Düşer Gönlüme

906 Words
Serdar, kendini, hiç olmadığı kadar yorgun hissettiği uykunun koynundan koparamıyordu. Gözlerini aralayıp saliseler içinde geri kapanan göz kapaklarının altında tuhaf rüyalar görüyor; bazıları kâbuslara çıkıyor, bazıları tatlı hülyalar oluyordu. Yeni bir hülyanın kucağında sandığı anlar ise, gözlerinin açık olup da sağ tarafında uyuyan kızı gördüğü anlar oldu. Esma, pencerenin önünde ki koltuğun üzerinde; ellerini bedenine dolamış, oturduğu yerden hafifçe kaykılmış, başı düşmüş şekilde uyuyordu. İstemsiz gülümsedi Serdar... Anlamlandırabileceği bir ılıklık değildi yüreğini kaplayan. Birkaç saat evvel de azarlamıştı onu! Biraz asi bir kızdı! Asiliği olmasa su gibi bir güzelliği olduğunu söyleyebilirdi. Gerçi şimdi de söyleyebilirdi. Duru, açık teni, uzun kirpikleri, geniş göz kapakları... Yusyuvarlak dudaklarını büzmüş, yüzünün ortasında pamuktan toplar gibi duruyordu. Yumuşacık olduğuna adı gibi emindi Serdar, uzanabileceği mesafede olsa parmaklarından birini çaktırmadan dokundurur. Elin kızının dudaklarına neden dokunacaktı ki canım? Dokundukları zaten babasının kızıydı! Ama bu kız Mete'nin arkadaşıydı. Belki de aralarında... Gülümsemesi dağıldı Serdar'ın. Kardeşinin hayatında en iyi olana layık olduğunu bilen abilerdendi. Başını kabullenici bir tavırda çevirdi Serdar, tam gözlerini kapatacakken duyduğu ses gece ki tiz sesin hafif uyku sersemliğine bürünmüş haliydi. "Bir ihtiyacınız var mı?" Ağır hareketlerle kapadı gözlerini. Esma, çoktan yerinden kalkmış adamın başına gelmişti. Avuç ayası alnına değince susadığını hissetti Serdar. Geceden beri hiç su içmemişti. Su isteyecekken Esma'yı yeniden duydu, "Ateşiniz yok! Dayanıklısınız belli ki ama gene de çok kan kaybettiniz. Hastanede olsanız kan transfüzyonu yapılmasını ön görürdüm mutlaka." Kuru boğazına rağmen yutkundu Serdar. Yıllarca tecrübe etmişti ki kötüye bir şey olmuyordu. Yeniden gözlerini açtı. Kurbağalı bir derenin tek temiz kalmış yeri gibi değdi Esma'nın gözlerine gözleri. Kurbağalı derenin tek temiz yeri yeşil, parlak gözleriydi adamın. Mete'nin mavilerinin aksine yeşil... Bütün renkleri bölüşmüş olmalılardı aile bireyleri aralarında. Adamın cevabi nitelikte bir söz etmesini bekledi kız ama adam öylece bakıyordu ona. Dalgın gibi, dikkatli gibi... "Eğer müsaade ederseniz ambulansla taşıyalım sizi hastaneye, tedavinize devam edersek..." Serdar kesti kızın sözünü hiç düşünmeden, yorgun sesi bile kesin kez itaat gerektirecek diklikteydi. "Bu kadar yeterli Doktor Hanım, yandaşınızı da alıp rahat bırakın beni!" Yandaşım, diye düşündü Esma. Serdar, Mete'yi kast ediyor olmalıydı. Adına kısaca yandaş derken Mete'nin gece boyu çektiklerinden, onun için ne kadar endişelendiğinden haberdar mıydı acaba? Belli ki sadece Mete'de vardı kardeş hissiyatı, bu adam bedenini teğet geçen kurşun kadar sert ve gaddar biriydi. "Siz bilirsiniz..." dedi Esma onunla münakaşaya gerek duymadan. Etrafına bakındı, odanın içinde bir eşyasının kalmasını istemiyordu. Çantasını bıraktığı köşeden alıp sırtına geçirirken, diğer ilaç ve benzeri malzemeleri taşımak niyetinde değildi. "Size geçmiş olsun," derken anlamsızca içerlemiş görünüyordu ama Serdar bunu önemsemedi, gözlerini bir çırpıda kapadı. Esma, tam dış kapının önünde Mete ile çarpışında durdu. Mete'nin gülüşü Serdar'ın kulağına değince adam yeniden açtı gözlerini. "Gidiyorum," dedi Esma gözleri ile merdiven tarafını işaret ederek. "Beraber gideriz bekle beni abime bakayım, başına birilerini koyayım, sen salonda beni bekle." Esma, Mete'nin teklifini kabul edip aşağı inerken genç adam da içeri girdi. Abisinin son durumunu Esma'ya sormayı atladığı için kendine kızarken Serdar'ı uyanık görünce mutlulukla gülümsedi. "Korkuttun be Abi?" diye söylenerek adamın dağılmış saçlarını elleri ile taradı. Serdar uzanıp kardeşinin elini durdurmak istediyse de yapmadı. O da tıpkı kardeşi gibi tebessümle karşılık verdi. "Çek lan elini!" Mete elini hemencecik çekip adamın serumunun bittiğini görünce, serumu kateterden ayırdı. "Bugün kalkma, ben Gökhan'a söyleyeyim başında dursun, erken çıkabilirsem çıkıp geleceğim. Dün akşam öldüm korkudan." "Yaşıyorsun ya maşallah!" "Esma olmasa tek başıma içinden çıkacağım iş değildi." "El kadar kızlardan medet umuyorsun oğlum be, o okulu ne diye okudun sen?" Ne diye okuduğundan bahsetmeyecekti Mete. Okumuştu ve alanını seçmişti. İnsanların ölümü ile mücadele etmek, Azrail'e kafa tutmak ona göre değildi. "Esma, iyi doktordur. Sen onun genç olduğuna bakma..." Genç ve güzel olduğuna diye tamamladı içinden Serdar cümleyi. Esma, berrak bir doktordu ve Mete'nin yakınlarında... "Kız arkadaşın mı?" sorusu için hiç düşünmedi adam. Mete, ona bakmadan kateteri kapadı ve "Yok, meslektaşım sadece. İyi bir arkadaş!" diye cevapladı. Serdar'ın ağzı aralık dalgınlaşması Mete'nin hiç dikkatini çekmedi. O sadece abisine daha ciddiyete binmemiş bir ilişkiden bahsetmek istemiyordu. Esma onu istemez ya da bir ilişkiye sıcak bakmazsa onunla, Serdar'ın tutumu daimi olarak Esma'ya saydırmak yönünde olurdu ve Mete abisinin ne derece agresif olduğunu bilirdi. Onun kardeşini istemeyecek kız daha anasından doğmamıştı! *** Mete, başhekime hastasının olduğunu söylemesine rağmen katılmak zorunda olduğu toplantı için saydırarak Esma'nın odasından içeri daldı. Tam olarak yaptığı dalmaktı çünkü kapıyı bile çalmamıştı. İçeride ki hasta ile birlikte Esma'nın da gözleri ona çevrildiğinde özür diledi Mete. Esma, hastasına reçete numarasını ulaştırırken, hasta teşekkür ederek odadan çıktı. Mete, hastanın ardından kapıyı acele ile kapatıp masanın hemen önünde durup, iki kolunu açarak ellerini Esma'nın masasına dayadı. Şimdi o engin mavileri Esma'nın koyu derinliklerindeydi. "Gökhan aradı, gün içinde ara ara ateşlenmiş, yarası da kanamış. İnatçı kendi kendine pansuman yapmış. Esma, bana yardım edeceksin değil mi gene?" "Gökhan kim Mete?" "Gökhan..." Mete, Esma'ya etrafında ki herkesi tanıyormuş gibi davrandığını fark etti. Gözlerini devirip sıkıntılı bir iç çekişle, "Başhekim ile şu oda toplantısına katılmam şart. Abime ben gelene kadar göz kulak olsan, en azından yatmasını sağlasan?" diye rica etti. Esma, suratını buruşturdu nitekim o adama bir şeyi yaptırmak pek mümkün olacak gibi durmuyordu. Tam sadece yarasına bakıp döneceğini söyleyecekti ki Mete, karşı konulamaz cazibesi ile başını eğip, Mecnun bakışlarını Esma'ya sunup "Lütfen!" dedi. Genç kız, istemsizce gülümsedi. Mete'nin ona verdiği şey kesinlikle yumuşacık bir huzurdu. "Tamam, yavru kedi pozu kesme bana, bakacağım aksi abine!" deyip doğruldu yerinden. Mete, abisinin hafif aksi tarafını bilirdi ama Esma'nın inadını da kısa sürede öğrenmişti. "Bitanesin sen!" diyerek masanın ardından uzandığı gibi uzun kolları ile sarıldı Mete Esma'ya. Genç kız şaşkınlıkla irkilirken, Mete'nin dostça muamelesini yadırgamadı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD