AHU EROĞLU (ALİN SOYSAL )
( Bölüm şarkısı : Bengü Beker Sana Yıldızları Ödediğimden )
Yola çıktığımız andan itibaren bana bir şeyler söylemek ile söylememek arasında ikilemde kalan adama bakmasam da hissediyordum . Ben bir cesaret arka koltuğa değilde yanına oturmuştum , ama daha sonra inmeye de cesaret edememiştim... Sabret kızım dedim sabret korktuğunu sakın hissettirme ....
Artık kimseyle gereksiz diyaloga girmemem gerekiyordu . Ne demiş büyüklerimiz " Az insan Çok huzur " bundan sonra hayat mottom budur ...
" Ahu " diyen ses ile keşke erken konuşmasaydım diye içimden homurdandım.
" Efendim Mert bey " dedim.
"Mert bey mi ? Diyip güldü . Abi diyebilirsin o kadar da kasıntı birisi değilim " dediğinde istemsiz olarak kasıldım . O kelimeyle iyi anılarım yoktu ve zannediyorum ki bundan sonra da asla olmayacaktı . Konuştugumda sesim benden bağımız sert çıktı .
" Ama ben o kadar kasıntı biriyim . Maalesef size öyle hitap etmem Mert bey yeterli olacaktır " . Sözlerimle gözleri kısılsa da kafasını hafifçe aşağı ,yukarı sallayarak beni onayladı .
" Peki Ahu sormamda sakınca yoksa neden adliyeye gidiyoruz ? Bildiğim kadarıyla sen staj örgencisi degilsin henüz , üstelik abin kaydını yaptıktan sonra dondurduğunu söyledi . Beni yanlış anlama lütfen eğer başın beladaysa yardımcı olmak istiyorum tanıdığım çok güçlü bir avukat var " dedi.
Aslında başta ona nedenini söylemek istemiyordum ama madem bana yardımcı olabilir, en azından bunu kullanabilirdim. Hem belki tanıdığı avukat işleri hızlandırırdı belki...
" Bakın size söyleyeceğim şeyleri yaşamak gerçekten ölüm gibiydi , anlatmak ise deyip kesik bir nefes aldım , anlatmak ise ruhumu parçalar ama bunu ilk ve son kez anlatıp konuyu kapatmak istiyorum " diyerek konuşmaya başladım. Başıma gelen herşeyi eksiksiz ve neredeyse nefes almadan anlattım.Konuşmaya başlamamın üzerinden ne kadar zaman sonra arabayı durdurduğunu bilmiyordum ama ben anlatmayı bitirdiğimde sesinin çıkmamasından acaba beni mi suçladığı düşüncesi aklıma düştü .Yeniden hızlıca konuştum.
" Be-n beni yanlış anlamayın bunu size anlattım çünkü , çünkü avukat arkadaşınıza siz anlatın istedim eğer gerekçelerimiz yeterince sağlam olursa dava tek celsede sonuçlanır diye anlattım " dedim. Şu ana kadar bana bakmayan öfkeden kızarmış gözleri ilk kez bana sertçe döndü .
" Seni yanlış anlamak mı ? Söylediklerin eksik mi ? " Dediğinde başımı hayır anlamında iki yana salladım .
" Yalan mı peki , " dediğinde gözlerim doldu bana inanmama ihtimalinden ama yine de başımı yeniden salladım.
"Peki bu , Ne davası ? Ne sonucu ? " Derken sesi sert ve vurgulu çıkıyordu .
" Adımı ve soyadımı değiştiriyorum ailem bildiğim o ahlak yoksunlarını reddedeceğim " dedim. İşte bu cümlemden sonra sert ve kasılmış duran yüzü gevşedi." Abinle " dediğinde ona bakışımı gördü nedendir bilinmez ama kaşlarım bükülmüş çenem titremeye başlamıştı . Ben babasına aşık büyüyen kız çocuklarından değildim . Ben ağabeyine aşık olarak büyüyen bir kız çocuğuydum .
Dedim ya o benim için sadece bir ABİ değildi. Yeri geldiğinde bir baba , yada anne , ve yahut bir kardeş , en yakın arkadaştı. Yiğit Eroğlu benim sırtımı yaslayacağım koca dağım dı . Ve ben onu kaybedince herşeyimi kaybetmiştim. "Çok özür dilerim sen , sen bu yüzden o kelimeyi kullanmıyorsun değilmi " dediğinde kendimle verdiğim savaşı yeniden kaybedip aglamaya başladım .
" Artık o kelimenin bende bir karşılığı yok " derken ne kadar zorlandıgımı görünce onun da gözleri doldu ve sarılmak için bana uzandı aynı anda bende kendimi arabanın koluna doğru geri çektim sırtım kapıyla bir bütün olduğunda dondu kaldı . Ne o , nede ben böyle bir tepkiyi beklemiyorduk herşey çok ani olmuştu . Kendimi tehlikede hissetmiştim ve beynim anında savunma kalkanı oluşturup vücudumu geri çekmemi sağlamıştı . Bu bir refleksti , ve ben ilk kez reflekslerimden nefret ettim . Bundan sonra hep böyle olacaktı değilmi, artık sürekli olarak kendimi korumak zorunda hissedecektim .
Dünya çok kötüydü .
Kız çocuklarına korkuyu ögreten bu Dünya kötüydü .
Bu berbat Dünya kadınlar için kötü bir yerdi .
" Tüm bu konuştuklarımız dava sürecinin kısa olması için yeterli olurmu diye sorar mısınız arkadaşınıza " diye bir soru yönelttim . Biraz önce yaşanılan şeyleri unutmak için , ne yapmak istediğimi hemen anlayıp konuyu değiştirdi tıpkı benim gibi . " Hemen sorarım ." Diyerek telefonunu arabaya bağlayıp arama yaptı hızlıca sesi hoparlöre verip konuşulanları benimde duymamı istedi sanırım. Telefon ekranında Avk. Nilda Sönmez yazıyordu .
Bir iki çalıştan sonra telefon açıldı ve sakinleştirici bir tınısı olan aynı zamanda da sert birse duydum.
" Aman allahım yanlış görmüyorum değil mi sen beni ararmıydın ya " diye alay eden sesi ile tek kelime etmeden onu dinledik.
" Boş yapma Nilda sana işim düştü Adliyede misin yoksa büroda mı ? " Diyerek en az onun kadar sert bir şekilde konuştu Mert bey ..
" Adilyeye geçiyorum sıkıntı ne " diyen kadın şimdi daha sert bir cevap vermişti ve bu kez sesinde bir alay yoktu .
" 20 dk ya oradayım gelinde konuşuruz " diyen Mert beyi adını Nilda olduğunu az önce öğrendiğim kadın birbirini onaylayıp telefonu kapattılar . Söylediği gibi neredeyse 20 dakika sonra İstanbul Anadolu Adalet Sarayı yazan tabelayı uzaktan görmüştüm arabayı uygun bir yere park eden Mert beyle ikimizde hızlıca arabadan indik . Abi- yani Yiğit bana Savcı olmak istediğini söylemişti . Yanılıyormuyum dedi. "
Adını bile duymak gözlerimi doldurdu ama kendimi tuttum ve ona başımı salladım onayladığıma dair . Bugünden sonra yapmam gereken buydu. İçeriye girdiğimizde hızlıca beni ilerletti ve bir odanın önüce geldik kapıyı çalıp açtığında içeride ki masanın arkasında Neredeyse benimle aynı boyda bir kadın gördüm üzerinde beyaz pantolon ceket takımı olan kadın hoş görünüyordu.
Kadın sarışın , beyaz tenliydi ama gözleri renkli değil onun aksine koyu kahverengiydi. Yine de yüzü yuvarlak , ve burnu güzel ve küçüktü . Tanışma faslı kısa sürdü , 30 dk sonra kadına herşeyi anlatmıştı Mert bey , Nilda hanımın duyduğu her yeni cümleden sonra göz bebeklerindeki kızarıklık arttı . Kendini sıktığı o kadar belliydi ki kendini tutmasa çoktan ağlamış olacaktı muhtemelen . Benim sessizliğim , Mert beyin öfkeli soluklarla duraksayarak anlattıkları ve Nilda hanımın ağlamamak için verdiği çabayla geçen 30 dakika sonrasında Nilda hanım bana döndü ve tek bir cümle kurdu .
Sorduğu soru kadar benimde vereceğim cevabında ömrüm boyunca unutamayacağımı bilmiyordum , ama yine de ona hissettiklerimi en gerçek haliyle söyledim .
" Ahu olanları ilk duyduğunda ne hissettin ?"
cevabım netti ....
" Delirdiğimi " gözleri dolu dolu oldu .
" O- o adam sana dokundugunda ne hissettin peki , " kurdugu her cümleyle hıçkırıklarını içine hapsederek konuşmuştu.
" Tecavüze uğradığımı " duydugu bu cümle ile daha fazla kendini tutamayan Nilda hanım hıçkırarak ağlamaya başladı aynı anda benimde gözlerim dolup çenem titreyince kafamı tam karşıya çevirdim ama gördüklerimle ağlamamak için verdiğim çabam bir anda boşa gitti . Çünkü Mert bey sessizce ağlıyordu ve çok sürmeden benimde yaşlarım yüzümü yıkamaya başladı.
Ne kadar süre ağladık bilmiyorum ama bir süre sonra Nilda hanım ne yapmak istediğimi sordugunda hiç tereddüt etmeden tüm soyumu reddedip isim, soyisim değişikligi yapmak istediğimi söyledim .Dudağının bir köşesi yukarıya dogru kıvrıldı ve konuştu .
" Yeni bir hayat istiyorsun , doğru anladım değilmi ?"
" Doğru anladınız Yeni bir HAYAT istiyorum " diyerek onu onayladım .