Tanıtım
Günahların karalıkları gökyüzünü siyaha boyarken gökyüzünde mahkum kalan beyaz kar taneleri kurtulmak amacıyla gökyüzünden süzüldü birer birer. Havanın soğukluğu eşsizdi bu gece. İki genç iliklerine kadar ölümün soğukluğunu hissedeceklerdi.
Onları biraraya getiren kanlı kaderdi, peki ayıran yine kader miydi? Taneler şahit oldu bu geceye. Ay kana büründü, kimseye görünmeden.
Meyus duygular kalplere dokundu. Sadece kalpleri değil bedenlerini de esir alacaktı. Genç adam titreyen elleri ile yegane sevgilisinin ellerini tuttu. Kahve gözlerini tüm ruhuyla hissettiği sevdiğinin benazir mavi gözlerine sabitledi. Kaybolduğu yerde buldu kendini.
Zulme karşı boyun büken sözlerin tükendiği yerdelerdi. Anlamı tek tek kaybolan bu sözler genç adamın lerzedar dudaklarının arasından firak etti. "Gitmeliyim." sesleri titriyor, ruhlarındaki yorgunluk onları öldürüyordu. Sözler hançer misali keskindi.
Belirsiz sayelerle iki yürekte ölene dek iz bırakacak olan kaderin adıydı Acı. Kalplerinde tutuklu kalmış bir düğüm. "Kanım çekiliyor, canım yanıyor. Gitme, ben de geleyim." genç kadın art ardına cümlelerini sıraladı. Fakat bu sözler ne adamı geri getirecekti ne de onu ona götürecekti. Sevdiği, kalbinin sol köşesi olan bu adamı kaybetmek istemiyordu. Çünkü bilirdi ki, onun canı o adamdı ve insan canını kaybetmek istemezdi.
"Mavi okyanusunda gömüldüğüm sevgilim. Canından can gitmesin, dayanamam acı çekmene." buğulu gözleriyle kadının mavilerine odaklanmışken sesi boğuk çıkıyordu. Tüm bu yaşanan acılar, adamın gidişini simgeliyordu. "Kader seni, beni değil. Bizi yazdı sevdiğim. Ayrılmam, ayrılamam senden. Kimse ayıramaz bizi." genç kadın sıkıca sarıldı sevdiği adama. Bırakmak istemezcesine sarıldı. O bağ öyle güçlüydü ki bir tek ölüm ayırabildi onları."Kaybettiğim yolumu sende buldum sevgilim. Senin için geldiğim bu yolları senin için gidiyorum. Anla beni."
"Anlamam, anlayamam seni sevgilim. Ruhumda körüklenen aşkın düğümüsün sen. Çözersem seni, gidersin ki." gerçekler bu topraklarda kan akıtır, can yakar.
İki gencin birbirlerini bulduğu gözlerinden akan yaşların haddi hesabı yoktu. Sesleri boğuk, ruhlarını ayrılığın soğuk rüzgarları esaret almıştı. Birbirlerine belki son kez sarılıyor, son kez kavuşuyordu o dudaklar. "Yaşamım da ölümüm de sensin. Sana, seni sevmelere de doyamadım, doyamam. Ama bizim için gitmeliyim..." saniyeler hızla akıyor, bitmemesi gereken vakit tükeniyordu.
"Ardına dönme, bırakma beni." kadının sözleri de tükeniyordu. Biliyordu, gidenlerin dönüşü olmazdı bu topraklarda. "Benimle gelirsen ölürsün sevgilim. Sen ölürsen ben ölürüm. Kurban olduğum saçının tek teline zarar gelmesi ihtimali bile beni ürkütüyor. Geleceğim geri, kurtaracağım bizi." kar tanelerin yağarken bile soğuk estiği bu hava onların sonunun geldiğini müjdelese de iki genç bunun asla farkına varmadı.
Genç adam, sevdiği kadının alnını son kez öptü. "Ne ilk ne sonmuş gibi yaşıyorum seni, iki gözüm."
Kadın, iki elini genç adamın belinde kavuşturdu. Bu soğuk havada onları ısıtan tek kalplerindeki sevgiydi. "Seni, seni hep seveceğim sevdiğim. Sana alışamamışken şimdi ise yokluğuna alışmalıyım."
Daha başlamamış hasretin kasırgasına kapıldı iki genç. "Zor olacak ama kavuşacağız. Sen benim sevdamsın." Vuslata eren bedenleri birbirilerini hissederken ölüm fermanlarını imzalayan bir ses duydular.
Ölüm, birbirlerine temas eden kalpleri kadar yakındı. Değen nefeslerinin ürkekliğinden, uhrasının geldiğini anlamıştılar.
Bir ses, iki kana bulanmış can. Parmak uçlarını sızlatan bir rüzgarın getirgesiydi belki de.
"Cehenneminizi kendiniz hazırladınız!"
⛓️