Buket ile Evren, Muğla’ya geldiklerinde Denizli’deki adamın dediği gibi Yakup Ağa’nın çiftliğini kime sorsalar tarif etmişti. Otogardan çiftliğin bulunduğu köye gitmek için minibüse bindiklerinde Buket önlerinden geçtikleri lüks bir oteli göstererek “Evren şuna bak ne kadar güzel bir yer” dedi.
Evren camdan dışarı bakarak onun gösterdiği yere baktığında beş yıldızlı oteli görerek “evet güzelmiş Buket” diyerek önüne geri döndü.
Onun ilgisizliği Buket’in canını sıkarken “evet güzelmiş Buket” diyerek onu taklit ettikten sonra “tek diyebileceğin bu mu gerçekten” dedi sinirle.
Evren ona dönerken “ne demem gerekiyordu Buket, güzelmiş işte bana ne zenginlerin otelinden” diye biraz sesini yükseltmişti. Ne bulacaklarını bilmeden bir yola çıktıkları için Evren’in sinirleri zaten gergindi. Öğrenmek istiyor muydu geçmişini? Ailesinin onu neden terk ettiği bilmek istiyor muydu? Kaldırabilir miydi bunu? Yıllardır onların hiçbirinin yaşamadığına inandırmıştı kendini. Hangi anne baba hayatta olup da çocuğunu aramazdı. Ama yaşlı adam onu birinin aradığını söylemişti. Aramışsa neden bulamamıştı. Evren’in içi sıkıntılarla dolup taşarken Buket’in olmadık şeyler söylemesi daha çok canı sıkıyordu. Zaten aldığı yüzüğü de nasıl olduğunu anlamadan kaybetmişti. Sanki her şey Evren’i sinirlendirmek için gerçekleşiyordu.
Buket diğer tarafa dönerken “bir gün bizde öyle bir yerde kalırız belki” dediğinde, Evren “biraz gerçekçi ol Buket” diye fısıldadı.
Buket onun sözlerine cevap vermezken umudunu kaybetmekte istemiyordu. Evren, Denizli’den beri fazla suratsızdı. Onun korkularını ve endişelerini anlayabiliyordu. Şuan içinde nasıl bir savaş olduğunu tahmin edebiliyordu. Buket onun yaşadıklarının benzerini daha on iki yaşında yaşamıştı. Ailesi hakkında hiçbir şeyin yazmadığı o dosyayı aldığı gün tüm duyguları yaşamış bir daha dışarı çıkartmamak üzere gizlemişti içine. Evren’in üstüne fazla gitmek istemese de kendini tutamıyordu. Onun bu kadar karamsar bu kadar elindekiyle yetinmesi Buket’i çileden çıkartıyordu. Neden daha fazlasını istemiyordu. Neden daha fazlasına sahip olmak için çabalamıyordu. İnsan bir ekmek parasına çalışır mıydı? Evren çalışırdı. Başka hiçbir şeyi olsun istemez sadece karnını doyurmak için çalışırdı. Buket onu sıkıştırmasa Evren’in aldığı para da aç kalması da umurunda olmazdı.
Köye geldiklerinde minibüs onları bir kahvehanenin önünde bırakmıştı. Evren ile Buket dışarıda oturan adamlara “Yakup Ağanın çiftliği nerede” dediğinde yaşlı olan adam onlara ters ters bakarak “ne yapacaksınız siz Yakup ağanın çiftliğini” diye sordu.
Evren “hiç” diyerek söyleyecek bir şey bulamazken, Buket “çalışanlarından biri uzaktan akrabamız olurda onu ziyarete gelmiştik amca” dedi.
Adam Evren ile Buket’e tekrar tekrar baktıktan sonra “Yakup ağa öleli yıllar oldu çiftlik artık kapalı oraya gitseniz de kimseyi bulamazsınız” dediğinde Buket “eşi yok mu?” diye sordu.
Adam kafasını iki yana sallarken “kadın kocasını o halde bulduktan sonra aklını oynattı, zaten yaşlanmıştı iki sene önce huzur evine yerleştirdiler zavallıyı o günden beri de çiftlik kapalı” dediğinde, Evren “çiftliğin yerini öğrenebilir miyiz?” dedi. Terk edilmiş yeri ne yapacaktı bilmiyordu ama görmek istemişti.
Adam omuz silkerek parmağıyla bir yolu işaret ettikten sonra “o yolu takip edin ilk sapaktan sağa dönün on beş dakika sonra çiftlik önünüze çıkar” dedi.
Adama teşekkür ederek yürümeye başladıklarında Buket, Evren’e dönerek “terk edilmiş bir çiftliğe neden gidiyoruz ki” dediğinde Evren başını eğip “bilmiyorum Buket sadece görmek istedim” dedi. Beş dakika kadar yürümüşlerdi ki adamın dediği yol ayrımına geldiler. Sağdaki mucurlu yola sağarlarken her adım attıklarında ayakkabıları sarı tozlarla kaplandı. Bahar güneşi yürüdükçe yakarken çiftliğe geldiklerinde yorgunluktan nefes nefese kalmışlardı.
Çiftliğin büyük demir kapısının uzun süredir kapalı olduğu üstündeki küflenmiş zincirden belliydi. Etrafı geniş çayırlık araziyle kaplı olan çiftlik tamamen terk edilmişti. Evren çiftlik duvarlarının dışındaki alana göz gezdirirken tarlalarında uzun zamandır ekilmediği belliydi. Her tarafı kurumuş otlar kaplamıştı.
Buket “eee” dediğinde, Evren sesini çıkarmadan demir kapının ötesinde görülen büyük eve baktı. Filmlerdeki hayaletleriyle yaşayan terk edilmiş evlere benziyordu. Bahçesindeki otlar insen boyu kadar olmuş giriş kapısını neredeyse tamamen örtmüştü. Evren’in görebildiği üst katın pencerelerinde ise panjurlar çekilmiş, çoğununda boyası dökülmüştü.
Evi bir süre daha izlerken arkalarından gelen araba sesiyle döndüler. Son model bir araba onlara doğru yaklaşırken aracın içindeki adam onları görünce arabayı durdurarak aşağıya inmişti.
Adam onlara doğru yaklaşırken “siz kimsiniz” diye sorduğunda Evren “çiftliğin sahibini arıyorduk” dedi.
Adamın kaşları çatılırken “ne yapacaksınız çiftliğin sahibini” dediğinde Buket “siz kimsiniz” diye sordu.
“Çiftliğin sahibiyim küçük hanım.”
Aldıkları cevapla Buket ile Evren birbirine bakarken Evren “bize Yakup ağanın öldüğünü söylemişlerdi” dediğinde adam kafasıyla onları onaylayıp “ben Yakup ağanın yeğeniyim, adım Murat, siz kimsiniz” dedi.
“Biz aslında birini arıyorduk. Yakup ağanın yanında çalışıyormuş on sekiz yıl önce.”
Murat’ın kaşları iyice çatılırken “amcamın yanında çok fazla kişi çalıştı yıllarca. İsim vermediğiniz takdirde kimi aradığınızı bilemem” dedi. Aslında kimi aradıklarını az çok anlamıştı. Çocuğun yüzü git gide tanıdık gelmeye başlamıştı. Siması ona çocukluk arkadaşı Sadık’ı anımsatıyordu.
Ellerini cebine atarak “kimsiniz siz çocuklar” dediğinde Evren “boş verin biz kimi aradığımızı bile bilmiyoruz ki” diyerek Buket’in elini tutup adamın yanından geçerek hızlı hızlı ilerlemeye başladı.
Murat “durun çocuklar durun” diye seslendiğinde Evren ile Buket durarak ona dönerlerken adam yanlarına yaklaşarak “bunca yol gelmişsiniz aradığınızı bulmadan nereye gidiyorsunuz” dedi.
Evren “siz isim istediniz ama biz isim filan bilmiyoruz bize yardımcı olabileceğinizi sanmıyorum” dediğinde Buket “aslında bizi Yakup Bey’in eşine götürürseniz belki de o yardımcı olur” dedi.
“Yengemin size yardımcı olabileceğinden şüpheliyim, yine de bir görün boşu boşuna gelmemiş olursunuz” diyen Murat arabasına yönelirken “gelin hadi” dediğinde Evren ile Buket de arabaya binmişti.
Murat geri geri yoldan çıkarken Evren “çiftliğe neden gelmiştiniz” dediğinde Murat “kahvehaneye uğramıştım, köylüler sizden bahsetti” dedi.
Buket sürekli duyduklarından dolayı Yakup ağanın nasıl öldüğünü daha çok merak ediyordu. “Yakup ağa nasıl öldü” dediğinde arabayı süren adamın yüzü kasılmıştı. Bir süre cevap vermedikten sonra söyledikleri ise Evren ile buket’in kanını dondurmuştu.
“Amcam son zamanlarda çok değişmişti. Üst üste ektiği mahsullerden hep zarar etti. O sıra yengemle de sürekli kavga ediyorlardı. Bir gün sinirlenerek yengemi evden kovmuş ertesi günü de tüm çalışanı. Zaten onun birkaç yıldır yaptığı eziyetlerden bütün çalışanlar bıktığı için kimse itiraz etmemiş. Çalışanları kovduğu günden sonra kendini bahçedeki büyük ağacın dalına asmış. Babamla da araları açıktı. Kimse günlerce ne aramış ne sormuş. Bir ay sonra yengem eve geldiğinde onu bahçedeki ağaçta asılı bulmuş. Günlerce asılı kalmaktan cesedi çürüyerek parçalanmış haldeymiş.”
Murat sustuğunda uzun süre kimse konuşmazken huzur evine giderken Latife hanımın durumu hakkında da kısaca bahsetti. Adamın anlattıklarına göre aslında Latife Hanım’ın onlara yardımcı olması imkansızdı. Uzun süredir huzur evinde kalan Latife Hanım birkaç gündür bilinçsizce yatmaktaydı. Kadın beş gündür yataklara düşmüş ne yemek yiyor ne de konuşuyordu. Evren “o zaman gitmemize gerek yok” derken Buket “yine de bir görelim” diyerek ısrar etti.
Huzur evine geldiklerinde Murat Bey’in eşliğinde yukarı çıkarlarken Latife Hanım’ın bakımından sorumlu hemşireyi kapıdan çıkarken yakalamışlardı.
Kadın Murat Bey’i görür görmez gülümseyerek “hoş geldiniz Murat Bey” dediğinde, Murat Bey de gülümserken “hoş bulduk Hale Hanım, yengemin durumunda bir değişim var mı?” dedi.
Hale Hanım’ın gülümsemesi solarken “maalesef bu gün de aynı kıpırdamadan yatıyor” derken kadının meraklı bakışları Evren ile Buket’e döndüğünde Murat Bey “bu gençler yengemin uzaktan bir tanıdığı onu göremeye gelmişler” diye açıkladı.
Hale Hanım onların önünden çekilirken “anladım” diyerek Evren ile Buket’e yol vermişti.
Evren içeri girdiğinde gözüne ilk çarpan duvarlardaki resimlerdi. Gazetelerden kesilmiş resimlerde sarışın bir kadın vardı. Bazı resimlerde kadının yanında bir adam ile kız da bulunuyordu. Evren resimlere bakarak yatağa yaklaşırken kafasını yatakta yatan kadına çevirdiğinde gözleri açık direk tavana baktığını gördü. Göğsü ritmik nefeslerle kalkıp inerken, kadının yaşadığı belirten tek şey bu ve arada bir kırptığı gözleriydi.
Evren yaşlı kadının yüzüne bakıp kalırken Buket “Evren bu kız” dediğinde, Evren ona dönmüş, bileğine yapışan elle yerinden sıçrayarak tekrar yaşlı kadına dönmüştü.
Birden kadının göğsü sık nefeslerle inip kalkmaya başlarken, Buket’in lafı da yarım kalmıştı. Yaşlı kadın gözlerini dikmiş Evren’e bakarken “Sadık” diye mırıldandı. Evren’in yanına gelen Buket “Evren ne oluyor” dediğinde, Evren “bi-bilmiyorum” derken, onların arkasından gelen Murat ise “Latife yenge” diyerek kadından bir tepki almaya çalıştı.
Latife Hanım gözlerini Evren’e dikerken Buket’in “Evren” demesiyle o da “Evren” diye fısıldadı. Gözyaşları sessizce gözlerinden süzülürken “affet” diye mırıldanan kadının sözleri göğsünden yükselen bir hırıltıyla bölünmüştü. Kesik kesik nefes almaya başlarken bakışları sabitleşmiş, göğsü artık daha az yükselir olmuştu.
Evren şok olurken kulağında çınlayan hırıltılar kalp atışlarını hızlandırmıştı. Bileğini kavrayan el yavaşça gevşeyip düşerken olduğu yerde donup kalan Evren’i dışarı çıkartan Buket olmuştu.
Murat Bey dışarı çıkıp Hale Hanım’ı çağırırken Buket de Evren’i kolundan çekerek dışarı çıkarmıştı. Evren açık olan kapıdan içeri giren Murat ile Hale Hanım’ın yaşlı kadına kalp masajı yapmasını izlerken hala şoktaydı. Az önce elini kavrayan el bir anda düşmüştü. Kadının ona Sadık diye seslenmesi ise Evren’i daha da etkilemişti. Yetimhanedeki adamın söylediği kişi olabilir miydi?
Gözleri yatakta verilen yaşam savaşından duvardaki resimlere kaydı. Kameralara gülümseyen kadının her yıl çekilmiş fotoğrafları vardı. Zaman geçmiş kadın hiç değişmemişti ama bazı fotoğraflarda yanında olan kız sürekli büyümüştü.
“Kaybettik” diyen Murat Bey’in sıkıntılı sesi Evren’in ona dönmesine sebep olurken gözleri donuklaşmış bir şekilde resimleri göstererek “bunlar kim” dedi.
Murat onun gösterdiği yere bakıp yüzünü buruştururken “amcamın kızı” dediğinde bu sefer soru soran Buket olmuştu.
“Resimler neden gazeteden kesilmiş.”
“Aylin Yıllar önce evlenip gittiğinde amcamları reddetti. Aralarında ne geçti kimse bilmiyor ama evlendiği günden beri bir daha buraya adımını atmadı. Latife yengem ilk kötüleştiğinde arayıp haber vermek istesem de benimle konuşmayı bile kabul etmedi. Kısaca hepimizi sildi.”
Bu sözlerle Evren ile Buket birbirine bakarken Evren “Sadık kim?” dediğinde, Latife Hanım’ın Evren’e Sadık dediğini duymasan Murat şaşkınlıkla “Sadık mı?” dedi.
“Evet Latife Hanım bana Sadık dedi” diyen Evren adama merakla bakarken Murat parçaları birleştirip “bilmiyorum neden öyle dedi ben annemlere haber vermeliyim” diyerek telefonunu çıkartıp yanlarından uzaklaşmıştı.
Buket ile Evren onun arkasından bakarken Evren son kez odaya baktı. Hale Hanım yaşlı kadının üstündeki örtüyü kafasına kadar çekerken Evren son kez onun beyaz saçlarını görmüştü.
Tek parçaları birleştiren Murat değildi. Evren de tam olarak bilmese de gerçeği kavramıştı. Buket’e “hadi gidelim artık Buket” dediğinde Buket “Evren saçmalama daha hiçbir şey öğrenemedik ki” dedi.
Evren ona cevap vermeden yürümeye başlarken Buket peşinden gelerek “Evren o kadın sana benziyor, hele kız tıpkı sen” dediğinde Evren yine cevap vermeden yürümeye devam etti.
Dışarı çıktıklarında “Evren bir şey söylesene” diye bağıran Buket’e öfkeyle dönen Evren “ne söyleyeyim ha” diye bağırdı.
Buket onun ani tepkisiyle donup kalırken “ne söyleyeyim Buket, evet kadın bana benziyor evet o kız da bana benziyor, her şey açık değil mi ne söyleyeyim. O kadının Sadık dediği adam belli ki babam. Murat denen adam da bir şeyler biliyor ama gizliyor. Annem denen kadın ise” diyerek öfkeyle ellerini yumruk yaptıktan sonra “kendi hayatını yaşamış” diye mırıldandı.
Bedeni öfkeyle titrerken Buket’in kollarını ona dolandığında Evren’in omuzları sarsılmaya başladı. İçindeki öfkeyi gözyaşlarıyla serbest bırakırken Buket ona sıkıca sarılarak “geçecek aşkım, hepsi geçecek” diyerek saçma sözlerle teselli etmeye çalışıyordu. Onlar birbirinde teselli bulurken binanın önüne gelen siyah lüks bir araçtan yaşlı bir kadın ile adam indi. Onların yanından hızlı adımlarla içeri giren çift ikisini fark etmedi bile.
Evren kendini toparlayıp geri çekildiğinde Buket’e “burada yapacak bir işimiz kalmadı” dedi.
Buket “evet başladığımız yere geri dönecek gibiyiz çünkü annen orada” diyerek yaşlı kadının odasından aldığı resmin birini açarak Evren’e gösterdi.
Evren “onu hangi ara aldın” derken artan sinirini belli etmemeye çalışıyordu. Buket omuz silkerek “daha yakından bakmak istemiştim, bak” diyerek kadının arkasında yazan bir yazıyı gösterdi. Evren anlamayarak ona bakarken “gelirken gördüğümüz otelle isimler aynı belli ki o da onlara ait, bak burada ne yazıyor” diyerek resmin altında yazılanları okumaya başladı. Evren sıkıntıyla saçlarını karıştırırken Buket okumaya devam ediyordu. Bilmiyorlardı ki gelirken gördükleri o otel Aylin’in Tamer Bey ile evlenmesine vesile olan araziye kurulmuştu.
Evren ile Buket otogara ulaştıklarında Buket “Evren lütfen gitmeyelim, bence o Murat denen adamı biraz sıkıştırabiliriz. Eğer onlar gerçekten senin ailense adamın mirası kalmış olabilir. Düşünsene bundan sonra hiç para derdi olmadan yaşayabiliriz” dedi.
Evren öfkeyle onun koluna yapışıp “ne saçmalıyorsun sen Buket” dedikten sonra “beni istemeyen bir aileni parasını mı kabul edeceğim, bu kadar aşağılık mıyım?” diye bağırdı.
Buket “gurur yapmanın anlamı ne söylesene bana” diyerek kolunu Evren’den kurtarırken “ikimizin mutlu olmasını istemiyor musun?” dedi.
Evren “Buket saçmalama” derken Buket parmağına taktığı yüzüğü göstererek “evlendiğimizde parasız ne yapacağız” dedi.
Evren kaybettiğini düşündüğü yüzüğü onun parmağında görmesiyle “na-nasıl” diye kekelerken Buket gülümseyerek “ilk baştaki verdiğim tepkiyle seni kırdığımın farkındayım, özür dilerim aşkım seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun” diyerek Evren’in göğsüne sokuldu.
Evren “yani bu” dediğinde Buket onun boynunu öperek “evet aşkım, seninle evlenirimi ama önce iyi bir düzen kurmalıyız” dedi.
Evren az önce yaşadığı hayal kırıklıklarının yanında Buket’in ağzından çıkanlarla mutluluğu yeniden tadarken ona sarılarak “teşekkür ederim” diye fısıldadı. Buket’in sözleri kalbinde yeni bir umuda sebep olmuştu. Onun onu terk eden ailesine ihtiyacı yoktu. İhtiyacı olan tek aile Buket’ti.