Gece, içinde anlam veremediği burukluk ile yeni güne uyanmıştı. Yatağında esneyerek, vücudunu gevşetmek için kollarını iki yana açarak hareket etti. Ardından yataktan kalkarak banyoya ilerledi. Kendisine gelmek için kısa bir duş alarak banyodan çıktı. Dolabın karşısına geçerek kapaklarını açtı. İçinden kendisine en uygun olanları seçip giydi ve saçlarını kurutmak yerine nemli bırakıp üzerine montunu geçirdi. Odadan çıkarken aklına panoya bakmak geldiği için arkasını dönüp panoya doğru ilerledi. Son bir haftadır olanları okuyup evden çıktı.
Ordu'nun ilçelerinden Perşembe'de yaşıyor olmasından memnundu. Ne küçük ne de büyük sayılan kasabanın sokaklarında yürürken etrafına bakındı. 5-6 senede neler değişmişti hayatında. En son ne zaman mutlu olmuştu? O lanet gününde, anne ve babasının aşklarını izlerken mutlu olmuştu. O günden sonra mutlu olsa bile hatırlamıyordu. Hatırladığı, o mutlu olduğu anları özlüyordu. Derin bir nefes alıp bırakırken omuzlarını düşürüp yoluna devam etti. Geçmişi anıp gözlerini doldurmak, sol yanını tekrar parçalamak istemiyordu.
Beynindeki düşünceler susmuyor, aksine daha çok çoğalıyordu. Kafasını iki yana sallayarak konağın bahçe kapısından içeri girdi ve bir iki adım atarak etrafına baktı. Seviyordu konağın bahçesini. Her yerde rengarenk çiçekler ve türleri vardı. Adımlarını sağ tarafa çevirerek ilerledi. Karşısında, bakmaya doyamadığı papatya tarlası vardı. Fazla büyük değildi ama güzeldi. Bu küçük papatya tarlasını Mahsun Ağa onun için özel yaptırmıştı, öyle yazıyordu her günün notunda ve bu yüzden her sabah papatyaların arasına uzanmadan ya da onları koklamadan konağa girmezdi.
Kollarını iki yana açarak, kafasını gök yüzüne kaldırdı. İlkbaharın başlarında olsalarda, bugün hava ne yağmurlu ne de güneşliydi. Bulutlu bir hava vardı. Gözlerini kapatıp, buram buram kokan papatya kokusunu içine çekerek gülümsedi. Bu kokuyu seviyordu. İliklerine kadar mutluluğu hissediyordu sanki. Onu mutlu etmek bu kadar basitti aslında. Tek bir papatya, tüm derdini unuttururdu.
Gece, beline dolanan kollarla nefesini tuttu. Yüzündeki gülümsemesini silerek gözlerini açtı. Karşısında gördüğü sarışın yakışıklıya tebessüm ederek kollarını boynuna sarıp onu çevirmesine izin verdi.
Gece, bir kaç saniye sonra Sait'in boynunda olan kollarını açmış, tekrar eski pozisyonunu alarak gök yüzüne kaldırmıştı. Sait, Gece ile döndükçe ikisinin kahkahaları tüm konağı sarmış, duyanların dışarı çıkmasını sağlamıştı.
..
Kartal, sabah kalkmış, kısa bir duş alarak üzerini giymişti. Siyah takım elbisesi ile muhteşemdi. Bugün şirkete gitmesi gerekiyordu. Biriken işleri ve önemli bir toplantısı vardı. Odadan çıkıp, merdivenlerden inerek yemek odasına girdi. Yemek masasında ailesini görmüş 'Günaydın' diyerek yerine geçip, kahvaltıya başlamıştı.
Sessiz geçen kahvaltı sırası dışarıdan gelen kahkaha sesleri ile kaşlarını çattı. Elinde tuttuğu çatalı tabağın kenarına bırakırken babasından duyduğu "Hanım kalk kalk." heyecanlı sesiyle masadan kalkan babasına başını yana yatırarak baktı. Bu kadar heyecanlanacak ne vardı?
"Hemen hemen." diyerek babasına katılan annesine "Neler oluyor?" diye sordu. Annesinin ona gülümsemeyle dönüp hadi gel oğlum sende." diyerek odadan çıkmasına derin bir soluk bıraktı. Aceleci tavırlarına anlam veremeyip, meraklı yanı ağır bastığı için sandalyesinden kalkıp ebeveynlerinin peşi sıra dışarı çıktı.
Evin köşesinde kalan kesimden gelen kahkaha sesleri artmıştı, babası ve annesinin dikelerek izlediği nokta gözlerine denk düşünce, Sait'le Gece'yi bir arada görmek kaşları hayretle kavislendirdi. Sait'in, Gece'yi döndürmesi ve ikisinin kahkahaları, dışarıdan bakıldığında sevgili olduklarını öne sürebilirdi. Bu saçma düşünce ve ihtimali kapı dışarı etmek sinir sağlığı için en iyisi olabilirdi.
"Uzun zaman olmuştu, Gece'yi böyle mutlu görmeyeli hanım." diyen babasına tek kaşını kaldırarak baktı.
"Haklısın Ağa'm, hastalığı nedeniyle kimseyle konuşmazdı fakat Sait ona iyi geliyor." diyerek babasına cevap veren annesinin sözleri, ellerinin yumruk oluşmasına neden olmuştu. Hissettikleri çok bencilceydi farkındaydı ama Gece'nin sadece onun için gülmesini istiyordu. Derin bir soluk alıp düşüncelerini defetmek adına başını iki yana salladı. Gece'nin bir rahatsızlığı olduğunu tahmin ediyordu ama ne tür hakkında olduğu hakkında bir fikri yoktu. Babasına dönüp sormak istedi fakat baktığı yerde babası ve annesi yoktu. Kafasını tekrar Gece ve Sait'e çevirdi. Mutluydu Gece. Kahkahası, Kartal'ı kendinden geçirecek kadar güzeldi.
Gece, kahkahasını zorla durdurarak, gözlerini açtı ve kollarını tekrar Sait'in boynuna dolarken "Tamam Sait abi, hadi indir beni. Başım dönmeye başladı." dedi. Sait, Gece'yi yere bırakarak beline doladı kollarını. Başının dönüp, yere düşmesini istemiyordu.
Gece, baş dönmesinin geçtiğini fark ederek Sait'in kolları arasından çıkarak bir adım geri gitti. Ardından Sait'e bakarak gülümsedi.
"Teşekkürler Sait abi. Her seferinde mutluluğuma ortak olup, yalnız olmadığımı hissettirdiğin için." Sait, Gece'nin sözleri üzerine gülümseyip, önünde eğildi. "Benim için büyük bir zevkti majesteleri." Gece, Sait'in hareketine gülerek önüne dönüp gidecekken Sait'in "Yarın buluşuyoruz değil mi? Anlaştığımız gibi?" demesiyle ona döndü. Gece, sabah evden çıkmadan önce panoya baktığına şükrediyordu yoksa Sait'in dediğini hatırlayamazdı.
"Evet patron, anlaştığımız gibi." diyerek konağa doğru ilerledi. Fakat Konağın kapısında gördüğü kişi ile olduğu yerde durdu. Gördüğü koyu kahve gözleri ve sert çene yapısı ile nefessiz kalacağını hissetti. Dikkatli bakıyordu kendisine. Bakışlarından bir anlam çıkaramadı. Boş bakıyordu sanki.
Gece, genç adamın Kartal olduğunu ve dün gece onu eve bıraktığını biliyordu. Hayır hatırlamıyor, sadece sabah panoda yazan yazıyı okuyunca onun olduğunu anlamıştı. 'Koyu kahve gözler, biçimli burnu, kalın dudakları ve sert çene yapısı' karşısındaki adamdan başkası olamazdı.
Gece, olduğu konumdan çıkarak adımlarını girişe doğru attı. Kartal'ın yanından geçerken burnuna dolan koku ile olduğu yerde durdu. Bu koku ona bir yerden tanıdık geliyordu fakat hatırlamıyordu. Başını solunda kalan genç adama çevirdi. Boyu uzun olduğu için yukarı kaldırması gerekiyordu.
Kartal, Sait'in sözlerini duyunca kıskançlık tüm bedenini sarmıştı. Pazar günü buluşuyor olmaları ne demekti? Aralarında bir şey mi vardı acaba diye düşünmeden edemedi. Düşüncelerinden kurtulup Gece'nin, yanında durup ona baktığının farkına vardı. Fakat ona bakmamak için kendisini zor tutuyordu çünkü bakarsa dayanamaz, burnuna gelen karamel kokusunu daha yakından koklamak için sarılabilirdi. Karamel kokusundan nefret ederken, Gece'de bu kadar güzel kokuyor olmasına anlam veremiyordu. Dayanmak için nefesini tutup, Gece'nin gitmesini bekledi.
Gece, Kartal'ın suratına bakmak yerine önüne dönerek içeri girdi. Ardından hızla alt kata inerek boynundaki anahtarı ile odasının kapısını açtı. İçeri girmesi ile aynı hızla kapıyı kapatıp kilitledi. Bir köşenin boydan boya cam ile kaplı olduğu yerden içeri ışık vuruyordu bu nedenle ışığı açma zahmetinde bulunmadan kendisini yatağa bıraktı. Gözlerini tavana dikti. Bu odayı kendi istediği gibi hazırlamıştı. Duvarlarda ki panolar hariç. Onları Mahsun Ağa, genç kızın hastalığı nedeni ile yaptırmıştı.
Gece, tavana küçükken çizdiği resimlerin aynısının biraz daha düzgün halini çizmişti. Tavanı altıya ayırıp, beş bölümüne resim çizmişti.
İlk bölümde gökyüzünde ki yıldızları çizmişti.
İkinci bölümde anne ve babasının elini tutan bir kız çocuğu resmi çizmişti.
Üçüncü bölümde, papatya tarlası.
Dört ve beşinci bölümde kendisine ait olmayan fakat çizdiği resimlerin arasında bulduğu resimler vardı. Kimin olduğunu düşünmüş ama sonuca varamamıştı.
Dördüncü bölümde, parkta oyun oynayan iki kardeş ya da arkadaş vardı. Biri kız diğeri erkekti.
Beşinci bölümde, iki erkek, bir kız vardı.
Erkeklerden biri kızın elini tutmuş, diğeri ona pamuk şeker yediriyordu.
Altıncı ve son bölüm... İşte orası boştu.
Orayı boş bırakmış 'Eğer bir gün aşık olduğum biri olursa, onunla kurduğum hayallerimden birini çizeceğim.' demişti. O günden beri boş olarak kalmıştı orası.
...
Kartal, Gece'nin gidişi ardından konaktan ayrılarak şirkete gelmişti.
Gün boyunca, babasının biriktirdiği işleri halletmeye çalışmıştı. Öğle yemeğine bile gitmemişti. Öğleden sonra ki önemli lan toplantı saati gelmiş ve kafasını dosyalardan kaldırarak, ağrıyan boynunu sağa sola hareket ettirmişti. Ardından yerinden kalkarak koltuğuna astığı ceketini alıp üzerini giymişti. Masanın üzerinde duran dosyalardan gerekli olanları alıp odadan çıktı. Elindeki dosyaları sekreteri Lale'ye vererek toplantı odasına doğru ilerledi. Gelen kişiler, İstanbul'un sayılı kişilerindendi...
Toplantı odasına girip yerine geçti. Ardından, gelen misafirlere elini uzatarak konuştu.
"Hoş geldiniz, Demir bey."
"Hoş bulduk Kartal bey." Tokalaşma bitmiş ve toplantıya başlamıştı.
....
"Anne, Gece'ye bir şey söyler misin? Resim defterimi yırtıyor."
"Gece! Abini rahat bırak kızım." Genç kız, konuşmayı yeni öğrenmişti. Bu nedenle büktüğü dudağı ile yuvarladığı kelimelerle "Ama anne, abim bana kayıt vermiyoy. Bende yesim yapmak istiyoyum." diyebilmişti.
"Oğlum, kardeşine de kağıt ver. O'da resim çizsin."
"Ama anne sürekli kağıt istiyor veriyorum sonra resmi beğenmeyip yırtıyor."
"Gece kızım tek kağıtla idare etmesini ve düzgün çizmeyi bilmelisin. Oğlum sende kardeşine bir kağıt ve kalem ver."
"Tamam. Gece gel yanıma." derken ofluyordu. Genç kız, sevinerek koşa koşa abisinin yanına gidip oturmuştu. Abisi onun önüne resim kağıdı ve kalemleri bırakarak kendi resmine dönmüştü.
Genç kız, küçüklüğünden beri papatyalar hayranıydı. 6 yaşında ki aklı ile papatya çizmeye çalışmıştı. Ardından kendi resmini bitirip abisinin resmine bakmıştı ama bir anlam veremeyip abisine sordu.
"Abi, sen ne çiziyoysun?"
"Bu benim sana küçük bir hediyem."
"Nediy abi?"
"Bak güzelim burada ikimiz parkta oyun oynuyoruz. Hani bazen parka gitmek istiyorsun ama annem, babam ve ben seni götürmek için zaman bulamıyoruz ya, işte o durumlarda bu resme bakıp hayal etmeni istiyorum olur mu?"
"Ama abi yine de gidelim payka." derken dudaklarını büzüp gözlerini doldurmuştu.
"Gideceğiz güzelim ama gidemediğimiz zamanlar bu resme bakmanı istiyorum."
"Çok teşekküy edeyim abi. Seni seviyoyum." Genç kız küçük kollarını abisinin boynuna dolayarak sarılmıştı. Abisi, kız kardeşinin hareketine gülerek karşılık vermişti.
"Bende seni seviyorum güzel kardeşim."
...
Gece, gözlerini kan ter içinde açmıştı. Derin nefes almaya çalışıyor fakat göğsü daralıyordu. Yataktan hızla kalkarak boydan boya cam olan pencereyi açarak nefes almaya çalışmıştı. Başarmıştı da. Bir kaç dakika nefesinin düzene girmesini beklemişti. Nefesi düzene girdiğinde yatağa geri dönerek oturdu.
Gördüğü rüyayı hatırlıyordu. İlk defa bir rüyasını hatırlıyordu. Bunun sevincini yaşarken rüyasında gördüğü görüntüler aklına gelmişti. Hızla kafasını tavana çevirerek, dördüncü bölüme baktı.
Bu o resimdi. Hatırlamadığı abisinin ona çizdiği resim.
"Abi." dedi Gece. Yüzünü hatırlamadığı, yaşadığını dahi bilmediği bir abisi vardı onun. Yüzünde hissettiği ıslaklık ile ağladığını fark etti. Şaşırmıştı. Ağlamayı, mutlu olmayı, bir şeyler hissetmeyi unutmuştu. Fakat bugün hepsini yaşamıştı.
Gece, ağlaması durmamış gittikçe haykırışlara dönüşmüştü. Hatırlamadığı abisi için ilk kez hastalığına isyan etmişti.
Elinde olmadan yüksek sesle ağlamaya, kendisinden geçmeye başlamıştı. Uzun zamandır girmediği krize giriyordu. Eli ayağı titriyor, farkında olmadan bağırıyor, eline ne geçerse parçalıyor kırıyordu. Uyumak ve bir daha uyanmamak istiyordu.
Gözleri kapanmak üzereyken rüyasında gördüğü abisinin görüntüsü karşısındaydı. Biliyordu gerçek değildi karşısındaki. Fakat bir kez olsun dokunmak isteyerek elini kaldırmıştı ama gözleri kapanırken son kurduğu cümlesi ile onu korku dolu gözlerle izleyen Mahsun Ağa'nın nefesi kesilmişti.
"Seni hatırlamadığım için özür dilerim... ABİ."