Bölüm 2

597 Words
Elindeki kaskı, deri ceketi ve deri taytıyla oldukça alımlı görünüyordu. Bunun için anneme teşekkür mü etmeliydim acaba? Sonuçta o sebep olmuştu buraya gelmeme. Kız hiç bana bakmadan özür dileme tenezzülüne bile girmeden çalışan elemana döndü ve "Motorum yağan şiddetli yağmurla bozuldu. Yardım edebilecek birisi var mı acil?" diye sordu. Adamda benim gibi şaşkınca bakınca hemen olaya müdahale ettim. "Merhaba benimde arabam aynı şekilde bozuldu sanırım mahsur kaldık. Bu arada ben Barış" dedim elimi uzatıp. Yüzünü ekşitir gibi oldu. Ne ya kötü bir şey söylememiştim ki ama ben. Gayet insancıl bir yaklaşımdı oysaki. Sonra bir elime baktı bir yüzüme baktı ve aman neyse der gibi elimi tuttu. "Ece" deyip kestirip attı. İnsan bir özür diler efendime söyleyeyim bende memnun oldum der. Aa size de geçmiş olsun der. Yok canım kibarlıktan nasibini almamış belli ki. Benzincinde ki adam ikimize de dönerek "Malesef ustalarımız evde ve bu havada hiç biride çıkıp gelmez. Gelmek isteselerde gelemezler bu yağmurda zaten. Kalacak yerde yok burada. Ben nöbetçi olduğum için sabahçıyım. Yalnızca oturup ısınacak kadar yer var. Yani sizin için yapabilecek bir şeyim yok. Dilerseniz bekleyin sabaha kadar ya da birisi gelene kadar. Ama bu havada biraz zor " dedi. Kız ağzından kısa bir küfür savurdu ve açtığı kapıdan gerisin geri çıktı. Çocukta aman be diyerek elini salladı ve önüne döndü. Bende kapıyı açtım ve koşarak kızın peşine takıldım. Kolundan tutup kendime çevirdiğimde "Deli misin kızım sen? Nasıl yağmur yağıyor görmüyor musun?" dedim bağırarak sesim rüzgarla karışıp gidiyor geri bana dönüyordu. "Sana ne be! Sen kimsin de bana karışıyorsun çekil şuradan gitmem lazım benim." dedi beni kenara iterek. Ne kadar da güçlü bir kızdı böyle. Lafta anlamıyordu. Bekle işte içeri de sanki ölür müsün? "Bu havada gideceğini düşünüyorsan buyur tabi kuş uçmaz kervan geçmez buradan. Hem senin bu saatte ne işin var ki burada?" dedim merak edercesine. Sonuçta bu saatte pek tekin bir yer değildi burası. "Kardeşim hasta mısın sen? Sana ne diyorum sa na ne! Çekil git başımdan kırmayayım kafanı. Otostop yaparım ben bulurum bir yolunu." dedi. Kardeşim deme lazım olur diyen iç sesime susmasını söyledim şu an hiç sırası değildi. Sonra duyulur duyulmaz bir ses ile de "Biri acır da durur belki" dedi morali bozulmuştu. Acaba nereye yetişmesi lazımdı? Nereden gelmişti? Kafamda binlerce soru vardı ama bu inatçı keçiyle uğraşmak istemiyordum biraz ıslansın da aklı başına gelsin. "Aman be ne halin varsa gör. İnsanlık da yaramıyor millete." diyerek onu orada bıraktım ve tekrar içeriye geçtim. Kuru kalan yerlerimde ıslanmıştı ve titrememe sebep olmuştu. Benzincideki çocuk yanıma yaklaşıp "Gel abi gel bırak o kızıl cadıyı sen, soba yanıyor ısınırsın otur şuraya bak ıslanmışsın" diyerek elektrikli sobanın yanına oturttu beni. "Hah ne güzel dedin be arkadaş kızıl cadı diye. Kesinlikle haklısın tam bir kızıl cadı." dedim gülerek oturdum. Şeker de hemen kucağıma çıktı kurumuş ısınmıştı. İsmini bilmediğim bu arkadaşta ona yiyebileceği bir şeyler vermişti. "Adım Ahmet abi. Köpeğin de çok tatlıymış adı gibi Şeker." dedi. Köpeğe baktım sonra da Ahmet'e baktım. "Memnun oldum Ahmet. Şey evet çok tatlı bir köpektir." dedim. "Ben sana bir çay getireyim için de ısınsın abi." dedi Ahmet ve kalktı gitti. Bende buğulu camdan inatçı keçiyi izlemeye başladım. Saçları yağmurda iyice ıslanmış dört bir yanına dökülmüştü ama o inatla tek tük geçen arabaları durdurma peşindeydi. Sırılsıklam olmuş kimin umurunda sanki. En son geçen arabalardan bir tanesi yine durmamış hatta üzerine çamurlu suları sıçratıp da gitmişti. Sinirle arabanın arkasında saya saya koştuğunu görünce keyfim yerine geldi. Yaa işte küçük hanım beni dinlemezseniz öyle koşarsınız. Hadi bakalım gerisin geri dönüp benden yardım istemezsen bende Barış değilim. Ahmet'in uzattığı çayı aldım ve keyifle büyük bir yudum içtim. Hem içim ısınmıştı hem gönlüm. …
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD