Sözde Arkadaş (Bölüm 2)

2142 Words
Evren soğukta ağzından çıkan buharları izlerken yerinde kıpırdanıyor heyecanla Buket’i bekliyordu. Yılın ilk soğukları başlamıştı. Gündüzleri sıcak olsa da geceleri buz gibiydi. Buket ile buluşacakları saat çoktan geçmişti ama Evren yine de beklemeye devam ediyordu. Issız geceyi aydınlatan ay ışığına gözlerini çevirdiğinde küçük bir dilek mırıldandı. Ona istediği hayatı sunabilmem için bana şans ver. Yetimhane, yetimhane gezdiği günlerde tek dileği uzun süre bir yetimhane de kalmaktı ve kaderi onu Buket’in yanına getirdikten sonra dileği kabul olmuştu. Belki bu da olurdu. Buket’e istediği hayatı verir, mutlu olurlardı. Dileklerinde artık sadece o vardı. Bu dileğini gerçekleştirmenin çok zor olacağını biliyordu. Buket’in istekleri onun karşılayabileceğinden çok fazlaydı ama zamanlar daha iyi bir iş bulabileceğini umut ediyordu. Ayak seslerini duyduğunda duvarın arkasına saklanıp geleni kontrol etti. Buket’in savrulan koyu renk saçlarını gördüğünde gülümseyerek saklandığı yerden çıktı. Buket sevinçle onun kucağına atladığında Evren de ona sıkıca sarılarak “çok geciktin” diye mırıldandı. Onu yanağından öpüp geri çekilen Buket elindeki dosyayı Evren’e göstererek “bunun için” dediğinde, Evren onun ne olduğunu tahmin etmekte zorlanmadı. Sinirle dosyayı Buket’in elinden çekerken “sana hiçbir şey öğrenmek istemediğimi kaç defa söyleyeceğim Buket” diye bağırdığında, Buket bir elini onun ağzına kapatıp diğeriyle dosyayı Evren’den geri alırken “sessiz ol duyacaklar bizi” dedi. Evren sessiz kalıp öfkeli gözlerin ona dikerken Buket etrafına bakarak elini çekerken “son gecemde beni yakalatmak mı istiyorsun” dedi sinirli bir sesle. Evren omuz silkerken “nasılsa yarın çıkacaksın ne önemi var ki” dediğinde, Buket dosyayı kaldırarak “bunu aldığımı bilmemeliler ama” dedi. “Onu almanı zaten istemiyordum Buket.” “Evren yapma ama üç aydır sokakta yaşıyorsun. Yarın bende çıkacağım ve sokakta yaşamak istemiyorum. Eğer tek şansımız senin ailense ben bu şansı kullanmak istiyorum.” Evren liseden mezun olduktan bir hafta sonra yaşını doldurduğu için yetimhaneden ayrılmıştı. Buket ise yaşını yarın dolduracaktı. Yaklaşık üç aydır Evren gündüzleri günübirlik işlerde çalışırken geceleri de Buket ile burada buluşmaya devam etmişti. Evren ona itiraz etmek istese de ne derse desin Buket’in bildiğini yapacağını tahmin ettiğinden “peki aç bakalım” dedi. Buket hemen gülümseyip Evren’i öptükten sonra elindeki dosyayı açtıklarında Evren’in sürekli gezdiği yetimhane bilgilerinden başka bir şeye ulaşamamışlardı. Hangi yetimhaneye, hangi tarihte girmiş, hangi tarihte çıkmış, dosyada yazan tek şey bunlardı. Buket dosyanın başına geldiğinde “anlamıyorum neden seni nereden bulduklarıyla ilgili hiçbir şey yazmıyor” diye mırıldandı. Evren onun kadar önemsemeyerek omuz silkip “bak bu bize bir işaret elimizde araştıracak bir bilgi bile yok” dediğinde Buket ona sinirle bakıp ilk sayfadaki yetimhane bilgilerini göstererek “bence çok fazla bilgi var, burada doğmuş olmalısın buradan başlayacağız” dedi. Evren sayfaya daha dikkatli bakarken gördüğü yerin adıyla “hadi ama Buket oraya nasıl gideceğiz paramız bile yok” dedi. “Yarın çıktığımda bende çalışmaya başlarım. Para biriktiririz.” “Buket günlük yemek paramı anca kazanıyorum. Kalacak yerimiz bile yok. Sen çıktığında sokakta yaşayamazsın.” “Neden yaşamayayım Evren. Yanımda sen olmayacak mısın?” Buket’in sözleri Evren’i bunaltırken sıkıntıyla nefes alıp “anlamıyorsun, sokakta bir gece bile geçirmedin. Ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyorsun” dedi. Buket ona yaklaşıp kollarını beline dolayarak kafasını göğsüne yaslarken “ama sen beni korursun” dediğinde Evren bakışlarını onun güzel yüzüne çevirerek saçlarını okşayıp “son nefesime kadar” dedi. Buket gülümseyerek onun dudaklarına uzanıp “o zaman bir sorun yok” dediğinde, Evren de öyle olmasını umut ediyordu. Sokakta kaldığı ilk geçe gasp edilmiş, iki gün sonra da darp edilmişti. Şimdi daha çok korkuyordu. Yanında Buket gibi güzel bir kız varken sokakta yaşaması imkansızdı. Günlüklerinden biriktirdiği azıcık parayla kalacak yer ayarlamayı düşünüyordu ama şimdi planları değişecek gibi görünüyordu. Ertesi günü Evren yetimhanenin kapısında Buket’in çıkmasını beklerken içinde garip bir heyecan vardı. Cebindeki kutuyu yüzüncü kez kontrol ederken Buket’in vereceği cevabı merak ediyordu. Bundan sonra yaşayacaklarındaki belirsizlik onu korkutsa da birlikte özgür olmak heyecanlanmasına neden oluyordu. Buket sırt çantasıyla kapıda göründüğünde Evren gülümseyerek ona doğru ilerlemeye başladı. Kapıdaki güvenliğe el sallayıp ona doğru gelen Buket koşmaya başladığında Evren de koşarak ona ulaşmıştı. Sanki dün akşam birlikte olan onlar değilmiş gibi sarılırlarken Buket “artık özgürüm” dediğinde, Evren ona sıkıca sarılarak “artık birlikteyiz” dedi. El ele tutuşup yürümeye başladıklarında Buket “hadi otogara gidelim” dedi. Akşam bir sonuca varamadıkları konuşmaları tekrar başlarken Evren “Buket kalacak bir yer bulmalıyız” deyince, Buket itiraz ederek “hayır otobüs biletlerini alıp Denizliye gitmeliyiz. Paran olduğunu biliyorum Evren. Sen biriktirmeden duramazsın o paraya biletlerimizi alabiliriz lütfen” dedi. Evren cebindeki kutuyu tekrar kontrol ederken şuan doğru bir zaman olmadığını anlamıştı. Buket’in önceliği onun ailesini bulmak gibiydi. Bir yanı ise Buket’in heyecanına ortaktı. Merak ediyordu nereden geldiğini. Ailesini. Dosyasında yazmayan her şeyi merak etse de Buket’i koruyamamaktan korkuyordu. Buradaki hayata bir nebze alışmıştı. Nerede tehlikeli insanların olacağını biliyordu. Ya gittikleri yerde Buket’e verdiği sözü tutamayıp onu koruyamazsa ne yapacaktı. Buket’in isteğiyle otogara geldiklerinde iki saat sonra kalkacak otobüste iki kişilik yer bulmuşlardı. Evren parasının yarısını biletlere verdiğinde doğru yapıp yapmadığını düşünüyordu. Bilinmeyen bir yolculuğa çıkmak ne kadar akıllıcaydı. Yanındaki Buket ise halinden memnun gidecekleri yer için heyecanlıydı. Yedikleri birer simitle karınlarını doyurduklarında, Evren paraları bittiğinde bir simit bile bulamayacaklarından korkuyordu. Otobüs yolculuğu boyunca Evren cebindeki küçük kutuyu okşadı. Buket camdan dışarıda akıp giden yabancı yerleri izlerken, Evren onu izleyerek kutuyu verip vermemeyi düşünüyordu. Buket heyecanla ona dönüp “Evren evlere bak ne güzel” diyerek yol kenarındaki çatılı villaları gösterdiğinde Evren onu kafasıyla onaylayarak “evet güzeller” dedi. Buket gülümseyerek “belki ileride bizimde böyle bir evimiz olur” derken, Evren’in göğsüne kafasını yasladığında Evren’in kalbi hızlanmıştı. Beklediği anın geldiğini düşünürken cebindeki eli kasılarak kalbi daha hızlı atmaya başladığında kutuyu cebinden çıkardı. Eli titreyerek kutuyu Buket’in önüne uzatırken “tabi seninle evlenmem için önce zengin olman gerekiyor” diyen Buket’in sözleriyle Evren elini geri çekti. Hayal kırıklığı hızla atan kalbine soğuk su etkisi yaparken “beni sevmiyor musun?” diye fısıldadığında, Buket gülerek “Filiz hocanın sözlerini hatırlasana her zaman “aşk karın doyurmuyor” derdi” dedi. Evren iç çekerek “evet öyle derdi” dediğinde, Buket kafasını kaldırıp ona bakarak “ne oldu kızdın mı?” dedi masumca gülümseyerek. Evren kafasını iki yana sallayıp parmağıyla onun yanağını okşarken diğer elindeki kutuyu tekrar cebine koyuyordu ki Buket onu fark etti. Kafasını eğip “elindeki ne” diyerek elini uzattığında Evren “hiçbir şey” diyerek kutuyu cebine attı ama bir kere Buket’in ilgisini çekmişti. “Evren lütfen göstersene” diyerek küçük elini Evren’in cebine attığında kutuyu çıkarması çok sürmemişti. Buket küçük plastik kutuya ilgiyle bakarken kapağını açtığında metal yüzüğü görünce gülerek Evren’e “bu benim için mi?” dedi. Evren yaslandığı yerde biraz dikleşip ona doğru dönerken “evet” dedikten sonra derin bir nefes alarak Buket’in gözlerine aşkla bakıp “ben düşündüm ki artık özgür ve birlikteyiz, yani birbirimizi seviyoruz evet belki henüz yaşımız küçük ama yine de hani filmlerde çiftler…” Demişti ki Buket’in kahkahasıyla konuşması yarım kaldı. Buket gözünden yaş gelene kadar gülerken Evren yüzünde sabit bir ifadeyle ona bakıyordu. Buket’in sevmediği huyu, alaycılığı, yine iş başındaydı. Buket gülmekten akan gözyaşlarını parmaklarıyla kurularken “Evren sakın bana bu basit yüzükle, evlenme teklifi yapacağını söyleme” dediğinde, Evren sinirle onun elindeki kutuyu alıp kapağını kapatarak cebine geri koydu. Buket’e bakmadan arkasına geri yaslandığında “senin için basit olan o yüzük için ben iki gün aç kaldım, evet istediğin gibi olmadığını biliyorum ama bu kadar küçük görmen gerekmezdi” dedi. Buket onun yanağına dokunarak “Evren hadi ama şaka yaptım” dediğinde, Evren yüzündeki eli uzaklaştırıp gözlerini kapatarak ona sırtını dönerken “biraz uyumak istiyorum” dedi. Buket sırtına elini koyarak “aşkım küsme ama” dese de Evren onu duymazlıktan geldi. Buket’in yaptığı ilk değildi. Daha önce de ona aldığı hediyelerle alay etmişti. Evren’in bin bir zorlukla aldığı her şeyle Buket hep dalga geçmişti ama bu sefer farklıydı. Evren bu sefer onun da kendisi kadar heyecanlanacağını düşünmüştü ama beklediği gibi olmamıştı. Otobüs şoförüne Denizli çocuk esirgeme kurumuna nasıl gideceklerini sorduklarında otogarla arasının çok olmadığını öğrenince yürümeye karar vermişlerdi. Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşün ardından çocuk esirgemenin önüne geldiklerinde ikisi de nefes nefese kalmıştı. Gece geç saat olduğu için geceyi biraz ilerideki caminin bahçesinde geçirmeye karar vermişlerdi. İkisini de uyku tutmazken bankta yan yana oturup sessizce etrafı izlediler. Otobüste olanlardan sonra Evren neredeyse hiç Buket’in yüzüne bakmıyordu. Buket ise her fırsatta şakalar yaparak onunla konuşmaya çalışsa da çabaları her seferinde boşa çıkıyordu. Gece sabaha karşı daha da serinlemeye başladığında Evren, Buket’in titremesine daha fazla dayanamayarak kolunu onu omzuna atıp kendine çekti. Buket kedi gibi anında onun göğsüne sığınırken “lütfen bana arkanı dönme Evren, bizim ikimizden başka kimsemiz yok. Benim tek istediğim ikimizin daha fazlasına sahip olması” dedi.  Evren onun alnını öperken üşüyen bedenini okşayarak “bende isterim ama elimizdekilerle yetinmesini de bilmeliyiz Buket, şuan daha fazlasına sahip değiliz. İmkanım olsa sana en iyi mücevherleri alırdım ama yok” dedi. İçinde yeşermeye başlayan umutsuzluğu geri itmeye çalışarak gözlerini kapattı. Evren daha fazlasına sahip olamazsa Buket’in onu terk edeceğini düşünmeye başlarken Buket “inanıyorum, çok daha fazlasına sahip olacağız” dediğinde, Evren “ya sahip olamazsak” diye fısıldamasına engel olamadı. Sözleri cevapsız kalırken aslında Buket’in sessizliği en büyük cevaptı ama Evren bunu görmek istemedi. Buket’in yaptığı birçok davranışa olduğu gibi buna da gözlerini ve kulaklarını kapatırken kendini görmek istemediği gerçeklere bir kez daha kapattı. Evren karşısındaki masanın arkasında oturmuş onları inceleyen kadının gözlerine bakarken “ilk getirildiğim yer burası görünüyor ama kim tarafından bırakıldığım veya nerede bulunduğum yazmıyor” dediğinde İpek Hanım “anlıyorum çocuklar bekleyelim de dosya gelsin” dedi. Kadını ikna etmeleri uzun sürmüştü ama değmişti. Evren döktükleri onca dilden sonra kadının yardım etmesine sevinmişti. Buket “ya dosyada hiçbir şey yazmıyorsa” dediğinde, İpek Hanım gözlerini ona çevirerek “o zaman yapabileceğim bir şey yok o zamanlar burada değildim ve seni kimin teslim aldığını bilemem çocuğum” diyerek Evren’e baktı. Kapı çaldığında İpek Hanım “gel” diye seslenirken yardımcısı elindeki dosyayla içeri girdiğinde “teşekkür ederim Betül çıkabilirsin” diyerek dosyayı aldı. Kız çıktığında dosyayı açan İpek Hanım okuduktan sonra ellerini birleştirip gözlüğünün üstünden Evren’e bakarak “evet Evren Çakır, sana yardımcı olmak istesem de senin bildiğinden başka bir şey yazmıyor dosyanda” dedi. Evren’in omuzları çökerken İpek Hanım “ama yıllardır burada görev yapan hizmetlimiz Ragıp Bey belki bir şeyler hatırlıyordur ona bir soralım” diyerek masasındaki telefonu kaldırarak yardımcısına Ragıp Bey’i odasına göndermesini istedi. Beş dakika sonra kapıdan yaşlı bir adam girdiğinde koltukta oturan Evren ile Buket’e baktıktan sonra kafası hızla tekrar Evren’e dönmüş yüzünün rengi atmıştı. Bunu fark eden İpek Hanım “çocuğu tanıdın galiba Ragıp Bey” dediğinde, Ragıp Bey Evren’e tekrar bakarak “birine benzettim Müdüre Hanım, yıllar önce buraya defalarca gelen bir genç vardı ona çok benziyor” dedi. Evren heyecanlanarak “kimdi o” dediğinde, Ragıp Bey omuz silkerek “çocuğunu arıyordu dur bakim adını söylemişti ama” diyerek düşünürken “üstünden çok sene geçti” dedi. Hepsi nefesini tutmuş adamın ağzından çıkacak cümleyi beklerken “yok hatırlayamadım ama bana Muğla da Yakup ağanın çiftliğinde yaşadığını söylemişti, aradığı bebek hakkında bir şey duyarsam ona ulaşmamı istemişti” diyen Ragıp Bey Evren ile Buket’e yeni bir hedef belirlemişti. İpek Hanım “Yakup ağayı nasıl hatırladın Ragıp Bey” dediğinde, Ragıp Bey ona dönerek “Yakup ağayı kim hatırlamaz Müdüre Hanım hele öyle feci bir şekilde öldükten sonra civar illerdeki herkes bilir, hatırlar toprak ağasını” dedi. Buket toprak ağası lafını duyunca heyecanlanarak “peki bu ağanın hiç çocuğu var mıydı? Bilir misiniz?” dediğinde, adam onu onaylayarak “vardı tabi bir kızı vardı ama kız evlendikten sonra ailesini terk etmiş dediler, babası da onun acısına dayanamayarak intihar etmiş” dedi. “Peki ya Yakup ağanın eşi” diyerek heyecanla Buket yeni bir soru sorarken adam kafasını iki yana sallayarak “onun hakkında pek bir şey bilmem hanım kızım, ağa öldüğünde birkaç kulaktan dolma şeyler duydum ama şimdi nerededir ne yapar hiç bilmem. Daha fazla bilgi isterseniz Muğla’ya gidin orada Yakup ağanın çiftliğini kime sorsanız bilir” dedi. İpek Hanım “Evren’in o adama benzediğine emin misin Ragıp Bey” dediğinde, Ragıp Bey şaşkınlıkla “Evren mi?” derken Evren “adım Evren efendim” dedi. “O gencin aradığı bebeğin adı da Evren’di ama ona burada Evren adında bir bebeğin olmadığı söylenmişti.” İpek Hanım önündeki dosyayı kaldırarak “burada Evren adında bir bebeğin giriş kaydı var Ragıp Bey, bebeğin giriş tarihi Evren’in aldığı bilgilerle tutuyor” dediğinde Ragıp Bey “belki de o genç gelip gittikten sonra gelmiştir” dedi. İpek Hanım Ragıp Bey’in tezine inanmasa da “belki de” diyerek onu onaylamıştı. Daha sonra teşekkür ederek adamı gönderdiğinde Evren ile Buket de yeni öğrendikleri bilgilerle oradan ayılmıştı. Dışarı çıktıklarında Evren düşüncelere dalarken Buket “ne diyorsun Evren sence o adam baban mıydı?” dediğinde, Evren ilk defa ailesini bulacağına inanmıştı. Ragıp Bey’in sözlerini hatırladıkça ümidi artıyordu. “Bu sefer sana inanıyorum ailemi bulacağız Buket.” Bu sözler Buket’i gülümsetirken Muğla’ya gitmek için yola çıktıklarında karşılaşacakları gerçeklerin ne kadar acı olacağını tahmin edemezlerdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD