Ona bir şey söyleyecekken boğazımdaki kuruluk yüzünden sesim çıkmadı. Durumu fark eden Ahsen hemen su uzattı. Boğazımdan geçen her yudum, çorak toprağı yeşertir gibi içimi ferahlattı. “Ne oldu?” Sesim kısık ve çatallaşmış çıkıyordu. “Birden bayıldın bilmiyorum. Ambulansla hemen buraya geldik. Doktor, bayılma sebebinin strese bağlı olduğunu söylüyor. Tüm gece kendinde değildin, sürekli sayıkladın. Senin için çok endişelendim.” Elini tutup sıktım. “İyiyim, merak etme. Son zamanlarda beslenme düzenim bozuk sanırım bitkin düştüm.” Gülümseyerek bana sarıldı. “İyi olmana sevindim.” Endişelenmesin diye böyle söylüyordum ama Ahsen’den çok bu bahaneye benim inanmaya ihtiyacım vardı. Gördüklerim, hissettiklerim, duyduklarım hiçbiri gerçek olamazdı, olmamalıydı. Bu tamamen psikolojik bir sorun olmalıydı. Ben iyi değildim; zihnim bana oyunlar oynamaya devam ediyordu. Artık gerçekten delirmek üzereydim. Hayatım avuçlarımın içinden kayıp gidiyor, buna izin veremeyeceğimi biliyordum. Güçlü olmalıydım. Bir gün ailemi bulacaktım ya kendilerini ya da bedenlerini. Kendimi buna hazırlamalıydım. Bütün kötü duyguları kabullenmeli, düşünmemeliydim. Yaşam iplerini yeniden elime almalıydım. “Eve gitmek istiyorum.” Ahsen başını salladı. “Ben bir doktorla konuşayım, onaylarsa gidelim bir tanem.” “Tamam.” Daha fazla burada kalmak istemediğim için yatak başlıklarından tutunarak kalktım, dolaptan kıyafetlerimi çıkarıp üzerimdeki hastane kokulu şeylerden kurtuldum. Eve gittiğimde yapacağım ilk şey duş almaktı. Ayakkabılarımı giyerken Ahsen elinde kâğıtlarla içeri girdi. “O maşallah sana Meva ! Ne güzel beklemişsin doktorun onayını. Hayır yani onay vermese ne olacaktı, yine mi gidecektin? Gerçi sen giderdin zaten. Kendini hiç düşünmüyorsun ki. Ne zaman düşündün ki? Bizim de burada g*tümüzde ayı bağırıyor Meva hanımm… Hiçççç… Maşallahhh maşallahhh.” “AHSENN!! Sus lütfen. Zaten başım çatlıyor. Kapıdan girer girmez makineye bağlayacağını bilseydim, kendime bu işkenceyi yapmaz kalkmazdım o lanet yataktan.” “Bak biliyorum canımın içi, beni düşündüğünü, endişelendiğini, iyi olmamı istediğini ama inan bana, şu an tek istediğim şey evime gitmek.” Sonunda iyi olduğuma ikna edebildiğim Ahsen taksi çağırmak için telefonunu çıkardı. Ama bizde dert biter mi? Tabii ki bitmez. Bu kez de benimle kalmak istediğini söyleyip yol boyunca hiç susmadan ısrar etti. Baş ağrımın iyileşmesine (!) müthiş katkı sağladı. Israrlarının sonuçsuz olduğunu anlayınca pes etti. Sonunda evime gelmiş, Ahsen’i de taksiye bindirip postalamıştım. Burada kalsaydı sabaha kadar “İyi misin, iyi misin?” diye sorup bana gerçekten felç geçirirdi. Banyoya geçip suyu açtım. Küvet dolarken giyeceğim kıyafetleri hazırlayıp yatağın üzerine bıraktım. Bornozumu alıp banyoya döndüm, suyu kapatıp bornozu üzerimden bıraktım. Aynaya baktığımda bedenimin zayıf ve yorgun durduğunu gördüm. Gözlerim kasık bölgemdeki doğum lekesine kaydı. Aslında çoğu zaman leke değil, bir sembole benzetirdim. Kızarmıştı ve hafif yanıyordu. Sanırım bayılırken bir yere çarpmıştım. Küvete yavaşça uzandım. Ahhh işte şu an kendimi gerçekten iyi hissediyordum. Vücudumda ne kadar ağırlık, ne kadar acı varsa suya akıp gidiyordu. Kendimi yeterince topladıktan sonra su soğumaya başlamıştı. Buruşan parmaklarım artık çıkmam gerektiğini söylüyordu. Yerdeki bornozu alıp bedenime sardım. Odaya geçip iç çamaşırımı giydim. Kasığımdaki ağrı hâlâ devam ediyordu. Dolaptan bir krem alıp kapağını açtım. Parmak uçlarıma biraz alarak iç çamaşırımı aşağı doğru indirip kremi sürmeye başladım. Parmaklarım değdiği anda gözlerimin önünde beliren yüzle elektrik çarpmışa döndüm. Ellerimi hızla çekip kasığıma baktım kızarıklık artıyor, şekli değişmeye başlıyordu. Yanlış gördüğümü düşünerek başımı iki yana salladım, gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım. Fakat bedenime bir ağırlık çökmüş, gözlerim kararmaya başlamıştı. Ayaklarım beni taşımayı reddettiğinde kendimi bırakmaktan başka çarem kalmadı. Ve ah evet. Yine o karanlık… Yine ruhumu okşuyor, bana fısıldıyordu. Birileri ipleri elime alacağımı mı demişti? AH, evet. Kesinlikle ipleri elime almıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD