bc

ZEYNEP (21) +

book_age18+
248
FOLLOW
3.9K
READ
dark
love-triangle
contract marriage
BE
reincarnation/transmigration
family
HE
love after marriage
age gap
fated
second chance
arranged marriage
badboy
kickass heroine
stepfather
mafia
heir/heiress
drama
tragedy
lighthearted
serious
kicking
city
office/work place
enimies to lovers
rebirth/reborn
like
intro-logo
Blurb

Bir Karakurt olarak doğmadım, daha çok Karakurt olarak büyüdüm…

Zeynep aynada kendine bakıp köyden gelen beyaz elbiseyi üzerine geçirdi; elleriyle kumaşı düzeltti. Bir nikâh değil, iki nikâh kıyılacaktı… Tüm asaletiyle dikildi.

“Ne yaşıyorum ben?” diye mırıldandı.

Aynada bir kez daha kendine baktı. İki imam nikâhı olmuştu ama o, hiç beyaz elbise bile giyememişti. Şimdiyse nereden geldiğini bilmediği, çok güzel bir gelinlik giymişti. Kolları bol kesimdi, üzeri ince nakışlarla bezeli­ydi. Elbise biraz beline dar gelse de vücuduna mükemmel oturmuştu. Etek uçlarındaki nakışlar da çok hoş duruyordu.

Saçlarını toplayıp tokayla sabitledi. Başına krem rengi şalını atıp bağladığında görüntüsü büsbütün güzelleşmişti. Fakat zihninde kurt gibi kemiren sorular dönüp duruyordu: Bu adamla nasıl, hangi ara evlendi? Ne zaman imza attı? Hiç haberi yoktu. Düşündükçe işin içinden çıkamıyordu.

Bu karmaşayla boğuşurken kapı aralandı. İçeri, tüm tatlılığıyla Ceylan seke seke girdi.

“Ay canım, çok güzel olmuşsun!” dedi.

Zeynep bu kıza hemen ısınmıştı.

“Teşekkür ederim, güzelim,” dedi; Ceylan gülümseyişle karşılık verdi.

Ceylan samimi bir sesle, “Zeynep abla, sana bu kadar mal neden kaldı?” diye sordu. Zeynep yutkundu.

“Allah var; anam ne kadar orospu olsa da, Ali Ağa ‘babalık’ yaptığını sanıp beni iki kocaya verdi. Cavidan kadın da ‘Şu orospunun kızını oğullarımdan uzaklaştır’ deyince beni apar topar evlendirdiler. Tahir’in hiç haberi olmadı; olsaydı beni de alıp İstanbul’a götürürdü. Ali Ağa’nın pişmanlığı sonradan aklına gelmiş. Turan’ın bana dediği şey de şu: ‘Dedem ölmeden önce o kızı koru, Tahir’le evlensin; çünkü bu kurt görünümlü sırtlanlar üstüne gelip malları alacak.’

Şimdiye kadar hayata tutunduysam evlatlarım için… Hâlâ tek hedefim çocuklarım.”

chap-preview
Free preview
KARAKURT....MU ?
Ben Zeynep KARAKURT Ben Zeynep Karakurt. Karakurt olarak doğmadım ama bu soyadın yükünü fazlasıyla taşıdım.Halada devam ediyor. Şimdi karşımda Turan Karakurt var… Kocamın amcaoğlu. Çocukluğumu bilen bir adam. Ben de onun az çok gençliğine tanıklık ettim. Şimdi… Bir nikâh kıyacağız. Önümüzde bizi birbirimize bağlayacak bir sözleşme var. İkimizin de hedefi aynı: İntikam. Onun, eski nişanlısı... Teyzesinin kızıyla bir hesabı var. Benimse bu lanetli hayattan alacaklı olduğum intikamım. Ve bu intikam bitince… Yanımda iki çocuğumla Karakurtların servetinin yarısıyla yeni bir hayat kurmam lazım. Ama… Şu an o servet elimde olsaydı bile yine gidemezdim. Çünkü geçmişimin gerçekleriyle yüzleşmem gerek. Beni bu hayata layık görmeyen herkesi yok edeceğim. Oturduğum koltukta öne doğru eğildim. “Kimsin sen?” dedim.gözlerinin derinliklerine bakarak. alt dudağı kıvrıldı.Sonra Turan başını eğdi. Sonra kaldırdı, gözlerimin içine baktı. “Asıl sen kimsin?” dedi. Bende Zeynep olmadan çok “Karakurt,” olan kızım dedim. Keyfi yerine gelmiş gibi yüzünde bir gülüş belirdi. Elini uzatıp “Kalk bakalım karım. Bir hesap vakti var. Bu konuda bana yardımcı ol… Karşılığında Karakurtların bütün servetini önüne sererim,” dedi. Yutkundum. Ayakta duran adam “Bu nasıl olur, Turan ağabey?” dedim. Gülümsedi, farklı bir gülümsemeydi... “Şu an dedi. dedemin bütün hisseleri kimin elinde sanıyorsun?” dedi. Şaşkınlıkla hala bakıyordum tekrar sordum: Sen “Ciddi misin?” dedim. keskin sesiyle “Evet,” dedi. “Kıymamız gereken bir nikâh var. Hatta… iki nikâh.” O an yüzümde hafif bir tebessüm belirdi. “Ağabey…” dedim. Göz ucuyla kaçamak bir bakış atıp sustu. – “Hımm... İyi ki geldin. Ben yoksa o nikâhta ‘evet’ diyecektim,” dedim.halbuki yalandı. Bir zamanlar Malikaneden kaçan kızların yalanı çok olurdu. Başını eğdi. “Biliyorum Zeynep Hanım,” dedi. “Bir daha hata yapmaman için geldim.” Başımı yere eğdim. – “Hadi gidelim bakalım,” dedi. Odadan çıkarken içimden tuhaf bir ürperti geçti. Kaşlarım çatıldı. Arkama baktım. Bir silüet belirdi...biranda tekrar geri yok oldu. Sonra yok Turan abim bana dönüp kaşlarını çattı. “Hadi bakalım, gelin bacı,” dedi. Kaşlarım çatıldı. “Abi… farkındasın değil mi?” dedim. İkimiz de dilimizi ısırdık. Birbirimize baktık. “Gidelim, Turan,” dedim. “Gidelim, Zeynep,” dedi. İkimiz de hafifçe güldük. Ama içimizde ne fırtınalar koptu, bir biz biliriz…... Merdivenlerden inerken, konakta yükselen fısıltılar kulağıma doldukça çok hoşuma gidiyordu. İçimde koca bir boşluk vardı. Koluma giren, abi bildiğim Turan abiye baktım. Gamsız gibi duruyordu. Bana baktığında başımı kaldırdım. Etrafa göz gezdirdim. Herkes, ikimize öyle keskin bakıyordu ki... Elbiseyi diken her kimse, işçiliği harikaydı. Oğlum Tahir, koşarak “Anne!” diyerek kucağıma atladı. O an, Turan’ın kolundan sıyrılıp oğluma sıkıca sarıldım. Turan abiye döndüğümde etrafa bakıyordu. Sahi, o kadını mı bekliyordu hâlâ? Gerçekten sevmiş miydi acaba? Nişanlısı olacak kadın... Duyduğum kadarıyla o da evlenmiş, boşanmıştı. Öyle demişti. Onuru, gururu incinmişti belli ki. Anlattıklarından anladığım kadarıyla... Böyle gamsız bir adamın iç dünyasını elbette merak etmiyorum. Merak, bazen insanı irdelemeye iter ama velakin... Şu an bende o bile yoktu. Oğluma sarıldım. Tek merakım buydu: Oğlum ve kızım. Onları alıp gittiğimde, arkamda Karakurtların K’si bile kalmayacaktı. İki kocam öldü, sözde kocalar. Biri imam nikâhı kıydı, diğeri nikahsız gittiğim mikrop. Biri Ali Ağa’nın elinden, diğeri tanımadığım bir adamın. Allah’ın adaletine bak... Kocam olarak bildiğim tek adam Mahir. Zöhre bana köyünü anlatacak. Ben ise ona Karakurtları nasıl anlatacağım, hiç bilmiyorum. Çünkü tanıdığım herkes sırtlan gibiydi. Bu sülalede bir tek adam var, o da Ertuğrul amca. Karısının bütün pisliklerini bilse de... Oğullarına beni hiçbir zaman layık görmedi. Neden mi? Çünkü Tahir, benim kardeşimdi. İnsanın gönül bağı dediği şey vardır ya... Öyle bir şeydi işte. Tahir, kalbi büyük adam. İçinde kötülük olmayan biri. Sahi, böyle adamlar var mı diye soranlara cevabım: Var. Adam gibi adamlar da var. Sevdasına da sahip çıktı. Karısı Zöhre... Daha küçük. Bu kız... Ben düşüncelerle boğuşurken, oğlum “Anne, Zöhre ablanın saçları senin saçların gibi. Sen de açsana,” dedi. Bir an durakladım, afalladım. Turan ağabey lafa girip, “Olur mu öyle aslan parçası? Annen böyle daha güzel,” deyince, yüzümde hafif bir tebessüm belirdi. Bir anlık gülümsedim ama içim hâlâ yorgundu. Bir erkekten süslü laflar duymak bana pek cazip gelmiyordu. İçim istemiyordu. Çünkü hâlâ tenimde, ruhumda, acılarımla savaşıyordum. Sesimi kısıp, içimdeki huzursuzlukla, “Turan...” dedim. Bana yandan baktığında, “Söyle, karım,” dedi. Sesindeki o sahiplenici tını, iç dudağımı ısırmama neden oldu. Kaçamak bakışlarla yutkundum. Şimdiden mi sahiplenmişti beni? İçim huzursuz oldu. Başka bir erkek istemiyorum artık hayatımda. Dokunmayacak da bana, bunu biliyorum. Ama yine de... Bu çok fazla. Kulağıma eğilip, nefesini duyacağım kadar yakın bir sesle, “Böyle konuştuklarımı ciddiye alma Zeynep bacı. Duygusal hiçbir şey istemiyorum. Olursa bile... Kendime yeni araçlar, yeni bedenler bulmak bu ülkede erkekler için çok kolay. Sana değil dokunmak, yatağında bile yatmayacağım. Ama senden bir ricam var... Onu da nikahtan sonra gerçekleştirmeni isteyeceğim,” dedi. Yutkundum. Bu nasıl bir adam böyle? Gözlerimi kıstım. İç dudağımı ısırdım. Sahi... Benim imzam olmadan bu adam benimle nasıl evlendi? Aklımda o kadar çok soru oluşmaya başladı ki... Yine nefret ettim. Bu sülalenin soy isminden... Üzerime mıh gibi yapışmıştı. Ben Karakurt olarak doğmadım! Karakurt daha fazla oldum! Ali Ağa’dan iğrendim. Öyle bir ananın kızı olmaktan daha fazla iğrendim. Kızlar, annelerinin kaderini mi yaşar mı Belki ben fazlasıyla yaşamadım. Ama o kadının günahlarının bedelini ömrümce sırtımda kambur gibi taşıdım.vede hala devam ediyor. Zöhre’ye gözüm tekrar kaydı. Çok güzeldi. Her erkeğin başını döndürecek şekilde Ama gözlerindeki hüzün... Babası ölmüştü. Kocasının abisi ölmüştü. Soğukluk içine işlemişti. Bir insan ne kadar iyileşirse iyileşsin, Acılar, mıh gibi kalbimizin eşsiz dalgalarında saklanır. Arada bir kıyıya vurur. Sonra beynimize bir sinyal gider. Bir anlık öyle bir şey olur ki... İki duygu birden yaşanır: Ölüm ve yaşam. Gidenler ve kalanlar. Hayat böyle devam eder işte. Kalp, deniz gibidir. İçine gömdüklerini hep saklar. En değerli hazineler, mücevherler denizin dibinde oluşur. Çamur içinde bile olsa, suyun yüzeyine çıkarmak akıl işidir; Aptal işi değil. Yine derin düşüncelere dalmıştım. Dünyayla bağlantım kesilmişti. Ama kollarımın arasında şahane bir varlık vardı: Evladım. Onlar için her şeyi yaparım. Dünya çok kötü bir yer. İnşallah bu dünyaya güzel bireyler yetiştiririm. Kaygılarım, düşüncelerim... Bazen çok ağır geliyor. Ama oğlumun bir bakışı var... İçimi ısıtıyor. Sıkıca sarıldım ona. Gözlerindeki korku, benim yaşadıklarımın sinyaliydi. İçimden “Sana bunları yaşattığım için özür dilerim,” OĞLUM diye fısıldadım... --- ---

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
520.6K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.9K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

HÜKÜM

read
223.5K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook