Part5

1574 Words
Evet, Ewin’in günlerce içinde sır gibi sakladığı gerçek ortaya çıkmıştı. “Ne diyorsun yenge sen?” diyen Meryem’e, “Yanlış anladın,” diyerek araya girmişti Yusuf. “Ne yanlış anlaması? Ne duyduysam o!” dediğinde, “Yapma Ewin, sakın,” diyip genç kadını susturmaya çalışmıştı Yusuf. “Susmayacağım ben! Bir şey yapmadım çünkü. Evet, abinle evlenmeden önce Yusuf’u seviyordum. İki sene konuşmuştuk, hatta evlenecektik… Daha doğrusu ben öyle sanıyordum. Pelda ile abim kaçınca gittim, ‘Kaçalım’ dedim. Ya da ‘Git Welat Ağa’yla konuş, anlat durumu’ dedim. Ama o abimin yaptığından beni sorumlu tutup bana tecavüz etmeye kalktı,” demişti ağlayarak. Meryem duydukları yüzünden şoka girmişti adeta. Yüzünü Yusuf’a dönüp, “Sen ne adi bir adamsın be! Nasıl yaparsın böyle bir şeyi? Utanmaz herif! Seni bir daha bu kızın etrafında göreyim, yemin ederim acımam, söylerim abime,” diyip açık açık tehdit etmişti kuzenini. Yusuf oradan uzaklaşırken ağlayan yengesine dönüp, “Ağlama tamam. Bak, bir daha Yusuf’u gördüğünde arkana bakmadan uzaklaş, olur mu? Abim duyarsa öldürür çünkü onu, affetmez,” dedi Meryem. Poşetleri de alıp düştüler yola, konağa doğru. Avludan girdiklerinde sedirde oturan kayınvalidesi, “Geldiniz mi? Bakayım neler aldınız?” diye sormuştu. Aldıklarını gösterirken yukarıdan inen Hesna, “Ooo, bakıyorum da bütün çarşıyı almışsınız. Nereden geliyor bu değirmenin suyu?” diye sormuştu imalı imalı. “Nereden gelecek? Yengemin kocası, yani abim sağ olsun,” dedi Meryem. Kenarda duran çiçekli elbiseyi eline alıp arsız arsız, “Bu bana çok yakışır, bunu ben alıyorum,” dediğinde yerinden kalkıp, “Alamazsın, bunlar Ewin’in,” diyip çekip almıştı elbiseyi elinden Meryem. “İyi be, yemedik,” diyip merdivenleri döve döve yukarı çıkmıştı Hesna. “Hadi kaldırın bunları da yemeğe girişelim,” diyen kayınvalidesine, “Olur ana,” diyip önce aldıklarını odaya çıkarıp yerleştirmişti dolaba. Meryem’in aldığı ilacı da bluzların arasına sıkıştırmıştı, Welat görmesin diye. Yemekleri yapmış, kirlenen üstünü değiştirip yeni aldıkları elbiselerden birini giymişti üzerine. Mutfağa indiğinde, “Ay ne güzel olmuşsun!” demişti onu gören Meryem. Akşam yemeği için kurulan sofra etrafında toplanmaya başlamışlardı. Yukarıdan inen Şevin gözlerini Ewin’e dikip, “Elbisen ne güzel olmuş,” dediğinde, “Teşekkür ederim,” diyen genç kadının yanına yaklaşıp, “Saçların da çok güzel,” diyip onu incelerken “Gel buraya!” diyip sertçe kolundan çeken annesi yüzünden ağlamaya başlamıştı. Canı yanmıştı besbelli ki. Kapıdan giren Welat kızını ağlarken görünce, “Ne oldu babacım, niye ağlıyorsun?” diyip kucaklamıştı hemen. “Annem kolumu acıttı,” diyip gözyaşlarını akıtan kızına, “Hmm, demek öyle. Sen şimdi sil gözyaşlarını, otur sofraya. Ewin ablan karnını doyursun, biz biraz annenle konuşalım bakalım neymiş derdi,” dediğinde Hesna korkudan kaskatı kesilmişti. “Yemekten sonra da seninle çıkar dondurma yeriz,” diyen kocasının sözünü bitirmesiyle Ewin hemen kalkıp kucakladı küçük kızı, “Götürdü banyoya, önce yüzümüzü yıkayalım,” diyerek. Welat, “Sen artık çok oluyorsun,” diyip tuttu Hesna’nın kolundan. “Demek kızımın canını yaktın,” diyerek öyle bir sıkmıştı ki kolunu, kırılması an meselesiydi. “Etme oğlum, bırak,” diyen annesine, “Siz karışmayın,” diyip sürükleyerek çıkardı arka bahçeye Hesna’yı. “Ne yapıyorsun Welat? Bırak, delirdin mi?” diyen karısına, “Bıktım artık senden. Madem akıllanmıyorsun, akıllanana kadar buradan çıkmayacaksın,” diyip fırlatmıştı arka taraftaki müştemilatın içine. “Ben konağa dönebilirsin diyene kadar burada kalacaksın. Madem yerini, haddini, hududunu bilmemek için bu kadar çabalıyorsun, ben de zorla öğretirim,” diyip kilitlemişti kapıyı. Gerginlik içinde yenen akşam yemeği sonrasında herkes odasına çekilmişti. O da kızını uyutup dönmüştü odasına. Sinirden başına ağrılar giriyordu artık. Soyunup yatağa girmiş, zorda olsa dalmıştı uykuya. Elinde kalacaktı bir gün Hesna; yoruyordu onu. İnsan gibi durmak varken yapma dediği her şeyi yapıyordu sanki, inadına yaparmış gibi. Sabah, “Akşam kandırdın beni, dondurmacıya götürmedin,” diyen kızına, “Geç olmuştu babacım, hem benim biraz işim var bugün. Ama Yusuf abine söyleyeyim, gelip alsın sizi. Sen, Ewin ablan, Meryem halan birlikte gidin,” demişti. Dediği anda Meryem ve Ewin anında birbirlerine dönerken, “Olmaz, bizim bugün işimiz var. Temizlik yapacağız, perdeler yıkanacak. Hiçbir yere gidemeyiz, hatta şimdiden başlasak iyi olur, değil mi yenge? Hadi kalk,” diyip Ewin’le birlikte kalkmıştı masadan. “Peki o zaman şöyle yapalım: Biz seninle şimdi şirkete gidelim, sen ofiste resim yaparsın, ben de işlerimi hallederim. Sonra dondurma yemeye gideriz,” diyip kızıyla çıkmıştı evden Welat. Hayır, Yusuf’la yan yana gelmemek için… Koca konağın perdelerini söküp yıkamıştı Meryem ve Ewin. Kendi odasının perdesini asmak için eteğini toplayıp merdivene çıkmıştı genç kadın. O perdeyi asmaya çalışırken içeri giren Welat’ın gördüğü manzarayla nutku tutulmuştu adeta. Biraz durduktan sonra, “Bitmedi mi işiniz daha?” dediğinde kocasının geldiğini fark eden Ewin, “Bitti, bu sondu,” demiş, Welat’ın gözlerinin kaydığı yeri fark ettiğinde ise hızla indirmişti eteğini aşağı, sonra da merdivenden inmişti apar topar. Adamın aklını almıştı yine, farkında bile olmadan. “Çok sıcak, ben duş edeyim,” diyen genç adama, “Tamam ağam, ben de bir Meryem’e bakayım,” diyip kapıya doğru yürüdüğü sırada, “Hiçbir yere gitmiyorsun,” diyip kapıyla kendi arasında sıkıştırmıştı Welat. Karısının belinden kavrayıp kendine çekmiş, “Sen de terlemişsin, birlikte duş alacağız,” diyip üstündeki elbisenin düğmelerini açmaya başlamıştı bile. Önce onun üstünde başında ne varsa çıkarmış, sonra kendi soyunup elinden tuttuğu Ewin’le girmişti banyoya. Üzerlerinden akıp giden ilk suyun altında kendinden geçmişti genç adam. Artık inkâr edemeyecek kadar farkına varmıştı Ewin’e olan tutkusunun. Ama karşılık görmek istiyordu artık. Onu yakan bu ateşin karısını da yakmasını istiyordu. Dudakları genç kadının teninde gezerken elleri bedenini keşfediyordu. “Bana karşılık ver,” dediğinde, “Ağam, ben nasıl karşılık vermem gerektiğini bilmiyorum,” demişti Ewin kekeleyerek. “Bana bak Ewin, yüzüme bak,” diyip gözlerini gözlerine dikmiş, “Seni ne kadar istediğimin farkındasın değil mi?” demiş, yapışmıştı dudaklarına. Acemice karşılık vermeye çalışan karısı onun ateşini daha da harlıyordu her geçen saniye. Her saniye kendinden geçen Welat, acemice bile olsa aldığı karşılıktan memnun bir şekilde kucaklamıştı karısını. “Bacaklarını belime dola,” diyerek. Ona söylenileni yapmıştı Ewin. Bacaklarını kocasının beline dolayıp mecburen ona tutunmak zorunda kalmıştı. Ellerinin Welat’ın tenine değdiği anda daha fazla dayanamayıp dakikalardır sürtündüğü kadınlığına girmişti sertçe. Her hareket edişinde kalbi duracakmış gibi oluyordu genç adamın. Sona geldiğinde boşalmış, birkaç saniye öylece kalakalmıştı. Sonra da bugüne kadar hiç yapmadığı bir şey yapmış, karısını alnından öpmüştü. “Ölümüm elinden olacak,” demişti. Önce karısını yıkayıp sonra kendi yıkanıp çıkmıştı duştan. Giyinen Ewin’den bir saniye ayırmamıştı gözlerini. “Saçlarını kurutmadan inme,” diyen kocasına, “Olur ağam, kuruturum,” demişti Ewin. Önünden geçen genç kadını kolundan tutup çekti kucağına Welat. “Seninle baş başayken bana sadece Welat de, ağa demene gerek yok,” diyerek. “Olur, öyle derim,” diyip kalkıp içeri girmiş, saçlarını kurutmuş, sonra da birlikte inmişlerdi avluya. “Siz oturun, ben geliyorum,” diyip arka tarafa gitmişti Welat. Müştemilatın kapısını açıp Hesna’yı çıkarmıştı. “Umarım aklın başına gelmiştir,” diyerek. O gece kimseden çıt çıkmamıştı. Yemekten sonra bulaşıkları toparlayan kızlara yardım bahanesiyle aldığı tabaklarla içeri giden Hesna, Meryem’in “İlaçı kullandın mı?” dediğini duymuştu. “Ne ilacı bu?” diye meraklanmıştı ama elbet çıkarırdı kokusunu. Kimseyle uğraşacak hâli yoktu şimdi. Welat uyku vakti geldiğinde gelip yatağa girmiş, yanına uzanan karısını kendine çekip sarılmıştı. Kokusunu alınca rahatlıyor, nefes aldığını hissediyordu az da olsa. Zaman böyle geçerken Welat artık karısından başka bir şey görmez olmuştu adeta. Dile dökemese de gözü sürekli onu görmek, elleri sürekli ona dokunmak istiyordu. Ama Ewin köşe bucak kaçıyordu ondan. Bu hâline dayanamasa da sebebini çok iyi biliyordu. “Başta karım olmanın bir önemi yok,” diyen adam şimdi her fırsatta genç kadına “Sen benimsin, benim karımsın,” diyip ona ait olduğunu hatırlatmak istiyordu sanki. Ama evlendiği günden beri bir kez olsun Hesna’nın odasına girmemesi iyice canını sıkıyordu artık. Hesna kıskançlıktan delirmek üzereydi çünkü Welat’ın Ewin’e olan ilgisinin farkındaydı, herkes gibi o da. Kahvaltıdan sonra, “Yavrum bana bir kahve yapıp yukarı getir,” diyen Welat’a, “Olur, hemen yapayım,” diyip ayaklanmıştı Hesna. Ama Welat, “Senden değil, Ewin’den istedim,” deyince gözleri dolu dolu kalkıp çıkmıştı odasına. Hesna kahveyi yapıp yukarı çıkaran Ewin’in önünü kesmiş, “Her gece koynuna girip kocamı ne hâle getirdin, gördün mü?” demişti. “Ben bir şey yapmadım. Welat ne isterse ben onu yapıyorum,” diyen Ewin’e, “Bakıyorum da artık ‘ağa’ demiyorsun. Ama bu yaptıklarını yanına bırakmam, bilesin,” diyip çekip gitmişti. Ewin Welat’ı değiştirmişti, istemeden de olsa. Eve gelmeyen adam eve gelmeye başlamış, daha ılımlı bir adama dönüşmüştü. Kahveyi verip aşağı inen Ewin işe güce dalmışken Hesna onun odasına girmiş, her yeri alt üst etmiş, sonunda da aradığını bulmuştu. Yüzündeki tebessümle, “Şimdi bitirdim seni Ewin Hanım,” diyip çıktı odadan. Soluğu çalışma odasındaki Welat’ın yanında aldı. “Ne oluyor Hesna, ne işin var burada?” diyen Welat’a, “Niye böyle yapıyorsun, niye kaçıyorsun benden? O kadın kadar değerim yok mu gözünde gerçekten? Hem senin çocuğunu bile doğurmak istemeyen bir kadın için beni harcıyorsun, farkında mısın?” dediğinde… “Ne saçmalıyorsun sen yine, neden bahsediyorsun?” diyen Welat’a, “Bunlardan bahsediyorum,” deyip ilacı bırakmıştı masaya. “Ne bu? Nereden buldun bunu?” diyen genç adama, “Sizin odanızdan, karının dolabından çıkardım. Doğum kontrol hapı kullanıyormuş, sırf hamile kalmamak için. Niyeti neyse artık; kaçıp gitmek mi, yoksa başka bir şey mi bilemem. Ama kimin için beni harcadığını gör istedim,” diyen Hesna’yı duymuyordu artık Welat. Delirmişti. Odadan çıktığı gibi “Ewin!” diye bağırmıştı avazı çıktığı kadar. “Ne oluyor?” diyip avluya çıkan Ewin daha neler olduğunu idrak edemeden burnunun dibinde bitmişti Welat. Sonra da elindeki ilaçları gösterip, “Ne bunlar?” diye sormuştu. Evet, şimdi kopacaktı kıyamet. Artık kurtuluşu yoktu…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD