♡12.bölüm♡

777 Words
*** Dalga, Tuğra'nın kolları arasında sadece düşünmüştü ve sonra artık gitmesi gerektiğini anlayınca, odasına giderek valizini topladı. Manevi değeri olan eşyalarını, kendi hakkıyla kazandığı parayı da yanına aldı. Eşyalarını aşağı indirdiğinde, gözü salonda takılı kalmıştı. Annesi tam da bu salonda can vermişti ve bir çok kez bu duvarlar arasında şiddete maruz kalmasına rağmen kızına hep mutlu bir aile tablosu çizerek, genç kızı buna inandırmıştı. Dalga'nın gözünden bir damla yaş akarken, eşyalarını orda bırakıp, bodrum katındaki spor salonuna indi. Etrafa göz gezindirince, ona ait olan masaya ilerleyip, üzerine dizdiği bıçaklara baktı. Genç kız bıçak koleksiyonu yapıyordu ve bu koleksiyonun ilk parçasını Tuğra ona hediye etmişti. O bıçağı eline alıp, parmakları arsında çevirirken, alayla sırıtı. "Kaderimde babamı öldürmekte varmış." Bıçağı kılıfına geri sokup, salona döndü. Son kez içindeki sızıyla beraber evine bir bakış atarak, eşyalarını da alarak çıktı. Moturuna valizini sabitleyerek daha önce kaldığı otele sürdü. Kendine ayırdığı odaya gidince, eşyalarını bir kenara fırlatıp, yorgun bedenini yatağa bıraktı. *** Dalga uyandığında çoktan öğlen olmuştu. Bir duş alıp, giyindikten sonra soluğu uçurumda almıştı. Ne zaman bir şeyi kafasına taksa, hep buraya gelirdi genç kız. Şimdi de 'Tuğra'yı öldürüp annemin intikamını almalı mıyım?' Diye düşünüyordu. Telefonu çalarken, cebinden çıkarıp arayan kişinin ismini gördüğünde artık nasıl hissedeceğini bile bilmiyordu. Tuğra arıyordu. Cevap verdi ama hiç sesini çıkarmadı. "Öğrenmişsin." Diyen Tuğra'nın sesiyle, gözleri dolarken dişlerini sıktı. "Öğrendim." Sesinin güçlü çıkmasına özen göstermişti. "Eve gel Dalga, bekliyorum." Diyen adam, aramayı sonlandırmıştı. Dalga, kapanan telefona kaşlarını çatarken, tekrar cebine attı. "Beklediğin kişinin azrailin olduğunu bilseydin keşke." Diyerek moturuna atladı. Önce karakola uğrayıp sonra doğduğu eve gitti. Evinin bahçesine girdiğinde, ilk defa bu kadar yabancı hissetmişti. Oysa daha sabah bu evdeydi. Kapıyı kendi anahtarıyla açarak içeri girdi. Salona doğru gergin bir şekilde adımlarken, görüş alanına tekli koltukta oturan Tuğra girdi. "Hoşgeldin." "Ben pek hoş bulacağımı sanmıyorum." Kızın ineleyici ve tehditkar sesi insanı korkutmaya yetiyordu ama karşısında oturan adam pek etkilenmemişti. "Gece yanıma geldiğinde, her şeyi biliyor muydun?" Dalga, bunu diyen adamı başıyla onayladı. "Neden geldin peki?" "Güvendiğim babama son kez veda etmek istedim." Tuğra, kızın bakışları altında ezilirken, çağreyi gözlerini kaçırmakta buldu. "Yüzüme bakaraken hiç vicdanın sızlamadı mı?" Tuğra derin bir nefes aldı. "Kızım ben-" Dalga bağırıp adamın lafını kesti. "Bana kızım deme!" Tuğra sinirlenirken, gözlerini yumdu çünkü eski Dalga ona hiç bağırmazdı. "Dalga, elbette vicdanım sızladı ama pişman değilim. Annen benle evliyken o adamdan iki çocuğu oldu. Bunu kaldıramadım zaten kimse kaldırmaz." "O adamı seviyordu ve sen zorla onla evlendin." Bu durum Tuğra'nın zoruna giderken, susmuştu. Ne diyeceğini bilmiyordu. "Annemi bu salonda- elleriyle yeri gösterdi- tam burda cansız yatarkenki haline şahit oldum ve sen yanı başımdaydın, benimle beraber ağladın. Babam güçlüdür, katili bulacak diye umut ettim hep." Gözünden akan yaşı hırsla sildi. "Beni büyüten, dağ gibi arkamda duran adamış meğerse annemin katili.!" Gözünden akan yaşlardan usanıp silmekten vazgeçerken, çağresizce adama bakıyordu. "Bana, katili tutan kişi senin baban dediler, inanmadım. Anneme işkence yaparken ki videoları izletiklerinde sesini duymasaydım yine inanmazdım. Benim babam yapmaz çünkü annemi çok severdi, diyip durdum ben baba.!" Ayakları kızı taşımakta zorlanırken, yan tarafında duran orta sehpanın üstüne oturdu, çağresiz bakışları ise hala Tuğra'daydı. "Senin kızın değilmişim." Sertçe yutkunduğunda, boğazında oluşan düğüm canını yakmıştı. "Annemden sonra en çokta buna üzüldüm biliyor musun? Sen benim aşık olduğum ilk adamdın. Sen varken kimse bana zarar veremez, canımı acıtamaz sanıyordum." Diyip hafif güldü. "En büyük acıyı da, en çok zararı da sen verdin bana.!" Tuğra sessizliğini bozarak, konuştu. "Dalga, ben seni özenerek, pamuklara sararak büyütüm. Her şeyi öğrenmiş olsan bile sen yine benim kızım olarak kalacaksın. Yaptıklarım için özür dileyemem çünkü hiç bir şeyi telafi etmeyecek ama yinede bilmelisin ki, ben seni çok seviyorum." Dalga, yerdeki halının kilim desenlerin dalgın dalgın bakıyordu. "Annem öldü, babam gerçek babam değil. Öz babam ve abim varmış ama onlar beliki beni istemiyorlar. Sayende hayatım bir gün içinde yerle bir oldu." "Evet, seni istemiyorlar çünkü sen bana benziyorsun." Dalga belindeki bıçağı sakince çıkarıp, parmakları arasında tutu. "Günün birinde bunları öğreneceğimi biliyordun. Beni bunun için mi güçlü bir kız olarak yetiştirdin?" "Hiç bir zaman ezilmeni istemedim." Diyen Tuğra'ya, yüzündeki alaylı bir sırıtmayla bakıyordu. "Peki bu gücün, bir gün ecelin olacağını hiç akıl ettin mi?" Tuğra, kızın elindeki bıçağın, onun hediyesi olduğunu görünce gülümsedi. "Biliyordum ama hiç sorun etmedim." "Neden?" "Büyütüğüm kızım, beni öldüremezdi." Diyerek sakalarını okşarken, ayağa kalktı. Dalga ayaklanan adama, oturduğu yerden bakıyordu. "Emin misin?" Kızın sesi sakin ama bir o kadar da ciddi çıkmıştı. "Emi-" Yerinden fırladığı gibi adamın konuşmasına izin vermeden, Tuğra'yı sertçe duvara yaslayarak, bıçağı boğazına dayadı. Kan hafifçe keskin metalin altından aşağı doğru süzülüyordu. "Annemin kanını yerde bırakır mıyım sandın Tuğra?" Adam, bu durumdan hiç rahatsız değilmişcesine güldü. "Beni öldüremezsin Dalga." Kız, biraz daha bıçağı bastırdığında, Tuğra nefes almakta zorlanıyorken, yüzü kıpkırmızı olmuştu. "Seni elbette öldürmeyeceğim BABA."...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD