Pera
Genç kız bacaklarını gerginliğin verdiği rahatsızlıkla sallamayı sürdürdü ve soğuk kahvesinden bir yudum daha aldı. Bu sefer babasından kaçışı olmadığının kendisi de farkındaydı. Bir umut içinden 'belki bu sefer çok kızmamıştır?' diye geçirdi. Hemen karşı sandalyede oturan arkadaşının umutsuz ve acıyan bakışları ise bunun tersini söylüyor gibiydi.
''Pera sen ne yaptın?'' Durumu anlattıktan sonra aldığı tepki de bakışlarını doğrulamıştı. Beyoğlu semtine adeta aşık olan babasının biricik kızına koyduğu isim de elbette Pera olmalıydı. Genç kız ismini seviyordu, tabi ismini başkalarının ağzından duymayı da. Kendisi de tıpkı Beyoğlu gibi hissediyordu zaten. Canlı, kaotik, ışıltılı, popüler, göz kamaştırıcı, heyecanlı bir yerdi Beyoğlu, tıpkı kendisi gibi.
''O kadından kurtulmam gerekiyordu Elfi, ne yapabilirdim başka?'' Elfida gözlerini devirdi ve arkasına yaslanırken gözlerini en yakın arkadaşından ayırmadan cevapladı.
''Bunun için eminim başka yöntemler de bulabilirdik. Demek istediğim kadının defilesini sirk gösterisine çevirmeden.''
Eh, evet son icraati de buydu Pera'nın. Son beş yıldır üvey annesinin hayatını çekilmez kılmak, Pera'nın son zamanlardaki tek uğraşıydı. Evi terk etsin diye yapmadığı kalmamıştı. Şampuanlarına yeşil boya karıştırmak gibi çocukça şakalar bile yapmıştı. Babası hepsini bir yere kadar tolore etse de son yaptığı muhtemelen Pera'nın üvey annesine olan son şakası olacaktı. Yine de beş yıldır bu kadına olan kini ve gıcıklığı pek boş sayılmazdı. Kadın resmen masallardaki üvey annelerin vücut bulmuş haliydi. Genç kıza babasının yanında prensesler gibi davranması, babası yokken ise aşağılayarak konuşması da bunun bir göstergesiydi.
'' Üstüme gelme, zaten gerginim. Sence ne tepki verecek babam?''
Pera, masaya avuçlarını yaslayıp arkadaşına doğru eğilirken gerçekten endişeli görünüyordu. Elfida, arkadaşını daha önce böyle görmediğinden durumun gerçekten vahim olduğunun farkındaydı. Pera genelde yaptıklarının sorumluluğunu almazdı, vurdumduymazdı ve işin ucu kendisine dokunmuyorsa dünya umurunda olmazdı. Fakat şimdi yaptıklarının tüm sorumluluğu üstüne çullanmıştı ve bunu daha önce yaşamadığı için nasıl baş edeceğini de bilmiyordu.
''Cenazen için güzel bir yas kıyafeti bakınsam iyi olacak.'' Elfida iç geçirerek masadan kalkıp kafenin arka tarafına doğru adımlarken Pera dudakları aralanmış bir şekilde arkadaşının ardından bakıyordu.
''Ne yani? Başka bir şey demeyecek misin Elfi?'' Elfida, kafenin bütçe hesaplamalarının ve günlük malzeme akışının yazılı olduğu kağıdı incelerken arkadaşına yandan bir bakış attı.
''Pera, sana her yardım etmeye kalktığımda Vuslat Amca işimi baltalıyor, biliyorsun değil mi?''
Pera gözlerini kaçırıp tezgahtaki pipetlerle oynamaya başladı. ''Neyden bahsettiğini bilmiyorum.''
Elfida eliyle kafenin içini gösterdi. ''Sence burada bir tuhaflık yok mu?''
Boş kafe görüntüsüne karşın Pera şirince gülümsedi arkadaşına. ''Ben tertemiz ve şirin bir kafe dışında bir şey görmüyorum canım arkadaşım.''
''Evet, tertemiz, şirin ve bomboş bir kafe. Sorun da boş olması. Güneşli bir cumartesi günü sence bu kafe neden bomboş? Dur ben senin yerine cevaplayayım! Tezgahlarımda fare ve değişik türlerden böceklerin gezindiğine dair şikayet kampanyaları başlatıldı.''
Pera gözlerini kaçırıp önüne gelen saçı üfleyerek gözünün önünden çekmeye çalıştı.
''Pekala, ne kadar zarara girdin? Hepsini ödeyeceğim.'' Pera'nın minik çantasından cüzdanını çıkarırken söylediğine karşın Elfida sinirle gözlerini yumdu ve derin bir nefesi havaya bıraktı.
''Hep aynısını yapıyorsun. Parayla her şeyi çözemezsin, anla artık. Bu sefer ileri gittin, sorumluluğunu al ve babanla yüzleş. Bunu önermekten başka sana yardım edebileceğim bir şey yok.''
''Acımasızsın Elfi...''
''Hayır sadece senin iyiliğini düşünüyorum. Artık büyümen gerek, buna da yaptıklarının sorumluluğunu almayı öğrenerek başlayacaksın. 26 yaşında geldik daha ne kadar bu şekilde yaşayacaksın?'' Pera babasından zaten yüzlerce kez dinlediği bu sözleri bir de onu anlayan tek kişiden, Elfida'dan dinlemeye başlayınca iyice sıkılmıştı. Sarı, dalgalı saçlarını parmağının ucuyla birkaç kez çevirip üfledi. Gözleri kafenin camlarının ardından görünen yüze takılırken yerinde hızla doğruldu.
''Elfi, ben gitmeliyim. Seni arayacağım.''
''Sen ne saçmalıyor-'' Elfida'nın cümlesi bitmeden kafenin arka kapısından hızlıca çıkan Pera ile Elfida şaşkınca arkasından baktı. Başını iki yana umutsuzca sallarken mırıldandı. ''Bu kız bir gün beni de kendisini de öldürtecek...''
Pera, aceleci adımlarını ezbere bildiği sokaklarda ilerletirken bir yandan da arkasını kolluyordu. Babasının en yakın korumasını kafenin karşı kaldırımında gördüğünden emindi. Ona yakalanmadan buradan toz olmalıydı. Babası bu sefer gerçekten hayatını bir cehenneme çevirecekti ve buna izin vermeye hiç niyeti yoktu. Babasının koruması Ferit’ten hiçbir şey kaçmazdı. Bu yüzdendi tüm bu telaşı. Diğer korumaları olsa onları çok rahat atlatacağına emindi. Ne de olsa başına gelmeyen bir şey değildi babasının adamları tarafından aranmak.
Bir süre nefes nefese ara yollardan geçip büyük geniş bi sitenin arka kapısına ulaşmıştı. Koşmaya alışkın olmayan bedeni zangır zangır titriyor, ağrıyan ciğerleri göğsünden çıkacakmışçasına kendisini hissettiriyordu. Beyaz, gümüş bantlı Miu Miu topuklularını içi kan ağlayarak çıkarıp göğsüne bastırırken sevgili ayakkabılarından özür diledi. Sitenin arka kapısından bahçeye giriş yapması için bir duvar tırmanması gerekiyordu ve bunu bu güzelliklerle yapamazdı. Ayakkabılarını dudaklarını ısırarak duvarın diğer tarafına doğru önden fırlatırken sessizce topuklularına seslendi.
''Korkmayın bir tanelerim! Anneniz sizi almak için gelecek şimdi.'' Etrafı kontrol ederken ileriden Ferit Bey’in silüetini görmesi ile gözleri büyüdü. Narin bedenini aşan duvara sıkılgan bir bakış atarken 'ya şimdi ya hiç!' diye düşündü ve ağacın dalları yardımıyla kendisini yukarıya doğru taşımaya başladı. Ferit’in adımları ağacın tepesindeki kadını görmesiyle hızlanırken Pera hızla kendisini duvarın diğer tarafına doğru atmıştı bile. Kollarında ve kaşında birkaç çizik oluşurken Pera sarı tutamlarına karışan birkaç yaprağı sinirle saçlarından ayırdı ve topuklularını parmaklarının arasına alıp hızla site içerisinde ilerlemeye başladı.
Neyse ki içine gizlice girdiği site sakin bir siteydi. Bir de sosyeteye rezil olamazdı şu tipi ile. Burası saygın insanların oturduğu bir siteydi. Babası Vuslat Hazerhan, insan kalabalığından ve sesten pek hoşlanmazdı bu nedenle daha ıssız bir arazide kendisine ait kocaman bir malikane yaptırmış, sosyeteden ve cemiyetten uzak bir yaşam alanı oluşturmuştu kendisine. Pera'nın cici annesi Türkan ise babasının tersine bayılırdı böyle yerlere, cemiyetin sosyetik ve kasıntı insanlarıyla takılmaya, buluşmalara, partilere... Babası belki de onun bu genç, heyecanlı ve dinamik olmasından hoşlanmış ve onunla evlenmişti kim bilir?
Pera, tanıdık birini görmeme dileği ile yüzünü topukluları ile kapatarak olabildiğince dikkat çekmeden site içindeki evler arasında gezinirken güvenliği görmesiyle bir evin demir kapısının yanına doğru yanaşmıştı.
''Tamamdır, sarışın, 20'li yaşlarda, süslü bir kız dediniz değil mi? Şu an B bloktayım. Tamamdır.'' Tam da tahmin ettiği gibi. Güvenlik telsizle kendisi hakkında konuşuyordu. Ayrıca süslü diye de betimlemezsin canım! Bakımlı, hoş, çekici, dünyalar güzeli, Miss Universe falan diceksiniz! Bulmanız daha kolay olurdu onun için diyordu Pera bunları yanlış anlaşılmasın...
Güvenliğin kendisine doğru etrafa bakınarak yaklaştığını gören Pera ne yapacağını şaşırırken bir şansla hemen girişinde durduğu evin demir kapısını zorladı. Kapı hafif bir demir sesi eşliğinde genç kız için açılırken Pera bunun için şükür duası etmeyi aklına kazıdı ve minik adımlarla büyük, müstakil evin bahçesine giriş yaptı. Anında etrafı birçok takım elbiseli adam tarafından sarılırken korkudan topuklularını yere düşürdü Pera. Korumalar saygıyla Pera'nın önünde dizilip selam verirken Pera şaşkınca önünde dizilerek ona yol açan adamlara bakarak çıplak ayakları ile villanin girişine doğru adımladı. Etrafındakilere garip garip bakarken topuklularını da kucaklamayı unutmamıştı. Yanında çantası bile yoktu bu topuklular şu an sahip olduğu tek şeydi!
Korumalardan birinin kulağındaki kulaklıkla ''Hanımefendi geldiler.'' dediğini duymuştu. Neyden bahsediliyordu? Bu adamlar neden genç kızı evin sahibi gibi karşılaşmışlardı? Ah, sanırım magazinden kendisini tanımışlardı. Ne de olsa Pera, bu camiada tanınan, sayılı genç varislerden biriydi.
Evin kapısından çıkan birkaç kadın yüzlerindeki gergin ve endişeli ifade ile Pera'yı karşılarken 'bunlar evin yardımcıları olmalı...' diye geçirdi içinden.
''Ben...'' Pera yardımcılara doğru neler olduğunu soracakken içlerinden en yaşlı olanı öne çıkmıştı.
''Ah! Nazlı Hanım, nerelerdeydiniz? Yaralanmışsınız! Buyurun içeriye, bir duş alıp dinlenin.'' Kadın, elinde hazine gibi tuttuğu topuklularını şaşkınlığından faydalanıp kaşla göz arasında alıp giderken üzerine bırakılan şalla şaşkınca etrafına bakmayı sürdürdü.
'Ağaçtan atlarken başımı da mı vurdum acaba?' diye düşünürken daha yeni fark ettiği kelimeyle yerinde duraksadı.
''Nazlı?''
''Dönmüşsün.'' Önünde duvar gibi dikilen adamla başını şaşkınca yukarı doğru kaldırdı Pera. Gördüğü yakışıklı çehre, soru işaretlerini giderecek adama ait olmalıydı.