♡10.bölüm♡

1061 Words
*** "Çetenin lideri Tuğra Çakı yani senin baban Dalga." Dedi tek nefeste. Daha fazla lafı dolandırmak istemiyordu. Genç kız donup kalmıştı. Duyduğu şeyi idrak etmeye başlayınca, sol gözünün pınarından bir damla yaş süzüldü. İnkar edercesine hızla başını sağa sola salladı. "H-hayır hayır." Dedi Pusat'ın elinden elini sertçe çekerek ayağa kalktı. Parmaklarını saçlarının arasından geçirirken, ona bakan adamları ikna etmek istiyorcasına, "Benim b-babam annemi ç-çok severdi." Vücudu gibi sesi de titrerken, kekelemişti. "B-bana y-yalan söylüyorsunuz.!" Ali üzülüyordu kızın bu haline ama gerçekleri kabullenmesi için ikna edercesine konuştu. "Senin için çok zor Dalga ama maalesef gerçekler bunlar. Hem sana anlatacağımız ve göstereceğimiz çok şey var." Pusat, kızı kolundan tutup yanına çekerek, oturmasını sağladı. "Dalga önce her şeyi dinle sonra inanıp inanmayacağına sen karar ver. Tamam mı güzelim?" Dalga gözünden akan yaşı elinin tersiyle silerken, adamı başıyla onayladı. Oğuz'da kaldığı yerden devam etmişti. "Tuğra Çakı sıradan bir iş adamı değil, güçlü bir çetesi var. Biz zaten onu hep tanıyorduk nedeni ise bizler de birer çete lideriyiz ve bu işimizi oldukça kolaylaştırdı çünkü onun çetesindeki ajanlarımızdan bilgi sızdırarak bir çok görüntüye ulaştık." Dalga ise gözünden akan yaşları umursamayıp Oğuz'u pür dikkat dinliyordu. "Tuğra, anneni çok seviyordu ama bu sevgi onda takıntıya dönüşmüştü. Anneni gençken görmüş, sevmiş ancak annen başkasını seviyormuş ve o kişiyle nişanlıymış." Dalga kaşlarını çattı çünkü annesinin ilk defa babasından önce biriyle nişanlandığını duymuştu. "Tuğra, sevgisini takıntıya dönüştürüp, elindeki gücü de kulanarak o evliliğe mani olmuş. Annene söylediği tehditler sayesinde zorla onla evlenmeyi başarmış. Taki yıllar sonra annenin o nişanlanacağı adamdan yani Aslan'dan bir çocuğu olana kadar." "Annemin başka bir çocuğu mu var?!" Diye söze atladığında, Oğuz konuşmaya devam etti. "Annen, Tuğra ile evliyken Aslan'dan hamile kalınca, Almanya'daki teyzesinin yanına gitmiş ve çocuğu doğrup babasına teslim ederek, Aslan ile gizlice görüşmeye devam etmiş. Sen doğunca Tuğra tesadüf eseri annenin başka bir çocuğu olduğunu öğrenince, sana da DNA testi yapıyor." Dalga duyacağı şeyden korktuğu için Pusat'ın ellini sıkı sıkı tutarken, gözlerini bir kaç saniyeliğine kapatarak tekrar açtı. "Senin onun çocuğu olmadığını öğreniyor ve sende Aslan denen o adamın kızısın. Bunu duyan Tuğra çok sinirlenip annene şiddet uygulayarak, eve mahkum etmiş. Sen büyüyünce de, senin görmeyeceğin şekilde bu şiddeti annene uygulamış." Genç kızın kafasına şimdi her şey yavaş yavaş oturuyordu. Annesi pek dışarı çıkmazdı ve ne zaman annesine sarılsa, acı dolu inlemlerini şahit olurdu ve annesi ona hep ev temizliğinden bu ağrıların olduğunu söylerdi. "Tuğra, Aslan denen adamı ortaya çıkarmayı çok istediği için artık dayanamayarak anneni kurban, seni de yem olarak kullandı. Planı annen öldükten sonra senin acı çektiğini Aslan'a göstermekti ama Aslan yani senin gerçek baban, tüm bunlara rağmen asla yerini ifşa etmedi." Ali ayağa kalkarak açtığı bilgisayarı önünde duran orta sehpaya bırakıp, eski yerine oturdu ve bu sefer o sözü devraldı. "Burda Tuğra'nın annene işkence yaparken ki videolar var. Bize inanmıyorsan izle." Ali ciddi çıkan sesiyle kıza bakarken, Dalga orta sehpanın üstündeki bilgisayara gözlerini çevirip, oynatılmayı bekleyen videoya baktı. Bu videoyu izleyecek kadar cesareti var mıydı? İçten içe adamların ona yalan söylemelerini istiyordu ama kesinlikle yalan değildi ve bunu çok iyi bilmesine rağmen sadece kendini kandırıyordu. "İzlemeyebilirsin Dalga?" Diyen Pusat'ın sesiyle, derin bir nefes aldı. Ne olursa olsun, izlemek istiyordu. Yere oturup sehpaya daha çok yakınlaştı. Korkudan nefes alışverişleri sıklaşırken, videonun başlaması için tuşa bastı. Annesini görmesiyle gözleri dolduğunda, alt dudağını ısırdı. Zavallı kadın bir sandalyede oturuyordu, üstünde de sadece askılı bir atlet vardı ve elleri bağlıydı. Annesi neden bu haldeydi? "Bak karıcım! Burada sana özel sigaralarım var." Babasının sesini duyunca, kaskatı kesildi ama görüntüde o yoktu. Genç kız yanan sigaralara bakarken, elini orta sehpaya koyup, ekrana daha çok yaklaştı. "Lütfen düşündüğüm şeyi yapma baba!" Diye yalvarıyordu adeta. "Tuğra lütfen yapma.! Dalga birazdan gelecek." Diyen annesini duyunca, hüngür hüngür ağladı. Böyle bir durumda bile kızını düşünmüştü. "İşimizi çabuk halederiz karıcım. Önce bana sormadan dışarı çıkmanın cezasını ödemelisin." Acımasız ve piskopatça konuşan babasının sesine inanamıyordu. "Aslan denen o it ile buluştun değil mi?!" "Hayır yemin ederim ki sadece doktora gittim." Diyen annesinin çaresiz sesini duyunca, kalbi sıkıştı. Annesini daha önce böyle güçsüz görmemişti. "Bu yalanlarını dinlemek istemiyorum güzel karım. O yüzden Dalga gelmeden işimizi hal edelim." Babası yanan sigaraları deste halinde tutup, annesinin morluklar içerisinde kalan sırtına bastırdığında, zavallı kadının acı çığlığı salonun içinde yankılandığında, sesi duyan adamların bile yüreği sızlarken, buna izleyerek şahit olan genç kız bağırdı. "Hayır hayır! Annem." Diye ekranı yalvararak tutuğunda, Pusat daha fazla kızın bu görüntüye şahit olmaması için bilgisayarı elleri arasından çekerek, kapattı. Dalga boşluğa düşen elleriyle yüzünü kapatıp, ileri geri sallanıyordu. "Nasıl bu kadar kör olabildim Allah'ım?!" Diye kendine zarar vermeye kalktığında, Pusat hemen yere çöküp, zorda olsa kızın bileklerinden tutuğu gibi sıkıca sarıldı. İntikam planı artık onun için yoktu çünkü Dalga, Tuğra'nın gerçek kızı değildi. Genç kızı bu oyuna daha fazla dahil etmeyecekti. Bu yüzden sadece yanında durmak istiyordu. Oysa Dalga'nın, Tuğra'nın kızı olmaması hiç bir şeyi değiştirmeyecekti çünkü zaten Dalga sevdiği kadının katiliydi. Sarıldığı kız hıçkıra hıçkıra ağlarken, nazikçe kucağına alarak, odasına götürdü. Yatağına yavaşça yaptırdığında, yan tarafınaki boşluğa oturdu. Dalga hemen cenin pozisyonuna geçerek, ağlamaya devam etti. O görüntü aklından çıkmıyordu. Bunca zaman annesinin derdini neden anlamamış, nasıl bu kadar kör olabilmişti? Pusat kızı bu halde gördükçe içi parçalansada yine de bunları bilmesi gerektiğini düşünüyordu yoksa koca bir yalanın içinde büyümeye devam edecekti. Eve çağırdıkları doktor, kıza sakinleştirici iğne yapıp gittiğinde, kızın hıçkırıkları kendini derin nefes alış verişlere bırakırken, adam kızın yüzüne gelen saçlarını geriye doğru attıp, yanağını okşadı. Kızın üstünü nazikçe örterek odadan çıktı. Salonda oturan dostlarının yanına geçip oturduğunda, gür sesi salonun için doldurdu. "Tuğra denen şerefsiz nasıl bu kadar illeri gitmiş? Aklım almıyor." Ali, "Adam takıntılı piskopat kardeşim. Bu arada sana söylememiz gereken önemli bir konu var." Geldiğinden beridir konuşmayan Berk, bu sefer ağzını açarak lafa girdi. "Sırası değil Ali!" Pusat, Berk'e tek kaşı havada bakarken, konuyu daha çok merak etti. "Bırakın ona ben karar vereyim. Söyle Ali." Ali'de söylemek konusunda biraz çelişkiye kapılsada söyledi. "Biz tüm bunları araştırırken Tuğra'nın sakladığı bir çok şeye de rastladık. Öykü'ye çarpan arabanın Tuğra'ya ait olduğunu biliyorduk." Pusat sakince başını salladı. "Evet Ali." "Ama arabayı kullanan kişinin kim olduğunu bilmiyorduk ve biz bunu öğrendik." Pusat duyduğu cümleler karşısında, oturduğu yerden tekrar kalktı. Sinirleri bozulduğu için gülerek Ali'ye baktı. "Sakın bana o kişinin." Diyip cümlesini tamamlamadan sustu. Ellini enensine götürüp sinirle derin nefesler alıp veriyordu sakinleşmek için ama pek bir etkisi yoktu. Adamlar her an patlamaya hazır olan Pusat'a, ifadesizce bakıyorlardı. Pusat, o ismi duymak istemiyordu çünkü onun masumluğuna tam inanmışken şimdi yine başa dönmek zulümdü...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD