3. Sarı Dalgalar

1615 Words
Derler ki rüyalar kalbin aynasıdır. Çaresizliğin, acın, mutluluğun, hayalin geçmesini ve gelmesini kalpten istediğin her şey'i bir şekilde rüyalarında görürsün. Ahsen'de şu an aslında tam olarak bunu istiyordu, çünkü bundan başka çıkar yol kalmamıştı ve son çare olarak bir rüyadaymış gibi gözlerini kapatıp; 'ben gözlerimi açtığımda kendimi; bahçemde çiçeklerimin arasında yine üstü açık, bir taraflarım rüzgara tutulmuş şekilde uyuya kalmış olarak bulacağım' dedi içinden ve "1... 2... 3" diyerek aniden açtı gözlerini ama ne dükkanındaydı ne de gündüz vaktiydi. Çaresizlikle kendini yatağa attı, bütün gece düşündü durdu sağa döndü olmadı sola döndü olmadı hava almaya balkona çıktı yine olmadı. En sonunda evde duramayacağını anlayınca kulüp için her zaman hazır duran çantasını alarak spor salonuna doğru gitti bu saatlerde açık mıdır bilmiyordu ama gerekirse Mirhan'ı arayıp açtırtacaktı yoksa bu gece bitmezdi dans etmeye ihtiyacı vardı o biriken enerji ancak bu yolla atılırdı. Bir kaç sokak sonra çıktığı caddeden salonun ışıklarının yandığını görünce en azından gecenin sonunda şans bana güldü diyerek kalan yolu hızla yürüyerek salonun içine attı kendini süresiz kartını okutup dans sınıfına doğru gitti o tarafaa varmadan Mirhan'ında salonda olacağını düşünerek mesaj atma gereği duydu. Bodrum katında olacağı için telefon çok iyi çekmezdi şarjıda azdı hem en azından biri nerede olduğunu bilse yeter diyerek, 'kuzen spor salonundayım' diye yazarak mesajı attı. Atar atmazda telefonunu çantaya atıp soyunma odasına gitti üzerini değiştirip çıktıktan sonra hızla dans sınıfına inmeye başladı. Bundan sonrası dans ve müzikti onu bulmak isteyen nerede olacağını çok iyi biliyordu. İlk başta hafif bir müzik eşliğinde ısınma hareketlerini yaptı ardından ritim yükseldikçe hareketlerde hız kazanmaya başladı. Her hareketi içindeki sıkıntıyı tamamen almasada en azından hafifletti uzun açık saçları hareketleriyle beraber hırçın su dalgaları gibi savrulup yüzüne değerken tamamen dünyadan kopmuştu Ahsen, tabi o dansını ederken her hareketini dikkatle izleyen bir çift ela göz vardı... Birkan arabasını garajda park edip salona girdiğinde Mirhan da çıkmaya hazırlanıyordu, aile dostluğunun verdiği tanışıklık yıllar içinde sıkı bir dostluğa evrilmiş ve bugüne kadar gelmiş iki arkadaştı onlar. Her ne kadar aralarında bir kaç yıl olsa da bu Mirhan'ın kendi yaşından daha olgun hareketleriyle göze gelemeyecek kadar küçük bir detay olarak kalmıştı. Birkan'ı gören Mirhan elindeki dosyaları bırakıp Birkan'a doğru ilerledi sırıtarak; ~"Ooo Birkan bey sizi görmek ne büyük şeref" Birkan'ın sinirli ve düşünceli yüzüne bakınca olayın ne olduğunu anladı hemen ~"Anlaşılan bir baba rüzgarı esmiş üzerimizden, hayırdır bu sefer ne oldu..." kısa bir es verdikten sonra Birkan'ın konuşmasına müsade vermeden ~"Dur sen söyleme ben tahmin edeyim sana yeni gelin adayı var değil mi? Bu sefer ki şanslı kızımız kim? Tanıdık mı?" Birkan, Mirhan bu yeni gelin mevzuları yüzünden onun sinir sistemiyle sürekli oynadığı için zaten kıl oluyordu bu huyuna bu yüzden ayağına gelen topu geri çeviremeyecek kadar dolmuştu ve onu en hassas noktasından vurmak için yüzüne sinir bozucu bir gülümseme kondurarak açtı ağzını; +"Eben diyeceğim ama bu sefer sana ondan bile daha yakın biri kim olduğunu sen tahmin et." Kaşları düşünceyle çatılan Mirhan çevresindeki Birkanla olabilecek kızları düşündü ama aklına kimse gelmedi sabırsızlıkla ~"Kim lan söylesene, bulamadım." +"Bacın" yani sayılırdı sonuçta kuzenim değil kardeşim derdi hep onun için. ~"Höst ulan tamam kardeşimsin de o kadar uzun boylu değil bacımı niye meze ediyorsun sen şimdi" Yeterince sinirlendirdiğini anlayan Birkan konuyu açıklığa kavuşturdu +"Ciddiyim oğlum vallahi senin şu amca kızı yok mu? Neydi adı Birsen mi, Gülsen mi, Ahsen mi ne o işte babam tutturdu onunla evlen diye kız benden kaç yaş küçük diyorum 'bir şey olmaz o kız yaşından daha olgun tam sana layık kız hem senin gelgitlerine de öylesi katlanır zaten' dedi ama olmaz oğlum küçücük kız okul okuması gereken yaşta ne işi olur evlilikle." Birkan konuştukça Mirhan'ın amcasına olan öfkesi daha da büyüyordu. Kaç kere amcasına Ahsen için yalvarmıştı hatırlamıyordu en son sırf kız istediği okulu okumak istiyor diye tersini yaparak başka bölüm yazdırmıştı, ama Ahsen kendi istediği bölümü kazanıpta amcası gitmesine izin vermedi diye amcasına ağzına geleni saymıştı, ama sanki duvara söylenmiş gibi hiç oralı olmayarak yarım bıraktığı işine devam etmişti amcası. Ahsen'in gözyaşları hala aklında "babamın bize bu kini neden?" Diye diye cevapsız sorularıyla gözyaşları içinde Mirhan'ın dizlerinde uyuya kalmamış mıydı? Tek istediği Ahsen'in bir gün mutlaka gerçek mutluluğu yakalamasıydı. Birkan kuzeni için bir şans olabilirdi, her ne kadar kabuğu sert olsa da yüreğini bilirdi kardeşinin mert adamdı Birkan, sevdikleri için canını verir gerekirse can alırdı o. Ama her şey sadece huy değildi bir şeyleri insanlara zorla yaptıramazdınız ki ister miydi? Evet. Olur muydu? İşte orası koca bir belirsizlikten ibaretti. Ağzını açıpta tam bir şeyler söyleyeceği esnada telefonuna gelen bildirimle elini cebine atarak telefonunu çıkardı. İyi insan lafı tam da bu kız için söylenmiş diye geçirdi içinden hatta körün istediği bir allah verdi iki göz sözü de çok uygundu bulundukları durum için Ahsen salonda olduğuna dair mesaj atmıştı ve Mirhan anında ikisini bir araya getirmek için küçük bir oyundan zarar gelmez diye düşündü hem belki ilk görüşte aşk olurdu evet ikisi için hatta Mirhan için bile fazla ütopik bir hayal ama olabilirdi kim bilir yada tam terside olabilirdi denemeden bilemezdik. Birkan'ın da Ahsenin de evliliğe ne kadar karşı olduklarını bilirdi ikisinin de yarası Babadan yanaydı sadece Birkan Ahsen'e göre biraz daha şanslıydı o kadar. Bu düşüncelerle Birkan'a döndü; ~"Neyse oğlum Mehmet amcam ya dediğini yaptıracak yada yaptıracak başka yolu yok senin şimdi kafan doludur, sana derman olacak olan bu binanın içinde" aslında kast ettiği Ahsen'di ama Birkan, Mirhan'ın kafasının içindeki tilkiden haberdar olmadığı için dermanı her zaman ki kum torbası olarak algıladı. ~"Sen şimdi al bu anahtarı ben çıkıyorum işin bitince kapıları kilitler çıkarsın, haa bu arada dans odasında bir üye var o da ne hikmetse bu gece kafası bozulanlardan dolu kafasını boşaltmaya gelmiş 1 saat sonra çıkar sen de o sıra çıkar kapılarıda kilitler gidersin. Ben Beyzayla buluşacağım." Birkan Beyza'nın adını duyar duymaz yüzünü buruşturdu. Kardeşi iyiydi hoştu ama bir kusuru vardı gerçekleri göremiyordu o kızın ciğerini biliyordu ama bunu Mirhan'a anlatamıyordu. Kardeşi utanmasa "tek doğru Beyza" pankartlarıyla gezecek duruma gelmişti. Birkan sadece çok geç olmadan o kızın gerçek yüzünü görmesini dilemekten başka çare bulamıyordu. Mirhan da zaten Birkan'ın bir şey demesine fırsat vermeden "hadi eyvallah diyerek ceketini alıp ofisinden çıktı. Dostunun üzüleceğini biliyordu ama insan üzüle üzüle doğru yolu buluyordu bunun da farkındaydı, tek dileği bu mevzu çok uzamadan dostu doğru yolu bulabilsin. Anahtarları cebine sokup soyunma odasına gitti takım elbisesini çıkartıp üzerine sadece eşofman altını geçirerek direkt kum torbasını hedef alarak ona doğru ilerleyecekti ama yukarı çıkarken gelen müzik sesini takip etti çok küçük bir an duyduğu melodi onu geçmişine götürdü Annesiyle çok az zaman geçirmişti ama çok şey yaşamıştı başkasına saygılı olmayı, insanlarla onların diliyle değil kendi diliyle konuşması gerektiğini, sevgiyi hatta aşk'ın ne olduğunu bile annesinden öğrenmişti, sadece annesinden değil babası da vardı en büyük örnek babasıydı. Babasının annesinin gözlerine bakarken bile göz bebekleri titrerdi, saçına sanki zarar verecekmiş gibi usul usul yanaşır nazikçe okşardı, dans etmeyi bilmezdi ama annesi çok severdi, hem zaten yıllardır küstüğü dansı annesi öğretmemiş miydi? Öğretmişti. Babasıyla annesinin bu şarkı bizim için yazılmış diyerek her defasında 'hercai' şarkısı eşliğinde dans etmez miydi? Ederlerdi. Babası sırf annesi için tango öğrenmemiş miydi? Her akşam eve geldiğinde heyecanla "Ayşe'm bak bugün şu hareketi öğrendim diyerek eş'ini elinden tuttuğu gibi dansa kaldırmıyor muydu?, her hareketinde zemin yerine annesinin ayağına bastığında annesi kocasının hevesi kırılmasın diye ses ediyor muydu? Etmiyordu, babası dansın sonunda topallayan karısını görüp kahrolmuyor muydu o ayaklara bütün gece kremler sürüp masajlar yapmıyor muydu?" Yapıyordu Birkan onların bu hallerini gördüğünde kendine hep ben de evlendiğimde böyle olacağım sözleri vermiyor muydu? Veriyordu ne oldu şimdi neredeler? Annesi bir kaza yüzünden kardeşiyle beraber toprağın altına girdi babası yıllarca kazaya sebep olanları aradı ararken de kendini unuttu en sonunda anneainin sebebi olan adamları bulduğunda ne oldu? O kazaya sebep olanlar onu katil etmemiş miydi? O gün eve gelipte "Annenle kardeşinin katillerini buldum" diyerek eline silahı tutuşturmamış mıydı babası acımasızlığın, kin ve nefretin ne olduğunu Birkan daha 13 yaşında babasının zoruyla onları öldürerek öğrenmemiş miydi? Hepsine tek bir cevabı vardı Birkan'ın EVET kocaman bir EVET cevap kolaydı ama Birkan için hayat işte o günden sonra zorlaşmıştı belki de tek suçları o gün o yolda Annesinin içinde bulunduğu araçla aynı yoldan gitmek olan iki insanın canını alarak kendi hayatına da son verdi Birkan. Bu şarkı Birkan 10 yaşına gelene kadar neredeyse her gün evde dinlenirdi çoğu zaman annesi güzel sesiyle eşlik eder babası müziği kapatır annesinin sesinden dinlerdi şarkıyı da şimdilerde bir melodi bile duymaya tahammül edemiyordu babası. Dans eden çiftleri gördükleri gibi ikiside başlarını çevirir görmezden gelirler. Şimdi o şarkı yıllar sonra tekrar dirilmiş kanlı canlı bir insan gibi dikilmişti karşısına ve ayakları ona ihanet eder gibi bilinçsizce müziğe doğru götürüyordu onu. Kapı aralığından dans eden sarı saçlı kızı görünce ne yapacağını şaşırdı dansla birlikte savrulan o sarı saçlar tıpkı annesinin saçları gibi dans ederken asi ve hırçın dalgalar gibi savruluyordu ve Birkan sadece o saçların savruluşunu görüyordu ne dans eden karşısındaki canlı varlığın yüzünü ne de bedenini hiç bir şekilde incelemiyordu o annesinin ki gibi olan sarı saçların savruluşuna odaklanmış durumdaydı. Şarkı dört dakika sürmüştü ama Birkan sanki 1000 yıldır oradaymış gibi kilitlenip kalmıştı ta ki şarkı bitip de yerine başka bir müzik gelinceye kadar Birkan o zaman anladı ne yaptığını bir kadını dikizliyormuş gibi bir görüntü vardı şu an ama o bunu düşünmüyordu bile o an tek düşündüğü şey ilk defa bir şarkıyı ve dansı birlikte bu kadar uzun süre dinlemiş ve izlemişti hatta bu şarkı Anne ve Babasının şarkısıydı yaptıklarının farkına varıp kendini toplayarak hızla saatini kontrol etti 1 saat kum torbasına yeterdi o zamana kadarda kadın işini bitirir diye düşünerek en üst kata çıktı. Abandığı kum torbasından tüm birikmişliğini attıktan sonra kendine geldi. Saatine baktığında iki buçuk saat harcadığını görünce şaşırmadı kafasının içi anca boşalırdı zaten. Babasının dayatması, hatıralar... özellikle hatıralar işte onu en çok yaralayan onu hep tökezleten ve onu hep yarıladığı yolun başına döndüren acımasız hatıraları...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD