Sözde Arkadaş (Bölüm 1)

2079 Words
Evren, kafasını yere eğmiş ayağının dibindeki valize bakarken, Sosyal Hizmetler görevlisi Metin Bey yanına yaklaşarak “hazır mısın Evren?” Dedi. Evren nemli gözlerle kafasını kaldırıp adama bakarken “anlamıyorum öğretmenim neden gidiyorum, buraya daha yeni alışmıştım. Buradaki çocuklar artık bana sert davranmıyordu. Ben sevmiştim burayı” diyerek gözlerinde biriktirdiği yaşları akıtmaya başlamıştı. Metin Bey çocuk için üzülürken, içinden bende aynı şeyleri merak ediyorum çocuğum ama başvurduğum hiçbir yerden cevap alamıyorum diye geçirdi. Eğilerek Evren ile aynı boya gelirken “merak etme Evren, orası daha iyi olacak o yüzden gidiyorsun” dediğinde, Evren kafasın iki yana sallayıp “hep öyle diyorlar ama hiç iyi olmadı” dedi. “Üzgünüm evlat yapabileceğim bir şey yok” diyen Metin Bey ayağa kalkarken, Evren’in küçük çantasını eline alarak diğer elini ona uzatıp “hadi bakalım seni yeni yerine götürelim” dedi. Evren o zamanlar henüz sekiz yaşındaydı. İlk yerleştiği yetimhaneden sonra burası geldiği altıncı yerdi ve daha gezecek çok yeri vardı. Bebekken onu arayan babası, Sadık, yüzünden çok sık yer değiştirmişti. Onun ismi yabancı biri tarafından sorulduğu anda yetimhaneden apar topar başka bir yetimhaneye verilen çocuk, zamanla daha az yer değiştirir olmuştu çünkü arayanı olmamıştı. Yine de yer değiştirmeye devam etse de dört yıl sonra birden yer değiştirilmesi duracaktı. Evren on iki yaşında yerleştiği yetimhaneden bir daha neden başka yetimhaneye gönderilmediğini merak ederken, her şeyi on sekiz yaşında ailesini araştırdığında öğrenecekti. ************* Evren önündeki demir tabletten yemeğini kaşıklarken bir anda uzanan el tabletini iterek yere düşmesini sağlamıştı. Elinde kaşıkla bir süre oturduğu yerde kalırken kafasını kaldırdığında ellerini göğsüne bağlamış iki çocuğun ona ters ters baktığını gördü. Evren ses çıkarmadan onlara bakarken, iri olan çocuk “sen yeni gelmişsin” dediğinde titrekçe “evet” diye fısıldadı. Neler olacağını çok iyi biliyordu. Küçüklüğünden beri defalarca aynı şeyleri yaşamıştı. Yüzler değişmiş ama yaşananlar hiç değişmemişti. Yeni olan her zaman her yerde eziliyordu. “Belli ki kimse sana bizim kurallarımızdan bahsetmemiş” diyen iri çocuğun yanındaki çocuğa bakan Evren “hayır” dediğinde arkasından boynuna aldığı sert darbeyle kafasını eğmişti. “Susta dinle lan” diyen sesle kafasını yerde tutarken, arkasında biri olduğunu hissetmemişti. İri çocuk “bir daha bizden izin istemeden yemek almaya kalkma” dediğinde, Evren yere bakmaya devam ederken “tamam mı lan” diyen ürkütücü sesle kafasını aşağı yukarı sallamaya başladı. O sıra yanından cırtlak bir ses geldiğinde ise Evren yüzünü hayretle yukarı kaldırmıştı. “Yine mi siz ya? Bora abim gitti meydan size kaldı değil mi? Rahat bıraksanıza çocuğu” diye bağıran kıza şaşkınlıkla bakan Evren çocuklardan birinin ona doğru ilerleyip “bana baksana bücür sen çok olmaya başladın artık” diye bağırmasıyla ayağa kalkıp kızın önüne geçmişti. Bu davranışı diğerlerinin gülmesine sebep olurken “bak, bak, bak bizimki erkek olmaya karar vermiş” diyen önündeki çocuğa vurmak istedi ama yemekhanede gür bir ses “neler oluyor burada” diye bağırdığında çocuklar hızla dağılmıştı. Evren kapıda duran görevliye baktıktan sonra arkasındaki kıza dönmüştü ki kızdan yediği tokatla elini yanağına bastırdı. “Aferin salak şimdi seni hiç rahat bırakmazlar, neden karışıyorsun ki” diyen kıza şaşkınlıkla bakarken “iyi ama sende bana sataşmalarına karıştın” dediğinde kız saçını omzundan savurarak “benim adım Buket oğlum bana burada kimse bir şey yapamaz Bora abimin korumasındayım ben” diyerek yemekhanenin çıkışına doğru ilerlemeye başlamıştı. Evren onun arkasından bakıp kalırken, kız kapıdan çıkıp gözden kaybolduğunda “hey beklesene” diyerek peşinden koştu. Kızı binadan çıkarken yakaladığında “ben de Evren” dedi elini uzatarak. Buket ona uzatılan ele gözlerini devirip kollarını göğsünde bağlarken “sana yardım ettim diye arkadaşın mı oldum yani” dediğinde, Evren elini geri çekerek “hayır ben sadece tanışmak istemiştim” dedi. Hıh diyerek tekrar saçlarını savurup arkasına dönen Buket “benim hiç arkadaşım olmaz Evren, bunu böyle bil” diyerek binadan çıkıp yatakhaneye doğru ilerlemeye başladı. Evren onun gidişini izlerken “benim de hiç arkadaşım olmadı” diye mırıldandı. Ertesi günü Evren banyodan çıkıp kaldığı odaya doğru ilerlerken, kolundan tutulup yan koridora çekildiğinde daha ne olduğunu anlamadan sırtına bir darbe almıştı. Dizlerinin üstüne çöktüğünde yan tarafından ikinci bir darbe daha alırken “hani lan şimdi de erkeklik taslasana” diyen sesi tanımıştı. Kafasını kaldırıp ona vuranlara hiç bakmadan başını ellerinin arasına alarak gelecek diğer darbelerden korunmaya çalıştı. Karşı koymanın bir anlamı yoktu. Henüz on iki yaşındaydı. Ondan büyük üç çocuğa kafa tutması salaklık olurdu. Darbeler ardı ardına gelirken “güvenliiikkkk” diye bağıran cırtlak sesi duyduğunda canının yanmasına rağmen gülümsedi Evren. Kız hiç durmadan güvenlik diye bağırırken ona vuran çocuklar küfür ederek kaçmaya başlamıştı. Onların uzaklaşan ayak seslerinden sonra yanına yaklaşan ayak sesini duyduğunda kafasını kaldırıp başında dikilen kıza baktı. Buket ellerini beline yerleştirmiş “sana söylemiştin başın belada diye” dediğinde, Evren gülümseyerek “sorun değil ben alışığım” deyince Buket kaşlarını çatmıştı. Evren yerden destek alarak kalkmaya çalışırken, Buket eğilip onun elinden tutarak kalkmasına yardımcı oldu. O sıra yanlarına gelen güvenlik görevlisi “sen ne yapıyorsun burada” diye bağırdığında Buket sıçrayarak Evren’den uzaklaşmıştı. Dudağını ısırarak “ııı şey” derken güvenliği çağırarak kendi başını belaya soktuğunu anladı. Evren öne atılarak “beni kurtardı, üç çocuk bana saldırmıştı” dediğinde Buket önünde duran Evren’in ayağına vururken “düşmüştüm de salak” diye fısıldadı. Güvenlik görevlisi onlara kaşlarını çatarak bakarken, Evren “ah pardon yani düşmüştüm” dediğinde adamın da kafası karışmıştı. “Oğlum düşmen bu kızın burada ne yaptığını açıklamıyor” diyen adam Buket’e dönerek “burası erkek yurdu küçük hanım” dediğinde, Buket gözlerini irice açarak “gerçekten mi? Ah benim kafam karışmış, bende kendi odama giderken bu erkek çocukları neden koridorda geziyor diyorum, sonra bir baktım bu salak düştü ben ona yardım ederken siz geldiniz” dedi. Adam “peki güvenlik diye bağıran kimdi” dediğinde Buket “bendim” dedi heyecanla. “Onu diyecektim işte kız yurdunu erkekler basmış diyecektim ama meğer ben yanlış yerdeymişim.” Adam kafasını iki yana sallayıp Buket’in omzunu tutarken “bunları bir de müdür beyin odasında anlat bakalım” dediğinde, Buket oflayarak “yapma be amca bu hafta o mendebur adamı kaç defa gördüm senin haberin var mı?” dediğinde Evren kıkırdadı. Onun gülüşüyle güvenlik arkasını dönerken “seni unutmuştum küçük bey yürüyün bakalım müdürün odasına” dediğinde Evren “ama ben bir şey yapmadım ki” diye kekelerken, Buket kafasını iki yana sallayarak “gerçekten salak” diye mırıldanıyordu. Müdürün odasına girdiklerinde müdür daha Buket kapıdan adım atar atmaz “yine mi sen” deyince Evren kızın gerçekten bir baş belası olduğunu düşündü. Buket sırıtarak “ne haber müdür bey amca” dediğinde, adam yüzünü sıvazlayarak “yine ne yaptı” dedi arkalarındaki güvenliğe. “Erkek yurdunda buldum. Bu çocukla birlikte koridordaydılar, ondan önce de güvenlik diye bağırıyordu.” Müdürün gözleri Evren’e çevrilirken “sen daha yeni gelmedin mi?” dediğinde, Evren “evet” deyince “daha ilk günden kurallarımı çiğnedin” dedi müdür. Buket “iyi de bu salak bişey yapmadı ki düşmüştü bende kaldırdım, sonra baktım kız yurdunda erkek ne yapıyor dedim güvenliği çağırdım” dediğinde Müdür, Evren’in dağınık üstüne tekrar bakarak “ne oldu sana” dedi. Evren, Buket’in anlattıklarına bağlı kalarak “düştüm” dediğinde, güvenlik “ilk başta beni dövdüler demişti” diyerek araya girdi. Müdür ayağa kalkarak “kim dövdü” dediğinde Evren hemen itiraz ederek “kimse, düştüm ben” dedi. Buket de “valla düştü müdür bey amca ben gördüm” dediğinde adam yerine geri çökerken “peki senin ne işin vardı erkek yurdunda kızım” dedi. “Şey işte ben yanlışlıkla girdim. Dedim ya kız yurduna giderken yanlışlıkla erkek yurduna girmişim.” “Bak Buket kaçıncı oldu bu. Her seferinde olamaman gereken yerlerden çıkıyorsun kızım.” Müdür parmağını kaldırıp Buket’i azarlarken, Evren hiç sesini çıkarmadan bekledi. Sonuna müdürün azarlaması bittiğinde “çıkın ikinizde cezalısınız üç gün bahçeye çıkmak yok” dediğinde Buket, Evren’in koluna yapışarak “tamam müdür bey amca” deyip onu dışarı çıkarmıştı. Koridorda ilerlerken Buket “bak o çocuklardan uzak dur bir daha seni kurtaramayabilirim” dediğinde Evren “ya seni kim kurtaracak” dedi. Buket ona ukala bir bakış atarken “benim kurtarılmaya ihtiyacım yok oğlum, Bora abim beni korur” dediğinde, Evren merakla “ikide bir Bora abi Bora abi diyorsun kim bu Bora abin ben neden hiç görmedim” dedi. Buket ona öfkeyle dönüp ellerini yumruk yaparken “çünkü o yurttan ayrıldı tamam mı? Ama beni korur, buradakilerin hepsini gitmeden önce uyarmıştı” diyerek hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. “Tamam, kızma neden kızdın ki şimdi ben sadece merak etmiştim” diyen Evren onu takip ederken, Buket “kızmadım, sadece artık bende buradan çıkmak istiyorum” dediğinde Evren “on sekiz yaşına gelince çıkacağız zaten” dedi. Buket ona dönerken “iyi de o zamana kadar ya aileme bir şey olursa, ya ben onları bulmadan ölürlerse” dediğinde, Evren “aileni biliyor musun?” dedi nefesini tutarak. O ailesi hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Kendini bildi bileli yurtlarda geziyordu, başka bir şey bilmiyordu. Buket iç çekerek “tabi ki bilmiyorum ama leylekler getirmedi ya beni elbet ailem vardır” dediğinde, Evren onun da bir şey bilmediğini anlayınca omuzlarını düşürdü. Küçücük bir an onun ailesinin var olduğunu düşünerek sevinmişti. “Belki de çoktan başlarına kötü bir şey gelmiştir” diyen Evren ağzından çıkanlara anında pişman olmuştu. Buket’in gözleri hemen dolarken “sen gerçekten salaksın, neden sana anlatıyorum ki” diyerek arkasını dönüp koşarak ondan uzaklaştı. Evren de “özür dilerim” diye bağırarak arkasından koşsa da Buket çok hızlıydı. Evren merdivenleri indiğinde Buket çoktan karşı binaya, yatakhanesine, doğru koşuyordu. Onu kırdığı için üzülen Evren yatakhanesine gittiğinde içeri girince onu döven çocukların yatağında beklediklerini gördü. Evren içeri girer girmez ayağa kalktıklarında, Evren dışarı doğru kaçacakken “dur yoksa seni daha kötü döveriz” diye bağırdı iri olan. Evren kaçmak istese de yerinde kalırken çocuklar ona yaklaşarak “müdüre verdin mi bizi” dediklerinde, Evren kafasını iki yana salladı. Çocuğun biri yakasına yapışıp onu parmak ucunda kaldırırken “doğruyu söyle” dediğinde, Evren “söylemedim” diye fısıldadı. “Neden bu kadar uzun kaldınız o zaman” diyen çocuğa “düştüğümü söyledim inanmadı bende ısrar ettim” dediğinde yakasındaki el gevşeyip onu yere bırakmıştı. Evren bir adım geri çekilirken tuttuğu yeri düzelten çocuk “aferin” diyerek güldükten sonra “bundan böyle ayağını denk al bir daha bize karşı gelme” diyerek omzuna vurup diğerleriyle birlikte kapıdan çıktı. Sonraki günler Evren, uzun bir süre Buket’i tekrar görmemişti. Bir dahaki karşılaşmaları ise yurdun bahçesinde olmuştu. Daha doğrusu Evren onun soğukta tek başına oturduğunu görerek yanına gitmişti. Buket bahçedeki bankta tek başına oturup ağlarken, Evren yanına oturduğunda hıçkırarak “git buradan” dedi. Evren soğuktan montuna iyice sarılırken “ne oldu sana” dediğinde Buket ağlamaktan ve soğuktan kızarmış yüzüyle ona dönüp “mutlu musun şimdi ailem gerçekten yokmuş” diye bağırdığında Evren ağzı açık ona baktı kaldı. Buket önüne dönüp tekrar hıçkırdığında “ama nereden biliyorsun” diye fısıldayan Evren’in sesiyle, montunun içine sakladığı dosyayı çıkartarak onun kucağına bıraktı. Evren soğuktan uyuşmuş parmaklarıyla dosyayı açıp okumaya başladığında öğrendikleriyle onun da gözleri dolmuştu. Buket’in ailesi yoktu. Buket’i bir çöp konteynırının yanında bulmuşlar ve yetimhaneye getirmişlerdi. Ailesi hakkında hiçbir bilgi yoktu. Evren “üzgünüm” diye fısıldadığında Buket burnunu çekerek “niye üzülüyorsun ki senin suçun yok” diye mırıldandı. “Ama sana bunu ilk söyleyen bendim.” “İyi oldu işte senin sayende dosyaları aramak için daha çok hırslandım. Gerçeği öğrendim. Artık hayal kurmama gerek yok.” “Neden, hayal kurmak güzeldir ama.” “Oğlum baksana yazana ailem yok benim. Söylesene neyin hayalini kurayım.” Evren onun sözleriyle kendi hayallerini düşünürken “ama ben hiç anne baba hayali kurmadım ki” dediğinde, Buket ona ilgiyle dönerek “ne hayali kurdun” deyince omuz silken Evren “uzun süre bir yerde yaşamayı” dedi. Buket gülerken “bunu için hayal kurmana gerek yok ki hep aynı yerde yaşıyorsun zaten” dediğinde Evren de ona gülümserken “ben hiç aynı yerde uzun süre kalmadım” dedi. Buket onun söylediklerini düşünürken “çok mu yaramazlık yaptın diyeceğim ama sen salaksın kavgada etmiyorsun ki” dediğinde Evren sinirle “bana salak demesene” dedi. “Alınma lan hemen. Seni sevdiğimden söylüyorum” diyen Buket’in sözleriyle yüzü ışıldayan Evren “beni seviyor musun?” dediğinde Buket hoplayarak ayağa kalkıp “çok konuşuyorsun” diyerek yatakhaneye doğru ilerlemeye başlamıştı. O ilerlerken Evren gülerek onun arkasından bakıp “Buket” diye bağırdığında, Buket arkasını dönünce “artık seninle uzun süre kalmayı hayal ediyorum” diye bağırdı. Buket ona hareket çekip yoluna devam ettiğinde Evren kahkaha atmıştı. Minik kahkaha ıssız bahçede yankılanırken aynı anlarda hayalleri de gerçekleşmeye başlamıştı. Evren’in bundan sonra başka bir yurda geçmesi gerekmeyecekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD