Az önce gördüklerim göğsümü delip geçerken hıçkırdım. Yaşlı gözlerim yüzünden önümü bile doğru düzgün göremiyordum.
Yüzünü görmek istemesem de Mert arkamdan yetişip kolumu tutarak beni durdurdu.
"Yeter Alya, doğru evine gidiyorsun!"
Kolumu tutan elinden bile tiksiniyordum şu an. Onu göğsünden itekleyip yüzüne doğru bağırdım.
"Doğru, gideyim de sen işini rahatça gör!"
Beyefendiye engel olmuştum ya, ondandı bu siniri.
Mert'in yüzü öfkeyle kasılırken o da benim gibi bağırdı.
"Rahip miyim kızım ben?! Ne sanıyordun, bunca yıl senin büyümeni mi bekleyecektim?!"
Duyduğum cümleyle hayallerim bir bir yıkılırken ona kırgın gözlerimle baktım.
Mert senelerdir onunla kurduğum tüm düşleri bir bir alaşağı etmişti. Bense hepsinin altında öylece kalakalmıştım.
Oysaki biz, çok başka olabilirdik. Ama olamamıştık.. Mert izin vermemişti.
"Beni bir kez bile kabul etmedin-"
Ben ona benden sakındığı her şey için sitem ederken Mert, sanki duymaya bile tahammül edemiyormuş gibi sözümü kesti.
"Kes artık saçmalamayı Alya!"
Gözlerinden adeta ateşler fışkırıyordu.
"Kızım sen kendini o...pularla niye kıyaslıyorsun!"
Doğru, onun gözünde bir o...pu kadar bile olamamıştım ben. Bütün öfkemle, tüm hıncımı dökerek karşılık verdim.
"Benim o kadından neyim eksikti?! Ha, söyle! Ondan olup bende olmayan neydi?!"
Mert öfkeyle beni kendine çekip yüzlerimizin karşı karşıya gelmesini sağladı. Nefeslerimiz birbirine karışırken de sorumu cevapladı.
"Sen kulüp köşelerinde s.kilecek kız değilsin!"