●Dalga'nın dilinden●
Sabah olunca doğrulup gerindiğimde, Pusat yoktu. Banyodan gelen su sesleriyle duş aldığını anladım.
Telefonum nerde benim? Şimdi o iki dağ sıçanı beni merak etmiştir.
Odadan çıkıp salona baktığımda, orta sehpanın üstündeydi. Alıp tuşuna bastım ama açılmadı. Şarjı bitmiş.
Etrafa göz gezindirdim şarj aletini bulmak için ama yoktu. Bence Pusat'ın odasındadır. Odaya girip kolaçan ettim, burda da yoktu. Komodinin çekmecesine gözüm takılınca, eyilip açacağım sırada, birden kolumdan tutulup geri çekilmemle, Pusat'ın sert göğsüne çarptım. Bakışları çok serti.
Noldu bu adama?
"Ne arıyorsun?!"
"Şarj aletini."
İlk defa bana bakan bu gözlerden korktum. Yüzüme düşen bir damla suyla, Pusat'ın ıslak saçlarını yeni fark ederken, gözüm aşağı kaydı. Beline sardığı havluyla duruyorken, omuzlarına düşen su damlaları kayıp gidiyordu.
Beni sert bir şekilde saldığında, geriye doğru bir adım attım. Uzak durunca da kasları ben burdayım diye bağırıyordu. Tam sevdiğim erkek vücuduna sahip diyebilirim ama bu konuyu konuşacak zaman değil çünkü beni az önce bildiğiniz itti.
"Şarj, salondaki orta sehpanın çekmecesinde."
Bir şey demeden, odadan çıktım.
Hala neden öyle tepki verdiğini anlamadım ama kesin o çekmecede görmemi istemediği bir şeyler var. Şarj aletini bulup, telefonumu şarja takıp açtığımda bir sürü bildirim gelmişti.
Asila ve Ateş mesajlarda resmen ağzıma etmişler.
●Pusat'ın dilinden●
Sabah duş alıp, banyodan çıkacağım sırada, Öykü'nün fotoğraflarının olduğu komodinin çekmecesini açmak için yeltenen Dalga'yı, son anda yakaladım. Az daha tüm planımı mahvedecekti. Bana korkmuş gözleriyle bakıyordu ve ben sinirli olduğumun farkındaydım.
Dalga'ya şarj aletinin yerini söylediğimde, odadan çıkmasıyla hemen çekmeceden Öykü'ye ait ne varsa kasaya koydum.
En son giyinme odasına girip, giyindim.
●Dalga'nın dilinden●
"Bize boş yapma Dalga. Neden bize demedin?" Diye telefonda cıyaklayan Asila'yla yüzümü buruşturdum.
Tuğra'nın olayını duymuştular.
"Aniden gelişti Asila."
Konferans olduğu için Ateş'de vardı.
"Tuğra şimdi kesin gitti. Doğru mu anladım?"
"Evet, gitti Ateş."
"Yarabim sana şükürler olsun Aysel yengem rahat uyuyacak." Diyen Asila'yla, gözlerim doldu. Annemin yokluğu, içimden bir yerleri kemirip bittiriyor.
Pusat salona girdiğinde, telefonla konuştuğumu bilmeden benimle konuştu.
"Kahvaltıyı dışarda yapalım Asi kız."
Bu adamdaki rahatlık ne?
Az önce bana yaptıklarını hemencecik unutu mu yani?
Sunduğu bu teklifin hemen ardından,
"Ne?!" Diye bağıran Asila'nın sesini, eminimki Pusat'da duydu.
"Olur, fark etmez." Dedim Pusat'a ve hemen gözlerimi çektim. Az önceki hareketinden ötürü acayip kızgındım.
"Ay bu kız beni öldürecek!"
Yakınan Asila'ya güldüm.
"Seve seve öldürürüm."
"Sus, cevap verme bana.! Bugün buluşuyoruz."
"Tamam, sakin ol dağ sıçanım."
Ateş sohbete tekrar dahil oldu. İşte olsa gerek, pek sohbete dahil olamıyordu.
"Bana mekanın konumunu atarsınız o zaman. İşlerim var şimdi. Sizi seviyorum."
"Bende seni seviyorum delikanlı." Diyerek fırsattan istifade Asila'nın konuşmasına izin vermeden, aramayı sonlandırdım. Çenesi düşük olduğu için susmazdı.
"Kimiş o delikanlı? Bildiğim kadarıyla Asila erkek değil."
Tekli koltukta oturarak, beni göz hapsine alan Pusat'a baktım.
Bide şimdi hesap sorar oldu.
"Ona demedim zaten Ateş'e dedim."
"İyi bundan sonra demezsin."
"Derim." Dedim emin sesimle.
"Dalga!"
Gür sesiyle bağırdığında, hiç istifimi bozmadım.
"O benim çocukluk arkadaşım ve biz yıllardır dip dibe kardeş gibi büyüdük. Konu Asila ve Ateş olduğunda rahatsız olma, ki rahatsız olsanda umursamam." Diyip ayağa kalktım. Benimde çizgilerim var ve bunları kimse aşıp, müdahale edemez.
Yanından geçip gideceken, kolumdan tutup çekmesiyle, kendimi kucağında otururken buldum.
"Bırak.!"
Sert çıkan sesim, onu etkilemiş gibi durmuyordu.
"Bana sinirli gibisin."
"Evet öyleyim."
"Neden?"
Alaylı bir gülüşle, gözlerine baktım.
"Az önce bakışlarınla öfkeni yüzüme püskürtmek yerine, nazikçe uyarsaydın. Sonuçta senin özelin olduğu için emin ol anlayışla karşılardım."
"O anki tepkim yanlıştı, haklısın."
"Tamam bırak." Dedim kalkmaya yeltenip ama izin vermiyordu.
"Ne istiyorsun Pusat? Salsana beni.!"
Gözlerimin içine bir süre anlamadığım şekilde bakarken, aniden kollarını üzerimden çekip, ayağa kalktığında bende otomatikmen kalkmış oldum. Ne oldu şimdi?
Gerçekten bu adamı anlamak çok güç ve sanırsam hiç bir zamanda anlayamayacağım.
Dışarı çıktığında, bende arkasından çıktım. Evin önüne park edilmiş motoruma yanaşıp, parmaklarımı üstünde gezindirdim. Onu özledim.
"Benimle gel."
Pusat'a kayınca bakışlarım, olumsuzca başımı iki yana salladım.
"Sen kahvaltıdan sonra işine gideceksin, bende bizimkilerle buluşacağım için motoruma ihtiyacım var."
"Asi kızım, arabamı alıp gidersin."
"Ya sen?"
"Beni sonra işten sen alırsın."
Gülerek başımı eydim.
"İyi o zaman." Diyip arabaya bindiğimde, o da bindi.
Kahvaltı yapacağımız yere girince, tüm gözler bize kenetlendi.
Kendi çapımda tanınıyor olsamda, Pusat'ın yanındayken ayrı bir havan oluyormuş.
Bir yere geçip oturup, sohbet ederek yaptık kahvaltımızı. Mekandan çıkacakken etrafımızı saran magazincilerle neye uğradığımı şaşırdım.
"Pusat bey, Dalga Çakı ile sevgili olduğunuz iddiaları doğru mu?"
Pusat, aşkla bakan gözlerini gözlerime diktiğinde, belimi saran koluyla beni sahiplenircesine kendine daha çok çekerek, konuştu.
"Evet doğru."
Bana uzatılan mikrofon ile gözlerimi bu karizma yığını adamdan çektim.
"Dalga hanım, ilk defa sizi birisiyle gördüğümüz için şaşkınız. Hayatınızın aşkını bulduğunuza inanıyor musunuz?"
Tebessüm ederek cevapladım.
"O kişiyi kesinlikle buldum."
"Peki babanız hakkında çıkan dedikodular doğru mu?"
Yüzümdeki tebessüm solarken, Pusat destek verincesine belimi daha iyi kavradı.
"Doğru." Dedim güç bela.
Nerden çıktığını bilmediğim Pusat'ın korumaları, hemen magazincileri bizden uzaklaştırdılar. Bana hâlâ soru sormaya çalışıyorlardı ama cevaplayacak güç bende yoktu.
Pusat beni ilerletip, hazırda bekleyen arabasına bindirip, kendisi de binince ordan uzaklaştık.
"İyi misin?"
"İyiyim." Dedim gözlerim yoldayken.
Bacağımın üstünde duran elimi tutan Pusat'la irkilip, ona döndüm.
Elimi kendine çekip öptüğünde, bir yola bir bana bakıyordu.
"Ben hep yanındayım, kendini asla yalnız hissetme Asi kızım."
Hafif sırıtıp, tutuğu elimi yanağına yaslayıp, kirli sakalarını okşadım.
"Biliyorum."
Aslında Dalga hiç bir şey bilmiyordu.
Bu adamın bir gün gideceğini ve o gidişten sonra hayatının kararacağını bilmiyordu...