Korku!

1916 Words
Melike "Tahmini olarak ne zaman gülmeyi bırakacaksınız komutanım" "Gülmüyorum öğretmen hanım benim duruşum bu" "Geldiğimden bu yana doğru düzgün tebessüm ettiğinizi bile görmedim ama duruşunuz bu öyle mi?" "Tamam tamam gülmüyorum bakın son derece ciddiyim ve artık korkmanıza gerek yok gerçi siz cesur bir kadınsız da benimki de laf işte, rahat olun öldürdüm o zındığı" Ters ters baktım ama adam hala sırıtıyor. Ben buna posta koyup hışımla eve girdim mi. Girdim, çok da güzel yapmıştım ki kapıyı açmamla nerdeyse benim kadar bir fareyle göz göze geldim. Abartmıyorum gerçekten benim kadardı! Komutan ne ara geldi anlamadım ama iki adımda yanımda bitmiş bir anda çekti beni arkasına silahını çıkarıp baktı, salak hayvanın da kaçmaya hiç niyeti yok hala orda duruyor. Bir hayvana baktı sonra bana baktı. Kocaman bir kahkaha attı ki ben bu adamın bu yaşına kadar ilk defa kahkaha attığına yemin edebilirim. Ne var yani insanlar fareden korkabilir. Hayatımda fare mi gördüm.. Sonra öldürdü fareyi attı ama o dakikadan bu yana sırıtıp duruyor. Korkumdan eve de giremedim, kapının önünde bekliyorum. "Girin artık içeri" Kuyruğu dik tutmak da bir yere kadar. "Ya içeride varsa" "Cesur bir kadın olarak haddinizi bildirirsiniz" "Komutan Bey komik değilsiniz gerçekten" "Peki durun bakalım" dedi önce etrafa baktı ardından eve girdi birkaç dakika sonra çıktı. "Tamam baktım sağa sola yok ama burası köy yeri ve fare, haşere, börtü böcek gayet olağan şeyler." "Yine mi gelir yani" "Gelebilir" "Ne yapmalıyım" "Fare zehri alın merkeze gidince birkaç tane de kapan" "Tamam teşekkür ederim" "Rica ederim, girin hadi" İçeri geçtim korkudan gebere gebere ama tam kapıyı kapatacakken aklıma gelen şeyle seslendim. "Komutanım?" "Buyrun" "Telefon var mı köyde?" "Sadece karargahta var. Muhtar da yazdırdı adını ama sıra bekliyor." "Anladım, tamam sağ olun" "Rica ederim" İçeri geçip kapıyı kapattım. Anneme bir haber verebilsem çok iyi olurdu ama onun içinde ilçeye gitmem gerekiyor. Neyse evi halletim yarın da okula gideyim eksik gedik ne var bir bakayım, hepsi için bir kere gitmiş olurum ilçeye. Açıkçası yeniden teröristlere denk gelirim diye ödüm kopuyor. Saat artık gece yarısı olunca girdim yatağa. Fare yoktur bence ya hem baktı komutan varsa bile kanepeye çıkamaz değil mi. Kanepe yüksek, zıplayamaz ki.. Tüm ışıkları açtım gözümün biri yerlerde hala ama artık yorgunluk ağır basınca dalmışım. Gözümü kapımın çalınmasıyla açtım. Hemen üzerime bir hırka alıp açtım kapıyı bir kız çocuğu. "Günaydın" "Günaydın örtmenim bunu anam yolladı" Baktım elinde evde yapılmış ekmek ve peynir var. "Çok teşekkür ederim, adın nedir senin?" "Ayşe'dir." "Peki Ayşe annen kim?" "Rojin'dir babam da muhtardır" "Tamam peki çok teşekkür ettiğimi söyler misin" "He söylerim" Onu gönderdikten sonra saate baktım 8 olmuş. Evde yiyecek bir şey yok ve sabahları çay içmeden ayılamayanlardanım ama yapacak bir şey yok. Köyde bakkal falan da yok mecburen bugün ilçeye gideceğim. Erzak da almam lazım çünkü. Hemen o ekmekle peyniri yedim, ekmek sıcacık belli ki yeni yapılmış. Çok da iyi geldi valla. Karnım doyunca bir pantolon bir triko tişört giydim çıktım evden. Okula geldim ama okul içler acısı durumda. Toplam 2 tane sınıf var. Bir tane tuvalet.. Çok iş var çok. Hemen eksik gedik ne varsa onları not almaya başladım. Güzelce bir badana yapılması lazım, sıraları da sildik mi tertemiz olur. Sınıflarda birer tane soba var. Birkaç tane pano almak lazım, birer tane kitaplık bu raflı olanlardan. Keşke kütüphane yapabilsek ama onun için bir alan yok. Daha okul için gerekli malzemeleri söylemiyorum bile neredeyse hiçbir şey yok.. Maaşımı almadım, devlet ödenek verecekse bile okullar açılmadan vermez. Okullar açıldıktan sonra inşaatla falan uğraşamam. Burası köy yeri ahaliden de isteyemem ki herkes kıt kanaat geçiniyor zaten. İş başa düştü babam 50 milyon lira koymuş zarfın içine. O para sanırım buranın tadilatına yeterli olur. Maaşım da tahminen 89-90 milyon civarı olacak güzel yani maaşım yatmaya başlayana kadarlık da ev alışverişi yaparım. Zaten sonrasında paraya çok ihtiyacım olmaz. Maaşım yatınca rahat ederim. Bir yerden işe başlayım diye hemen sıraları çıkarmaya başladım dışarıya, öğretmen masasını da çıkardım. Sobanın sökülmesi lazım muhtemelen hiç temizlenmedi. Ben onları hallederken bir ses geldi dışarıdan. Hemen çıktım ben de, baktım bir grup asker. "Merhaba" "Merhaba öğretmen hanım da bir başınıza ne yapıyorsunuz?" "Yavaş yavaş okulu temizlemeye ve eksikleri belirlemeye çalışıyorum." "Bu tarz işler için muhakkak bizden destek isteyin, bunu dün de söylemiştik." "Sağ olun ama şuan yardımlık bir durum yok, sadece sıraları çıkardım ve eksikleri yazıyorum." "Tamam biz de yardım edelim size." "O zaman şöyle yapalım ben soba temizlemeyi bilmiyorum maalesef onu beraber yaparsak çok sevinirim" "Tamamdır biz hallederiz şimdi" dedi onlar hemen sobaları temizlemeye başladı ama kovalar kırk yerinden delinmiş kovaları da yeniden almak lazım aynı şekilde ızgaraları da.. Hemen onları da ekledim listeye. Askerlerin yardımıyla 2 saatin içinde hem sobalar temizlendi hem içerdekileri dışarı taşıdık. "İlçeye gitmem lazım bu eksikler için, siz yardımcı olabilir misiniz?" "Elbette hemen mi gitmek istiyorsunuz" "Evet mümkünse hemen çünkü eve de alışveriş yapmam lazım." "Tamam bekleyin siz biz askeri araç alıp gelelim" "Çok teşekkür ederim ben eve geçip üzerimi deşiyorum o zaman" "Olur biz ordan alırız sizi" Askerle konuştuktan sonra eve geçtim hemen temiz bir şeyler giydim üzerime. Babamın verdiği parayı da yanıma aldım çıktım kapıya çok geçmeden de askeri araç geldi hemen ilerledim araca ama sadece Süleyman komutan vardı, başka asker yoktu. "Komutanım asker arkadaşlar gelecekti." "Onların işi var" "Anladım, zahmet olacak size de kusura bakmayın" "Sorun değil öğretmen hanım, binin hadi" Bindim araca birlikte ilerledik ama tek kelime çıkmıyor adamın ağzından yine. Dün kahkahalarla gülen o değildi sanki. "Ne alacaksınız?" "Bu listedekileri" dedim elimdekini uzatarak, şöyle bir baktı listeye. "Devlet bunları alacak kadar ödenek veriyor mu?" "Yok, veriyorsa da şimdi vermez ama okul çok kötü durumda havalar soğumadan halledeceğim" "Kendi cebinizden mi karşılayacaksınız?" "Evet." Anlık bir baktı bana ama sonra çevirdi kafasını sonrasında ses çıkarmadan sürmeye devam etti. İlçeye geldiğimizde indik birlikte beni inşaat malzemesi alınabilecek bir yere götürdü. "Ooo komutanım hoş gelmişsin" "Hoş buldum Berdan kardeşim nasılsın var mı bir sıkıntı" "Sayenizde yok komutanım Allah razı olsun" "Eyvallah" "Bir emriniz var mı?" "Bizim köydeki okulun eksiğini gediğini alacağız" "Başım gözüm üstüne, yenge buyur sen böyle otur" dedi adam kocaman gözlerle baktım adama, komutana döndüm o hiç istifini bozmadı. "Ben köyün öğretmeniyim, komutan bey yardımcı oluyor bana sağ olsun" "Hah kusura kalma öğretmen hanım bilemedim" dedi listeyi verdim. O da bir bir koydu malzemeleri. İyi ki bir başıma gelmek gibi bir gaflette bulunmamışım, bu kadar eşya için bir de kamyon tutmam lazımdı. "Listede yazanların hepsi bu kadardır yalnız lavabo taşını anlamadım" "Yok okulda, çocuklar nasıl yıkasın ellerini" Adam güldü, komutan da güldü. Neye gülüyor bunlar ya.. "Neden güldünüz acaba." "Yani köylerde evlerde bile yoktur, suyu köyün çeşmesinden doldururlar yani henüz büyük şehirdeki gibi çeşmelerden şebeke suyu akmıyor." "Benim evimde akıyor ama" dedim saf saf.. Komutan baktı. "Senden önceki öğretmen zor oluyor diye kendisi küçük bir su deposu yapmıştı çocuklara taşıtmış suyunu da duyunca biz icabına baktık gerçi yani ondan kalan sudur." Ağzım açık kalakaldım. Evimde aslında su olmayışına mı şaşırayım öğretmen olmuş birinin küçük çocuklara evine su taşıtmasına mı? "Anladım yani taş kalsın o zaman." Adam gülerek taşı geri götürdü. Hem evim için hem okul için kireç vesaire de alınca hesaplanmasını istedim. "Alacaklarım bunlar. Ne kadar tuttu acaba?" "Borcun yoktur öğretmen hanım" "Anlamadım, nasıl borcum yok" "Madem okul için uğraşıyorsun bizim de küçük bir katkımız olsun" Hayretle baktım adama aldığım malzemeler az değil ki.. "Yani çok teşekkür ederim de tamamı olmaz hiç olmazsa bir kısmının ücretini ödeyeyim" "Vallah olmaz laf ağızdan çıkmıştır." Daha fazla ısrar etmek anlamsız olacaktı bu sebeple kendi evim için aldıklarımın parasını zorla da olsa verdim aldıklarımızı komutanla ikisi yükledi araca. "Çok mahcup oldum komutanım, böyle olmadı" "Cömerttir doğunun insanı, kim olsa yaparlardı" Kafamı salladım sadece oradan bir kırtasiyeye gittik. Eksik gedik ne varsa aldım orada da adam çok yüksek bir indirim yaptı sağ olsun. Çok az bir para harcayarak hallettim eksikleri. Şimdi erzak falan da almam lazım ama şahsi işim için de askeri meşgul etmeye utanıyorum.. "Komutanım?" "Buyrun?" "Benim evime de erzak almam lazım ama mahsuru var mı sizin için" "Yok" İfadesiz herif. Aracı bir bakkala sürdü bu defa. Ben de hızlı bir şekilde alışverişimi yapmaya başladım. Temel tüketim malzemelerinden birkaç tane aldım ki sık sık gelmek zorunda kalmayım. Temizlik malzemelerini de hallettim bolca sebze aldım biraz konserve yapayım diye. Biraz da meyve. Tamamdır. Paramın küçük bir kısmına her şeyi halletmiş oldum ve çok mutluyum. Şimdi annemi aramak istiyorum.. "Komutanım bir telefon kulübesinde durabilir miyiz ailemi aramam lazım" Kafasını salladı sadece, hemen oradan bolca jeton aldım. Telefon kulübesine girip annemlerin ev telefonunu aradım. "Alo" "Annemm" "Oyyy Melikemm kurban olsun annen kızım öldük öldük meraktan iyi misin?" "Annecim çok iyiyim, merak etmeyin beni. Köye vardım evimi hallettim. Okul çok güzel küçük şirin bir yer." "Melikem doğru söylüyorsun değil mi vallahi gözümüze uyku girmiyor geceleri" "Anne valla iyiyim" diyorum ama o orada ağlayınca ben de burada ağlamaya başladım. Çok özlemişim birkaç günde.. "Güzel kızım insanlar nasıl, hor gördüler mi seni, kötü davranıyorlar mı?" "Hayır hayır tam aksine herkes yardım etmeye çalışıyor zaten askerler hiç bırakmadılar her konuda yardımcı oluyorlar bana" "Aman kızım öyle olsun bak baban da istiyor." "Ver annem" dedim ama jeton bitiyor uyarısını görünce hemen yeni bir jeton attım. "Kızım" "Babacım nasılsın" "İyiyiz kızım sen nasılsın, oralar nasıl" "Çok iyiyim baba okul da güzel. Evimi de hallettim beni merak etmeyin olur mu?" "Bu numara nerenin burdan arayabilir miyiz seni?" "Yok babacım telefon kulübesinden arıyorum, ilçeye geldim de." "Köyde yok mu muhtarda falan" "Yok baba sadece karargahta varmış" "Anladım kızım anladım, bir ihtiyacın var mı?" "Yok baba dünya kadar para koymuşsun zaten" derken yeniden uyarı verince hemen yeniden jeton attım. "Yine yollarım sakın parasız kalma oralarda." "Tamam babacım, ikizleri öp benim için. Onları da çok özledim." "Tamam kızım Allah'a emanet ol" "Siz de babacım" deyip kapattım telefonu ama böyle göğsüme kocaman bir kaya koydular sanki. Yüreğime ağır geldi annemin babamın olmayışı. Ben ki ne yaparsam yapayım yanımda babamla yaptım bu yaşıma kadar. Şimdi ise kocaman okulun tadilatı için bile karartıyorum gözümü.. Orada o halde ne kadar kaldım bilmiyorum ama telefon kulübesinin kapısının birden açılmasıyla sıçradım. "İyi misiniz öğretmen hanım" "İyiyim komutanım iyiyim sağ olun, ailemle konuştum da" "Anladım, gidelim mi?" "Tabi" dedim çıktım kulübeden. Ben zorlanmam sanıyordum en fazla ne kadar zor olabilir ki sanıyordum ama çok zormuş. İçim çıka çıka ağlamaya devam ettim. Komutan bir mendil uzattı. Teşekkür edip aldım, sildim gözlerimi ama nafile ben sildikçe yenisi aktı. "Yeter!" Bir anda irkildim sesle. Baktım komutan arabayı birden durdurdu. "Ağlama artık" "Şey ben çok özledim de ailemi" "Ağlayınca geçti mi özlemin" "Ha hayır da kötü hissettim bir an kendimi." "Çocuk gibi davranmaktan vazgeç öğretmen. Boyundan büyük bir işe kalkışmış doğuya gelmişsin ama ananla her konuştuğunda ağlayacaksan bir ay bile kalamaz gidersin buradan." Öyle sert bakıyor ki açıkçası tırstım. "Zaten çok uzun kalmaya niyetim yok komutan doğu görevim bitince döneceğim ailemin yanına" "Kalsan şaşardım" dedi ağzının içinde sonra bana bir kez bile bakmadan devam etti. Ne oluyor bu adama neden böyle düşmanı gibi davranıyor bana.. Okula varmadan karargahta indi yanına gelen askerlere bir şeyler söyledi ardından bana iyi günler bile demeden geçti içeri. Adının Veysel olduğunu öğrendiğim asker geldi ardından birkaç askerle beraber. "Sizi ben bırakayım" "Teşekkür ederim" "Komutanınız neden sinirlendi gerçekten bilmiyorum" "Olur arada dert etmeyin siz" Malzemeleri okula bıraktıktan sonra beni de eve bıraktı. Vakit erken olunca hemen badanayı hallettim. Mis gibi kireç kokusuna bayılıyorum.. Aldıklarımı yerleştirdim, mis gibi bir çay demledim. Salona geçtim ki bir anda salonun camı kırıldı. Korkudan çığlık attım, elimdeki bardak düştü ama arkası gelmedi baktım taş bir kağıda sarılmış. Korkarak aldım kağıdı elime. "Elinin hamuruyla erkek işine karışma siktir ol git bu köyden! O okulda düzen deştirmeye kalkarsan okulu senin başına yıkarım" Allah'ım nereye düştüm ben.. Daha da önemlisi kim bu manyak?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD