bc

Şafak Tanrıçası | Ruhların Dansı

book_age12+
323
FOLLOW
1.9K
READ
reincarnation/transmigration
body exchange
second chance
kickass heroine
powerful
mystery
multiverse
self discover
soul-swap
supernatural
like
intro-logo
Blurb

Şafak Tanrıçası Serisine ait 1. kitaptır.

Eksik dilenen bir dilek, sonsuz bir lanetin başlangıcı olabilir.

Şafak ve Aybige'nin dilemiş olduğu dilekler de eksikti ama lanetli miydi?

Eos'un sihri, bu iki ruhu birbirine bağladı ve tek bir ruhta birleştirdi. Onlara başka bir hayat sundu, kendilerini keşfetmeleri için bir şans verdi. Peki Şafak ve Aybige bu şansı nasıl değerlendirecekti?

Dikkat! Hikaye gerçek tarihten unsurlar içermektedir. İçindeki karakter ve olaylar kurgu unsurudur. Keyifli okumalar dilerim...

chap-preview
Free preview
TANITIM VE GİRİŞ
İnsanlar, kendilerini keşfetmeye ve anlatmaya başladıklarından beri hayatın başlamasını sağlayan üstün bir güç olduğuna inanırlar. Bu, kimi zaman her şeyi yaratan tek bir tanrı, kimi zaman metafizik kanunları, kimi zamansa neredeyse evrenin ayrı ayrı her bir taneciğinin yaratılması ve düzene sokulması için var olan çeşitli tanrılardır. Kutup Işıkları, bir diğer adıyla Aurora Borealis isimli bu doğa olayının sırrı nedir? Tabi ki bu olayın bilimsel birçok açıklamasını herhangi bir yere yazdığınızda bulacaksınızdır. Peki ya bu adeta bir görsel şölen olan doğa olayının mitolojik bir hikayesi varsa? Ve bu hikaye gerçekse... Aslında Kuzey Işıklarını birçok ülkede, birçok farklı anlayışı vardır. Örneğin; İskoçya ve İngilterede Kuzey Işıkları pek de iyi karşılanmaz. Felaket getirdiğini düşünmüş ve bu olaya 'Kanlı Aurora' ismini bile takmışlardır. Asyalılara göre ise iyi ve kötü olarak temsil edilen ejderhaların birbirlerine alev püskürten savaşını temsil ederler. Kuzey Amerikalılara göre de Aurora, yaşam döngüsünün bir parçası ve dünyayı terk edemeyen ruhların yaşayan sevdikleriyle iletişim kurma aracıymış. Gelelim bahsi geçen olayımızın ana vatanına. İzlandalılara göre, Aurora doğumlarla ilişkilendirilirken, Grönlandda da doğumlarla ilişkilendirilir fakat bu iyi manada bir doğum değildir. Aurora'yı bebeklerin ölü doğmasına sebep olan kötü bir ruh olarak görürler. Fince'de Aurora için kullanılan kelime 'revontulet' in anlamı kızıl tilki. Efsaneye göre tilki karın üzerinde o kadar hızlı koşuyormuş ki kuyruğu gökyüzüne değip Aurora'yı oluşturuyormuş. Vikinglerde ise durum biraz daha destansı. Işıkların, savaşta ölen kadın kahramanların ruhlarını, İskandinav Mitolojisinde tanrıların babası olan Odin'in bu ruhları beklediği salona taşıdığına inanıyorlarmış. Hikayemizi ilgilendiren kısmı bunu kapsasa da bu kadar inancın yanında bizi asıl enterese eden kısmı işin daha mistik ve mitolojik boyutu. Bu güzel mi güzel olaya ismini veren tanrıçayı hiç duydunuz mu? Şafak Tanrıçası Eos'tan bahsediyorum. Yine de belki bilmeyenler vardır diye azıcık anlatayım, bu Şafak Tanrıçası Eos kimdir? Şafak Tanrıçası Eos,  Yunan mitolojisinin güzeller güzeli tanrıçalarından biri. Büyüsü sadece efsanelerde kalmamış, yeryüzüne de serpilmiş belli ki çünkü görenlerin uzun süre etkisinden çıkamadıkları Kuzey Işıkları'na da onun adı verilmiş. Eski zamanlarda Kanadalı yerel bir halk olan Cree halkı Kuzey Işıkları'nı gördüğünde ruhların dans ettiğini düşünür, o dönemin Avrupasında ise bu durum tanrılardan gelen bir işaretmiş gibi yorumlanırmış. Kim bilir, belki Şafak Tanrıçası bu göz alıcı ışıklarıyla bir şeyler anlatmak istiyordur? Belki de varlığını belirtmek istiyordur ve bir şekilde yardım dileniyordur. Güneş Tanrıçası Helios ile Ay Tanrıçası Selena'nın kardeşi Eos, Roma mitolojisindeki adıyla 'Aurora', Rüzgarların, Çoban Yıldızı'nın ve Roma mitolojisinde ışığı getiren anlamında Eosphoros adlı kız çocuğunun yani Lucifer'ın annesidir. Gecenin en derin saatlerinde bedenimiz, toprak, bitkiler ve hayvanlar yeni bir güne uyanmak için hazırlanırken Eos, kanatlı atlarıyla bu uyanışa vesile olmak için okyanusun derinliklerinden çıkarak gökyüzüne yükselir ve dünyanın kapılarını kardeşi Helios'a aralar. Bu yüzden Yunan mitolojisindeki bir yeri de tazelik, ferahlık ve yenileniştir. Yeryüzündeki canlılar güneş ışınlarının tenlerine değmesiyle yeni bir güne taptaze bir canlılıkla uyanırlar, aslında bu onlar için güneşle beraber doğan yeni bir şanstır. Güzelliğiyle ve yaradılışının getirdiği tazelikle tanrılar dünyasında dikkatleri çeken Eos, bir o kadar da çapkınmış aslında edinilen bilgilere göre. Bir gün Savaş Tanrısı Ares'le birlikte olur ve bu Afrodit'in gazabına uğramasına neden olur. Eh, Zeus'un kızını kızdırmanın cezası da hafif olmayacaktı herhalde? Cezası sonsuza dek, sürekli aşık olmaktır. İlk bir duyunca 'Bu ne ya? Buna ceza mı diyorsunuz?' diyebilirsiniz. Okuduğumuz kitaplarda, izlediğimiz filmlerde ne güzel işleniyor aşk öyle değil mi? Aşkın, insanın içinde yarattığı fırtınaları ya da dindirdiği fırtınaları düşündükçe, aşk bir ceza mı yoksa bahşedilmiş bir ödül mü bunun kararını vermek sizlere düşüyor tabi ki. Eos, her ne kadar sürekli aşık olmakla cezalandırılmış olsa da aslında cezası gerçek aşkı bulduğunda başlıyor. Astrois, Orion, Kleitos, Kepholos gibi çeşitli sevgilileri hatta bu sevgililerinden doğan çocukları olsa da Eos, Troyalı Prens Tithonos'u görür görmez ona aşık olur ve onu sarayından kaçırarak Habeşistan'a götürür. Yıllar boyunca tüm dertlerden uzak, doğan çocuklarıyla beraber geçirdikleri mutlu beraberlikte bir sorun çıkmıştır. Tithanos, bir insan yaşamı akışıyla hayatını sürdürmektedir. Kendisi ölümsüz bir tanrıçayken sevgilisinin her geçen gün ölüme bir adım daha yaklaşıyor oluşu Eos'u derin bir hüzne boğar ve Zeus'tan sevgilisi için ölümsüzlük diler. Belki de yalvarır. Eos'un haline acıyan Zeus bu dileği yerine getirir ve cezasının aşık olmak olduğu bu efsanede ölümsüzlük de çaresiz bir lanet olur. Eos sevgilisi için ölümsüzlük dilemişti dilemesine ama dileği eksikti maalesef ki; sevgilisi gözünün önünde gün be gün yaşlanıyor, canlılığını kaybediyor, ufalıyor, zayıf ve cansız bir hale geliyor ama ölmüyordu. Tithonos adeta her gün ölümle heyecanlı bir dans ediyordu fakat ardından gelen zayıf bir nefesle yaşamayı sürdürüyordu. Efsaneye göre Eos, sevgilisinin her gün tükenişini, artık sadece bir nefes olarak kalışını görmeye dayanamadığı zamana geldiğinde onu bir çekirgeye çevirir ve evine, yani göklere geri döner. Bahçelerimizde kovaladığımız ya da çayırlarda rastgele gördüğümüz çekirgeler ya bir tanrıçanın ölümsüz aşkıysa? İnsan, dua ederken, gözlerini kapayıp mumları üflerken, gökyüzünde yıldız kaydığı zaman heyecandan ne dileyeceğini düşünürken belki de iki kere düşünmeli. Çünkü eksik dilenen bir dilek, sonsuz bir lanetin başlangıcı olabilirdi. Benim eksik dilenen dileğimin sebep oldukları bir lanet miydi, şans mıydı bilmiyordum. Tek bildiğim, şanssızlığımın en büyük şansım olduğuydu. Belki de Şafak Tanrıçası Eos'un kederiyle dolduğu bir anda bana uzattığı bir yardım eliydi bu lanet. Benim sihirli lanetim... Eos'un hikayesi kadar can yakmasa da benim için bir dönüm noktası olmuş hikayeme hoş geldiniz sihirli insancıklar... Dikkat! Hikaye gerçek tarihten unsunlar içerse de, içindeki çoğu karakter ve olaylar kurgu unsurudur. Konuşmalar ve hareketleri olabildiğince, araştırdıklarıma göre gerçeğine uygun yapmaya çalışsam da tabi ki birebir yapamayacağımdan bu kusurlarımı görmezden gelmenizi ve kurgunun zevkini çıkarmanızı isterim. Keyifli okumalar dilerim... Tanıtım bölümü hakkındaki görüşlerinizi yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayın lütfen :)

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Kan Kırmızı (Türkçe)

read
4.1K
bc

ALFABETA (+18)

read
29.0K
bc

Tutku'nun Esiri

read
23.3K
bc

evli kadın evli adama aşık oldu

read
10.1K
bc

Ölüm Yıllıkları

read
1.2K
bc

ÇAPKIN +18 (365 Gün Serisi)

read
24.3K
bc

SENİ HİSSEDİYORUM ( 2 )

read
7.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook