Yeni bir Hayat..

1502 Words
Melike Şöyle bir baktım okula bayağı eksik gedik var gibi görünüyor ama şimdi onunla ilgilenemem önce muhtarı bulmam lazım sonra da kalacak bir yere ihtiyacım olacak. Bavullarımı okula bırakarak çıktım, sokakta oynayan çocuklar vardı yaklaştım yanlarına ama halleri tam gülmelik. Hepsinin teni kavruk, sıcağın altında oynamaktan kararmışlar, üstleri başları yırtık ama onlardan mutlusu yok. Çocuk olmanın milleti olmuyor, çocukluğu çalınmamış her çocuk mutluluk ne demek biliyor... Oyunlarını bozmak istemesem de etrafta başka kimse olmayınca yaklaştım onlara. "Merhaba" "Merhaba?" "Ben yeni atanan öğretmenim adım Melike, muhtarın evini gösterebilir misiniz bana?" Hepsinin yüzünde kocaman bir gülümseme oldu. "Ahanda şu gırmızı ev örtmenim" dedi oğlanlardan biri. "Teşekkür ederim" deyip ayrıldım yanlarından ama umut doldu içim hepsi pırıl pırıl.. Çocukların söylediği eve geldim, kırmızı boyalı tipik bir köy evi burası. Önüne bir somya koymuşlar üzerinde üzüm asması var. Orada oturuyor 3 kişi. "Merhaba" "Merhaba kızım buyur" "Muhtar Beyle görüşmek istemiştim ben yeni atanan öğretmen Melike Hakyemez" "Haa hoş gelmişsin kızım muhtar benim" diye babam yaşlarında bir adam ayağa kalktı. "Hoş buldum teşekkür ederim" "Gel hele gel otur. Rojin bir ayran getir hele" "Zahmet olmasın hiç, yol epey yordu da benim kalabileceğim bir yer var mı diye soracaktım." "He vardır kızım gel madem dinlen biraz ama akşama muhakkak yemeğe bize bekliyorum tamam mı?" "Tamam muhtar bey teşekkür ederim" dedim birlikte çıktık evlerinden. Çok sıcak kanlı biri muhtar. Beni onun evine benzer bir köy evine getirdi. "Burada senden önceki öğretmen kalmıştı, tüm köylü el ele verip yaptıydık yıllar önce yolda belde kalmış neyim olursa gelsin kalsın deyi sonraları öğretmenlere verdik işte ama senden önceki bekar bir adamdı, eşyaları neyim hep o aldı ama evi de perişan etmiş." "Çok teşekkür ederim" dedim anlayışla kafamı sallayarak, ondan anahtarı aldım. Bavullarımı almak için okula gidecektim ama muhtar müsade etmedi ben bizim oğlanlardan yollarım dedi. Açıkçası o kadar yorgunum ve hala öyle bir korku sarmış ki içimi bu günü bir şekilde bitirmek istiyorum ama ev pek benimle aynı fikirde değildi açıkçası. İçeri bir girdim berbat durumda. Her yer toz kir.. Benden önce kalan öğretmen evin azıcık canına okumuş. Ben evle bakışırken kapı tıklatıldı. Açtım ki genç bir çocuk belki benim yaşlarımda. "Buyur öğretmen hanım bavulların" "Zahmet oldu size de teşekkür ederim" "Zahmeti yoktur, anam dedi ki o ev çok kirli öğretmen dursun biz yarın gelir temizleriz." "Annenize selamlarımı iletin lütfen ama hiç gerek yok, ben hallederim" "Eyi" dedi omuz silkip gitti. Garip bir çocuktu ama hadi bakalım.. "Evet yorgunsun ama buranın hakkından sen gelmelisin Melike" dedim kendi kendime.. Sıvadım kollarımı. Ev büyük değil zaten 2 oda var salondan açılan. Soba kurulu hala. Eşyalar da pis, bayağı silmek lazım yani. Annemin olmazsa olmaz temizlik malzemeleri ki sen şimdi hemen bulamazsın deyip bavuluma da koydu! Çamaşır sodası, arap sabunu ve tül perde parçaları tabiki. Başıma bir yemeni taktım, altıma bir eşofman, bütün camları açtım önce ardından sobayı söktüm ama içi kurum bağlamış bunu tek başıma hayatta halledemem mecburen köylüden yardım rica edeceğim. Tüm halıları çıkardım dışarı, perdeleri arap sabunu çamaşır sodası dolu leğene bastım sonra koltukları bir silmişim bir silmişim off ülkemin geleceği kadar temiz oldu.. Camlar yerler derken vallahi kırkladım evi, misler gibi oldu. Sobayı da biraz zorlanarak da olsa kömürlüğe götürdüm. Aslında hem salonun hem banyo ve odaların badanaya ihtiyacı var ama kireç bulmam pek mümkün değil burada mecburen onu soba kuracağım zamana bıraktım. Salonu temizleyip kanepeleri koydum. Halıyı yıkadığım için dışarıda kuruyacak mecburen, odanın biri yatak odası ama o yatağı kullanamam, benden önceki kullanmış olmalı onu yeni almam lazım inşallah geceye kadar kurursa gece kanepede uyurum, yarın da köyde satan varsa yeni bir yün yatak almam lazım. Temizlik yaparken bir yandan da ağladığımı söylememe gerek var mı bilmiyorum.. Çünkü bugüne kadar bu işleri hep canım annem yaptı bize asla değdirmedi ama gelin görün ki şimdi ellerim tahriş oldu silmekten üstüm başım toz içinde ve burada şofben falan yok mecburen su ısıtacağım banyo yapmak için. Kapınının önünde hüngür hüngür alğadığımın farkında değilim, sinirlerim boşaldı bir anda sanırım ki gelen sesle irkildim. "Öğretmen Hanım?" Kafamı kaldırıp baktım, bu sabahki komutan. "Buyurun komutanım" "Neden ağlıyorsunuz?" Sanki birisi sorsun diye bekleyen gözyaşlarım yine pıtır pıtır aktı. "Ağlamıyorum" "Anladım... Temizlik yaptınız galiba" "Hı hı" "Tamam da bizim çocuklar yardıma gelirdi niye tek başınıza uğraştınız?" "Hallettim zaten bir tek badana kaldı, kirecim yok yapamadım." "Tamam yarın aldırırım ben" "Çok teşekkür ederim komutanım" "Bir şey değil de akşam oldu artık, eve girer misiniz. Gündüzleri bile mecbur değilseniz dışarıda durmayın ama akşamları özellikle durmayın" "Tamam komutanım da muhtar yemeğe çağırmıştı oraya gidecektim. Gitmeyim mi?" dedim gayri ihityari. Gülümsedi.. "O zaman hadi üzerinizi giyinin ben bırakayım sizi." "Tamam tamam hemen geliyorum" deyip içeri koştum sonra aklıma gelen şeyle tekrar çıktım dışarı. "Şey kusura bakmayın, buyurun içeri gelebilirsiniz" Kaşları çatıldı ben öyle deyince. "Köy halkından ya da askerlerden kimseyi evinizin içine buyur etmeyin öğretmen hanım!" Şaşırdım öyle deyince halbuki kibarlık olsun diye demiştim, sadece kafamı sallayıp girdim içeri hemen. Mavi diz altıma kadar uzanan ve alta doğru genişleyen mavi bir elbise giydim belime beyaz bir kemer taktım düşük kol bir elbise zaten ve çok severek almıştım, altıma da bir spor ayakkabı giydim. Saçlarımı açıp taradım sadece zaten leş gibiyim acil bir banyo yapmaya ihtiyacım var ama komutanı bekletmemek için yapmadım, bolca parfüm sıktım çıktım dışarı ama komutan beni görünce yine kaşlarını çattı. Ben habire yanlış bir şey mi yapıyorum farkında olmadan yoksa adamın kaşları çatılı olmaya mı ayarlı bilmiyorum. "Hazırım" Ağzının içinde bir şeyler homurdandı ama anlamadım. "Buyrun o zaman" dedi birlikte adımlamaya başladık ama gerçekten çok ketum, hiç konuşası yok. "Zahmet verdim size de" "Zahmet olmadı." "Komutanım adam akıllı teşekkür ederim sabah için, çok teşekkür ederim" "Görevizimi yaptık öğretmen hanım teşekkür edilecek bir şey yok" Sert çıkan sesiyle anladım ki daha fazla konuşmak istemiyor, ben de sustum zaten mesafe çok uzun olmayınca 5 dakika sonra geldik. O döneceği sırada da muhtar çıktı. "Ama ayıptır yaptığın komutan" "Napmışım muhtar emmi" "Kapıma kadar geliyorsun da içeri girmiyorsun he mi?" "Başka sefere diyelim" "Vallah bırakmam, gel bak hanım mis gibi yemek yaptı" "Hadi canım sende, seni duyan da keledoş yaptı sanacak ya da siron" Komutanın saydığı yemekleri hayatımda hiç duymadım, nasıl bir şey bilmiyorum. Muhtar kocaman bir kahkaha attı. "He vallah yapmıştır, gel hele" "Rojin ana bu kocan ne der böyle" "Ooo komutan oğlum hoş geldin gel bak kaynanan sevecek, keledoş yaptımdı" Ben şaşkınca konuşmalara bakarken komutan anlık bana bakıp çekti gözlerini. "Eh madem çok da ısrar ettiniz geleyim" Ben de gülümsedim komutanın tavrına, o sert asık suratlı adam gitti de sevecen bir adam geliverdi birden. "Öğretmen kızım sen de hoş geldin bakma bu komutana takılmadan duramaz." "Hoş buldum muhtar bey" "Bey ne kızım, 40 yıllık kani olur mu yani. Muhtar emmi de sen bana" "Peki o halde" dedim ben de onun gibi gülümseyerek ardından hemen yere serilmiş sofraya oturduk. Keledoş dedikleri Yoğurt, nohut, yeşil mercimek, kavurma ve kurutulmuş otlarla yapılan bir yemekmiş, yanında da yine yoğurt çorbası servis ettiler. Muhtarın 9 tane çocuğu varmış bunlardan 5 tanesi benim öğrencim. Biri askerdeymiş biri de bana bavulumu getiren kişi o da 23 yaşında ve sanırım komutandan pek hazzetmiyor. Ne hoş geldin dedi ne bir tebessüm etti ara ara ters ters bakıyor. 2 tane de kızı varmış ama evlenmiş onlar. Sohbet muhabbet eşliğinde yedik yemeğimizi ille çay da için deyince kapıdaki somyaya oturduk, epey soru sordular bana ama bir an komutanla göz göze geldim komutanın kaşlarını kaldırdığını gördüm. O an muhtar siyasi görüşümü sormuştu anladım ki buna cevap vermemeliyim. "Hiç anlamam muhtar emmi siyasetten zaten daha oy da vermedim bugüne kadar hele seçim zamanı geledursun bakacağız" dedim gülerek baktım komutan da gülümsüyor oh be dedim. Muhtar biraz siyasete girdi ona attı buna tuttu derken baktı bizden beklediği karşılığı alamıyor konuyu değiştirdi. Saat artık 10 olduğunda da müsade istedik. "Kızım evde uğraşma her gün gel" "Teşekkür ederim Rojin teyze ama artık alışmam lazım evde yemek pişirmeye" "Sen gel yine de" dedi ağzımdan tamam lafını duyana kadar. Çok tatlı, tonton bir kadın. Biz komutanla ayrıldık evden benim eve gelene kadar yine ağzını bıçak açmadı komutanın, evin önüne gelince başladı eteğindekileri dökmeye.. "Öğretmen hanım.." "Buyurun komutanım" "Burası köy yeridir giyimine kuşamına dikkat et, ayıp karşılarlar burada. Erkekli ortamlarda bu kadar kahkaha atma, dikkat çeker. Din ve siyaset konuşma kimseyle. Ne görüşünü bilsinler ne tarafını. Yardım isteceyeksen ya askerden iste ya da muhtardan özellikle akranın olan gençlerden isteme yanlış anlaşılır" Hayretle dinledim konuşmalarını, köy değil esir kampı sanki. "Yanlış anlaşılmayan bir şey var mı bari bu köyde komutan?" "Ah öğretmen hanım nereye geldiğine dair en ufak bir fikrin yok değil mi?" "Ne demekmiş o" "Burası senin geldiğin büyük şehre benzemez.. Burada ben özgürüm ben istediğimi yaparım naraları atamazsın.. Canın kuşun kanadında burada, bu sebeple sen sen ol doğu görevin bitene kadar bu söylediklerimi dikkate al.." "Kusura bakmayın komutan ama kendimden de duruşumdan da ödün verecek değilim. Cesur ve kararlı bir kadınım ben. Kimse bana uysun demiyorum ama beni de kendilerine benzetemezler." Güldü ben öyle deyince, cahil cesaretim var sanıyor galiba.. "Peki bakalım, öyle olsun. Hadi gir içeri." Sinirle baktım, ilk defa sinir uçlarıma dokundu bu adam hışımla açtım kapıyı ama o an gördüğümle çığlık attım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD