BÖLÜM 7

4176 Words
Sabah alarmın sesini duyduğumuzda yerimizden öyle bir fırladık ki ikimiz de koltuktan düştük. Ben önce düştüm, sonra sarındığım pikeyi çekince Ali de benim üzerime düşüp oradan da halıya yuvarlandı. Önce ne olduğunu anlamaya çalıştık, sonra da nerede durduğumuza. Ve kopardığımız kahkahayla evi inlettik. Halimiz öyle komikti ki kendimizi tutamıyorduk. Gözlerimizden yaş gelene kadar güldük, karnımızı tuta tuta, katıla katıla güldük. Artık gülmekten bittiğimizde yavaşça yerden kalktık. Birlikte banyoya gidip yüzümüzü yıkarken aynada göz göze gelmemiz yeni bir kahkaha krizine girmemize sebep oldu. Ben artık gülerken arada çığlık atıyordum. Ali’nin gür sesiyse banyoyu inletiyordu. Biz böyle kendimize gelmeye çalışırken kapının zili bizi anında susturdu “Kim ki acaba?” dedim korkuyla “Bilmem, komşulardır belki” “Dur ben bakayım” deyince Ali kolumu tutup “Bu kılıkta değil herhalde?” diye ters bir bakış atınca üzerimde kısa bir şort ve askılı üst olduğunu hatırladım “Haklısın, sen bak” dedim. O daha normaldi bana göre. Ali kapıya gidip açana kadar meraktan öldüm ama gelenin Gülçin olduğunu görünce rahatladım. Gülçin daha uykusundan ayılmamış halde kendini salona attı “Ya sabah sabah ne oldu bu kadar gülecek?” deyince banyolardan dairelerin diğer taraftaki sesleri duyabildiğini hatırladım “Güldük öyle, ne oldu uyandırdık mı?” dedim ellerimi belime koyup aynı zamanda da saklandığım kapı arkasından çıkarak “Wuhuuuu seksapaliteye gel” diyerek ıslık çaldı deli “Sakin olur musun Gülçin” deyince neyse ki sustu. Tam koltuğa oturacakken yattığımız yeri görünce “Bir dakika, bu yatak ne?” dedi ve bana döndü. Ali onun uykusundan yeni uyanmış meraklı haliyle daha fazla zaman kaybetmek istemediği için “Aşkım sana havale ettim, ben geç kalıyorum” dedi ve salondaki takımlarını alıp yatak odasına geçti. “Kızım, sabah kıkırdamalarınıza uyanmasam ayrı yattınız derdim ama apartmanı inlettiğinize göre öyle bir durum yok. Peki, bu yatak neden burada?” “Anlatırım. Şimdi mutfağa geçip çay koy lütfen” dedim ve onu mutfağa gönderip yatak odasına döndüm. Ali giyinmişti “Hazırlandın mı hayatım?” deyip yanına gittim ve takmaya çalıştığı kravatı boynunda düzeltip yeniden bağladım. “Hazırım, Gülçin’e de rezil olduk” deyince güldüm “Umarım rezil olduğumuz sadece Gülçin’dir” dedim. “Bu banyolara sinir oluyorum ne konuşsak naklen yayın” “Taşınalım diyorum, etmiyorsun” “Zamanı gelince taşınacağız zaten” dedim ve ceketini giymesine yardım ettim “Olmuş mu bu takım? İş adamı gibi görünüyor muyum?” dedi heyecanla “Hayırdır? Niye bu özen?” dedim tek kaşımı kaldırıp “Bugün yönetim kurulu toplantısı olacakmış. Baya büyük bir toplantı, ben de babamla beraber liderliğini yapacağım. İlk olacağı için heyecanlıyım” deyince uzanıp dudağına küçük bir öpücük bıraktım “Sen o toplantının hakkından gelirsin aşkım” deyince “İşte şimdi bütün gücümü aldım” dedi gülümseyerek. Aklıma gece olanlar gelince “Ali, ben özür dilerim. Yani dün gece…” derken işaret parmağını dudaklarıma götürüp “Unuttuk” dedi. “Hatırlamayacağız, konuşmayacağız. Anlaşıldı mı?” deyince kafamı ‘evet’ anlamında salladım “Hadi bakalım, ben çıkayım geç kalmadan” dedi ve beraber odadan çıktık. Onu yolcu ettikten sonra mutfağa geçtim. Gülçin masayı donatmıştı “Ooo, bu ne hız Gülçin Hanım” deyip yanağından bir makas aldım. Çok keyifli görünüyordu. “Mutluluktan ne yapacağımı bilemez haldeyim” dedi gülümseyerek. “Çay demlendiyse doldur da yerken devam edelim” deyince çayları koyup karşıma oturdu. “Mutluluğunun sebebi nedir acaba?” dedim. Bilmeme rağmen konuyu açmak için sormuştum soruyu “Alp tabii ki” dedi neşeyle “Her şey yoluna girdi mi?” “Evet, her şey düzeldi” “Annesini nasıl ikna etmiş ben onu anlayamadım” “İkna etmemiş ki gidiyorum deyip gelmiş” “Annesi de kabul etmiş yani” “Ya annesinin ağzını yoklamış ve kadın beni sevmediğini itiraf etmiş ona. Anladı artık hakikati ve ben bu durumdan dolayı çok mutluyum” “Bak buna sevindim işte” “Ya bizi bırak şimdi de, salondaki yatak ne iş? Ayrı mı yatıyorsunuz siz?” “Yok, birlikte yattık orada” “Nasıl ya? Koltuk fantezisi mi” deyince bir tane zeytin alıp ona fırlattım “Salak salak konuşma Gülçin” dedim sinirle. Hiç hoşlanmadığım şeylerdi bu tarz konular “Tamam, şakaydı. Anlat o zaman ne olduğunu” “Kavga ettik gece” “Neden?” “Sizin yüzünüzden” “Nasıl bizim yüzümüzden?” deyince ona Ali’yle olan kavgamızı anlattım “Oha Sinemis! Öyle demir mi ya” dedi hayretle “Ben de çok pişman oldum ama çıktı işte bir kere ağzımdan “İyi, yine affetmiş seni. Ben olsam yüzüne bakmazdım” “Öyle deme, zaten hala içimde duruyor sancısı” “Neyse Ali uzatmamış da barışmışsınız” “Uzatmadı ama üzüldü. Gönlünü almam lazım bir şekilde” “Sen ona da bir yol bulursun, üzülme bu kadar. Ali zaten sen üzülme diye bahsini bile açmaz bir daha” “Asıl canımı acıtan da bu ya zaten. Adam ben ne yaparsam yapayım affediyor beni. Ben nasıl bir şansa denk geldim hala çözemiyorum” “Seviyor seni, kendinden bile çok seviyor” “Ben de onu çok seviyorum. O kadar kıymetli ki…” “Bir şey diyeceğim ama Ali’ye yaptığın gibi bana da parlama tamam mı?” “Öf, laf sokma hemen” “Ciddi söylüyorum ben” “Tamam, söyle hadi. Kızmayacağım” “Biz dün gece Alp’le konuştuk uzun uzun. Konulardan biri de sendin” “Ben?” “Evet, sen ve senin bana olan aşırı korumacılığın. Bak yanlış anlama ama sen çok fazla müdahale ediyorsun bana. Bazı şeylerde haklısın ama bazı şeylerde değilsin” “Mesela neyde haklı değilim?” “Mesela Alp’in yanında bana çocuğunmuşum gibi muamele ediyorsun. Alp kızdı dün gece yaptığına. Yüz bulmasın diye uzatmadım, yorum da yapmadım ama haklı Sinemis. Kocaman insanlar olduk artık, beni korumana kollamana gerek yok” “Ali de aynı fikirde işte” “Hepimiz aynı fikirdeyiz. Bana kırılma ne olur ama kendine de bana da eziyet ediyorsun. Benim korunmaya ya da kontrol edilmeye ihtiyacım yok artık. Aynı yaştayız meleğim, sen evlendin tamam ama yine de bu aynı olgunluğa sahip olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor” “Ne bileyim ya aklıma baban geliyor, hep bir müdahale isteği duyuyorum. Şimdi evlendim ya, sanki benden daha olgun ve düşünceli davranmamı bekliyorlarmış gibi geliyor” “Benim attığım her adımda babam zaten aklımda. Onu üzecek bir şey yapmam ya da kendimi korurum ben, çünkü sevdiklerimin üzülmesini istemem. Sen üzerinde böyle bir baskı hissetme. Biliyorum babam beni sana emanet etti ama seni de bana emanet etti. Ben senin hayatına hiç karışmadım çünkü seni tanıyorum ve biliyorum ki yanlış adım atmazsın” “Sen de atmazsın” “İşte bu yüzden bana bu kadar anaç davranma. Ben derdim olduğunda gelip sana ağlayayım ama sen ertesi gün ben üzüldüm diye önüme barikatlar koyma. Ya da çok sevindiğim bir şeyi sana özgürce anlatayım, sorgulamayacağına inanarak rahatça konuşayım. Yani eskisi gibi” “Son zamanlarda herkes benim eskisi gibi olmadığımı söyleyip duruyor. Bu ameliyat beni çok değiştirdi” “Bunun sadece ameliyatla ilgisi olduğunu sanmıyorum. Yaşadığın şeyler hiç kolay değildi. Şimdiyse evlilik gibi bir sorumluluğun altına girdin. Bunlar bu yaşta kolay altından kalkılabilecek şeyler değil. Kendine zaman ver, her şey düzelir merak etme” “Ya iyi ki konuştuk Gülçin, ben yoksa çatlayacaktım” “Benimle her zaman konuşabilirsin” dedi. Hemen ardında da “ Ya bana neler dedirtiyor ya, sanki bunu söylememe gerek var! Şaşkın şey” deyip güldü. Ben de onu tepkisine güldüm. “Alp’le de aranızı düzeltin olur mu? Belki yemeğe falan çıkarız beraber. Bak siz hem arkadaş hem akrabasınız, böyle küslük olmasın ben üzülüyorum” deyince elini tuttum “Merak etme sen, ben hem Ali’nin gönlünü alacağım hem de Alp’le işleri düzelteceğim” deyince “İşte benim tanıdığım Sinemis” dedi gülümseyerek. Bunları yapmam gerekiyordu ve yapacaktım. Gülçin kahvaltıdan sonra gitti. Benim de planladığım işlerimi halletmem gerekiyordu. Önce Sunay’a uğrayacaktım durumumu konuşmak için, sonra da Ali’nin içinde yarattığım kırıkları tamamen onarmak için planladığım şeyleri yapacaktım. İçimde heyecanla hazırladım ve evden çıktım… “Hoş geldiniz küçük hanım, pardon gelin hanım demeliydim” diye gülerek karşıladı beni Sunay “Hoş buldum efendim” deyip sarıldım, sonra da karşısına oturdum “Ee ne var ne yok bakalım, evlilik nasıl gidiyor” diye sorunca, biraz burulup “İyi sayılır” dedim “Hayırdır? Ters giden bir şey mi var?” “Sanırım sen durumu biliyorsun Sunay” deyince “Ali söyledi demek ki sana” dedi “Evet, seninle konuşmuş benim durumumu. Açıkçası ben de aynı şeyi düşünüyordum. Ameliyattan sonra üzerimde bir sinir kaldı Sunay ve bununla nasıl baş edeceğimi bilmiyorum” “Aslında yaşadığın semptomlar birçok hastanın yaşadığı gibi. Yani yaşadıkların normal ama yine de biz Çetin hocayla bu konuyu görüştük. Etkenlerin bazılarını bulduk ama eksik noktalar var Sinemis. Yani normal seyirde tepkilerinin giderek yavaşlaması ve azalması gerekiyordu. Ama sende öyle değil. Ali’nin anlattığına göre devamlı da böyle değilsin, bir anda geliyor ve parlıyorsun” “Evet, tam da böyle oluyor Sunay. Yani bir anda deliriyorum, ortalığı yakıp yıkıyorum. Ali beni nasıl idare ediyor görsen benden nefret edersin” “Öyle düşünme, sonuçta isteyerek yapmıyorsun” “İsteyerek yapmıyorum ama Ali’nin de bir sabrı var. Nereye kadar tahammül eder bana bilmiyorum. Dün gece de yok yere kalbini kırdım ama gönlünü almak için ona harika bir sürpriz hazırlıyorum” “Sen bir şey yapmasan da o seni affeder merak etme” diye bana moral verirken içeri Selin girdi “Sunay ben…” diye lafa girmişti ki beni fark edip “Aaa Sinemis, hoş geldin” deyip yanıma geldi. Ben de ayağa kalktım ve sarıldık “Nasılsın Selin” “İyiyim, sen nasılsın asıl? Nasıl gidiyor evlilik” dedi gülümseyerek. Gerçekten de iyi görünüyordu “İyi gidiyor, ben rahat durduğum sürece tabii” “Neden öyle dedin ki?” “Vaktin varsa gel otur, biz de Sunay’la bu durumu konuşuyorduk” deyince karşıma geçip oturdu “Vaktim var, nöbetim bitti şimdi de Sunay’a haber vermeye geldim. Eve gideceğim” dedi “Anladım. Ya ben ara ara deliriyorum, böyle önüme geleni kırıp geçiyorum. Sanki huy değişimi yaşıyor gibiyim. Ameliyattan sonra ne olduysa bu hale geldim” “Hadi ya, nasıl bir huy değişimi yaşıyorsun” diye sorunca Sunay benden önce araya girdi “Biraz sinirli biri oldu ama düzelecek. Hakan’la görüştüreceğim onu” dedi. “Hakan kim?” diye sordum, tanımıyordum onu. “Hakan Bey psikoloğumuz. Özellikle ameliyat öncesi ve sonrası hastalara yardımcı oluyor. Malum ameliyat herkesin kaldırabileceği bir durum olmuyor” “Sanırım ben de onlardan biriyim” “Hayır, sen öyle değilsin. Sen benim tanığım en güçlü insanlardan birisin Sinemis. Sadece ameliyatta müdahale ettiğimiz bazı sinirlerden dolayı bu kadar hassaslaştın, zor bir ameliyat geçirdin çünkü. Bunu da hem ilaçlarla hem de Hakan’ın desteğiyle aşacağız. Sakın umutsuzluğa kapılma. Sen iyi olacaksın ki biz de iyi olalım” diyen Sunay’ın sözleri beni mutlu ederken, Selin anlamadığım bir şekilde yüzünü astı. Ama üzerinde durmadım “O zaman Hakan Bey’le görüşebilir miyim?” deyince Sunay Hakan’ı aradı ve müsait olup olmadığını sordu “Müsaitmiş, hadi gel seni götüreyim” deyince Selin atıldı “Ben götürürüm istersen, sen işine bak hayatım” dedi ama Sunay aldırış etmeden “Ben götürürüm. Sen eve git dinlen canım” dedi ve beni alıp odadan çıktı. Aradaki gerilimi fark etmiştim ama yorum yapmadım. Hakan’ın odasına geldik, Sunay beni onunla tanıştırdıktan sonra bizi yalnız bırakıp gitti “Sinemis Hanım, şimdi durumunuzu anlamak için size bazı sorular soracağım” diyen Hakan bana üst üste sorular sordu, ben de onu cevapladım. Sonunda konu benim ameliyat ve koma süresinde gördüğüm rüyalara geldi. “O zamana dair, yani rüyalarımdan hatırladığım sadece annem ve babam. Sürekli onlarla beraberdim rüyalarımda. Çok mutluyduk, eski günlerdeki gibi” “Peki, ilk uyandığınızda neler hissettiğinizi hatırlıyor musunuz?” “Sanırım hatırlıyorum. Gözümü açtığımda annemle babamın olmadığını gördüğümde derin bir üzüntünün içine düştüm. Gördüklerimin rüya olduğunun farkına varınca kimseye bunlardan bahsetmedim ama sanki uyandığımdan dolayı mutsuz gibiydim” “En son nasıl bir rüya gördünüz, hatırlıyor musunuz?” “Hatırlıyorum, aslında normalde ertesi gün bile hatırlamam ama sanki o rüyalar yaşadığım gerçek birer anı gibi ve ben unutmadım” “Anlıyorum. Anlatabilir misiniz bana?” “En son gördüğüm rüyada Ali ve arkadaşlarım da vardı. Annemlerle beraber bir düğüne gitmek için evde hazırlanıyorduk. Sonra babam odama gelip düğünü gitmek isteyip istemediğimi sordu. Ben kararsızdım, çünkü Ali ve diğerleri de beni başka bir yere davet ettiler. Babama durumu anlatınca kararım ne olursa olsun kabul edeceğimi söyleyip odamdan çıktı. Babamdan sonra Ali geldi ve onunla gitmemi istediğini söyledi bana. Ben Ali’yle konuştuktan sonra gitmemeye karar verdim. Salona indiğimde babamla annem yoktu, sadece masada bir not vardı, babam yazmıştı notu” “Ne yazıyordu o notta?” “Bir dakika, toparlayayım. ‘Senin Ali’yle olmak istediğini biliyoruz kızım. Lütfen onunla git ve mutlu ol. Bizimle gelemeyecek kadar gençsin, seni seviyoruz’ yazıyordu” “Peki, siz bu rüyadan hemen sonra uyandınız mı?” “Hayır, babamın notunu okuyunca pişman oldum ve onları aramaya başladım. Ama hiçbir yerde yoklardı. Rüyada ne kadar zaman alır bilmem ama uzun süre onları aradım, bulamadım. Sonra da Ali’nin peşine takılıp onunla bir yerlere gitmek için yola çıktım. O sırada uyandım yanlış hatırlamıyorsam. Uyandığımda Ali’yi gördüm zaten” “Şimdi biraz daha netleşiyor durum. Eşinize karşı, anneniz ve babanızdan sizi ayırdığına inanıp bir öfke duydunuz mu?” “Aslında evet, yani ara ara böyle hissediyorum. Ama bunu ona anlatamam, aslında kimseye anlatamam” “Doğru, bunu anlatmanız onu incitebilir. Ama şöyle açıklayabilirim, annenizle babanızı çok özlüyor olduğunuz bir gerçek. Rüyanızda gördüğünüz bu olaylar sonucunda iki tercih arsında kalmışsınız. Eşinizin sizinle yaptığı konuşmadan sonra onunla gitmeyi seçtiğiniz için annenizle babanızı kaybettiğinize inanıyorsunuz bilinçaltınızda. Bu da dönem dönem eşinize karşı bir öfke patlaması yaşamanıza neden oluyor” “Yani farkında olmadan Ali’yi suçluyorum öyle mi?” “Evet, durum anladığım kadarıyla bu” “Peki, nasıl çözeceğiz bu durumu” “Bu sizin elinizde, yani çözümü sizsiniz. Gördüklerinizin rüya olduğunu kabullenip yaşadığınız hayatı ve eşinize olan sevginizi hatırlamanız gerekiyor” “Hatırlıyorum zaten” “Bilinçaltınızda hala o rüyaların etkisi var, tam anlamıyla bundan kurtulmuş değilsiniz” “Kendi kendime bu durumu aşmaya çalışmaktan başka ne yapmam gerekiyor peki?” “Sizinle düzenli olarak terapiler yapacağız. Ben size elimden gelen yardımı göstereceğim merak etmeyin. Ama eşinize biraz daha yakın davranmanızda fayda var, onunla daha kaliteli zaman geçirin ve sürekli kendinize onu çok sevdiğinizi ve onunla mutlu olduğunuzu hatırlatın” “Anladım Hakan Bey, çok teşekkür ederim” diyerek yerimden kalktım ve Hakan Beyle vedalaşıp hastaneden çıktım. Kimseye anlatamadığım durumumu biriyle paylaşmak bana iyi gelmişti. Üstelik de durumu iyi analiz edip bana mantıklı yollar sunabilecek biriyle…   Hastaneden çıkıp Ali’ye yapacağım sürprizin hazırlığını yapmak için işe koyuldum. Önce gerekli şeylerin alışverişini yaptım. Eksiksiz olsun istiyordum kafamdaki her şey. Daha önce karar verdiğim dükkânları gezip her şeyi tamamladıktan sonra Ali’nin beni daha önce götürdüğü, dedesinin kır evine doğru yola çıktım. Yolu biraz zorlanarak da olsa bulabilmenin sevinciyle arabayı park edip Orhan amcayı aramaya koyuldum. Bahçede yoktu, evin kapısı da kilitliydi. Sonradan Ali’nin bahsettiği ev aklıma geldi ve arka tarafa doğru gittim. Orhan amca kendi evinin önündeki küçük balkonunda oturmuş yemek yiyordu. Beni görünce yerinden fırladı ve hızla yanıma geldi “Gelin kızım, hoş geldin” diye önümde ceketini ilikleyip durdu. Kocaman adamın böyle iki büklüm olmasından rahatsız oldum ve uzanıp elini aldım ve öptüm. “Aman kızım” demesine aldırmadan zorla elini öptüm. “Orhan amca böyle yapmayın, ben rahatsız oluyorum” deyince gülümsedi “Sen artık gelinimiz oldun. Bu çiftliğin de hanımısın artık. Hayırlı uğurlu olsun, Allah uzun, sağlıklı bir ömür nasip etsin ikinize de” “Çok sağ ol Orhan amca. Ama böyle yapma, hanım falan deme bana kötü hissediyorum. Ben aynı Sinemis’im ya” dedim gülerek “Kızım biz böyle alışmışız, ne yapalım. Ama sağ ol, güzel yüreğin kadar güzel olsun ömrün. Sen zaten Ali oğlumu bu kadar yola sokunca ben demiştim bu kız başka diye, şaşırtmadın beni” “Sağ olasın Orhan amca, biz de böyle gördük büyüklerimizden. Sen yemeğinden kalma, gel oturalım beraber” deyip onu evinin küçük balkonuna doğru götürdüm. “Sana da tabak koyayım” diye yaptığı ısrarları kabul etmeden karşısına oturdum. “Kızım sen ne için geldin? Yanlış anlama ama böyle görünce merak ettim” “Hatırlıyor musun, Ali bana bir sürpriz yapmıştı burada” “Hatırlamam mı? Ne uğraşmıştı” “İşte ben de onun için bir şeyler hazırlamak istiyorum. O yüzden geldim. Tabii senin de yardımına ihtiyacım olacak” “Olur, tabi yaparız kızım. Sen ne dersen hallederiz” “Sağ ol Orhan amca, yavaş yavaş hazırlık yapmaya başlayacağım ben. Hazırlıkları ben hallederim ama senden akşamüzeri Ali’yi arayıp buraya çağırmanı rica edeceğim” “Ben mi arayayım?” “Evet. Onu arayıp bir şeyler uydurmanı ve onu ne olursa olsun buraya çağırmanı istiyorum. Sürpriz olsun istiyorum o yüzden de benim burada olduğumu bilmemesi lazım, ben arayamam” “Sen hiç merak etme kızım. Ben onu buraya getirmenin yolunu biliyorum, orası kolay. Başka ne yapılacaksa bana söyle, ben yaparım” “Arabadaki eşyaları eve taşımama yardım edebilirsen çok sevinirim” “Ederim tabii” deyip kalktı ve beraber arabaya gittik. Ne var ne yoksa bana bırakmadan eve taşıdı. Poşetler bitince “Ne kaldı kızım başka, benden istediğin bir şey var mı?” deyince gülümsedim “Başka bir şey yok Orhan amca, gerisini ben hallederim” deyip Orhan amcayla vedalaştım ve eve geçtim. Önce mutfağa girip aldığım şeyleri yerleştirdim. Sonra da Ali’nin sevdiği yemekleri yapmaya koyuldum. Saatlerce süren hazırlıktan sonra yemekler pişmiş ve sofra da hazırlanmıştı. Masayı Ali’yle sevgililer gününde kutlama yaptığımız bahçeye hazırladım. Orhan amca da bana yardım etti. İşler bitince yaptığım yemeklerden Orhan amcaya da hazırladım ve götürdüm “Kızım ne diye zahmete girdin böyle. Ne gerek vardı” demesine aldırmadan masasını kurup ona yemek yedirdim. Saat ikindi vaktine gelmişti “Ne zaman arayayım Ali oğlumu?” diye sordu Orhan amca. İşten çıkışını beklemek daha iyi olacağı için “Biraz daha zaman geçsin, sonra ararız. O zamana kadar bir çay içsek mi?” deyince hemen ayaklandı “Ben şimdi demlerim” “Bırak sen, ben demleyeyim” dedim ve inadını yenip mutfağına geçtim. Minicik bir müştemilatta yaşıyordu Orhan amca. Mutfağı da küçücüktü ama çok temizdi. Tek başına yaşayan bir erkek olarak fazla bile temizdi evi. Çayı demledim, bardakları da hazırlayıp yeniden dışarı çıktım. Beni elimde tepsiyle görünce gözleri doldu “Ne oldu Orhan amca” deyince de ağlamaya başladı “Yıllardır bir başıma yaşarım, o kadar zaman oldu ki birinin elinden böyle ikram görmeyeli” deyince ben de üzüldüm haline “Haddim değil belki ama neden evlenmediniz? Ali bana hikâyenizi anlatmıştı ama başka birini sevmeyi denemediniz mi bir daha?” “Sevda dediğin meretin ateşi insanın bağrına ömründe bir defa düşer. Orada da yanıp durur kızım. Bizimki de ömürlük oldu işte. Ne yapsam unutamadım, ondan başkasına da o gözle bakamadım. Bildim çünkü kiminle evlensem günahına girecektim. Benimle beraber mutsuz olacaktı” “Ama insan yanında birini istemez mi?” “Yalnızlık zordur kızım, insan evinde bir nefes daha olsun ister ama sevda ondan daha zordur. Rahmetli anam çok istedi, çok kız buldu ama olmadı, kabul edemedim. Kime baksam hep İnce’yi gördüm karşımda. O zaman da ne dilim ne yüreğim varmadı ‘he’ demeye” “İnce miydi adı?” “İnceydi ya, kendi de ismi gibi inceydi. Görsen korkardın kırılacak diye. Rüzgâr kuvvetli esse alıp götürecekti onu. Öyle ince, öyle narindi” derken gözleri daldı gitti. Sonra da cebinden çıkardığı sigarayı yaktı” “Haber alıyor musun peki ondan?” “Alıyordum, iki sene önce rahmetli oldu” “Başın sağ olsun” “Sen sağ ol kızım. Ben köyden çıkınca hiç dönmedim oraya. Bir tek cenazesine gittim, o da başka yerdeydi zaten. Gittiğimde çocuklarını gördüm, ilk oğluna Orhan adını vermiş. Duyunca içimdeki sızı daha bir kuvvetlendi, dedim o da unutmamış beni. Oğluna seslenirken her seferinde beni anmış, beni hatırlamış.” Orhan amca anlattıkça benim de canım acıdı. Arada gözlerinde akan yaşları elinin tersiyle silerken, hayatından akıp giden yılları yeniden yaşıyor gibiydi. Sohbetimize epey devam ettikten sonra saate baktım. Arama vakti gelmişti. “Orhan amca, sen Ali’yi ara istersen. Ben de eve geçeyim” dedim “Olur, hemen arıyorum kızım” dedi ve içeri telefonunu almaya geçti. Ben de oradan ayrılıp eve geri döndüm. Son kontrollerimi de yapıp yatak odasına geçtim üzerimi giyinmek için. Her zaman giyindiğim renklerin aksine kırmızı bir elbise seçmiştim. Ben tam yatak odasına geçmişken evin kapısı vuruldu. Hemen odadan çıkıp kapıya koştum, Orhan amca gelmişti “Buyur Orhan amca” “Aradım kızım, hemen geleceğini söyledi. Ben şimdi ufak tefek alışveriş işlerini halletmek için kasabaya iniyorum. Gece de dönmem. Siz rahatınıza bakın, Ali oğlum her şeyin yerini bilir. Ama olur da bir şey lazım olursa arayın hemen gelirim. Kasaba şurası zaten” dedi. Baş başa kalmak istediğimiz anlamıştı. Bu durum beni biraz utandırsa da kabul edip onu gönderdim. Sonra da yeniden odaya geçtim giyinmek için. Hazırlıklarım epey zamanımı almıştı ama her şey istediğim gibiydi. Bahçeye çıkıp araba parkından eve kadar gelen yere çiçeklerden yol yaptım. Tam kapının girişine kadar geliyordu çiçekler. Bu sayede de Ali direkt eve gelecekti. Hava kararmaya başladığı için evin her yerine yerleştirdiğim mumları yaktım. Bahçedeki masaya koyduklarımı da yakıp içeri geçtim ve Ali’yi beklemeye başladım. Heyecandan ölecek gibiydim. Nihayet Ali’nin arabasının farlarını görünce heyecanım daha da arttı. Ali arabadan inince çiçekleri fark etti ve görebildiğim kadarıyla yüzünde bir şaşkınlık oldu. Çiçekleri takip ederek evin kapısına kadar geldi ve çok hafif aralık bıraktığım kapıdan girdi. Mumları görünce yüzüne bir tebessüm oluştu. Ben de durduğum köşeden çıkıp “Hoş geldin aşkım” dedim. Beni görünce tebessümü derinleşti “Hoş bulduk karıcım. Bu sürpriz…” derken sözünü kestim “Senin için, sadece senin için…” diyerek ona doğru yürüdüm. Yanına gidip dudağına küçük bir öpücük kondurdum ve elini tutup onu bahçeye sürükledim. Masayı görünce Ali olduğu yerde durdu “Şahane görünüyor” dedi ve elimi tutup dudaklarına götürdü “Ellerine sağlık aşkım” “Hadi bakalım, oturalım masamıza” deyince yürüdü ve masaya geçti. Ben de karşısına oturdum. Yemekleri servis ederken Ali gözünü benden ayırmıyordu. “inanılmaz görünüyorsun” dedi sonunda dayanamayarak “Teşekkür ederim” deyince güldü “Böyle cilve yaparsan iyi olmayacak ama” deyince ben de güldüm “Sabırsızlanmak yok, bu gece benim kontrolümdesin ve her şeyi ben yönlendireceğim” dedim “Kabul, ne olursa olsun mutlu olacağımdan eminim” dedi ve yemeğimizi yemeye devam ettik. Masadaki şampanyayı görüne “Sen de içmeyeceksin değil mi?” dedi “İçeceğim” “Ama ilaçların var, nasıl içersin?” “Merak etme, Sunay’dan izin aldım” “O izin verdiyse sorun yok aşkım” dedi ve kadeh kaldırdık beraber “Mutluluğumuza” dedi Ali “Aşkımıza” dedim ben de ve şampanyalarımızı yudumladık. “Sinemis çok güzelsin” dedi, bunu derken gözlerinin yeşili koyulaşmıştı. Bana böyle baktığı zamanlar hep aşkının zirve yaptığı zamanlar oluyordu “Kırmızı çok yakışmış, inanılmaz güzelsin bu gece. Daha önce neden giymedin ki bu renk bir elbise. Harika duruyorsun” “Bu sana özel bir renk aşkım, sadece senin için” “Aslında haklısın, bu rengi sadece benim için giy. Seni bu halde başkalarının görmesine dayanamayabilirim. Öyle güzelsin ki, bu güzelliği sadece ben görmeliyim. Sadece bana aitsin çünkü” derken aşkına kıskançlık da eklenmişti “Ben hayatımın sonuna kadar sadece sana ait olacağım” dediğimde yüzüne yayılan gülümsemenin tarifi yapılabilecek gibi değildi. Yemekte uzun uzun sohbet edip bolca güldükten sonra yerimden kalkıp ayarladığım bilgisayarı açtım. Seçtiğim şarkıyı çalmaya başlayınca Ali’nin yanına gidip ona elimi uzattım “Benimle dans eder misiniz?” diye sorunca “Seninle ölürüm ben” dedi ve elimi tutup kalktı. Dans ederken gözlerimizi birbirinden ayırmıyorduk. Öyle güzel bakıyordu ki, ona bakmaktan kendimi alamıyordum “Sana ne desem bilmiyorum” dedi Ali “Bir şey deme, sadece beni affet” deyince kaşları hafiften çatıldı “Ne için affedeceğim?” “Seni üzdüğüm için” “Ben unuttum bile” “Ama ben unutmadım. Sürekli bir taşkınlık yapıyorum ve seni kırıyorum. Sonra benim de canım acıyor” “Canın acımasın, ben sana kırılmıyorum. Kırılsam da sen gülümseyince her şey geçiyor” “İşte bu yüzden beni affetmeni istiyorum ya. Sen ne yaparsam yapayım sen hep sabırlısın, hep anlayışlısın. Her halime, her tavrıma katlanıyorsun ve hiç şikâyet etmiyorsun” “Şikâyet edersem, çok büyük nankörlük etmiş olurum. Aramızdaki tartışmalar belki başka çiftlerde büyük sorunlar oluşturabilecek seviyede ama bizde öyle değil. Bizim aramızdaki başka bir şey, aştan da öte tuttu. Sen ne yaparsan yap benim sana olan aşkımda zerre kadar azalma olmaz” “Ben bir gün bunun olacağından endişe ediyorum” “Korkma, öyle bir şey olmayacak. İlk günümüzden bu günümüze kadar geçen zamanda olan biten şeylere baksana, neler oldu neler yaşandı. Her şeyi geçtim, bendeki değişime bak. Hangi durum, hangi etken beni bu kadar değiştirebilirdi? Sadece sana olan aşkım… Senden başka hiçbir kadın bana bunları yaptıramazdı. Seni diğerlerinden ayrı kılan bir şey var, bir tılsım gibi, sihir gibi… Ben kendimi sana öyle bir bıraktım ki, artık senden ayrı nefes alışım bile farklı” “Beni bu kadar çok sevdiğin için teşekkür ederim” “Ben de hayatıma kattıkların için teşekkür ederim” “Beni sevmekten hiç vazgeçmeyecekmişsin gibi hissediyorum” “Seni sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim, ölene kadar sol yanım senin” dedi. Onun bana olan bu anlatılamaz sevgisi beni hem havalarda gezdiriyordu hem de içimde deli gibi bir korku filizleniyordu. O kadar bağlanmıştık ki birbirimize, aklıma getirmekten bile korkuyordum ayrılmayı. Ayrılsak bir daha asla böyle gülemezdik ikimiz de.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD