Bıçak Sırtı Hayaller

1187 Words
Borahan SOYLU Ben daha önce yanmış bir adamdım. Küllerimin altında kor gibi yanmaya da devam ediyordum. Ateşten ibarettim. Bedenimi gözden çıkarmıştım bu can sadece görevim için bir araçtı. Yetmezdi ama. Kalbimle birlikte ruhumu da yaktım. Kimsenin cesaret edemediği görevi vatanım ve milletim için kabul etmiş insanlığımı tek bir kerede silip atmıştım. Geriye irade kalana kadar bir kartal gibi kendimi taşlara vurmuştum. Sonra da taşı aldım göğsüme bastırdım kalp yerine koydum. Esen rüzgara dönüp içime çektim. Ruhum oldu. On iki yıllık bir emek... On iki yıllık irade... Bir kadına kurban edilmemeliydi. Değmezdi Karakurt! Sikine değmezdi! Geziciyi kurban edemezsin! Elini kemerime takıp komple soyun demesinden sonra elimden geldiğince kanımın nereye aktığını düşünmemeye irademin son damlasına kadar görevimi düşünmeye çalışmıştım. Ama bir kere dokunmuştu! Bir kere ben kimyaya inanırım demişti! Lanet olsun bileğini tuttuğum gibi tepkime kesilmek bilmemişti. Tepkime! Tepe tepe kalkıyordu her defasında! Cebimden sinirle başka bir küçük fener çıkardım ve en kısık seviyede açıp temiz bir köşe bulmaya çalıştım. Küçük pencerenin hemen altı temiz gibi görünüyordu. Ayağımla çöpleri çektim. Yeri kontrol ettikten sonra çantaları yere attım ve battaniyeleri çıkarıp yere serdim. Kadının, sırtını duvara yaslamış beni dikkatle izlediğini biliyordum. Gözlerinin sıcaklığı her yerimdeydi! “Otur.” dedim hazırladığım yeri başımla gösterip. “Şafak birazdan söker. Yemek yemeli ve dinlenmelisin. Yolumuz yine uzun olacak.” Çantayı karıştırıp kumanyaları karıştırdım. Çikolata ve biraz da bisküvi bulup battaniyenin üstüne attım. “Bunları ye.” dedim mataradaki suyu da yanına bırakıp. Çantayı kapatırken battaniyenin ortasına oturdu. “Sen ne yiyeceksin?” diye sordu elini bir şeye uzatmadan. “Aç değilim.” dedim ayağa kalkıp pencereden etrafa bakmaya başladım. Gecenin karanlığında en ufak sesi bile dinlemeye çalıştım. Rüzgar yine kendi yolunda esiyordu. Derin insana yalnız olduğunu hissettiren bir boşluk vardı dışarıda. İyi, güvendeydik. “Nasıl değilsin? Bütün gece yürüdün.” dedi sesini itiraz edercesine yükseltip. “Birlikte yiyelim.” Ona kocası olmadığımı beni bu kadar düşünmesinin normal olmadığını söylemeliydim. Ama bundan da o kıvrak zekasıyla kendini sıyırırdı. Beni susturup sikimle ilgilenmesi dikkatimi dağıtıyordu. Sessiz kalıp göreve odaklanmak benim için daha iyi olacaktı. “Ye kadın!” diye dişlerimin arasında tısladım. Dışarısının güvende olduğunu bilmeme rağmen çekilmedim pencerenin önünden. Kadın uyuyana kadar bana rahat yoktu! “Kendimi mağara devrinde hissediyorum sen kadın dedikçe.” dedi pes edercesine nefesini verip. Cevap vermedim. Bir daha nefesini sinirle verdikten sonra paketlerin hışırtısını duydum. Çikolatayı ısırdığını işittiğimde ise kendimi sıktım. Ses... Ses bu kadar etkilememeliydi. Tepemden atılan bombalar patladığında bile gözünü kırpmayan adamdım kadının çikolatadan aldığı ısırıkla kendini sıkan bir ergene dönmüş olamazdım! Ben doğru dürüst ergen bile olmamıştım! Bana yaşamadıklarımı otuz dördümden sonra yaşatan kadına sabrede sabrede pencerenin önünde bekledim. Son lokmasına kadar dişlerimi sıktım. Alnımdaki ter maskemi ıslatırken suyunu içişini ve yere uzandığını duyduğumda pencereden uzaklaştım. Battaniyeyi serdiğim yerde cenin pozisyonunda uzanıyordu. Yere bıraktığım fener baş ucunda yanıyordu. Maskesi ve gözlüğü hala yüzündeyken bu şekilde yatması rahat olmayacaktı. Duvara yasladığım çantaları karıştırmaya başladım. İçindeki siyah bir maske bulduğumda gözlerimi kıstım. Bunu takması kendisi için daha iyi olacaktı. Elimdeki maskeyle dizlerimin üstünde döndüm. “Bu maskeyi tak.” dedim kalın sesimle. Bu kadar kalınlaşıp pürüzlü çıkmasını beklemiyordum. Kadın yerinden doğruldu ve bana ve elimdekine baktı. “Nefes alabilir miyim ki?” diye sordu yorgun çıkan sesiyle. “Sen tak ben hallerim.” Kadın baş ucundaki feneri alıp kapattı. Karanlık bizi yutarken kumaş hışırtıları geldi. Maskesini çıkarıyordu. Şuan tam karşımda maskesini ve gözlüğünü çıkarmış çıplak yüzüyle bana bakıyordu. Ve ben yüzünü kör karanlıkta göremiyordum. Burnumdan yavaşça nefes verdim. Görmek isterdim. Ama ikimizin de görevi buna müsaade etmezdi. Elime uzandı. Parmak uçları nasırlı avuçlarımı okşarken gözlerimi yumdum. Bu kadında bir şey vardı. Önüme binlerce kadın çıkmıştı on iki yıllık görevimde etkilendiğim olmuştu ama iradem başını kaldırdığı gibi bedenim taşa dönerdi. Fakat bu kadına irade mirade işlemiyordu. Beni yakıp kavuran bir bağlılığı vardı. Teslimiyeti mi beni kendisine çekiyordu? Ama her zaman her kadın bana teslim olurdu. Siktir! Aklımı bulandırıyordu! “Taktım.” dedi boğuk sesiyle ve feneri yeniden açtı. Siyah düz bir maskenin altındaki yüz şeklinde gözlerimi hızlıca dolaştırdım. Çıkık elmacık kemikleri belirgindi. Sivri küçük çenesi ve o dik başlılığını bağıran kalkık burnuyla gözlerimi kıstım. Yüzünü aslında bu şekilde çizersem- “Nefes almak zor.” dedi eskisine göre boğuk sesiyle. Bakışlarını kaçırıp maskenin altında kalan saçların önüne çekmeye çalıştı. Yüzünü gizlemeye çalışıyordu. Ama artık bunu yapamazdı. “Ağzını aç.” dedim elimi cebime attığım sırada. Dizlerimin üstünde bağdaş kurmuş kadına bakarken gözü ellerime kaydı. “İğneyi unuttuk. Yarana da bakmadık. Off! Unutuyorduk az kalsın.” “Yara omzumda. Belden aşağı bakınca mı aklına geldi?” diye sordum kendimi tutamayıp. Konuşurken on kere düşünen Karakurt! O zaman ne düşünüyordun? s****i mi? Çoğunlukla evet. “İndirmeye korktuğun pantolona bakınca aklıma geldi.” dedi hiç bir çaba sarf etmeden rahat bir şekilde lafı bana giydirirken. Dişlerimi birbirine sürterek cebimdeki çakıyı aldım ve diğer elimi kucağındaki fenere gözlerinin içine bakarak uzattım. Bacaklarını çapraz bağladığı noktada küçük feneri alırken şeytana uymamak için çok direndim ama kadının vereceği tepkiyi merak etmek içimi kasıp kavurdu. Fenerin ucunu tutup sonunu bilerek kadınlığına sürttüm. İrkildi nefesi kesildi gözleri gözlerimin içinde büyüdü. Gözbebekleri hızla genişlemeye devam erken ellerini havaya kaldırıp ne yapacağını bilmiyormuş gibi o şekilde durdu. Sola doğru kıvrılan dudaklarımla çarpılışını tatmin olmuş bir zevkle izledim. Kir ve küf kokan karanlık oda giderek küçülüp bizi sıkıştırdığında ise boynumu iki yana kütlettim. Kendim de kaza kurşuna kurban olacaktım. “Sen oynarsan canımı sıkarsın ben oynarsam aklını alırım!” dedim gözlerimi iyice kısarak. Ve çakıyı havaya kaldırıp keskin yüzeyini ortaya çıkardım. Kadın hala şokta gözlerini kırpıştırıp dururken “Ağzını çok aç.” diye devam ettim. “Hı?” diye derin bir nefes aldı. “Ne?” Çakıyı ağzına yaklaştırıp dudaklarına keskin tarafını yavaşça sürttüm. Az önce pencere önünde kendine hakim olmaya çalışan kıt bendim değil mi? Evet! O kıt bendim! Dişlerimi sıkıp kendime küfretmeme rağmen bıçağı açılan dudaklarına yavaş yavaş sürtüp şeklini çözmeye çalıştım. Kalın dudaklarını çevreleyen kalın çizgilere sahipti. “İyice aç.” dedim çakının ucunu tam ortasına bastırıp. Kokarak daha çok açtı. “Evet.” diye burnumdan nefes verip çakıyı kumaşı yırtacak şekilde yavaşça bastırdım. Çakının ucu içeri girdiğinde irkildi. Bedeninin verdiği tepkiyle zihnime dolan görüntüleri silmek için insan üstü bir çaba harcadım. Öyle ki alnımın hızla terlediğini hissettim. Sakın o anı hayal etme Karakurt! Sakın defalarca irkilecek pozisyonlar hayal etme! Edersen sonra iradenn seni pozisyon pozisyon siker! Kadın gözlerini açmış beni sanki ilk defa görüyormuş gibi izlerken gözbebeklerinin titreyişiyle nasıl bir hata yaptığımı anladım. Her saniyesinde kendime işkence çektirecektim. “Nefes alacaksın.” diye kumaşı dudaklarını pek de gözükmeyecek şekilde kesmeye başladım. Yavaş ve dikkatliydim ama titremesi ve havadaki elini göğsüme atmasıyla çenemi biraz daha sıkıp işimi çabuk bitirdim. Çakıyı geri çekip meydana çıkan aralı dudaklarına bakarak ciğerlerime keskin bir nefes çektim. Küçük dolgun dudakları beynimi sikip atmıştı! Zihnime kazındıklarını ve devamlı gözümün önüne gelip canıma okuyacaklarını adım gibi biliyordum. “Sen ne yaptın öyle?” diye sordu elleri hala göğsümde gereğinden hızlı atan dört harflinin üzerindeyken. “Nefes alman için kestim.” Bir şey yapmamışım gibi söylenip çakıyı geri cebime attım. “Omzum acımıyor. Uyandığında iğneyi yaparsın.” "İyi, misillemesi kötü bitebilir." dedi ve beni orada dizlerimin üstünde kendi kazdığım ateş çukurunda bırakarak uzandı.Misilleme mi? Kötü mü? Çelik zırhtan daha sağlam bir iradem var sanırdım. Aslında yokmuş.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD