"Giriş"
Nisan:
Bazı anlar vardır. İçinizdeki sese güvenmek gerekir. Ancak Nisan içindeki o sesi susturalı çok olmuştu. Çünkü içindeki o ses ona sürekli bu dünyaya ait olmadığını söylüyordu.
Zaten bir ölüydü Nisan, bugün ya da yarın ölmesinin bir anlamı yoktu. Timuru toprağa gömdüğünde onunla birlikte ölmüştü.
"Hadi bir shot daha atalım." diyen Nesrini dinledi. Dinlememesi gerekirken.
Önceden ne sigara ne alkol tüketmezdi. Doktordu ya, sözde insanlara örnek olacaktı. Şimdi mi? şimdi yaşadığı her an için kendisine lanet eden kadının tekine dönüşmüştü.
İki günlüğüne Ankara'ya gelmiş ve buradaki yakın arkadaşı Nesrin ile buluşmuştu. Nesrin Hacettepe Tıp Fakültesinden dönem arkadaşıydı. Nisanın halini görünce onun hemen bir gece kulübü eğlencesine ihtiyacı olduğunu düşünmüş geldiğinin akşamı kendilerini burada bulmuşlardı.
Pavyonları ile ünlü bu şehirde belki de bir pavyona gitmeliydiler. Kızılay meydanında yürürken ayağınızın altına pavyonları reklamları yapışırdı. Hatta öyle çok olurlardı ki o kağıtlar kendinizi onlara bakarken bulurdunuz.
Nisan güzel dans ederdi. Trakyalı olmasının verdiği bir özellikti belki de bu. Kıvrımlı hatlarını müziğin ritmine göre hareket ettirmesini iyi bilirdi. Heleki roman havası oynamak olsun kimseye pisti bırakmazdı.
Eğlenceli kadındı ta ki o lanet güne kadar. Sevdiğinin ölüm haberini alana kadar. Şimdiyse ölüydü. Artık resmen sarhoş olan Nisan, bir sağa bir sola savruluyor, bu geceyi bir kadınla sonlandırmak isteyen erkeklerin ana hedef tahtası haline geliyordu.
Gece güzel gidiyordu. Hatta belki bu kafayla hatırlamadığı bir adamla sevişebilirdi. Güzel fikirdi. Böylelikle o pisliğin içine işleyen zehrinden kurtulabilirdi. O sesi duyana kadar dans etmeye devam etti. Beline sarılan adamla sallanıyordu. Bir an sonra adamın kaybolması ile kendine geldi.
"Ne oluyor ya?"
"Anlaşılan doktor hanım bir de size bekçi lazım." dedi sert ses.
Nisan anında gülmeye başladı. O lanet erkeksi sesi yok muydu. Anında bacak arası sızlamıştı. Ama o bu dünyada tek bir erkeğe ait olacağına dair yemin etmişti. Söz konusu bedensel zevk değildi. O geçiciydi.
Bu pislik onun içine işlemeye and içmiş gibiydi aynı. Sadece seks olsa bir gecede terk eder giderdi Nisan. Ama hayır biliyordu ki bu piçi bir kez içeri alırsa zehir gibi tüm benliğine yayılırdı.
"Sa-na bebek bakıcılığı yap diyen yok yüzbaşı." dedi sinirle.
Kara gözleri çakmak çakmak yanarken Nisan ayakta zor durmaya başlamıştı.
"Sana görev için ihtiyaç var doktor. Ama illaki sikilmek istiyorsan ben sikerim." Vaat dolu sesi kulağında fısıldadı. Yüksek sesten zaten kimde onları duyamazdı ama sanki herkes duymuş gibi kızarmıştı Nisan.
"Pislik.."
"Yürü gidiyoruz." diyerek Nisanı kolundan tuttuğu gibiy sürüklemeye başladı.
Hayır onu tanımasa kıskandığını düşünürdü. Ama bu pislik kendinden başkasını sevemeyecek kadar kibirliydi.
"Bırak beni.."
"Yürü yoksa sırtıma alırım."
"Nesrin..!"
"Nesrin iyi.. Alp onunla."
"Tamam geliyorum çekme artık, hayvan."
"Ben sana nasıl hayvanlaşılır evde gösteririm."
"Ne evi. Otele gideceğim ben.."
"Ben ne dersem onu yapacaksın. Yoksa senin bu halini öne sürer zevkle operasyondan çekerim..."
"Şerefsizin önde gidenisin.."
"Karar ver..!"
"Araba nerde?"
"Ah benim güzel kızım burada." derken bir motora ilerledi. Normal bir motor da değildi üstelik. O bir Harley Davidson'dı. Tam modelini bu kafayla çıkaramıyordu ama kesinlikle bebeklerinden birisiydi.
Bir adamdan nefret ederken nasıl oluyorda bu kadar çok ortak noktaları oluyordu gerçekten bilmiyordu. Gerçi şu sıralar neyi bildiğini kendisi de tam anlamıyordu.
"Düşmezsin değil mi?" dedi pislik kaskı uzatırken.
"Ayıldım merak etme..." diye sinirlece kaskı çekiştirdi.
"Geberip gidersin falan. Durduk yere başıma iş açma."
Nisan bir an sakinleşmek için derince nefes alıp verdi. Hayır şeytan kulağına gebert burada şu piçi diye fısıldıyordu. Ama verdiği sözler vardı. Tek kelime etmeden motora bindi. Neyseki üzerinde şort etek bir kıyafet vardı.
Ellerini beline koydu. Biraz sarılması gerekiyordu. Zorluk çekmesi belki de çekinmesi gerekirken, Nisan tanıdık bir hisle boğuşuyordu yine. Deja_vu. Bu pislikle tanıştığından beri hissettiği tek duygu buydu.
Yol bitmek bilmez sanmıştı. Aksine çok kısa sürmüştü. Parfümünün kokusu burnuna dolarken tanıdık olmayan tek konu belki de buydu. Parfüm. Nisa'nın çok sevdiği ve Timurun asla kullanamadığı o koku. Davidoff Sports. Bir erkeğin teninde bıraktığı mükemmel iz.
"Neresi burası?"
"Güvenli evlerden birisi."
"Neden geldik buraya."
"Kendini saçma salak durumlara sokma diye."
"Ben gayet iyiyim." dedi bir hışımla içeri girerken.
"Evet kendini mal bir adamın koynunda bulmak üzereyken."
"Konuştu. Daha dün bir kadınla oynaşan adam."
"Kıskandın mı?"
"Seni mi?"
Tam arkasını dönüp gidecekken aniden kendisine doğru çekti. Sırtı göğsünde yerini bulurken; Nisan' ın kalbi yakalanmış bir kuş gibi hızlıca atmaya başlamıştı.
"Delirdin.."
"Pars bırak beni.."
"Asla.. Sen kabul edene kadar asla.!"
"Neyi?"
"Bana aşık olduğunu."
"Asla.." demesiyle dudaklarını dudaklarında hissetmesi bir oldu.
Durması gerekiyordu Nisanın ya da onu durdurması. İkisini de yapamadı. Kocasından başka bir erkek hayatında olmayacak diye yemin etmişti. Kendi yeminine ihanet ederken iki ay önce Pars Karabey'i tanıdığına lanet etti. Bir kez daha.