Hissiz bakışlarım önümde ki uçsuz bucaksız manzaradaydı ama ifadesiz gözlerimin aksine içimde fırtınalar kopuyordu.
Tamı tamına beş gündür burada tutsak ediliyordum ve çıkış için hiç şansım yoktu.Nasıl kurtulacağımı, bu evden nasıl kaçacağımı bilmiyordum.Tek bildiğim burası malikane görünümlü bir hapishaneydi.
Karan denen pisliği o günden beri görmemiştim.Hangi cehenneme gitmişti bilmiyorum ama beni burada hapis tutup gidemezdi.
Günlerdir kafayı yiyecektim!Bir yanda tutsaklığım varken diğer tarafta düşüncelerimde debelenen bıçakladığım adam vardı.Ölmüş müydü,yoksa halâ yaşıyor muydu bilmiyorum.
Kapım aralanınca genç kadın çalışan konuşmak için ağzını araladı.Ama onu keserek bağırdım.
"İstemiyorum ben bir şey!O şerefsiz patronuna söyle bir an önce gelsin!Burada daha fazla kalmayacağım!"
Kadın bağırışımla geriye adımladı ve geldiği gibi çıktı odadan.Ama daha ben arkamı dönmeden kapı tekrar açılmıştı.
"Anlamıyor musun se-?!"
Karşımda gördüğüm adam Karan denen mafya bozuntusundan başka biri değildi.
Kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu.Hakkı varmış gibi!
"Bırak artık beni!Gitmek istiyorum bu lanet evden!Beni burada tutmaya hakkın yok!"
"Sana bağırmaman gerektiğini söylemiştim."
Normal bir ses tonu ile kurduğu cümle beni daha da delirtti.Elim yan tarafta ki büyük vazoya gittiğinde hızla havaya kaldırıp ona doğru fırlattım.
"Bana ne yapacağımı söyleme!Evime gitmek istiyorum!!"
Bağırışıma karışan camın parçalanma sesleri ile Karan yerinden kıpırdamamış, omuzunun üstünden geçip duvara çarpan vazoya göz ucuyla bakmıştı.Nasıl bu kadar ifadesiz olabiliyordu?!
"Evini unut.Ve babanı da.Çoktan geberip gitti."
Bana 'sadece benim orospum olacaksın' derken ki gibi soğuktu sesi.Onun için birilerinin ölmesi sıradan bir şeydi sanki.
Gözlerim dolarken bana yaklaştı.Geriye adımlayıp sırtımı duvara yasladım ama o üzerime gelmeye devam ediyordu.Tam dibimde durduğunda nefesimi tutup tısladım.
"Uzaklaş benden!"
Ne kadar dik başlı gibi davransam da deli gibi korkuyordum.Bana dokunursa ona nasıl engel olacağımı bilmiyordum.Zorla dokunur muydu bana?
"O sesini kıs artık!Yoksa ben kısmasını bilirim."
Bedenim korku ile titriyor, bu titreyiş göz bebeklerime kadar yansıyordu.
"Öldür beni!"
Dedim delice bir cesaretle.Onun bana dokunma ihtimalinin yerine ölmeyi yeğlerdim.Kaşları hafifçe yukarı kalkmış,benden böyle bir şey beklemediğini belli etmişti ifadesi ile.
"Cesaretin takdirimi kazandı ama oyuncağımdan kolay kolay vazgeçmeyeğim."
Oyuncak kelimesinden artık bulanan midem ile bağırdım.
"Ben senin oyuncağım değilim!"
Yüzüne çarpan öfkeli soluklarımla gözlerime hissizce baktı.Onu itmeye çalışan ellerimi tutup iki yandan duvara yasladı.
"Çok asisin."
Dedi nefesi yüzüme doğru dökülürken.Nefesimi tutup benden uzaklaşması için çırpındım ama ellerimi duvara çok sert yaslamıştı ve kurtulamıyordum.
"Ölsem de senin hiçbir şeyin olmayacağım!Bırakacaksın beni!"
Burnundan verdiği keskin nefesi alaya doluydu.
"O kadar kesin konuşma.Ben senden sıkılana kadar buradasın."
Sonra ellerimi serbest bırakıp kapıya ilerledi.Arkasından,ağlama hissinin boğazıma tırmanması ve şaşkınlık ile baktım.
Bu adam kendini ne sanıyordu!?
Kapıyı arkasından kapattığı sırada başka bir bibloyu kapalı kapıya fırlattım.
Yüksek bir sesle kapıya çarpıp kırılan porselen parçaları ile bağırdım.
"Allah belanı versin!!"
Gözümden kayan yaşlarla yere çömeldim ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Ondan kurtulamayacaktım!
O beni kendi isteği ile bırakmadan bu evden çıkamayacaktım ama ona teslim de olamazdım.
Asla.
***
Yerde ki bakışlarımla yüzümde kuruyan ve yanaklarımın gerilmesine sebep olan gözyaşlarımı sertçe sildim ve yavaşça ayağa kalkarak kapıya yöneldim.
Akşam ki gibi merdivenlerden inerek mutfağı aramaya başladım.İhtiyacım olan şey oradaydı.
Az sonra,kısa bir arayışın sonunda mutfağı buldum ve sakin adımlarla içeri. girdim.
Siyah kapaklarla çevrili bembeyaz mutfak oldukça gösterişli görünüyordu.Boydan camın olduğu tarafta büyük bir ada tezgahı vardı.Çalışan kadınlar varlığımı farketmemiş,önlerinde ki işleri ile meşgul görünüyorlardı.Sanırım akşam yemeği yapıyorlardı.
Kısa bir öksürükle varlığımı onlara fark ettirdim.Hızla bana dönen beyaz gömlek ve siyah kalem etekli çalışanlardan biri konuştu.
"Buyurun?Bir şey mi istemiştiniz?"
Kısa bir ne diyeceğimi düşündüm.Neyse ki sadece iki kişiydiler ve bu işimi kolaylaştıracaktı.
"Su içecektim sadece." dedim sakın bir ses tonu ile.Esmer kısa saçlı kadın şaşırdı.Çünkü daha bir saat önce onu büyük bir öfke ile odadan kovmuştum.Bu halimi garipsediği belliydi.
"Elbette.Ben vereyim size."
Hızla konuşarak tezgahınnistünde ki cam sürahiye atıldım.
"Ben alırım.Siz işinize bakın."
Birbirlerine kısa bir bakış attıktan sonra arakalarını dönüp işlerine devam ettiler.
Sürahiden bardağa yavaşça akıttığım su ile gözlerimi oyalanır gibi mutfakta gezdirdim.Bardağı yavaşça içtiğim de birinin bakışları bana değmişti.
Tekrar önüne döndüğü sırada ben de mutfaktan çıkmıştım.
Ama bir artı ile!
Pantolonumun bel kısmına sıkıştırdığım çalışanın telefonu ile yüzümde küçük bir gülümseme oluştu.Odama çıkabilirsem işin zor kısmını atlattım demektir.
Merdivenleri sakince çıkıp kaldığım odaya geldim.Kapıyı açıp içeri girdim ve kapattığım sırada sırtımı yaslayarak kocaman gülümsedim.Telefonu çıkarıp şifresiz olduğunu gördüğümde gülüşüm daha da büyüdü.
"Bu işte be!Şimdi görürsün sen mafya bozuntusu!"
Odanın ortasına doğru yürüyüp polisin numarasını çevirdim.Kulağıma götürdüğüm telefonla tırnağımı kemirmeye başladım.Hadi.Hadi.
Az sonra telefonun açıldığını gösteren se aile heyecanla konuştum.
"Polis imdat?"
"Bana yardım edin!Lütfen!Ben.... ben kaçırıldım!"
Panikle konuşmamı anlamaya çalışan karşı taraf bana ismimi sordu.
"Ezgi.Ezgi Öztü-"
Hızla elimden kayıp giden telefonla İskilip arkama döndüm.
Karan.
Tam arkamdaydı.Gözlerim şokla irileşirken ne yapacağımı bilemez gibi kalakaldım.Ahizeden yükselen sesi duyuyordum.
"Alo?Alo orda mısınız?Ezgi Hanım iyi misiniz?"
Gözlerim dolarken elimden kayıp giden şansıma lanet ettim.Karan denen şerefsiz telwfonu kapatarak yatağa fırlattı.
"Demek polisi arıyordun küçük oyuncağım."
Alay dolu sesi midemi bulandırdı.Titrememeye çalışarak çenemi havaya diktim.
"Evet!Bugün değil belki ama yarın!Buradan kurtulacağım!"
"Yerinde olsam bir daha böyle bir salaklık yapmazdım."
Dedi üzerime doğru gelirken.Kişisel alanımı işgal ederken eli koluma gitmiş ve sıkıca tutarak beni kendine yaklaştırmıştı.Acıyan canımla dişlerimi sıktım.Onun yanında ağlamayacaktım!
"Sonuçta ikimiz de eşit derece suçluyuz.Ben babanı öldürdüm.Sen de patronunu..."
Duyduğum şeylerle başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
Ölmüş müydü?
Ne bekliyordum ki?Ona bıçağı saplarken ölme ihtimalini göze almıştım.Ama bunu karşımda ki adam nasıl öğrenmişti.
Son sözlerini söyleyip kapıdan çıktı.Telefonu alma gereği bile görmemişti.
"Bir daha sakın böyle bir şeye kalkışma!Bedelini ödersin."