BÖLÜM 4

4931 Words
Şirkete vardığımda arabayı park edip hızla içeri girdim. Hızlıca babamın odasına geçtim ve gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Babamın yanına Çiğdem vardı ve çok öfkelenmiştim onu görünce. Babam durumu kontrol altına almak için Çiğdem'i odadan gönderdi ve bana onun neden şirkette olduğunu anlattı. Babası iflas etmiş, ayrıca felç geçirmişti. Durumları çok kötüydü maddi ve manevi anlamda. Burs vermeyi teklif etmişti babam ama yaz döneminde şirkette çalışma koşuluyla kabul etmişti Çiğdem.  Uzun uzun anlattı babam, Sinemis'in merhametli olduğunu ve anlayış göstereceğini söyledi endişemi paylaştığımda. Çünkü olanların bir bölümüne o da şahit olmuştu ve ben bu durumun karımın hiç hoşuna gitmeyeceğine inanıyordum. Ama babamın ısrarına karşı çıkmadım daha fazla. Benimle karşı karşıya gelmemesini, gözüme dahi görünmemesini şart koşarak kabul ettim. Sonra babamın odasından çıkarak bana hazırlanan odaya geçtim. Bu Çiğdem işi hiç iyi olmamıştı. Daha sabah aramızdaki pürüzleri aşmışken Sinemis’e bu durumu nasıl anlatacağımı düşünmeye başladım. Saklayamazdım, o zaman daha kötü olurdu. Babamın yolladığı dosyaları inceleyip kısa bir rapor çıkardım. Toplantıya katılıp şirketin hedeflerini dinledim. Babamla birlikte devam eden işlerin üzerinden geçip bir kısmını ben devraldım. Babamın bana yardım etmesini için görevlendirdiği Ahmet Beyle de tanışıp bir çalışma takvimi hazırladık ve sonunda mesaim bitti. Odamdan çıkınca Çiğdem’i gördüm yine. Bana doğru adım atıp: “Teşekkür ederim Ali” dedi. Ters bir bakış atıp “Bana değil, babama teşekkür et. Ayrıca seni etrafımda görmeyeyim!” deyip asansöre geçtim. Şirketten çıkıp arabama bindim ve trafikten yakamı kurtarır kurtarmaz kendimi eve attım. Kapıyı açıp içeri girince: “Ben geldim aşkım” diye seslendim. Sinemis yine mutfaktaydı ve harika kokular geliyordu oradan. “Aşkım?” deyip mutfağa girince hazırladığı ziyafeti gördüm. “Hayatım beni şişmanlatmaya mı çalışıyorsun acaba?” deyip yanına gittim ve beline sarıldım. Salata yapmakla uğraşıyordu. “Şişmanlasan ne olacak ki hayatım, ben seni her halinle severim” deyince boynuna bir öpücük bırakıp: “O zaman özgürce yiyeceğim” dedim. İşini tamamlayınca masaya oturduk. Ona anlatmak için doğru zamanı bekliyordum ve tatlı yerken doğru anın o olduğuna karar verip açtım konuyu: “Aşkım, sana anlatmam gereken bir şey var” deyince başını kaldırıp bana baktı. Bir an geri adım atar gibi oldum ama vazgeçtim. Benim susmama dayanamayıp: “Anlatacak mısın hayatım?” diye sorunca beklemeden konuya girdim “Çiğdem yaz döneminde bizim şirkette çalışacak” dedim ve nefesimi tutup beklemeye başladım. Önce bana anlamak ister gibi baktı, sonra ağzındaki tatlıyı yuttu ve nefes aldı. “Anlamadım?” “Biliyorum çok sinirlendin. Ben de onu orada görünce deliye döndüm ama babam nedenini anlatınca bir şey diyemedim” “Neymiş nedeni?” diye sordu sakince. Şaşırdım ama fırsat bu fırsat devam ettim “Bu tamamen babamın kararı, bunu bilmeni istiyorum. Çiğdem’in şirkette çalışması gerekiyor. Babası iflasın eşiğine gelmiş, sonra da dayanamayıp felç geçirmiş” “Ay ne diyorsun Ali?” dedi üzüntüyle “Öyle, adamın durumu kötü, daha da fenası ekonomik olarak zordalar. Çiğdem’e burs vermek istemiş babam ama ancak yaz döneminde çalışırsa kabul edeceğini söylemiş. Babam da çaresiz kabul etmiş. Annesi aramış babamı, Çiğdem’in durumunun iyi olmadığını falan söylemiş. Dayanamamış bizimki de işte” “İyi yapmış bence” deyince yemeye çalıştığım tatlı parçası boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. Sinemis hemen kalkıp yanıma geldi ve su içirdi bana. Biraz durulunca: “Sen ne denin ya?” dedim şaşkınlıkla “İyi yapmış dedim, neden şaşırdın ki bu kadar?” “Ya ben masayı kafama geçirmeni bekliyordum ama sen iyi yapmış diyorsun” “Ay deli misin Ali? Sen beni vicdansız mı sandın Allah aşkına? İyi yapmış tabii ki, ne yapsaydı adam sırtını mı dönseydi?” “Vallahi babam senin tepkini tahmin etti ve ben şok yaşıyorum şuanda” “Ne dedi ki baban?” “Sinemis merhametli kızdır, bir şey demez dedi” “Normal şartlarda böyle bir şey olsa gider onun saçını başını yolar, babana da iki çift laf ederdim. Sen de o orada olduğu sürece o şirkete giremezdin ama durum farklı. İhtiyacı varsa engel olmak yakışmaz sana da bana da. Aksine gerekirse yardım bile etmeliyiz” “Allah’ım” deyip elini tuttum. Başımı yukarı doğru kaldırıp: “Allah’ım, ben nasıl bir sevap işledim, hangi halimle sana kendimi sevdirdim de bana böyle şahane bir kadın nasip ettin? Binlerce kez şükrediyorum sana” dedim ve sonra avuçlarımda duran ellerini öptüm “Abartma aşkım, herkesin yapacağı şey budur normalde” “Çiğdem’e değil aşkım, ona değil. Ama neyse işte, bu konu da kapansın böyle. Şimdi sen bize iki Türk kahvesi yapsan da içsek karşılıklı nasıl olur?” “Harika olur, hadi geç salona sen ben de kahveleri yapıp geliyorum” deyince masadan kalkıp banyoya geçtim önce ellerimi yıkadım, sonra salona geçip kahveleri beklemeye koyuldum. Her erkeğin sahip olamayacağı kadar özel bir kadına sahiptim. Her dakika şükretsem bile yetmezdi…     Sinemis   Havaalanında Gülçin’in gelmesini beklerken bir yandan da Ali’yle konuşuyordum. Gülçin, uçağı inmesine rağmen çıkamamıştı bir türlü. Ben de o fırsatla kocamı kontrol ediyordum. Ali’ye Çiğdem konusuna takılmadığımı söylesem de arama sayımı günlük olarak iki katına çıkarmıştım. Ben telefonda Ali’den rapor alırken söylene söylene kapıda göründü Gülçin. Sinirden saçları dikilmişti. Geldiğini görünce Ali’ye veda edip ona doğru koştum. “Hoş geldin!” dedim ve sarıldım. O da bana sarıldı ama çok gergindi. “Hoş buldum canım, hoş buldum!” dedi sinirli bir tavırla. “Neden geç kaldın bu kadar?” diye sordum ama “Beklemekten mi sıkıldın?” diye çıkışınca: “Ne oldu ya, ne bu sinirin?” dedim dayanamayıp. “Binelim arabaya da anlatacağım.” deyince valizlerine yardım edip arabaya doğru ilerledim onunla beraber. Arabaya binince sorumu yineledim: “Hayırdır neye kızdın yine?” “Biliyor musun ben bir tişört yaptırmaya karar verdim. Önünde ‘normali beni bulmaz’ yazan bir tişört” deyince kendimi tutamayıp güldüm. “Neden? Yine ne oldu?” diye sorarken o bana ters ters bakıyordu. “Gülme Sinemis, zaten sinirim tepemde!” “Anlatsana kızım, ne oldu?” “Ya ben ne güzel bindim uçağa, İstanbul’a geliyorum diye bin bir heves içindeyim. Sevgilime kavuşacağım, arkadaşlarımı göreceğim diye mutluyum. Ama olmaz, illa ki biri bir şey yapıp keyfimin içine edecek!” “Kim o keyfinin içine eden?” “Kim olacak, Alp’in annesi!” “Hayda, ne yaptı yine?” “Alp’in annesinin kuzeninin oğlunun nikâhı varmış. İzmir’e gideceklermiş” “Hadi ya, hiç haberim yok bundan. Ablam bir şey demedi” “Ablan gitmeyecek çünkü canım” “Ay akraba bağına bak bu arada, say say bitmedi” “O kadarla kalsa iyi, yani akraba bağının uzunluğu değil konumuz. İzmir’e gitmişken oğluşuyla tatil yapmak için Yunan adalarından birine gideceklermiş!” “Alp’le mi?” “Yok, Veysel’le! Tabii ki Alp’le!” dedi gözlerini kocaman açıp. “Ne kızıyorsun ya, soruyorum,” dedim biraz korkup. Gülçin kolay kolay böyle sinirlenmezdi. “Sinemis zaten canım burnumda, bir de sen delirtme beni” “Tamam, anlat dinliyorum” “Ben uçağa binerken bir şey söylemedi Alp Efendi. İndim, aradım haber vermek için. Valizimi beklerken söyledi ya düşünebiliyor musun?” “Hadi canım!” “Aynen! Ya ben Alp tatile gitmedi, babasının şirketinde çalışıyor diye kendim de tatil yapmadım. Kayseri’den ayrılmadım onun için. Tam bizimkileri ikna ettim, bin bir tavırlarını çektim ve geldim; adamın yaptığına bak” “Ayıp etmiş” “Öküz!” “Sakin ol” “Olamam!” “Ay Gülçin!” “Ya kendini benim yerime koysana bir an, sen olsan ne yapardın?” “Ay dur, bana getirme konuyu zaten kocamla aramı yeni düzelttim. Öyle şeyleri konuşmak bile istemiyorum. Kaldı ki Ali zaten yapmaz öyle bir şey” “Yapmaz, evet. Adam senin için ailesini karşısına aldı” “Alp gitmek istiyor muymuş peki?” “Valla aslına bakarsan can atıyor ama benden korkusuna zorla falan diye kıvırıyor” “Bizim dünürlere bak sen. Ne kadın ama Alp’in annesi, kıskanıyor mu acaba seni?” “Oğlunu şimdiden paylaşamıyor, kadın hasta yemin ederim!” “Yok, daha neler! Abartma Gülçin” “Sana ben bir şey anlatmadığım için böyle diyorsun ama durum çok fena, bildiğin gibi değil yani” “Ne demek o be?” “Eve gidince anlatırım uzun uzun, şimdi aç şu radyoyu da biraz sakinleşeyim” deyince “İyi bakalım, öyle olsun” deyip radyoda yabancı müzik çalan bir kanal bulup biraz da ses verdim. Gülçin’in keyfi de müziği duyunca az biraz düzelmeye başlamıştı. Yolu bitirip apartmana gelince Gülçin kendi dairesine geçti eşyalarını bırakmak için. Ben de eve girip kahve ve pişirdiğim kurabiyeleri hazırladım. Balkona servisleri açmışken kapı çaldı, Gülçin gelmişti. “Hadi geç balkona kahve getiriyorum, laflamaya devam. Anlatacak çok şey birikti Gülçin,” deyince hemen heyecanlandı: “O salak tartışmadan sonra başka şeyler de mi oldu?” deyince “Gülçin kafana bir şey gelecek şimdi ama” dedim kızarak. “Aman tamam, getir hadi kahveleri” deyip balkona geçti. Ben de peşinden kahvelerle beraber çıkıp karşısına oturdum. “Şimdi, önce senin konuyu bir konuşalım. Anlat bakalım müstakbel kayınvalidenle neler oluyor? Ne yaptı kadın sana ya?” dedim merak içinde. “Sinemis bunlar anlatılmaz yaşanır. Senin düğün zamanında, siz gittikten sonra bizde kaldı Alp’in annesiyle babası. Alp döndü arabayla ama onlar uçağı beklemek için kaldılar. Kadın var ya hiçbir şeyden memnun olmuyor ya yemin ederim. O kadar şikâyet etme huyu var ki, annemle sekiz olduk onu rahat ettirelim diye. Babam da biliyor mevzuyu ya, ayıp olmasın diye ilgilendi babasıyla. Hani bizim evde kalmalarını bile sorun etmedi adam, babamdan beklemediğim hareketler yani. Gerçi babası iyi adam, onunla zorum yok. Ama annesi tam bir cadaloz, bezdirdi beni. Gece eve geldik, duş alsın istedim ben saçı başı öyle kalmasın diye. Ama sanki küfür ettim kadına, bir tutturdu ‘ben temizim kızım’, ‘kusura bakmayın size de rahatsızlık verdik’, ‘bizim üst başımız var, temizler hepsi endişe etmeyin’ ve buna benzer bir sürü cümle duyduk. Annem beni mutfakta sıkıştırdı, nedir bu kadının derdi diye. Anlattım banyo olayını, annem de sinirinden öldü. Şimdi bana diyor, Alp iyi çocuk ama o anneyle sen geçinemezsin diye” “Ben bu kadar olduğunu bilmiyordum ya” “Bu kadarla kalmıyor elbette. Ben ne zaman Alp’le konuşuyor olsam gelip bir şekilde sabote ediyor. Ya bir şey istiyor, ya yiyecek getirip konuşmaya başlıyor, ya da bana laf sokuyor. Bir kere ne dedi biliyor musun? Gece konuşuyorduk Alp’le, o gündüz işte olduğu için rahat konuşamıyor, biz de gece hasret gideriyoruz. Saat sanırım bir falandı, kadın odaya bir daldı. Bir de Alp’le gülüyoruz, komik bir şey anlatıyordum ben ona. Annesinin geldiğini ben anladım ama bir görsen beni sinirden kudurdum. Kadın Alp’in yanına gelip ‘Oğlum bu saate kadar ayakta ne işin var?’ diye bir giriş yaptı konuya. Sonra da ay efendim çok zayıflamışmış, çok süzülmüşmüş, demek ki uykusuzluktanmış da bir sürü tantana… Alp de zavallı annesine benimle konuştuğunu anlatmaya çalışıyor o arada. Kadın son bombayı patlattı, dedi ki ‘ Gecenin bu saatinde telefonla konuşan kızdan kimseye hayır gelmez oğlum, nasıl yetiştiği belli’ dedi ve sesi kesildi. Sinirden var ya tırnaklarımın hepsini yedim. Alp’in konuşmasını beklemeden telefonu da kapattım, sabaha kadar ağladım. Ya kadının yaptığı imaya bakar mısın?” “Çok ayıp ya, öyle şey mi denir? Ay Gülçin, bu kadın ablama da yapıyor mudur bunları ya? Bak şimdi içim daraldı benim” “Hayır, ablana yapamaz. Ferhat abi ablana laf söyletmez kızım, için rahat olsun. Zaten ablanı seviyor, sürekli ondan bahsediyor. Benimle problemi var onun, benden haz etmiyor kadın” “İnşallah öyledir vallahi evini başına yıkarım onun. Benim dünyada bir ablam var, onu da kimseye ezdirmem” “Biz ne oluyoruz acaba? Kızım asıl benim savunulmaya ihtiyacım var” “Senin de arkandayım, şüphen mi var?” “Sağ ol kuzum. Yok tabii şüphem. Ya bak başka ne oldu, onu da anlatayım” “Ay ne bu kızım ya, daha evlenmeden gelin kaynana olayına girdiniz siz böyle” “Ben mi istiyorum Sinemis? Kadın her şeyde önümde, sürekli engel oluyor. Alp Kayseri’den döndükten sonra yeniden gelecekti. Biz de gezer tozarız, eğleniriz beraber dedik. Ama annesine bunu ağzından bir kaçırdı ki ben korkudan söylediğini düşünüyorum, kadın yaygara kopardı olmaz da olmaz diye” “Niye olmuyormuş?” “Abim, babam falan görürse Alp’e bir şey yaparlarmış. Bizim yaşadığımız yerler farklıymış” “Yuh!” “Ya, vahşi batıda yaşıyoruz biz ya, ondan bak benim abim belinde silah elinde çakıyla geziyor. Salak kadın ya! Ailemi görmemiş olsa anlayacağım ama bu tavırları çok canımı sıkıyor” “Ya tamam, kadını anladık sorunlu da benim anlamadığım başka bir şey var, Alp neden sana her olan biteni anlatıyor?” “Ben istiyorum da ondan” “Sen istiyorsun diye sana her şey yumurtlaması mı gerekiyor Gülçin?” “Biz birbirimizden bir şey saklamıyoruz” “Bu saklamamak değil, bu başka bir şey” “Olsun, ben biliyorum da ona göre gardımı alıyorum” “Aferin sana Gülçin, daha evlenmeden başladı sorunlarınız” “Ay tamam, akıl hocası. Başlama şimdi. Sen onu bunu bırak da bana balayından başlayarak bütün gelişmeleri anlat hemen” “Ne gelişmesi ya, ne balayı kızım?” “Ya Sinemis evlendin artık, nasıl hissediyorsun? Üzerinde bir baskı var mı? Ev kadını olmak nasıl bir şey? Anlat işte” “Vallahi ev kadını olmak şuanda benim için yerleşme telâşından ibaret. Fazla bir şey yapamadım, anlamadım da. Balayı güzeldi, dinlendik eğlendik işte” diye başlayarak ona gezdiğimiz yerleri anlattım. Biz sohbetimize sakince devam ederken kapının sesini duyunca: “Ali geldi” diye fırladım yerimden ve kapıya koştum. İçeri giren Ali’nin boynuna sarılıp: “Hoş geldin hayatım” dedim. “Sen beni her gün böyle karşılayacaksan ben çok radar cezası yerim ama” deyince güldük ikimiz de. “Geldi mi Gülçin?” diye sorarken salona doğru yürüdü. “Geldi canım balkondayız” “Tamam, siz oturun ben üzerimi değiştirip geleyim” dedi ve yatak odasına geçti. Tam balkona geçip oturmuştum ki Ali seslendi: “Sinemis, tişörtlerim nerede?” “Geliyorum” dedim ve Gülçin’e: “Kusura bakma canım” deyip Ali’nin yanına gittim. Tişörtlerini koyduğum yeri gösterdim ve yeniden balkona çıktım. Tam oturmuşken Ali yine seslendi: “Sinemis, eşofmanım nerede?” deyince kalktım yine, Gülçin’e dönüp: “Odayı yeniden düzenledim de, kayboldu muhtemelen” dedim ve içeri geçtim.  “Aşkım, odaya çağ atlatmışsın” dedi Ali gülerek. “Ya evde olunca düzenleyeyim dedim, karışıktı çok her yer” “Olsun, eline sağlık da bari tanımlama kartı falan koysaydın da ben de bulsaydım nerede olduklarını eşyalarımın” “Aman Ali, alışırsın iki güne. Olmadı ben sana veririm istediğin eşyanı” deyince saçlarımı karıştırdı “Alınma hemen, takılıyorum” “Alınmadım ya, beğenmediğini düşündüm” “Hayır, gayet iyi olmuş. Ben de alışırım merak etme sen. Zaten çok kalmayız bu evde” deyince gözümü dikip ona baktım “Nasıl yani?” “Ev bakıyorum ben, bahçeli falan. Bulursam oraya taşınacağız” “Nereden çıktı şimdi bu?” “Aşkım, korkma hemen değil. Ama kendi evimize yerleşip kendi düzenimizi kurmamız en doğrusu” “İyi de biz bu evde oturmayı neden istedik? Çınar neden kendi düzenini bozdu bizim için? Bu kadar hazırlık, eşyalar, dekorasyon niye yapıldı madem taşınacaktık?” dedim öfkeyle. Ali bana yaklaşıp sarıldı ve başımı göğsüne yasladı. “Şşşş, sakin ol aşkım. Tamam, sen istemiyorsan ev falan bakmam. Ben okuldan sonraki hayatımız için planlar yapıyorum, bu da onlardan biri” dedi yumuşak bir tonda. Sinirlenmiştim ve tartışmamak için beni sakinleştirmeye çalışıyordu alttan alarak. “Okuldan sonra, herkes kendi hayatını kurmaya başladığında biz de yaparız dediklerini ama şimdi ben bu evden başka yerde oturmak istemiyorum Ali. Gülçin burada, ben ondan uzak kalmak istemiyorum” dedim sakin bir ses tonuyla ben de. “Tamam, üzülme sen. Vazgeçtim, bakmıyorum ev falan. Sen yeter ki mutlu ol canım benim. Okuldan sonra taşınırız” diyerek, neyse ki endişemi de aldı benden. “Vazgeçtin yani?” dedim emin olmak ister gibi. “Vazgeçtim. Daha doğrusu taşınmaktan vazgeçtim. Eğer hayalimdeki gibi bir ev bulursam onu kaçırmaz alırım ama taşınma işi kesinlikle okuldan sonra olacak” deyince ona sıkıca sarıldım. “Teşekkür ederim aşkım” dedim mutlulukla. “Hadi bakalım doğru Gülçin’in yanına” deyince “Peki, ben gidiyorum” dedim ve hızla odadan çıktım. Yanına gittiğimde Gülçin ağlıyordu. “Ne oldu?” deyip oturdum hemen yanına. “Alp” dedi ama devamını getiremedi. “Ne oldu Alp’e Gülçin, korkutmasana insanı” “Sabaha karşı gidiyorlarmış” dedi hıçkırarak. Söyleyecek bir şeyler ararken o konuşmaya başladı yine: “Ya ben onu o kadar özüyorum, o kadar heyecanlanıyorum baş başa oluruz, vakit geçiririz diye ama o umursamadan gidiyor” “Ağlama bir tanem, gelecek nasılsa” “Nereye gelecek? Bir ay yok Sinemis” “Ne bir ayı ya?” “Annesi tur planlamış. Düğünle beraber bir ay yoklar” “Yok artık” “Var, ne yazık ki var! Ne yapayım şimdi ben söylesene bana? Kayseri’ye mi döneyim? Onca şey yapıp zorla ikna ettim babamları ben. Babam ne kadar bozuldu biliyor musun?” “Tahmin edebiliyorum” “Ama Alp’in umurunda değil” “Öyle deme, mecbur kalmış çocuk” “Ya gitsin bir hafta tatil yapsın, tamam onu kabul ettim artık. Ama bir ay nedir ya?” diye söylenirken Ali geldi. Onu ağlarken görünce: “Gülçin ne oldu?” dedi panikle. Gülçin gözündeki yaşları silerken ayaklandı. “Ben eve geçeyim çocuklar, sizin de tadınızı kaçırmayayım” deyince Ali onu yerine oturttu “Saçmalama! Ne oldu anlat hemen, neden ağlıyorsun?” “Alp’e kızdım” deyince Ali de boştaki sandalyeye oturdu. Bana da ‘mevzu derin’ bakışı attı aynı zamanda. “Ne yaptı bizim eşek sana?” diye sorunca Gülçin ona olan biteni anlattı ağlayarak. Sinirleri bozulmuştu fena halde. Yoksa kolaylıkla ağlayan biri değildi Gülçin. “Bak sen şu geri zekâlıya ya, ne halt yemeye o kadar zaman tatil yapacakmış?” “Ben de onu merak ediyorum!” “Ya ben konuşurum onunla, düğüne gitsin dönsün. Sen kalkmışsın onun için gelmişsin, adama bak tatile gidiyor.” “Hayır, konuşmana gerek yok Ali. Kimseyi zorla yanımda tutacak değilim” “Konuşacağım efendim, o da eşek gibi dediğimi yapacak. Onu, seni Kayseri’den buraya getirmeden önce düşünecekti” “Ali gerçekten gerek yok. Gitsin ya yapsın annesiyle tatilini. Sesimi bile çıkarmayacağım. Ama döndüğünde pişman olacak yaptıklarına” diyen Gülçin’in gözlerindeki ifadeden korktum bir an. “Hayatım sen karışma, boş ver ne istediğine Alp kendi karar versin” dedim Ali’ye. “Tamam, ben bir şey demeyeceğim. Ama o hıyarın benden çekeceği var bunu da bilin” dedi Ali sinirle. “Benden de” diyen Gülçin gözlerini sildi ve dalıp gitti öylece. Ali’ye baktım, o da oldukça kızgındı. Sessizce otururken Gülçin’in telefonu çaldı, Alp arıyordu. “Ben açayım mı?” diyen Ali’ye dönüp: “Hayır ya, bırak sen” dedim. O arada da Gülçin aramayı cevapladı. “Efendim. Alilerdeyim. İyiyim. Hayır, ağlamadım Alp. Ne zaman? Tamam, bekliyorum” dedi ve kalktı. “Ne oldu?” dedim merakla. “Alp geliyor, konuşacakmışız” deyince ikimiz de kabul edip onu yolcu ettik. Eve girerken: “Bana haber ver bir şey olursa” dedim ve kapıyı öyle kapadım. Aklım onda kalmıştı, onu uzun zamandır bu kadar üzgün görmemiştim. Daha doğrusu Alp’e karşı böyle öfkeli hiç görmemiştim. İçeri geçince:. “Acıktın mı aşkım?” dedim Ali’ye. “Sanırım” deyince yemeği hazırlamaya koyuldum. Ali’yle beraber yemeğimizi yerken konu Alp’le Gülçin’e geldi. “Alp’in salaklığına anlam veremiyorum” dedi Ali hışımla. O da üzülmüştü Gülçin’e. “Ben de” dedim üzülerek. “Ana kuzusu ya, adam annesinin eteğinden ayrılamıyor. Gülçin’in ağlamasına da çok canım sıkıldı benim. Onu hep neşeli ve güçlü görmeye alıştım sanırım, böyle üzülmesi beni de üzdü” “Haklısın, Gülçin kolaylıkla ağlamaz. Canı çok sıkılmış. Ama Alp hakikaten eşeklik etti. Kıza bari gelmeden söyleseydi de o da kalsaydı memleketinde” “Benim de kızdığım o zaten. Madem bir ay olmayacak burada, madem annesinin sözünden çıkamıyor, o zaman getirmeyecekti Gülçin’i buraya” “O ayrı ama bir de şu var, kocaman adam olmuş hala annesinin yönetiminde yaşıyor” “O hep öyleydi ki. Annesi ona çok düşkündür. Kadının ağzından Alp düşmezdi biz küçükken. Hatta ben onların ilişkisini kıskanırdım bazen” “O kadar aşırı mıydı?” “Aslında belki normaldi ama ben kendi annemle hiç yakın olmadığım için imrenirdim onlara. Annesi ne isterse yapardı, ne severse onu pişirirdi. Okuldan sonra onlara gittiğimizde Alp ne seviyorsa o hazır olurdu evde. Üzerine titrerdi” derken gözleri daldı. Annesinin onu yoksun bıraktığı ilgi aklına gelmiş ve üzülmüştü. Beni de üzüyordu bu eksikliği. Elini tuttum: “Canım benim, aklına getirme bunları. Üzülme ne olur” dedim iyi hissettirmek için. “Yok, üzüldüğümden değil. Çocukluk işte. Zaten babaannem vardı, o da benim için her şeyi yaptı. Zaten onun ilgisi olmasa daha kötü durumda olurdum sanırım” “Babaannen çok özel bir kadın, sana annenden daha sıcak bakıyor, daha içten, daha sevgi dolu” “Evet, hani baban sana gözbebeğim dermiş ya, babaannem de bana gözümün nuru derdi. Sağ olsun, onun sevgisi olmasa sevginin ne olduğunu bilmezdim belki de” “Ama Alp’in annesinin yaptığı da abartı, Gülçin’e neler yapmış ya bir bilsen!” “Ne yapmış yahu?” deyince ona Gülçin’in anlattıklarını anlattım. Hepsini şaşkınlıkla dinledi. “Manyak kadın ya” dedi sonunda dayanamayıp “Bir an ablama da aynılarını yapıyor mudur diye düşünüp sinirlendim. Vallahi onu pişman ederim” “Ablana yapamaz, Ferhat’la çok işi yok onun. Küçükken de yoktu. Ya da yaş farkı var diye biz görmedik. Onu da küçükken öyle sevgisiyle boğmuş olabilir” “Sanmıyorum ben” “Neden?” “Annesiyle bağı çok güçlü olanlar, eşine ya da sevgilisine çok güçlü bağlarla bağlanamıyor. Benim gördüğüm hep bu. Mesela Ferhat abi ablama çok düşkün, evinde çok iyi, çok iyi bir eş. Annesiyle çok yakın olduklarını hiç görmedim ben. Sen de öylesin. Bana olan bağlılığın herkeste olamayacak kadar güçlü. İkimiz beraberken sende gördüğüm huzuru başka yerde görmedim. Bir benimle bir de babaannenle. Aslında babaannenleyken bile birlikte olduğumuz kadar değil” “Haklısın sanırım. Ferhat’ı bilmem ama benimle ilgili izlenimlerin doğru. Babaannem çok ayrıdır biliyorsun. Ama en nihayetinde babaannem, annem değil. Annemi zaten artık komşu teyzeden farklı görmüyorum, onu da sana borçlu. Sen olmasan aramız asla düzelmezdi. Her neyse, sen çok farklısın. Sen benim ailemsin Sinemis, evim, yuvam, huzurum, mutluğum, sağlığım, tokluğum… Her şey senden geçiyor. Ne kadar babaannemle de yaşasam ve ne kadar mutlu da olsam aile gibi hissedemiyorum. Ama seninle kendi aileme sahibim. Aile ne demek, ev nasıl olur, eş nasıl olur her şeyi seninle yaşıyorum, öğreniyorum. Dışarıdan eve gelirken hissettiklerimin tarifi yok, sana gelmek çok başka, çok ayrı bir mutluluk ve huzur veriyor” dedi. Onu dinlerken sözlerinin tesirinden sarhoş olmuş gibiydim. Tam cevap verecektim ki kapı çaldı. “Vay arkadaş!” deyip kalktım ve kapıyı açtım. Gülçin’le Alp karşımdaydı. “Merhaba dünür yenge” dedi Alp gülerek. Ben gülümsemedim bile. “Hoş geldin” dedim sadece. Ali de yanıma geldi. “Gelsenize” deyince Alp cevap verdi: “Yok, biz dışarı çıkıyoruz. Biraz hava alalım dedik de. Haber vermek için uğradık” dedi. O konuşurken biz Gülçin’le bakışıyorduk. Gülçin bakışlarıyla bana; ‘Çıkıyoruz ama bir şeye yarayacağından değil’ diyor gibiydi. “Sen zaten hava alacaksın Alp bolca, İstanbul’u özlerim diye mi endişe ediyorsun?” deyince Ali bana baktı, ona dönmedim ama bakışından ‘Bir şey söyleme’ demek istediğini hissediyordum. “Aşk olsun Sinemis, sen de mi ya?” deyince kaşlarımı çattım: “Bana ağlanma Alp, hadi gidin havanızı alın. Geç kalmayın, bekliyorum” dediğimde hepsi bana baktı aynı anda. “Sinemis saçmalama, ne bekleyeceksin yat sen” dedi Gülçin. “Hayır, bekleyeceğim ben. Gelince önce bana gel” dedim yine sertçe. “İyi, tamam” dedi ve birlikte asansöre bindiler. Biz de kapıyı kapatıp içeri girdik. Ali daha içeri adımını atar atmaz kahkaha atmaya başladı. “Ne oldu ya neden gülüyorsun yine?” dedim ellerimi belime koyup. “Ya sen var ya, çok şirin bir yaratıksın. O neydi öyle geç kalmayın falan uyarıları ya” “Ne var canım? Kız bize emanet burada” “Aman da aman, benim karım aile olmuş da arkadaşını koruyup kollar mıymış” deyip yanıma geldi ve yanaklarımı sıktı çocukmuşum gibi. Sonra da: “Ben bir duş alayım hayatım,” deyip banyoya geçti. Ben de mutfağı toparladım. Sonra da üzerimi değiştirip oturdum. Ali duştan çıkınca mutfağa geçti. Geri geldiğinde; “Bu ne hız hayatım, mutfağı toplayıp pijama olayına geçmişsin” dedi gülümseyerek. “Uykusu mu gelmiş benim karımın? Yatsaydın keşke, neden yatmadın?” deyince: “Gülçin’i bekleyeceğim ya” dedim. “Hay Allah, bırak canım konuşsunlar çözsünler sorunlarını” dedi Ali, pek hoşnut olmamış gibiydi. “Olmaz öyle, saati belli olacak gelmesinin. Bak on ikiye geldi hala yok ortada” “Aşkım yanında Alp var korkma” “Asıl ondan korkuyorum ben, üzüyor mu yine diye aklım onda” “Peki, nasıl iyi hissediyorsan öyle yap canım. Ama ben uyuyayım olur mu? Sabah erken kalkacağım malum” “Olur, tabii ki olur aşkım. Sen uyu güzelce, ben de Gülçin gelince yatacağım” “Tamam” deyip üzerini giyinmeye başladı. Ben de rahatça uyusun diye  Salona geçip telefonumu aldım ve Gülçin’i aradım. Uzunca çaldıktan sonra açtı: “Efendim dadıcığım?” dedi kinaye ile. “Neredesin sen?” diye sertçe sorunca: “Bela mısın sen benim başıma?” dedi. “Neredesin Gülçin, merak ediyorum” “Apartmana giriyorum şimdi, meraklanmayı bırak artık” “Tamam, gel kapıdayım.” “Sen bizim eve geçsen daha iyi sanki, Ali yattı mı?” “Yattı. Tamam, ben gelirim. Beni kapıda bekle” dedim ve telefonu kapadım. Karşı evde olmaması ihtimaline karşılık kahveyi, anahtarlarımı ve telefonumu alıp kapıya çıktım. Gülçin beni bekliyordu. “Kahve vardı evde Sinemis” dedi gözlerini devirerek. “Bayatlamıştır o” deyince çaresiz bir tavırla: “Anlaşıldı bu gece tepemdesin” dedi. “Sanırım” deyince kıkırdadığını duydum. Kapıyı açmaya çalıştığı için arkasın dönüktü. Eve girip hemen mutfağa geçtim ve kahveleri yaptım. Özlemiştim mutfağımı. Kahveler olunca beni yavru kedi gibi salonda bekleyen Gülçin’in yanına gittim. “Gel ya benim odanın balkonuna çıkalım” deyince kırmadı ve kalktı. Beraber benim odama geçip oradan balkona çıktık. Karşılıklı oturduk, bir süre konuşmadan kahveleri içtik ama ben dayanamadım daha fazla “Anlatacak mısın?” deyince yine gözleri doldu. “Sanırım ayrılacağım” deyince “Ne?” diye bağırdım. “Bağırmasana, apartmanı tepemize mi toplayacaksın?” dedi Gülçin “Pardon, şaşırdım kızım. Ne ayrılması ya?” “bak, ben Alp’i çok seviyorum. İlk gördüğüm an âşık oldum ona ben ama böyle gitmez. Alp çok iyi biri, bana çok değer veriyor, yani annesinden sonra ama bu işin sonu yok” “Nereden çıktı bu, ne konuştunuz siz?” “Önce sakin başladı, sonra kavga ettik ama ne kavga. İçimden ne geliyorsa söyledim. Buna karşılık o bana tek bir kötü özelliğimi söyleyemedi, çünkü yok. Buna da sinirlendi, onu hiç öyle sinirli görmemiştim. Kavgadan sonra sakinleşip mantıklı bir şekilde konuşmaya başladık.” “Sonuç?” “Bu gece bir sonuç yok. Ama olmalı. Ben ona anlattım, annesinin ona olan bu düşkünlüğünün daha biz sevgiliyken bu kadar aramıza girmesinin ilerisi için beni korkuttuğunu söyledim. Annesinin aileme olan saçma tavırlarından ne kadar rahatsız olduğumu söyledim. Beni neden istemediğini anlayamadığımı ama bu konudan ve sürekli laf sokmalarından rahatsız olduğumu anlattım işte” “O ne dedi peki?” “Ne diyecek, annesinin kötü niyetli olmadığını, beni sevdiğini, benim yanlış anladığımı, biraz vakit geçirsek birbirimizi tanıyacağımızı söyledi. Yersem tabii” “Ayrılma kararını nasıl aldın böyle çabuk” “İçimden o geçti Sinemis. Beni bırakıp gidiyor olmasına dayanamıyorum” “Şimdi sana saçma gelebilir, ya da aynı şey olmadığını düşünebilirsin. Ama Ali’yle benim ilk zamanlarımı hatırla, sonra olanları, atlattığımız badireleri, ayrılıklarımızı ve sebeplerini. Aşk dediğin şey kolay edinilen bir şey değil. İki kişinin birbirini aynı şekilde sevmesi artık çok zor bulunan bir denge, kolay değil aynı frekansı yakalaması iki kalbin. Siz ikiniz birbirinizi çok seviyorsunuz. Böyle ani kararlarla bitebilecek bir ilişki değil sizinki. Bu gece özellikle asla bir karara varma. Alp’i yola getirmenin illa ki bir yolu vardır.” “Nasıl gelecek ki yola annesinin oğluşu?” dedi gülerek. Sinirden gülüyordu “Bırak gitsin o, nasılsa geri gelecek. Şimdi bak biz yarın kızları arayıp acil bir toplantı yapıyoruz. Hatta gece pijama partisi veriyoruz” “Kocandan izin aldın mı?” diye dalga geçti benimle “Gülçin sinir etme beni. Ali’yi tanımıyorsun sanki. Ayrıca biz burada pijama partisi yaparken erkekler de Alp hariç tabii, bizim evde kalırlar. Onlar da kendileri takılırlar eski günlerdeki gibi. Biz de kafa kafaya verip Alp Efendiyi nasıl hizaya sokacağımıza bakarız. Biliyorsun Beril’in strateji konusunda üzerine yoktur” “Aynen, bayan plan o” “O zaman şimdi yapacağın şey sakin olup sadece uyumak. Alp’e de sakın trip atma, tavırlı ol ama kaprisli değil. Onun icabına zamanla bakacağız. İnan bana, öyle bir açılacak ki gözleri, böyle uzun devre far gibi olacak” diye heyecanla konuşurken Gülçin söylediğim son cümleye gülüyordu “Gülüp durma Gülçin, ciddi ol biraz” dedim ama sonra ben de ona katıldım. Gülçin’le biraz daha sohbet edip kalktım. “Evli bir kadın olmanın sorumluluğu evime dönmemi gerektirir” dedim Gülçin’e göz kırpıp. Gülçin birden sarıldı bana. “İyi ki varsın” dedi sarılırken bir yandan da “Canım, sen de iyi ki varsın. E, bu işler sırayla olur. Sen az kahrımı çekmedin benim” “Saçmalama, lafını bile etme kızarım” “Peki, sen de etme ama. Biz kardeşiz unutma ve her şey yoluna girecek, yeter ki sen inan” “Tamam” “Hadi iyi geceler” “iyi geceler” “Sabah kahvaltıya bana gel, Ali erken gidecek” “Olur. Görüşürüz canım” dedi ve ayrıldık. Ben daireme geçip kapıyı kapayınca o da kapısını kapattı. Etrafı kontrol edip odama geçtim. Üzerimi değiştirip geceliğimi giydim ve yatağa girdim. Geldiğimi duyan Ali yine mırıltı halinde “Gülçin geldi mi?” diye sordu “Geldi aşkım” dedim ben de usulca. Ali dönüp bana sarılınca gözlerini araladı “Sen niye soğuksun böyle?” dedi ellerimi tutup “Balkondaydık da ondan” “Ah ya, duş alıp balkonda mı oturdun? Hasta olacaksın, gel buraya” dedi ve kollarını bana sardı. Ona değince ellerimin soğukluğu gitti. Ayaklarımı da kendi ayaklarıyla sarıp onları da ısıtmaya başladı. Ben de gözlerimi kapadım, Ali’ye iyice sokuldum ve onun kokusuyla uykuya bıraktım kendimi…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD