***
Pusat'ı işe gönderince, evde yalnız kalmıştım. Meraklı yanımı bastıramayıp evin içini turlarken, teras katındaki siyah kapı dikkatimi çekti. Kapının kolunu tutup aşağı indirdiğimde açılmadı. Kilitliydi.
Neden kilitli ki?
Anahtar deliğinden baktım ama karanlıktı. Pes edip aşağı inerken, zil çaldı.
Kapıya yönelip açtığımda, gördüğüm tanıdık yüzle kaşlarımı çattım. Babamın yani Tuğra'nın sağ kolu Vedat burdaydı.
"Merhaba Dalga hanım."
"Neden burdasın?" Dedim sertçe.
Arkasındaki bir düzine adamı görünce, telaşlanmadım değil hani.
"Babanız sizle görüşmek istiyor."
"Ben istemiyorum." Diyip kapıyı kapatacaken, sertçe itmesiyle kapıyla beraber geriye doğru tökezledim.
"Dalga hanım, bana zoru kullandırtmayın lütfen." Diye hafif tebessüm etti.
Hapse tıktırdık adamı ama hala peşimi bırakmıyor ve şimdi gitmesem de asla bırakmayacak.
"İyi." Diyip içerden telefonumu alarak, onlarla beraber arabaya bindim.
●Pusat'ın dilinden●
Şirketeki odamda bizimkilerle oturuyorduk ama ben sohbete dahil olmayacak kadar meşguldüm.
"Bu kıza takılı kalmandan çok korkuyorum." Dedi Ali benimle beraber orta sehpanın üstündeki bilgisayara ekranına bakarken.
Evdeki kamera görüntülerini izliyordum, daha doğrusu Dalga'nın ne yaptığını izliyordum.
"Boş konuşma.!" Diyerek bilgisayarın ekranına bakmaya devam ettim.
Dalga benim için özel olan o odanın siyah kapısını zorlayınca, sırıtım.
"İşte bunu bekliyordum."
Ali bana somurtup, başka koltuğa oturdu.
"Ne var ki o odada?"
Bıyık altından gülerek, bilgisayarı alıp dizlerime koydum.
"Ne yok ki." Diye cevapladım.
Eminim kafası karışmıştır.
Kamera kayıtlarını kapatacaken, Dalga'a evin kapısını açınca gördüğüm yüzlerle, ayağa kalktım.
"Lan!"
"Noldu?" Dedi Berk telaşla.
"Tuğra'nın adamları." Diyip ekranı ona çevirdim.
"Kardeşim Dalga onlarla gidiyor, ne yapalım?"
Ekrana baktığımda, gerçekten de Dalga onlarla gidiyordu.
"Tuğra'yla konuşmadan yetişelim." Diyen Oğuz'u başımla onaylayıp, birlikte şirketen çıktık.
Oğuz son süratla arabayı sürüyordu, umarım yetiştiriz.
Tuğra bir kaç gün önce Dalga'ya neden yakınlaştığımı öğrenmişti. Bu kadar hızlı davranacağını tahmin etmemiştim aptal gibi.
Berk'de bir yandan içeri rahat girebilmem için cezaevi müdürüyle konuşuyordu. Ben ise öfkeden kuduruyordum. Bu kadar çabalamışken, boşa gidemez.!
Vardığımızda direk aşağı inip, içeri girdim.
●Dalga'nın dillinden●
Cezaevinin kapısında araba durunca, kimseyi beklemeden indim. Vedat'da arkamdan gelerek, bana yolu tarif etti. Bir odanın önünde durunca, camdan içeri baktığımda, oturan dalgın Tuğra'yı gördüm.
Burda da torpilli geçmiş beliki çünkü cezaevinde bu kadar rahat görüşmek mümkün değil.
Gardiyan bana kapıyı açınca, içeri girdim. Tuğra beni görünce hemen ayağa kalktı.
"Kızım.!"
Bana bir adım atacaken, elimi havaya kaldırıp durmasını istedim.
"Bana öyle hitap etme ve yaklaşma."
"Tamam, peki." Diyip yerine oturdu.
İtiraz etmedi, gideceğimden korkuyor olmalı. Bende vakit kaybetmeden, karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum.
"Dinliyorum."
"Nasılsın?" Diye sorunca, kesik kesik güldüm.
"Buraya hal hatır sormaya gelmedim."
Ellerini tıpkı bir suçlu gibi masanın üstünde kelepçelemiş ve gözlerini ellerine dikmişti.
"Pusat'la sevgili olmuşsun."
"Tebrik mi edeceksin?"
Gülerek başını eydi.
"Keşke çıktığın ilk kişi doğru adam olsaydı da tebrik etseydim."
Kaşlarımı çattım. Ne demek istedi bu şimdi?
"Anlamadım?"
"O sana göre değil Dalga. Pusat tehlikeli bir adam ve sen hiç tanımıyorsun, uzak dur ondan.!"
Sesi öfkeli olsada, gözlerinde çağresizlik okunuyordu.
"Annemi öldürmen yetmiyormuş gibi şimdi özel hayatıma mı karışır oldun? Sahi seni dinlemesem ne yaparsın? Bana da mı aynı işkenceleri uygularsın yada en temizinden öldürür müsün?"
Masadaki elimi tutmaya yeltenince, elimi geri çektim.
"Bu sefer sadece iyiliğin için konuşuyorum Dalga'm. Pusat sana göre değil."
"Geçerli bir sebebin var mı?" Diyerek başımı sağ omzuma doğru yatırıp, onu izledim.
"Var zaten bunun için burdasın."
"Anlat o zaman."
"Senin öldürdüğün kızın niş-"
Sözünü yarıda kesen, paldır küldür içeri giren Pusat olmuştu.
"Pusat?" Dedim şaşkınca. Kesinlikle onu burda görmeyi beklemiyordum.
Yanıma koca adamlarıyla gelerek, saçımdan öptü.
"İyisin değil mi?"
"E-evet." Dedim hala şaşkınlığımı üzerimdeyken.
"O zaman sen şimdi git, biz Tuğra amcamla biraz hasbihal edelim güzelim."
Tuğra hemen ayağa kalktı.
"Hayır Dalga. Gitme!"
Yalvaran gözlerle baksada, annemin katilini daha fazla görmeye tahammül edemediğim gibi dinlemeyi de istemiyordum.
"İyiki geldin Pusat. Bu adamın yüzünü görmeye zaten tahammülüm yoktu."
Pusat elini uzatınca, elini tutarak ayağa kalktım. Kapıya kadar bana eşlik ederek, gönderdi.
●Pusat'ın dilinden●
Dalga'yı gönderip, kapıyı ardından kapattıktan sonra ağır hareketlere Tuğra'ya doğru dönüp sırıtım.
"Bu kadar ileri gitmişken, bozmana izin verebileceğimi nasıl düşünebildin?"
Öfkeli bakışlarını bir an olsun üzerimden çekmiyordu.
"Dalga eninde sonunda her şeyi öğrenecek."
Başımı aşağı yukarı salladım.
"Elbette öğrenecek ama senden değil, benden öğrenecek."
"Dalga'yı üzmene izin vermem.! Bugün öğrenmese, yarın öğrenecek."
Alayla gülerek, ellerimi masaya koyarak yüzüne eyildim.
"Sen burda bir mahkumsun Tuğra ama ben dışarda özgürüm. Dalga benim kollarım arasında yatıp kalkıyor. Ona bu kadar yakınken, neler yapabileceğimi tahmin edebiliyor musun?"
Gözlerimin içine öfkesini kusarak bakıyordu, lakin bu benim umrumda bile değildi.
"Karına neler yaptığını izledim ve ola ki planımı bozarsan, senin yaptıklarından feyz alıp, Dalga'nın üzerinde deneyebilirim."
Birden ayağa kalkıp yakama yapıştı.
"Kızıma zarar verdiğini duyarsam eğer, İstanbul'u sana dar ederim.!"
Yakamı tutan ellerini, sertçe üstümden ittim.
"Ben sadece şart koşuyorum. Bırak Dalga'nın kılına bile zarar vermeden, ona küçük bir ders vereyim. Ama yok dersende, çok sevdiğin üvey kızının ölüm haberini akşama kalmaz alırsın." Diyip elimi omzuna koyup, sakin sesimle devam ettim.
"Bunu yapabilecek güçte olduğumu en iyi sen bilirsin. Acımam."
Parmaklarını alanına götürüp okşadı sakinleşmeye çalışarak. Bakışları bana dönünce, sıkıntılı bir şekilde nefes aldı.
"Tamam, Dalga'ya hiç bir şey demeyeceğim ve sende ona zarar vermeyeceksin."
"Asla kayınbabam. Kızınıza gözüm gibi bakacağımdan şüpheniz olmasın."
Onla dalga geçmeme sinir olduğu belliydi.
"Ayrıca tek bir adamını bile Dalga'nın etrafında görürsem, sonun gelir."
Kapıya yönelip, açtığımda ona döndüm.
"Allah kurtarsın diyeceğim ama zaten layık olduğun yerdesin." Diyip sırıta sırıta çıktım cezaevinden.
Dalga ise beni hala fark etmemiş, bizim çocuklarla konuşuyordu.
Arkadan beline sarılıp, omzundan öptüm. Korktuğunu, irkilmesinden anlamıştım. Bana doğru dönüp hemen konuştu.
"Ne dedin ona?"
"Ayağını denk alıp, sana bulaşmamasını söyledim."
Bir şey demden sadece memnun olmuşça başını salladı.
Şimdi nefes alabiliyorum işte, Dalga her şeyi öğrenecek diye aklım çıkmıştı.
Tuğra'nın karısına yaptıklarını asla Dalga'ya uygulamam, ordaki amacım sadece Tuğra'nın gözünü korkutmaktı ama yine de Tuğra'nın her şeye rağmen rahat durmayacacağını biliyorum. Onun için elimi çabuk tutup, ondan önce davranmalıyım...