6.BÖLÜM

1474 Words
Alex oteline giriş yaptığında , zaman kaybetmeden odasına çıkıp sırt üstü kendisini yatağa attı. Alnına düşen saçlarını eliyle geri itip derin bir nefes aldı. Son birkaç gündür yaşadığı her şey rüyadan çok kabusa benziyordu. Bileğinin iç kısmında kendi kendine oluşan sonsuzluk dövmesini iyice inceledi. Kaşları çatılmadan edemedi. Bir anda bedenin de beliren iz, hoşuna gitmese de değiştiremeyeceği bir şeydi. Kalın bir şekilde bileğinde sonsuzluk işareti vardı. Acaba uyuyup uyansa tüm bunlar rüya olur muydu? “Saçmala oğlum bal gibi rüya falan değil işte. Üç gün süren rüya mı olur? Kız gerçek, o herif gerçek.” Kendi kendine Türkçe konuşmaya başladığında küfretmeden edemedi. Sadece üç saatte iyi derece de bir dil öğrenmişti. Bunun mantıkla bir alakası yoktu. Yataktan kalkıp odanın balkonuna çıktı. Şehrin manzarası muhteşemdi. İçindeki tüm sıkıntı hafiflerken cebinde titreyen telefonu çıkardı. Telefonu açtığında , babasının gürleyen sesiyle telefonu kulağından uzaklaştırdı. “Alex willam Jons , hemen bana adını bile bilmediğin bir ülkede ne halt ettiğini söyle” “Baba sakin olur musun?” “Açıklamadan sonra belki sakinleşirim” dedi adam. Yine de Alex telefonu kulağında fazla yaklaştırmadı. “Tatil için geldim” dedi kısaca. Yaşlı adam homurdandı.” Başka yalan bul Alex. Tatil için gittiğin ülke de kız çocuğunu bulmak için adamları mı seferber ediyorsun? Kim o kız? Yoksa bir torunum mu var” Son sözleri heyecanlı bir sesle çıkarken Alex alnına vurdu. Kendisine küfretmeden edemedi. Tabi ki babası her şeyi öğrenmişti. “Hayır hayır hayal kurmaktan vazgeç yaşlı adam. Torunun falan değil o kız tamam mı?” dedi aceleci bir sesle. Durup dururken baba olmak gibi bir derdi yoktu. Ayrıca, Orion bunu öğrendiğinde pek hoş karşılayacağını sanmıyordu. Geri dönüğün de karısının ona baba dediğini duyduğunda onu öldürür müydü? “O zaman kim o kız? Zaten sana da benzemiyor “ “Baba , kızın fotoğrafını da mı buldun?” dedi bıkkın bir sesle. Odanın içerisine geri girip valizini yatağın üzerine koydu. “Tek oğlumun bir anda ülke değiştirip yanına kız çocuğu almasını merak etmiş olamaz mıyım?” “Etmesen daha iyiydi. Umarım anneme bir şey söylememişsindir” Yaşlı adam keyifli bir kahkaha attı. “Çoktan haberi var” “Lanet olsun! O kız benim değil tamam mı? Kesinlikle baba olmaya hazır değilim ve çok gencim. Önümde daha çookk zaman var. Hayallerinizden vazgeçin yaşlı kaçıklar” “kimin o çocuk o zaman?” “Ölen arkadaşımın tamam mı? Ölmeden önce bana emanet etti kızını.” “Senin tüm arkadaşlarını tanıyorum Alex. O serserilerin çocukları yok , çocuğu olan varsa da bundan haberleri bile yoktur” dedi yaşlı adam bıkkın bir sesle. Oğlunun arkadaşlarını pek tasvip ettiği söylenemezdi. Hepsi ipsiz sapsız serserilerdi. “Neden bunu görmezden gelmiyorsun? Sadece bir çocuğa yardım ettiğimi düşün tamam mı? Art niyet arama sadece. Amerika’dan sıkıldım. Burası benim için iyi bit başlangıç olacak. Uzun zamandır gitmek istediğimi biliyorsun zaten” Yaşlı adam sessiz kaldı bir süre. “Ne kadar kalacaksın?” “Bilmiyorum! Periyi ne zaman alırsam o zaman dönerim belki. Yine de belirli bir tarihim yok” dedi Alex uzlaşmacı bir sesle. “Çocuğun adı Peri mi?” “Evet yurtta bu ismi vermişler” “Gerçekten de bir peri kadar güzel. Çocuğun annesi falan yok mu? Ya da başka bir akrabası” “Yok baba artık lütfen karıştırma tamam mı? Uzun bir süre buradayım. Lütfen annemi de yatıştırır mısın? Soluğu yanımda almasını istemiyorum. “ “Söz veremem , ara kendin konuş tabi valizini hala hazırladıysa” Alex telefonu kapatıp yatağın üzerine fırlattı. Neden daha basit bir ailesi yoktu ki. Babası bir dereceye kadar yine makul bir adamdı. Daha ağır bir adamdı. Ama annesi , annesi tam bir çatlaktı. Kendisine fazlasıyla düşkündü ve işine gelmeyen hiçbir şeyi umursamazdı. Yine de aramak için acele etmedi. Valizin içinden birkaç kıyafet alıp duşa girdi. Dünyanın aksine Orderio'da zamanın akışı daha hızla ilerliyordu. Almira gözlerini zorlukla araladığında vücudunda hissettiği ağrılarla dudaklarından kısık bir inleme çıktı. Geçen her saniye, acı veren vücudunun daha da ağır hale gelmesine sebep oluyordu. Her bir kası ağrı içinde kıvranırken, her bir hareketi sanki bir ömürlük çaba gerektiriyordu. Ağrıyan vücudu, sanki üzerine tonlarca ağırlık yüklenmiş gibiydi. Dudaklarından tekrar kısık bir inleme döküldüğünde, etrafındaki ortamı fark etmeye başladı. Yüksek tavanlı, geniş bir odaydı burası. Çevresini incelerken, kalın yün yorganın altında olduğunu ve yumuşak bir yatakta yattığını anladı. Üzerindeki yorganın ağırlığı bile ağrıyan kaslarını daha da fazla zorluyordu. ***** Odada yalnızdı. Her zamanki kalabalık ve hareketlilik yoktu. Sadece sessizlik vardı, odayı dolduran ve her şeyi daha da belirsiz hale getiren derin bir sessizlik. Belirsiz bir şekilde odayı inceledi, çıplak ayaklarını yatağın kenarına getirip hafifçe sarkıttı. Yatak, onu yavaşça kabullenir gibi yavaşça sallandı, ve ayağa kalktı. En son hatırladığı tek şey sırtında hissettiği sert göğüstü. “Abi “ diye mırıldandı kendi kendisine. Kral Orion geri dönmüştü. Tüm çabası boşuna gitmemişti. Açılan kapı sesi, Almira'nın kulaklarına yayılan bir gıcırtıyla birlikte odanın içine yayıldı. Yavaşça başını çevirdi ve kalbinin hızla atmasını hissetti. Yardımcısı ona yaklaşarak hafifçe eğildi, endişeli bir ifadeyle "Prenses, iyi misiniz?" diye sordu. Almira, yardımcısının saygılı sesine karşılık verdi ve hafif bir gülümsemeyle başını salladı. "Ben iyiyim," dedi, içindeki kararlılığı yansıtan bir tonla. "Kral Orion nasıl?" diye sordu Almira, sesinde endişe yankılanırken. En son hatırladığı şey, abisinin kucağında odasına getirilmesiydi ve o zamandan beri onun durumunu merak ediyordu. Yardımcısı derin bir nefes aldı ve dikkatlice cevap verdi. "Kralımız uzun bir dinlenme dönemine girdi, Prenses. Kendini toparlaması için zamanına ihtiyacı var. Kimsenin onu rahatsız etmemesini özellikle belirtti." Almira, endişeli bir ifadeyle başını salladı. Abisinin iyileşmesi için sessizliğe ihtiyacı olduğunu biliyordu. Ancak içindeki endişe onu rahat bırakmıyordu. "Peki, bilgeler ne yapıyor?" diye sordu. Yardımcısı düşündüğü bir an için sessiz kaldı. Sonunda cevapladı, "Bilge Thoren dışında hepsi inzivaya çekildiler. Kralın iyileşmesine odaklanmak istediler. Ona en iyi yardımı sağlamak için sessiz ve izole bir ortamda çalışıyorlar." Almira başını salladı, bu duruma şaşırmadığını belli etmeden. Sarayın içinde, güvenebileceği kişilerin sayısı oldukça azdı. Thoren dışında diğer bilgelerin kendisine ve abisine karşı nasıl tavır takındıklarını biliyordu. Ancak şu an abisinin iyileşmesi öncelikliydi ve ne olursa olsun ona destek olmak istiyordu. "Kralın sağlığıyla ilgili bir haber var mı?” diye sordu meraklı bir şekilde. Hemen ardından ekledi. "Onun sağlığı ve güvenliği bizim için en önemli şey. Kralın yanına gitmek istiyorum." Yardımcısı Almira'ya saygılı bir şekilde başını eğdi. "Size liderlik etmek benim için bir onurdur, Prenses. Sizi Kral Orion'a götüreceğim ve onun yanında olmanızı sağlayacağım." Almira, yardımcısının desteğini hissederek içindeki huzursuzluğu bir nebze yatıştırdı. Abisinin yanında olmak için hazırdı, onun iyileşmesine yardımcı olmak ve ona güç vermek için her şeyi yapacaktı. İkisi, kararlı adımlarla sarayın koridorlarında ilerlemeye başladı, abisini görmek için yanıp tutuşan Almira'nın yüreğinde umut ve endişe bir aradaydı. Sarayın uzun ve soğuk koridorlarında yavaşça yürümeye başladı Almira. Yardımcısından destek almasa birkaç adımda durup dinlenmesi gerekecekti. “Hala tam olarak iyileşmediniz Prenses.” “Benim için endişelenme. Kralı gördükten sonra dinlenmeye devam edeceğim “dedi. Sonunda Kraliyet odasına geldiklerinde kapıda duran muhafızlar , hızla eğilip kapıları açtılar. Almira'nın adımları sessizce taş zemine düşerken, muhteşem bir manzara onu karşıladı. Kraliyet odasının geniş pencereleri, Orderio'nun büyülü dünyasını içeri taşıyordu. Gökyüzü, pırıl pırıl yıldızlarla doluydu ve ay, gölgesini yeryüzüne yansıtıyordu. Ormanlar, göller ve dağlar, Orderio'nun doğal güzellikleriyle bezenmişti. Kral Orion, geniş pencerelerin önünde mindere oturmuştu. Bağdaş kurmuş ve gözleri hala kapalıydı. Almira, kardeşiyle birlikte manzaranın keyfini çıkarmak için yavaşça yaklaştı. Orderio'nun büyüsü, odanın içine yayılan bir huzur ve mistisizmle birleşiyordu. Almira, bu anı yaşamanın ağırlığını hissediyordu. Abisinin yüzüne yaklaştıkça, Kral Orion gözlerini açtı ve Almira'nın varlığını hissetti. Gözleri, onun bakışlarına cevap vererek dolu dolu parladı. İçindeki yorgunluğu ve zorlukları gösterse de, hala bir liderin kararlılığını taşıyordu. Almira, kardeşinin yanına oturdu ve derin bir nefes aldı. Kral Orion'ın yanında olmak, ona güven ve huzur veriyordu. Kral Orion, Almira'ya dikkatlice baktı ve hafifçe gülümsedi. "Prensesim, seni görmek için bekliyordum," dedi sesi sevgiyle dolu. Onun varlığı, ona güç veriyordu. “İyi misin?” Almira, abisinin elini sıktı ve içtenlikle konuştu “İyiyim” dedi titrek bir sesle. “ Geri dönebilmene çok sevindim” “Sayende” dedi minnet dolu bir sesle. Geri dönmesi kolay olmamıştı. Eğer Almira kapıyı kendi gücüyle açık tutmasa belki de başka bir dünya da mahsur kalacaktı. “Abi “ dedi Almira heyecanlı bir sesle. “ Kraliçeyi gördün mü? O iyi mi? Bu hayatında nasıl biri? Bizi hatırlıyor mu?” Peş peşe sorduğu sorulara gülümsedi Orion. Hafifçe başını sallayarak onayladı. “Gördüm” “Nasıldı peki?” “Şuan dünya da Altı yaşında. “ “Altı mı ? Ama daha çok küçük” diye mırıldandı. “ Evet çok küçük. Hayatının tehlikeye girmemesi gerekiyordu ama her şeyi kontrole demiyorum ne yazık ki. Yanına gittiğimde iyi durumda değildi “ dedi. Bir anda sesi öfkeyle dolsa da sonrasında derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. “Peki şimdi ne olacak? Dünya denen o yerde , tek başına nasıl kalacak?” “Tek başına değil. Orada onun yanında olması için birini zaman kölem yaptım “ “Ne ?” Almira dehşet dolu bir sesle çığlık attı. “Bunu gelişigüzel nasıl yaparsın? Hem de başka bir gezegenden birine.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD