●Dalga'nın dilinden●
Pusat'ın evine beraber geldik. Şimdi salonda oturuyorduk. Asila ve Ateş'de yanıma gelmişlerdi ama şu anda etrafta Asila'ya dair bir iz göremiyordum. Ve ne tesadüf ki Berk'de ortaklarda yoktu.
Aralarında konuşan adamları bırakıp,
Ateş'in yanına geçip oturdum. Sessizce kulağına fısıldadım.
"Bu kız, kaş ve göz arasında nereye kayboldu Ateş?"
"Bilmiyorum ki güzelim." Dedi yanağımdan bir makas alıp.
"Ben biliyorum da hadi hayırlısı." Diyerek burnumdam soldum.
Bahçenin sürgülü kapısı açılırken, hızla bakışlarım oraya döndü.
Asila ağzı kulaklarında içeri girerken, ardından Berk girdi.
"Asila!" Diye dişlerimin arasında tısladığımda, gülümsemesi solmuştu.
Berk'e öldürücü bakışlarımı gönderirken, o bunun farkındaydı ve usluca Pusat'ın yanına geçip oturdu.
"Sakin ol." Diye fısıldayan Ateş'in sesiyle kendime gelirken, Asila hala bana bakarak ayakta dikiliyordu ve buna bir son vermek için gözlerimle yan tarafımı işaret ettim otursun diye. Vakit kaybetmeden hemen yanıma gelerek oturdu.
"Bu konuyu senle sonra konuşacağız.!" Diye tehdit niteliğinde küçük bir uyarı yaparken, başıyla onayladı.
Ateş ve Asila, Pusat'ın arkadaşlarıyla baya samimi olup iyi anlaşmışlardı.
Ben ise camdan bahçeyi izliyordum.
Tuğra'nın yarıda kesilen cümlesi sürekli beynimde tekrarlanıyordu.
'Senin öldürdüğün kızın niş-'
Neydi bu cümleyi tamamlayan kelimeler?
Evet ben bir kızı öldürdüm ama bunun Pusat'la ne alakası olabilirdi ki?
Birden omzuma yaslanan çeneyle, irkildim. Pusat'ın bu yersiz yakınlaşmaları beni korkutuyordu.
"Düşüncelisin." Dediğinde başımla onayaldım. Yalan söylemek istemiyordum.
"Evet düşünceliyim ve o düşüncelerde merak, endişe ve sen varsın Pusat."
Kaşlarını çatığında, yüzünü öfke bürümüştü.
"Açık konuş?"
Kahkaha atan adamlara baktığımda, sakin bir ortamda konuşmamız gerektiğini anladım. Pusat düşüncelerimi okumuş olacak ki, elimden tutup kendi odasına götürünce, kapıyı örtü.
"Şimdi konuşabilirsin.!" Dediğinde sertçe sesiyle, neden bu kadar atar yaptığını anlamamıştım.
"Tuğra." Dedim yutkunarak.
"Senden uzak durmamı istedi ve sen odaya girmeden hemen önce 'Senin öldürdüğün kızın niş-' dedi ve devamını getirmesine sen fırsat vermedin."
Birden piskopat bir sırıtma sergilediğinde, neye uğradığımı şaşırdım.
"Sence burdaki sorun ben miyim?"
"Evet." Diyerek diretim. Yanıma yaklaşarak, dibimde durdu.
"Öldürdüğün kız, demiş Dalga. Sen bir kızı mı öldürdün?"
Sorgulayıcı sesiyle, yüzüme eyildi cevap bekleyerek.
Şimdi kafama dank edince anladım. Ben konuşmanın Pusat'la olan bağlantısını çözmeye çalışırken, istemeden bu noktayı gözden kaçırmışım.
"B-ben." Dedim sesimin titremesini engeleyemezken.
"Sen ne Dalga?" Diye ısrarla cevap almakta direti.
"Konu bu değil Pusat.!" Diyerek kendimi toplayıp, olayı lehime çevirdim.
"Tuğra neden senden uzak durmam için bu kadar ısrarcı? Sen, onun gözünde neden tehlikeli bir adamsın?"
Alayla güldüğünde, sinirlerim bozulmuştu. Bu kadar pişkin olması normal değil.
"Gerçekten benden şüpheleniyor musun Dalga?"
"O konuşmalardan sonra ister istemez şüphelenir oldum. Kimsin sen?"
Gözlerini gözlerime diktiğinde, yüzüme daha çok yakınlaştı.
Nefesi nefesime karışırken, gür çıkan sesi kulaklarımda yankılandı.
"Oraya senin zarar görmenden korktuğum için geldim ama benden şüphelendiğini mi söylüyorsun?!"
Sinirle gözlerini yumup tekrar açtı.
"Madem benden şüphe duyuyorsun, bir saniye bile yanımda durma. Defol git!"
Gözlerim kontrolüm dışında dolmaya başlayınca, sertçe onu geriye doğru ittip, odadan hırsla çıkarak salona indim. Oturan bizimkilere, hiç de nazik olmayacak bir şekilde direktif verdim.
"Kalkın, gidiyoruz.!"
"Sakin ol Dalga. Bir sorun mu var?" Yapıcı konuşmaya çalışan Ali'ye patladım.
"Evet bir sorun var. O sorunda senin arkadaşın.!"
Misafir odasındaki hali hazırda bekleyen valizimi alarak evden çıktığımda, diyer ikisi de peşimden geliyordu. Üçümüzde motor kullandığımız için motorlarımıza binip, ordan uzaklaştık.
●Pusat'ın dilinden●
Dalga hırsla odadan çıktığında, aşağıdan gelen sesi, evi inletiyordu.
Kapı kapanma sesiyle, derin bir nefes alıp aşağı indim. Salona girdiğimde, bizimkiler neye uğradıklarını şaşırmışlardı.
"Lan az önce noldu?!" Diyen
Oğuz'un, karşısındaki koltuğa oturdum.
"Konuşsana lan!"
Meraklı sesiyle, omzumdan sarsan Ali'ye açıklama yaptım.
"Tuğra, Dalga'ya benim tehlikeli bir adam olduğumu, benden uzak durması gerektiğini söylemiş."
"Doğru demiş."
Lafımı kesen Berk'e ters ters bakıp, devam ettim ve tek tek onlara her şeyi anlatım.
"Defol git, demen ağır olmuş." Demişti Ali düşünceli bir sesle.
"Bence de ağır olmuş kardeşim. Sen bu kızı ağına düşürebilmek için bin takla attın, şimdi elinin tersiyle ittiyorsun."
Oğuz'a sırıtıp, geriye doğru yaslandım.
"İttiğim falan yok Oğuz. Tuğra onu benden uzaklaştırmak istedi ve ben de Dalga'yı kendi isteğimle uzaklaştırdım. Amacım eğer kötü olsaydı, Dalga'yı mantıken yanımda tutmaya çalışmam gerekirdi ama tutmadım. Hal böyle olunca da Dalga şüphelerinden arınmış bir şekilde bana geri dönecek."
"Mantıklı konuşuyorsun kardeşim de, nasıl olacak o?"
Sağımdaki tekli koltuğa oturan Berk'e diktim bakışlarımı.
"Noldu Pusat, bu sefer bana mı göz koydun?" Diye alayla konuştuğunda, güldüm.
"Hayır ama senin Asila'ya göz koyduğun kesin."
"Söyle Allah'ın cezası adam söyle. Ne istiyorsun?" Diyerek yakındı.
"Beni sadece Asila'ya anlat. Dalga'yla yakınlaşmamda kötü bir niyet olmadığını ona inandır."
Derin bir nefes aldı.
"Senden bazen korkuyorum."...
●Dalga'nın dilinden●
Uçurumdaki çardağamıza gelmiştik ve ben sinirden Pusata saydırıp, bir sağa bir sola giderek volta atıyordum.
"Kızım bir otur. Başım döndü." Asila'ya sinirle dönerek bağırdım.
"Sen sus, konuşma. Sana zaten ayrı sinirliyim. Berk'le muhatap olduğunu görmeyeyim Asila.!"
Yüzüne adeta kükrediğimde, yavru bir kedi gibi yerine sinip, usluca başını salladı.
Uçurumun kenarında durup, derin soluklar alıp veriyordum. Elimi alnıma götürüp hırsla okşarken, bana 'defol git.' Demesi aklımdan çıkmıyordu. Resmen beni kovdu ama şöyle bir gerçek de var. Madem Tuğra'nın şüphelendiği kadar tehlikeli bir adamsa ve benden bir çıkarı olacaksa, neden gitmeme izin verdi?
Of Allah'ım deliricem..!