Sözde Arkadaş (Bölüm 4)

1730 Words
Evren oturdukları apartman dairesinden içeri girdiğinde Buket'in öksürüğü kapıya kadar geliyordu. Hızlı adımlarla kapıya ilerlerken aceleyle cebindeki anahtarı çıkartıp bodrum katının merdivenlerini indi. Kapıyı açıp içeri girdiğinde Buket karşıdaki koltukta iki büklüm olmuş öksürük krizine girmişti. "Buket" diyerek yanına koştuğunda Buket onun sesini duyunca kafasını kaldırmış ancak  nükseden öksürüğüyle tekrar eğilmişti. Buket öksürdükçe Evren onun sırtını ovdu. Ayağa kalkıp küçük odadaki sobayı yakmak için ilerlerken Buket hastalıktan kalınlaşmış sesiyle "hala neyi bekliyorsun Evren" dedi. Evren onun neyden bahsettiğini çok iyi bildiği için cevap vermeden sobayı yakmaya çalıştığında Buket "daha ne kadar uzaktan izleyeceksin" diye bağırdıktan sonra nefessiz kalmıştı. Kafasını geri atıp derin nefesler almaya çalışırken aldığı her nefes ciğerlerini yakıyor, gözlerinin yaşarmasına sebep oluyordu. Evren telaşla onun yanına gelirken "lütfen bu halde bari yapma" diyerek onun kollarını ve sırtını okşayarak biraz rahatlaması için uğraştı. Buket bulduğu ufak bir güçle onu iterken "ölmemi mi bekliyorsun" dediğinde, Evren eğilip onun saçlarını öperek "yapma böyle aşkım onlara ihtiyacımız yok" dedi. Ama söyledikleri yalandan başka bir şey değildi. İki yıla yakın bir süredir, annesini ve ailesini uzaktan takip ediyordu. Denizli'den döndükten sonra Evren dayanamayarak Murat Bey'i tekrar aramış ve onu mirasla ilgili hiçbir şey istemeyeceğine ikna ettikten sonra gerçeği öğrenmişti. Tabi Murat Bey'in de kesin bir bilgisi olmasa da genel düşünceleri Evren'in Aylin'in çocuğu olduğu yönündeydi. Evren ondan teyit ettiği bilgiler üstüne bir süre kadını yok saydı ama sonra gazetede gördüğü bir haberde kız kardeşinin fotoğrafını görünce dayanamadı. Onun okulunun çevresinde dolanıp kardeşini uzaktan izlerken, bazen onun arkadaşlarına yaptığı şakalarla güldü. Bazen de o bir kafe de oturup kitap okurken kafenin dışından onu izledi. Zamanla kardeşi, Eva'yı, izlemek bağımlılık yapmaya başlamıştı. Çalıştığı yerden kısa izinler alarak Eva'nın okul çıkışına gidip kardeşinin o gün ne yapacağını takip ederdi. Eva'yı izlerken kardeşinin ne kadar şanslı olduğuna da şahit oldu. Babası onu her gün okula bırakıyor, bazen de birlikte sinemaya gidiyorlardı. Baba kızın sürekli sarmaş dolaş gezmelerini ise Evren kıskançlıkla izliyordu. Tamer Kaya, Eva'nın babası, kızına çok düşkün olduğu her halinden anlaşılıyordu. Eva bir şey anlatırken onu can kulağıyla dinliyor, onunla birlikte kahkaha atıyordu. Evren onları izlerken en çokta annesinin aralarında olmamasına seviniyordu. Onu resimler harici bir kere canlı görmüştü. Bir kere Eva'nın okul çıkına gelmiş, onunla birlikte alışverişe gitmişlerdi. Evren o günden sonra Eva'yı izlemeye birkaç gün ara vermişti ama sonra yine dayanmadı. Evren kazandığı azıcık parayla bu bodrum katını kiralamıştı. Buket de onunla birlikte çalışmaya başladıktan sonra kiralarını rahatla ödüyor, karınlarını doyuruyorlardı. İki haftadır Buket hastalanınca günlükleri de yarıya inmişti. Evren kendi kazandığını da ona ilaç almak için harcarken yaklaşan kirayı ödeyemeyeceğinin de farkındaydı. Hiçbir sağlık sigortaları olmadığı için ilaçlar oldukça fazla tutuyordu. Keşke Buket'i iyileştirselerdi ama Buket iyileşmek yerine gün geçtikçe kötüye gidiyordu. İyice zayıflamış omuriliğinin kemikleri dışına fırlamıştı. Evren ayağa kalkarak "ben sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım sıcacık çorba içersen iyi gelir belki ha" dediğinde, Buket kuru bir kahkaha attı. Kahkahası öksürükle bölünürken "başka yiyecek ne var ki" dediğinde Evren kafasını eğip mutfağa gitti. İki kişinin zor sığdığı mutfakta eski tencerelerini alıp ocağa koyarken gözlerini sımsıkı kapatıp derin nefes aldı. Çaresizliklerini düşünmek istemiyordu. Gözlerini açtığında karşısında mutfak duvarına asılı minik aynada yansımasını gördü. Kızarmış gözleri morarmış gözaltlarıyla tam bir viraneydi. Buket'e bir şey olacak korkusuyla uyumadığı gecelerin kalıntıları gözaltlarında toplanmıştı. Eğilip çekmeceyi açarak hazır çorbalardan birini aldı. Buket'in dediği gibi evde başka yiyecek bir şey yoktu ki. Elleri titreyerek paketi açarken, onu peşinden bu sefalete sürüklediği için pişman oldu. Ne diye Buket'e evlilik teklif etmişti ki. Ne diye dışarı çıktığında onu yanına almıştı. Belki de Buket şimdiye çoktan kendine daha iyi bir yuva sunacak birini bulmuştu. Şimdi hasta bir şekilde içerideki eski koltukta yatması gerekirken sıcak bir evde olabilirdi. En başta Buket'i dinlemeyerek Evren büyük hata yaptığını anlamıştı. Buket çok haklıydı. Evlenebilmeleri için önce düzgün bir hayat kurmaları gerekirdi ki Evren gibi vasıfsız biri içinde bu imkansız görünüyordu. Çorbayı yaptıktan sonra tabağa koyup tepsiyle birlikte içeri geçerken "bak sana sebze çorbası yaptım aşkım,hadi biraz ye ve ilacını iç, daha iyi olacaksın" diyerek Buket'in yanına ilerledi. Çorbayı dökmemek için gözünü tepsiden ayırmazken, Buket'in hırıltı harici ses vermediğini fark ettiğinde kafasını kaldırdı. Buket'in bedeninin yarısı koltuktan sarkmış bir şekilde baygın olduğunu gördüğünde Evren elindeki tepsiyi düşürürken ona doğru koştu. "Buket" diye bağırarak kolunu boynunun altından geçirip onu doğrultmaya çalışırken "lütfen kendine gel" diye bağırdı. Buket tepki vermezken Evren diğer kolunu da onun bacaklarının altından geçirerek ayağa kalktı. Koşar adım apartmandan çıktığında cadde de yokuş aşağı koşmaya başladı. Kucağında Buket'in halsiz bedeni sallanırken "lütfen ölme, Buket ben sensiz yapamam, lütfen beni kimsesiz bırakma" diye yalvarıyordu. İki sokak aşağıdaki özel hastaneye doğru koşarken durmadan yalvardı. Buket'e onu bırakmaması için Allah'a onu almaması için yalvarırken gözyaşları içinde koşmaya devam etti. Hastanenin acil girişinden içeri nefes nefese girdiğinde, karşısına çıkan ilk hemşireye "ne olur yardım edin" dedi. Hemşire onu hemen sedyelerin birine yönlendirirken "neyi var" diye sorduğunda "hasta, iki haftadır öksürüyor az önce de bayıldı" dedi. "Tamam sakin olun" diyen kadın onu dışarı çıkarırken "doktor şimdi ilgilenecek siz giriş işlemlerinizi yaptırın" dedi. Evren aklına gelen işlemlerle çaresizlik içine yerinde kalırken elini yaşlı gözlerine bastırırken "yalvarırım onu iyileştirin" dedi. Kadın karşısındaki çaresiz gence anlayışla bakarken "elimizden geleni yapacağız merak etme" dedi. Evren kadını omuzlarından tutarken "size emanet lütfen, ben gelene kadar ona iyi bakın" dedi. Hemşirenin nereye gidiyorsunuz demesine kalmadan Evren arkasını dönüp hızla hastaneden çıkmıştı. Kalbi çaresizlikle kavrulurken, bu acıyı kusabileceği tek yer vardı. O bu çaresizlikle savaşırken o kadın şimdi mutlu ailesiyle birlikte gülüp eğleniyordu. O an hepsinden nefret etti. Onu aramaya gelip ama bulamayan babasından, köpek gibi çalıştığı halde ne hakkı olan parayı veren ne de sigorta yapan işvereninden, onun hiç sahip olamadığı sıcak yuvaya sahip olan kardeşinden ve onu hiç aramayan annesinden. Hepsinden nefret ediyordu. Bir taksiye atlayarak cebindeki son parayı da taksiye vererek Kaya ailesinin malikanesine gitti. Taksi kapıların önünde durduğunda taksici ona şüpheyle bakarken, Evren "işim çok sürmeyecek bekle beni" diyerek arabadan inmişti. O kapıya ilerlediğinde kapıda duran korumalar ona yaklaştığında Evren "iyi akşamlar ben Eva'nın okuldan arkadaşıyım, ortak aldığımız derslerin notu eksik ondan not almaya geldim" dedi. Korumalar ona şüpheyle bakarken "bu saatte mi?" dediğinde Evren burnunu çekerek "yakında sınavlarımız var çalışmam gerekiyor" dedi. Biri telsizden içeriye bilgi verirken, Evren sabırsızlanarak bekledi. Eğer içeri alınmazsa burada olay çıkartmaya hazırlanıyordu ki koruma "geç bakalım" diyerek kapıyı açmıştı. Evren büyük demir kapılardan geçer geçmez önünde ışıklarla aydınlatılmış uzun bir araba yolu uzandı. Hızlı adımlarla ilerlerken karşısına çıkan evle "siktiğimin parası" diye homurdandı. Evin ihtişamı öfkesini daha da arttırırken malikanenin kapısı açıldığında onu karşılayan yaşlıca kadın yolu göstermişti. Evren ondan hızlı davranarak gülüşmelerin duyulduğu salona doğru koştu. İçeri girer girmez masa da oturan ailenin üstünde kızarmış gözlerini gezdirdikten sonra tek bir kişiye odaklandı. Masadaki baba kız ona şaşkınlıkla bakarken, Aylin Hanım hayretle ayağa kalktığında, Evren gözünden süzülen bir damlanın eşliğinde "Merhaba anne" dedi. Aylin Hanım nefessiz kalırken "oğlum" diye soludu. Yıllarca hasretinden kıvrandığı, onu düşünmekten bir gece bile rahat uyku uyumadığı oğlu karşısındaydı. Yaşadığı hüzün ve sevinçle ona doğru bir adım attığında Evren elini kaldırarak "sakın bana yaklaşma" diye bağırdı. Aylin Hanım onun nefretle kararmış gözlerine bakarken, Evren "yıllar önce terk ettiğin, bir kere bile dönüp arkana bakmadığın çocuğa nasıl oğlum diyebiliyorsun, nasıl ha" diye bağırdı. Aylin Hanım hıçkırarak elini ağzına kapatırken Evren "neden ağlıyorsun ha, bak ne kadar güzel bir ailesiniz, söylesene anne" derken anne kelimesini tükürür gibi telaffuz etti. Öne bir adım atıp parmağıyla Eva'yı gösterirken, gözlerini Aylin Hanım'dan ayırmayarak "söylesene bir kere olsun kızının saçlarını okşarken aklına geldim mi? Bir kere olsun oğlum nasıldır diye merak ettin mi? Hiç aklına geldi mi anne yetimhane kapısına bıraktığın oğlun" dedi. Aylin Hanım hıçkırarak kafasını hızla iki yana sallarken "sus, sus, sus" diye sayıklıyordu. Evren onun haline tiksinerek bakarken "nefret ediyorum senden" diye haykırdı. "Senden de senin yüzünden yaşadıklarımdan da nefret ediyorum." Evren haykırarak söylediklerinden sonra derin nefesler alarak karşısındaki kadına baktı. Masa da donup kalan baba kıza son bir bakış attıktan sonra arkasını dönüp koşarak evden çıktı. Koşarak dış kapıdan çıkıp taksiye atladığında hıçkırarak ağlarken sinirle önündeki koltuğu yumrukladı. Taksici onun halini merak etse de hiçbir şey sormadan yola çıktığında Evren tüm yol boyunca ağlamıştı. Hissettiklerini onun yüzüne haykırmanın içini biraz olsun rahatlatacağını sanmıştı ama olmadı. Şimdi çok daha kötüydü. Keşke hiç onları bir arada görmeseydi. Keşke hiç sarışın melek yüzlü kadını yakından görmeseydi. Keşke bu kadar acıtmasaydı. Kendini biraz toparladığında Evren kafasını kaldırınca hastanenin önünde olduklarını gördü. Taksiciye "buraya geleceğimi nereden bildin" dediğinde adam aynada ona bakıp omuz silkerek "seni buradan aldım, belki geri dönmek istersin diye düşündüm" dedi. Evren cebindeki son parasını çıkardığında "ne kadar" deyince taksici "borcun yok evlat" dedi. Evren adama hayretle bakarken "olur mu abi söylesene ne kadar" diyerek taksimetreye baktı ama yan yana duran üç sıfırdan başka bir şey görmedi. Taksici "belli ki bugün senin için iyi bir gün değil, bırak paran cebinde kalsın lazım olacaktır" diyerek hastaneyi işaret ettiğinde Evren de kafasın çevirip hastaneye bakarken "onun için çok daha fazlasına ihtiyacım olacak" diye fısıldadı. Tekrar adama döndüğünde minnetle "teşekkür ederim abi" dedikten sonra veda ederek arabadan indi. İçeri doğru giderken Buket'in iyi olmasını diledi. Acilden girdiğinde içeri de biraz dolandıktan sonra Buket'i teslim ettiği hemşireyi gördü. Hemşire de aynı anda onu görürken "hah, kaç dakikadır seni arıyorum neredesin" diyerek Evren'in yanına gelmişti. Evren telaşla "ne oldu Buket nasıl" dediğinde hemşire onu kolundan tutup gişeye götürürken "iyi değil, iyi olacağını umuyorum ama sen giriş işlemlerini yaptırmadığın için hasta yatış işlemlerini gerçekleştiremedim" dedi. Evren "neden yatıyor ki eve gitsek olmaz mı? Borcumuz ne kadar" dediğinde, hemşire onu durdurup kafasını kaldırarak Evren'e bakarken "bu kız senin neyin" dedi. Evren ayaklarına bakıp "nişanlım" diye fısıldadığında kadın "peki o zaman, kız da zatürre başlangıcı var eğer biran önce tedavi edilmezse durumu kötüleşir" dedi. Evren, Buket için endişeye kapılırken kafasını olumlu anlamda sallayıp sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Hastane masraflarını nasıl ödeyecekti. En büyük endişesi buydu. Hele ki hastanede yatarsa bu hastanenin günlüğü Allah bilir ne kadardı. Hemşire onun düşüncelerini okumuş gibi. "Masraflar için mi endişeleniyorsun" dediğinde Evren kadına bakarak "evet" diye mırıldandı. Kadın onu kolundan tutup giriş işlemleri için resepsiyona götürürken "bak nişanlın uzun süre burada kalacak gibi, devlet hastanesine naklettirmeyi söylerdim ama hastalığı çok hassas, şimdi tekrar nakil için uğraşıp zaman kaybetme. Ödemeyi çıkarken yapacağınıza göre tedavisi devam ederken sende parayı bulmaya çalışırsın" dedi. Evren onu dinlerken içinden iyi hoş diyorsun da ben o parayı nasıl bulacağım diye düşünüyordu. Gece gündüz çalışsa yine de karşılayabileceğini sanmıyordu. Giriş işlemlerini yaptıktan sonra hemşire Buket'in yatış işlemlerini de halletmişti. Buket özel tedavi odasına alınırken, Evren onu kısa bir süre görmüştü ama Buket kendinde değildi. Evren'in ise tek yapabildiği kısaca saçlarını okşayıp iyi olacaksın demekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD