HAMAM

1502 Words
Geldikleri gibi hızla gittiler. Yemin ederim kırk kişinin arabadan inmesi binmesi, benim istenip verilmemden daha uzun sürdü. Öyle bir askeri disiplinle bindiler ki arabaya, “Komutanım istenme operasyonu başarıyla tamamlandı!” diye bağıracaklar sandım. Ben ise hala olduğum yerde, elimde tepsi, “Ne ara verildim?” diye bakakaldım. Ertesi gün evde bir hareketlenme başladı ki sanırsın deprem oluyor, her yerden bir şey dökülüyor. Meğer Hatice 'nin yıllardır biriktirilen çeyizleri ortaya dökülüyormuş. Birde benimkiler. Benim olarak ortaya ne döküldü dersiniz? Hatice ’nin beğenmeyip burun kıvırdıkları, ona bir şey alınırken “bunu da hediye edin” diye satıcıdan koparılmış ucuz mallar, yılların birikimi olan çarşaf mı nevresim mi belli olmayan şeyler… Eee tabii yengeme dank etmiş: “Biz bu kızı Ağa evine göndereceğiz, bunlarla olmaz! Hatice' den de koyalım. ” Gerçi yengeme kızamıyorum. Kalmayan bir bütçeyle bile bir şeyler yapmış kadın zamanında. Amcama kalsa o çeyiz çantasına üç tane tülbent, bir patik bir de komşunun düğünde arabaya bağla diye verdiği havluları koyup gönderirdi beni. Hatice’ ye gelince… Kuyruğuna basılmış kedi gibi bir çığlık kopardı önce. Hani bazen insanın kulağı çınlar ya… Benim kulağım değil, beynim çınladı. “Benim çeyizim! Onları Helin ’e mi vereceksiniz? Benim hakkımı mı yiyorsunuz? Ben o çarşafı çok seviyordum! Ayy bu ne biçim haksızlık!” Sanki çarşafı her gece öpüp uyuyor. O kadar sevdiyse niye yıllardır sandığın dibinde duruyor? Kocasıyla neler yapmayı hayal ediyordu acaba üzerinde? Kızın hayalleri üzerine yatınca bana da bulaşır mı acaba? Neyse ki yengem, köyün tarihi bir adalet konuşmasını yaptı. “Ağa evine giden çeyize herkes bakar. Senin çeyizinin de kötü olduğunu mu düşünsünler? Önce Helin evleniyor. Düğünden sonra sana yenisini alırım.” Tabii kızım… Beni sattıkları parayla alırlar elbette sana çeyizi. Sıkıntı yok. Yatırım aracı olarak Helin’ i değerlendirdikleri için yakında faiz işler zaten. Ama olay burada kapanır mı? Asla. Sıra geldi damat bohçasına. Ah o an… Benim gariban, çilekeş, pavyon yollarında tarla kaybetmekten parmakları nasır tutmuş amcam… Zarfı sayarken yüzü gülen, paraya doyunca gözleri parlayan amcam, “Damat bohçası hazırlanacak” lafını duyunca birden feri sönen ampul gibi karardı. Sonra yavaşça cüzdanına gitti… Parmağı titredi… Cüzdan açıldı… Oradan bir banknot çıktı… Amcamın gözleri doldu. O an onu çok iyi anladım. O kadar emekle kazandığı , yani beni satarak elde ettiği paradan, bir liracık bile harcamak içine otururdu. Yengem çektikçe çekti iki yüzlük banknotları. Ağa' ya alınacak eşyalar ucuz olmazmış. O banknotları verirken titreyen o eli var ya… Acıdım desem yalan olur, eğlendim. Ama yine de bir an “Adam gerçekten üzülüyor” diye düşündüm. Çünkü o para, onun için: Pavyon, çarşı, dansöz dengesinin kutsal üçgeniydi. O parayı bana harcamak? Yüreği kaldırmadı tabi. Ama mecbur. Gelin bohçası hazırlanmadan damat tarafı kızın yüzüne bakmazmış. Beni satarak köşeyi döndüğünü sanırken, üstüne çeyiz ve bohça masrafı çıkınca yüzü pancar gibi oldu. Allah biliyor, biraz daha zorlansa: “Helin, bohçanı kendin hazırla, düğünde de takılarını damada verirsin, masraf çıkmasın” diyecek. Ama diyemedi. Dediği tek şey şu oldu. “Bu nedir ya? Bu kadar masrafı niye ediyoz?” İçimden dedim ki: E iyi de amca, bu parayı ben kazandım sayılır. En azından bir iki çarşaf, bir pijama takımı hak etmişimdir herhalde. Tabii bunu yüksek sesle söylemedim. Helin dedik de, o kadar da helal lokma değilim sonuçta. Beni yemeye kalkar. Boğazında kalırım. ... Üç gün geçti. Satıldığımı duyduğum an amcamın o pis bakışı hala gözümün önünde. ‘Alın gidin.’ der gibiydi. Alıp gitmediler adama masraf çıktı. Yüreğim var ama satıldım işte. Hem de on koyun parasına. Yani yengeme o kadar dedi. Bence en az iki üç katını almıştır. Bir koyun parasına satılmaktansa on koyun parası bari dedim içimden… En azından değerim yüksek olsun. Ama sonra fark ettim. Para çok olunca ben de koyunlaşıyorum. Kaynanam geldi. Getirildi yani. Yanında bir kadın. Bir de çocuk. Eltimmiş kadın. Ölen abisinin karısı. Ufacık bir erkek çocuğu kalmış geriye babasız. Kaynana yanıma geldi. Sağıma soluma baktı, beni süzdü… On koyun parası vermiş gibi bakıyor. Ama ben hala insanım diye hatırlıyorum kendimi. ‘Meee ’ desem belki sırtımı sıvazlayacak. Kurbanlığa kadar besleyip sonra kesecekler gibi geliyor. Aklım, beynim, akli melekelerim… hepsi koyun oldu bir anda. Kaynana yazmasını sallaya sallaya etrafımda döndü durdu. Tam bir Tazmanya canavarı. Gelinlik almaya gideceğiz sözde. Ondan geldi. Damat yine yok. Acaba düğün dediklerinde sünnet sandı da kıymetlisini kesecekler diye mi kaçıyor. Kaynanam birden yaklaşıp kokladı beni. “Kokuyor bu.” diye burnunu kıvırdı. O an gerçekten koyun gibi hissettim. Belki de kaynanam onu hissetti ondan koktuğumu düşündü. “Kızınız artık bizim gelinimiz. Bir namussuzluğu yoksa eğer bizimdir. ” dedi. Evet evet acı şekilde hissettim. Kızım hem de kız- oğlan- kız… bu çok mühimmiş. Kan gelmezse parayı alır kızı geri veririz demek istedi aslında. Hani parayı hemen harcamayın. ‘Hadi gelin, gidiyoruz. Önce hamama, sonra alışveriş. ’ dediler. Aman tanrım, görüyor musun sen? Nereden nerelere geldik! Hamamlar, hanlar, konaklar… Koca nerede? Hiç göremedim. Ama sanırım süsleyip sunacaklar beni, o da iyi. Beni severse parmağımda oynatırım işte. Evden jet hızıyla arabaya bindirildik. Kaynanamın suratı hala yerdeydi. Surat mı dedim? Bende ne iyi niyetliyim. Surat yok ki. Araba çalışınca çıktık yola. Epey yol gittik, sonunda büyük bir yere geldik. Arabadan inip jet hızıyla hamam gibi bir yere geldik. Ne diyordu Şener Şen ’in filmlerindeki Antep hamamları gibi… Belki Antep değil ama hamama gelmiştik işte! Hemen anadan üryan hala getirildim, kaynanam bana baktı. Çıplak olduğum için malın iyisini bilip görmek ister gibiydi. Kırmızı giymem iyi olmuştu, sütyen ve kilot kırmızıydı. Öyle dantelli falan değil ama kırmızı işte. Kaynanam “Kızlar!” dediğinde, paştemellere sarılı üç yiğit kadın geldi. Biri kolumdan çekip, hamamın su dolan küçük küvet görünümlü mermerden yapılmış derin kabinine tasla su doldurup başıma döktü. Beyaz lif ve duş jeliyle bedenimin her yerine usul usul masaj yaptı. Kaynanam beni kadınlarla bırakıp gitti. Çok uzun sürmeden birkaç kadın ve kız, paştemellerini üzerlerine geçirip içeri girdiler. Hepsi her köşede, mermer görünümlü küvetlerin başına oturup, kıkırtılar ve kahkahalar eşliğinde yıkanmaya başladılar. Bende bir an kendim yıkanmak istedim ama olmadı. Beni kurbanlık koyun gibi, damat için hazırlıyorlardı. Kadın biri beni bir işlemden geçirdi, sonra diğerine verdi. Mermer göbek taşına yatırdı ve “Sadece uzan, gelin hanım.” dedi. Hamamda hareketlilik arttı, şarkılar söylenmeye başladı. Kadınlar benimle değil, birbirleriyle oynuyordu. Onlar oynarken, bana neden derim yüzülür gibi kese atıyor bu kadın, diye düşündüm. Ben de oynamak istiyorum ama salmıyorlar. Sesimi çıkaramıyordum; iyice keseledi, sanki tenim açılıyordu, oyuncak hamuru gibi elden ele geçtim. Saçlarıma mis kokulu şampuanlar döküldü, bu defa kadın beni usulca yıkadı; anne şefkatiyleydi sanırsam. O duyguyu bilmediğim için ne diyeceğimi bilemedim. “Çıkar, kızım.” dedi sesi yumuşacıktı. “Af, buyur teyze?” Neyi çıkaracağımı sordum, “İç çamaşırlarını. ” deyince anladım. Teyze kırmızı paştemelli uzattı; elinden alıp önce sütyeni çıkardım, üzerine tutturdum. Elimi altıma atıp kilodu sıyırıp, köşeye koydum. Aklıma Mahsun Kırmızıgül ’ün şarkısı geldi, kulaklarımın zevki arttı. Aklımdaki şarkıyla içimden oynuyorum. Ayağa kalkıp göbek taşına yürüdüm, üstüne önce kibarca oturdum, sonra kalçamı güzelce yerleştirdim. Bir bacağımı uzattım, diğerini az kırıp belimi arkaya esnettim. Başımı geriye yatırıp elimle saçlarımı yana attım. Bir elimden destek alıp arkaya uzandım. Kendimi film setinde hissettim, resmen kameralar etrafımda dönüyordu. Hayalimde yani. “Hem ağlarım hem giderim.” deyip minicik omuz kırdım. “Hadi gelin kızım, tekrar yıkanda çıkacağız.” dediler. Ne güzel poz kesiyordum. Şarkı eşliğinde hayalimde etrafımda dans eden kızlar… Hayallerim hayal oldu. Ağa evinin gelin hamamı böyle mi olur yahu? Sonra yukarıdan aşağı başıma dikenli güller döküldü, dikenleriyle tenime batıp kanlar süzüldü. Heryerimden. gözyaşlarım aktı ama neden aktı, anlamadım. Yani bana öyle geldi. Kazınmaktan yanıyordum yani. Yine de hamam sefası bana biraz iyi geldi. Kaynana bu kıyağını unutmayacaktım… Kendime şöyle bir akrostiş döküldü.. Hani gelecek kader yanı başıma Eğlenip gırgır geçecek kocam nerede Laylaylom hayat isterdim İnceldiği yerden kopsun diye Neden hayat bana böyle, alışırım sonra herhalde… Sahi HELİN neydi? Yuva, kuş yuvası, sığınak, barınak, yahu kendimi Kibar Feyzo' nun kuşu gibi hissetmem normal mi? Beni kaynanama geri götürecekleri sırada eltimle konuşmalarını duydum. " Çatısı dar bunun. Doğuramaz bu anne. Yol yakınken vaz mı geçsek? Ailemize yakışmayacak sanki. Pek hanımağa hamuru da yok gibi. " dedi eltim. Kaynanam; " Doğurmasa ne olacak? Erkek torun var nasılsa. Hizmetini görsün yeter. " dedi. Eee hani ben gelindim? Ne ara hizmetçi oldum? O zaman anladım. Erkek torun küçüktü. Kayınpederim yaşlı. Beni aldıkları adam aklı kıt olduğu için geçici Ağa' ydı. Ya da Ağa olacaktı. Orayı tam bilmiyorum açıkçası. Bende arkasını toplayacak hizmetçisi olacaktım. Gelin kaynana savaşları birinci kısım orada başlamış oldu. Kocam birazcık insansa çıkarır bir erkek çocuk bu elti bozuntusuna rakip diye koyarım ortaya ama bu kadının büyüttüğünden insan çıkar mı bilemedim. Kocayı görmek lazım önce. Dereyi görmeden paçayı sıvama, kocayı görmeden donunu sıyırma Helin dedim kendime. Şimdilik sessiz kalacaktım. Kalmak zorundayım. Çünkü amcam iade kabul etmez. Kocaman tabela hazırlar satılan mal geri alınmaz diye. Gülümseyip kaynanama doğru yürüdüm. " Teşekkür ederim anne. Çok iyi geldi. Çok düşüncelisin. " dedim. Bana anne demek zor değil çünkü gerçekte anne ne demek bilmiyorum. Karbüratör ile anne kelimesi aynı uzaklıkta bana. Eltim mosmor baktı. Kızım tek yalaka sen misin demek istedim ama dilimi ısırdım. Ben bu dili ısıra ısıra koparmazsam iyidir. Belli ki daha çok ısıracağım çünkü. Aklımdan geçenleri söylesem kurşuna dizerler beni.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD