bc

Kırmızı Lale

book_age16+
1.7K
FOLLOW
6.4K
READ
possessive
family
friends to lovers
powerful
decisive
brave
confident
city
expirenced
passionate
like
intro-logo
Blurb

Ece'nin çiçek bahçesinden holdinge uzanan yolu...

-Bahçenin adı ne?

-Papatya. Temiz bir kalp, içten ve temiz duyguları ifade eder

-Yoksa sen de çiçeklerle konuşan kadınlardan mısın?

-Evet, hem de en sohbetlisinden.

chap-preview
Free preview
Bölüm 1
Hayat mücadelesine girdiğiniz zaman günler ister istemez bir rutine girer. Her şey aynı döngü içinde devam etmeye başlar. Aynı saatte kalkar, aynı yollardan geçer, aynı işe gidersin. Gelen insanlar farklı bile olsa yaptığın iş aynı olduğu için senin rutinini bozmaz. Bazen banka kuyruğunda beklerken, iyi müşteri olduğuna inandırdıkları için kartınla sıra numarası almışsındır ve sıranın herkesten önce sana geleceğini sanırsın. Beklediğin zaman uzadıkça bunun bir düzmece olduğunu fark edersin ama her bankaya geldiğinde bu aldatmacaya tekrar tekrar inanırsın.  Sıranın sana gelmesini beklerken yanına yaşlı bir teyze oturmuşsa senin sorgulamadığın hayatını sorgulamaya başlar. Önce basit sorular gelir, bu ısınma turlarıdır. Sen yaşına hürmeten kısa cevaplar verirsin. Sorular derinleşmeye başlayınca, sıkılırsın ama sohbet artık başlamıştır. Ayıp olmasın diye yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip kısa cevaplara devam edersin. Teyze senin hayatınla ilgili kendince yorumlar yaparken içinden 'sana ne teyze benim medeni halimden, işimden, paramdan' diye söylenirsin. Arada sıra sana hala gelmediği için bankanın en alt çalışanında CEO'suna kadar kulaklarını çınlatmayı ihmal etmezsin. Zaman uzadıkça, teyzenin yorumları yüzünden bir anda kendini hayatını sorgularken bulursun. Hayattan ne bekliyorum? Ne için çalışıyorum? Ömrümün sonuna kadar aynı işe mi gidip geleceğim? Nasıl bir değişiklik yapıp hayatıma renk katabilirim? Acaba bir hobi mi bulsam ya da bir kursa mı yazılsam? Soru listesi uzar gider. Gişe memurunun tepesinde senin numaran yazana kadar kendini yer bitirirsin. İşlemini yaptırmak için ayağa kalktığında tüm sorular ardında bıraktığın koltuğun üzerinde kalır. Hayat kaldığı yerden devam eder. Ece Maral, 39 yaşında. Hayatının darbesini iki yıl önce yiyerek darbe doyumuna ulaşmış genç bir kadın. Çiçekler onun hayatı. Ekmek parasını onlar sayesinde kazanıyor.  Özel günlerin önemsiz olduğunu söyleyen tiplerden nefret ediyor çünkü onun en büyük gelir kapısı bu özel günler. Çiçek almaya gelen kişiyi analiz ettikten sonra çiçeğin alınma nedenini ve kime alınacağını soruyor. Amaca ve kişiye uygun çiçek vermek çok önemli. Çiçekleri taşıdıkları anlamlarına göre seçip, hikayesini müşterisine anlatırken aranjmanı hazırlıyor.  Bahçesinden herkes mutlu çıkıyor. Buraya bahçe diyor. Böyle daha huzurlu ve romantik görünüyor.  Dükkan dediği zaman işin içine para giriyor ve bütün büyü bozuluyor.  Bahçesine en sevdiği çiçek olan 'papatya' ismini vermiş. Papatya, temiz bir kalp, içten ve güzel duyguların ifadesi anlamına geliyor. Hayatındaki boşluğu bahçesi ile tamamlamaya çalışıyor. Ece, bankadaki uzun bekleyişten sonra nihayet sıranın ona gelmesiyle yanındaki teyzeden kurtulup gişe görevlisinin karşısına geçti ve işlemini yaptı. Bahçesine geri döndüğünde küçük çırağı kapıda oturmuş kitap okuyordu.  Ece onu işe alırken bunu şart koşmuştu. Her gün yarım saat kitap okuyacaktı. Bu fikir başlarda küçük Onur'un hoşuna gitmese de zamanla okumayı sevmişti. Okuduğu her hikayeyi Ece'ye anlatıyordu. Ece'de onu hevesi kırılmasın, kitap okumak hayatının vazgeçilmez bir parçası olsun diye dikkatle onu dinliyordu. Dinlemek okumak kadar heyecanlıydı. Hikayeler her kişinin zihninde farklı canlanıyor, anlatımı da ona göre değişik oluyordu. Dikkatini dağıtmadan küçük Onur'un yanından geçip bahçesine girdi. Bankadan verilen ödeme dekontlarını dosyalarına yerleştirdi. Defterini açıp uzun süredir üzerinde çalıştığı hikayesini yazmaya devam etti.  Saat beş ile yedi arası işler hareketli oluyordu. İşlerinden çıkan insanlar çiçek almaya gelirdi. Kimisi özel bir gün için, kimisi özür dilemek için kimisi de sadece evlerinin güzel kokması için. Hasan Amca her cuma olduğu gibi saat tam altıda gelmişti. Karısı için pembe şebboy çiçeğinden buket hazırlattı. Pembe şebboy, sevgi, sıcaklık ve gönlüm sende anlamı taşıyordu.  -Ah Hasan Amca ben bulamadım senin gibi seven bir adam. Nermin teyze çok şanslı. -Bulursun kızım. Sen sakın kalbinin kapılarını kapatma, gönlün açık olsun ki hak ettiğin sevgiyi verecek adam içeri girebilsin. Ece bu romantik sözlere sadece gülümseyebildi. Hasan amca bilmiyordu ki Ece'nin kalbi yerle bir edilmiş ne kapısı ne bacası kalmıştı. Hava kararmaya, gecenin zifir karanlığı kendini göstermeye başlayınca bahçesini toparladı, kapısını kilitledi. Koca bir iş günü daha bitmiş ve yorgunluk omuzlarını çökertmişti.  Sokağın başındaki dik yokuşa baktı. Orayı çıkmak için enerjisi kalmadığını düşünerek tam aksi yöne deniz kenarına yürüdü. Biraz deniz havasını ciğerlerine çekip ferahlamak sonra eve gitmek daha cazip göründü. Sahile indiğinde boş bir banka oturup ayaklarını uzattı. Çantasını yanına koydu. Önce gözlerini kapatıp burnundan derin derin nefesler alıp verdi. Tüm vücudunun ferahlayıp rahatladığını hissetti. Yüzündeki serseri gülümseme iç ferahlığının göstergesiydi. Bu kesinlikle o aptal terapistin gösterdiği yöntemlerden daha etkiliydi. O kadına bir dünya para verdiğine inanamıyordu. Herkes psikoloğa gidip iyileşirken Ece daha da sinir olmuş, son seansta kadına ağzına ne gelirse söyleyip çıkmıştı. Arkadaşları başka birine gitmesini önerse de soğumuştu bir kere. Artık eskisi gibi kabuslarda görmüyordu. Boğazını sıkan gizli ellerde onu terk etmişti.  Arkadaşlarının ısrarına "balık tutmaya giderim daha iyi" dediğinde hepsi sustu. Ece'ye göre balık tutmak dünyanın en sıkıcı işiydi. Saatlerce elinde olta ile durmak komik hatta trajikomikti.  Bunları düşünürken sağ tarafta iki adamın balık tuttuğunu görünce gülmeye başladı. Etrafından geçen insanlar kesin onun deli olduğunu düşünüyordu ama bu Ece'nin umurunda değildi. Başkalarının düşüncelerini önemsemeyi uzun süre önce bırakmıştı. Çantasının ışıldak gibi parladığını görünce telefonunun çaldığını anladı. Uzun uğraşlar sonucu bohça gibi çantasının içinden telefonunu bulup çıkarttı. Her akşam olduğu gibi kızlar sırayla aramaya başlamıştı. İlk sırayı bugün Gonca aldı. -Hello baby -He gülüm -Nerede sürtüyorsun tatlım? Evinin ışıkları yanmıyor. -Sahildeyim, kendime bedava terapi yapıyorum. Kızım biliyor musun bu terapi bedava olunca daha etkili oluyormuş. -Psikolog konusunu konuşmama kararı aldığımız için bu sorunu pas geçiyorum. -Ne isabetli bir karar. -Neyse iyi olduğunu öğrendim, içim rahatladı. Gece gece tek başına ortalıkta yalnız dolaşma, evine git. -Tamam anne, babama selam söyle. -Hadi be bok kafa, seviyorum seni -Bende seni Gonca yakın arkadaşları içinde tek evli ve çocuklu olandı. Bu zamanda, nasıl bulduğunu kendi bile bilmediği, harika bir kocası ve tatlış bir kızı vardı.   Ece telefonu çantasına koymadı çünkü bir kaç dakika içinde ikinci arama gelecekti ve geldi. İkinci sırayı Funda aldı. Funda, evlenmiş ve boşanmıştı. Düzenli olarak sevgili değiştirirdi. En uzun ilişkisi üç ay sürmüştü ama o ilişkinin neden bittiğini hiç söylememişti. Kızlar arasında gizemini sürdüren bir konuydu. -Cecem nasılsın bugün? -Dünden farklı değil, sen? -Hani geçen şu iş yerindeki adamdan söz etmiştim ya, etrafımda dönen. -Ee -Bugün, benimle akşam yemeğine çıkmak istediğini söyledi.  -Sen ne dedin? -Bakarız dedim -Neyine bakacaksın Funda? -Vallahi kalçalarına baktım, on numara, beş yıldız ama konu o değil. Kanımı kaynatmadı. -O zaman kabul etme. -Senin bu siyah, beyaz bakış açına hayranım. Hayatında bu kadar renk varken nasıl kesin ve net düşünebiliyorsun hala anlamadım. -İşler böyle daha kolay oluyor. -Neyse yarın güzellik salonunda buluşuyoruz, öptüm seni. Ece başını iki yana salladı. Funda bir gün sert bir kayaya çarpacaktı ama ne zaman? O günün uzak olmasını diledi. Üçüncü ve günün son telefonu çaldı. -Efendim Aynur -Bebeğim nasılsın? -İyiyim bebeğim, sen nasılsın? -İyi diyelim, iyi olalım. -Bayılıyorum senin bu cilvelerine -Biliyorsun, benim olayım bu 'cilveni yap, göster ama elletme' İki kız karşılıklı gülüşüp her şeyin yolunda olduğunu onayladıktan sonra telefonu kapattılar. Aynur'un bu halleri etrafındaki erkekleri mıknatıs gibi çekerdi. O da içlerinden beğendiği ile flörtleşip olayı ileri götürmeden eğlenirdi. Şimdiye kadar saatlik flörtler dışında bir ilişkisi ve cinsel hayatı olmamıştı. Öpüşmek bile onun için çok ileri gitmekti. Ece günlük raporunu verdikten sonra son bir kez denize baktı. Denizin çırpıntıları üzerinde dans eden ay ışığına baktıktan sonra bir süre başını kaldırıp ayı izledi. Çantasını omzuna takıp evin yolunu tuttu.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Leyl Tutkusu

read
308.4K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
13.3K
bc

Kalbimin Derininde

read
7.8K
bc

HÜKÜM

read
137.4K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
6.0K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
8.2K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook