♡7.bölüm♡

756 Words
●Dalga'nın dilinden● "Uykucu kız.!" Diye seslenen kişiyle gözlerimi araladım ama yüzümü örten kitap yüzünden göremiyordum. Kitabı kaldırdığımda bir an gözüme gelen ışık gözümü acıtsada, alıştığında karşımda diz çökmüş müzik hocam bana sırıtıyordu. "Okul bitti. Eve gitmeye niyetin yok mu?" Savaş hocama gülümseyerek kendime çektiğim sol dizime, sol dirseğimi yaslayıp parmaklarımla artık olduğu kadarıyla yüzümü kapatım. "Var hocam var." Dedim sıkıntıyla. Koluma birden vurup, alayla konuştu. "Aşk acısı mı?" Kaşlarımı çattım. Ellimi yüzümden çekerken, buruk bir tebessüm oluştu dudaklarımda. Haberi yoktu demek ki. "Keşke aşk acısı olsaydı hocam." "Seni hayatan böyle bıktıran ne? Eski Dalga böyle değildi." Derin bir nefes alırken, uzatığım sağ ayağımı da kendime çekerek, kollarımı dizlerimin üstünde bir birine kavuşturdum, çenemi de yaslayıp. "Annem öldü hocam." Bunu söylerken, gözlerine bakmıştım. "Dalga ben." Dedi devamını getirmeyerek, kendini mahçup hissetmişti. "Gerçekten bilmiyordum. Başın sağolsun." Önümde oturup, sırtını duvara yaslarken, bakışları bendeydi. "Hasta mıydı?" Gözlerim dolmaya yüz tutmuşken, dudağımı ısırdım. "Hayır, öldürüldü." Yüz mimikleri birden değişirken, "Nasıl oldu?" Dedi sorgulayarak. "Bilmiyorum hocam. Bir gün okuldan çıkıp eve gittim ve annemi salonun ortasında kanlar içinde yatarken gördüm. Bunu yapan şerefsiz hala bulunamadı." "Gerçekten üzüldüm Dalga. Umarım bir an önce bulunur." Konuşmayıp, sessiz kalmayı tercih ettim. Hiç iyileşmeyen bu yaramı deşmek, canımı çok pis yakıyor. Annemin o kanlar içindeki hali, soğuk bedeni, aklımdan hiç çıkmıyorken nefes almak çok zordu. Ayağımın dibinde oturan dalgın adama baktım. Savaş hoca en sevdiğim hocalardan biriydi hatta tek sevdiğim hocaydı. Belki de ikimizin müziği sevmesindendi, bilmiyorum. Baya yakışıklı ve genç bir hoca. Benden sadece 2 yaş büyüktü ve hal böyle oluncada kız öğrencilerden çok çekiyordu. "Ben eve gideyim." Diyip ayağa kalktığında, o da benle kalktı. "Tamam Dalga. Kendini üzme diyeceğim ama üzüleceğini bildiğim için bir şey demek istemiyorum. Tek isteğim güçlü duruşunu hiç bozma." Hafif tebessüm ederek başımı salladım. Çantamı bıraktığım yerden alıp, eve gittim. Odama girince çantamı bir kenara fırlatıp düşündüm ve düşündüm. O katili nasıl bulacağım konusunda en ufak fikrim yok. Zenginim, güçlüyüm ama neye yarıyor?! Annemin katilini bulamayacaksam eğer ne halta yarıyor bunlar? Ayağa kalkıp balkona çıktığımda, hava çoktan kararmıştı. Gökyüzündeki Ay'a baktığımda aklıma gelen fikir ile dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Pusat'dan yardım isteyebilirim.! Bana yardım edebilecek tek kişi o. Odama giderek üzerime rahat bir şeyler giyip, sabırsızca sabah olmasını bekledim. Pusat kabul eder miydi ki, ya yardım etmek istemese? *** Sabah olduğunda hazırlanıp okula, okuldan da Pusat'ın şirketine gittim. "Kardeşim bak, Pusat bey zaten beni tanıyor. Onu eğer ararsan içeri girmeme izin verecektir." "Hayır hanfendi. Gelen her kız için Pusat beyi rahatsız edemeyiz." Dediğinde sinirle güldüm. Geldiğimden beri bu taş kafalı güvenlik görevlisine derdimi anlatmaya çalışıyorum. "İlla olay mı çıkartmam gerekiyor?!" Diye yüzüne bağırdığımda, bir adım geri gitti. "Pardon!" Diyen erkek sesiyle, sinirli bakışlarımı güvenlikçiden çekip arkamda duran adama diktim. "Ne var?!" Bu tavrıma sırıtı. "Ben Pusat'ın yakın arkdaşı Berk Soylu. Sende Dalga Çakı olmalısın?" Dediğinde adama daha dikkatli baktığımda kafama dank etti. Barda Pusat'ın arkasından gelen üç adamdan biri buydu. "Dalga Çakı mı?" Diye şaşıran güvenlik görevlisini hiç takmadım. Büyük ihtimal babamı tanıyor olmalı. "Evet Berk bey, ta kendisiyim." Göz kırpıp, ellerini ceplerine soktu. "O zaman gel benimle." Diyip içeri girdiğinde, peşinden giderken, güvenlikçiye ters ters bakıp yanından geçtim. Tamam işin güvenliği sağlamak ama biraz insan yardımcı olur.! Berk'in çağırdığı asansöre birlikte binerken, ikimizin yönüde kapanan asansörün kapısına doğruydu. "Beni nerden tanıyorsunuz?" "Tuğra Çakı'nın kızı, Dalga Çakı'yı kim tanımaz?" Dediğinde muzipçe sırıtıp, başımı salladım. Sormam hataydı. Asansör ineceğimiz katta durunca, açılan kapıyla çıktık. Bir kapının önünde durunca, sol üst kısmında 'Pusat Demirel' yazısını gördüğümde, onun odası olduğunu anladım. Berk kapıyı açıp içeri girerken, içimde anlamadığım bir heycan oluştu. Derin bir nefes alıp, bende arkasından gittiğimde, Pusat önündeki dosyalardan bakışları çekip bize baktı. Berk'e hiç bakmadan gözleri beni bulurken, kaşları havalandı. "Kardeşim aşağıda az kalsın güvenlikçileri haşat ediyordu. Bende sana getirdim." Diyen Berk'e, hayretler içerisinde baktım. "Aramızda kalabilirdi." Sırıtarak omuz silktiğinde, göz devirdim. Pusat'da onu destekledi. "Güvenlik görevlisinin hayatını kurtarmışsın kardeşim. İyi yaptın." Gözlerimi kısmış, Berk'e dikmiştim. Beni ispiyonlamasını beklemiyordum. İyice Pusat'ın gözünde vahşi oldum. "Benim can güvenliğimi de daha fazla tehlikeye atmamak adına, ben odama gidiyorum kardeşim." Diyen Berk, bana göz kırpıp çıktı. Önüme dönünce, gözlerim oturan adamı bulurken, ayağa kalkıp yanıma geldi. "Seni buraya sürükleyen nedir Asi kız?" Gözlerini kısarak yüzüme eyildi. Nefes almayı unuttuğum sırada, kendime gelmeye çalıştım. "Annemin katili hakkında konuşmak için geldim." "Hoşgeldin o zaman. Otur lütfen." Eliyle gösterdiği odanın solunda duran deri koltuğa geçip oturduğumda, o da gelip yanıma oturdu. "Bir şey içmek ister misin?" "Hayır teşekkür ederim." Çatığı kaşlarıyla konuşmamı beklerken, kurumuş dudaklarımı ıslatıp söze girdim. "Ben annemin katilini bulamıyorum. Gücüm yetmiyor ve ben bu yüzden buraya geldim. Katili bulabilir misin?"...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD