📖 19. BÖLÜM – GERÇEKLERİN GÖLGESİ
Kapı hafifçe aralandı.
Tülay elindeki kahveyi bırakamadan içeri girdi.
Girdiği anda gözleri büyüdü.
Meryem Hanım, Nehir’in üzerine doğru eğilmiş, neredeyse ona yapışmıştı.
Tülay’ın sesi bir anda yükseldi:
“Meryem Hanım?!
Bir şey mi oldu?
Nehir bir şey mi istedi?
Ben yardımcı olayım!”
Nehir hızla gözlerini Tülay’a çevirdi.
Korkusu gözlerinden okunuyordu.
Ama korkudan konuşamadı.
Meryem Hanım hemen maskesini taktı:
“Ay yok kızım, Nehircim…
Su istemişti, verecektim ben.”
Nehir, gözleri hâlâ korku dolu, kısık bir sesle:
“Evet… su…”
Tülay hemen Nehir’in yanına geçti.
“Ben veririm,” dedi kararlı bir tonla.
Elindeki bardağı aldı, Nehir’e uzattı.
Meryem Hanım’ın yüzü bir anlığına gerildi.
Ama o anda kapı tekrar açıldı.
Dayı içeri girdi.
“Çocuklar, doktorla konuştum…
Meryem, hadi çıkalım biraz.
Benim de kafam dağılsın.”
Meryem Hanım sahte bir gülümsemeyle:
“Tabii canım… çıkalım.”
Son kez Nehir’e keskin bir bakış attı
ve odadan çıktı.
Sabah – Bahçede Gerçeklerin İtirafı
Sabah 09:10.
Gamze, Tülay’ı aradı:
“Geliyorum kanka!
Bahçeye iniyorum ben hemen gel.
Tülay;Kahve ister misin?”
“İki kahve al gel, bekliyorum.”
Tülay kahveleri aldı, bahçeye indi.
Tülay onu görünce derin bir nefes aldı:
“Kanka, sana bir şey söylemem lazım.”
Gamze hemen ciddi bir hâle büründü:
“Ne oldu? Meryem yine bir şey mi yaptı?”
Tülay başını salladı:
“Dün… odaya girdiğimde…
Meryem, Nehir’in ÜZERİNE doğru eğilmişti.
Yüzü bambaşkaydı.
Yemin ederim… ona bir şey yapacaktı.”
Gamze’nin yüzü kasıldı, kahve elinde titredi:
“Ne?! Kesinlikle bir şey yapacaktı!
Nehir tek kalınca hep bir şey oluyor!”
Tülay devam etti:
“Ben girince hemen toparlandı.
Su verecektim falan dedi.
Ama Nehir’in gözleri…
Korkudan dolmuştu kanka.”
Gamze sana demiştim onu yalnız bırakma diye:
“O kadını bir saniye bile yanında yanlız bırakmayacağız dedi.
Tülay başını salladı:
“Aynen.
Benim içime sinmedi.”
İkisinin de yüzünde aynı ifade vardı:
Öfke… endişe… koruma içgüdüsü.
Odaya Dönüş – Doktorun Haberi
İkili kahvelerini bitirip odaya çıktı.
Nehir yatakta oturmuş, yavaş nefes alıyordu.
Tam o anda kapı çalındı.
Doktor içeri girdi.
“Günaydın kızlar.
Bir kontrol edelim Nehir’i.”
Tülay ve Gamze kenara çekildi.
Doktor dikişlere baktı, ultrasonu kontrol etti.
Sonra gülümsedi:
“Harika bir iyileşme var.
Bugün taburcusun.”
Gamze hemen heyecanla:
“Dayı’yı arayayım!”
Doktor başını salladı:
“Yalnız… dikkat edilmesi gerekenler var.
Dikişlere su değmeyecek.
Banyosunu yapabilir ama dikiş bölgesi kuru kalmalı.
Ağrı kesicilerini aksatmak yok.”
Tülay:
“Biz takip ederiz hocam.”
Gamze hemen telefonu çıkardı:
“Dayı! Hastane… doktor… taburcu dedi!
Geliyorsun değil mi?!”
Dayı sevinçle:
“Geliyorum kızım!
Onu evine götüreceğim.
İyi bakılacak!”
Gamze telefonu kapattı:
“Kızım… gidiyoruz artık!”
Eve Dönüş – Sessiz Yolculuk
Dayı kısa sürede geldi.
Nehir’i yavaşça kaldırdılar.
Hemşire evrakları verdi.
Doktor son kez:
“Bir sorun olursa hemen gelin.”
Dayı minnetle:
“Allah razı olsun hocam.”
Tülay ve Gamze Nehir’in kollarına girdiler.
Koridordan yavaşça geçtiler.
Tülay sesice:
“Söz ver… o kadın gelirse bana haber vereceksin.”
Nehir zayıf bir gülümsemeyle:
“Tamam…”
Dayı arabayı açtı.
Gamze Nehir’in başını okşadı:
“Bu gece ben geleceğim.”
Tülay:
“Ben de yarın gelirim.
Seni yalnız bırakmayız.”
Nehir gözleri dolarak:
“Siz olmasanız… ne yapardım…”
Arabaya bindikleri o anın ardından yavaşça yola çıktılar.
Nehir arka koltukta oturuyordu, gözleri yarı kapalıydı.
Ağrısı hâlâ fazlaydı.
Her çukurda, her virajda içi çekiliyor, nefesi kesiliyordu.
Dayı hemen fark etti:
“Kızım… acın mı var?
Dikkatli sür Ahmet.”
Ahmet Bey aynadan baktı:
“Merak etme dayı, çok yavaş gidiyorum.”
Nehir dudaklarını ısırdı:
“İyiyim… biraz sızlıyor.”
Meryem Hanım hemen lafa atladı:
“Ayyy sızlar tabii sızlar!
Zaten çok hassas bu kız…
Bir iğne olsa üç gün ağlıyor.”
Dayı ters bir bakış attı:
“Meryem… Nehir ameliyat oldu.
Ağrısı olacak tabii.”
Meryem Hanım hemen yüzünü toparladı:
“Ayyy ben biliyorum da… sakinleşsin diye dedim…”
EVE VARIŞ – GİZLİ TEHLİKENİN GÖLGESİ
Apartmanın kapısına geldiler.
Nehir merdivenleri çıkarken yüzünü buruşturdu.
Dayı hemen kolundan tuttu:
“Yavaş kızım, acelemiz yok.”
Meryem Hanım geriden konuştu:
“Ayyy dayısı abartma… birkaç basamak sonuçta.”
Nehir bunu duyunca daha da tedirgin oldu.
Kapıyı açtıklarında ev sessizdi.
Nehir salona geçti, yavaşça koltuğa oturdu.
Dayı su getirdi:
“İç kızım. Bol bol su içeceksin.”
Nehir teşekkür ederek aldı.
Ama Meryem Hanım’ın bakışları…
salondaki her eşyanın üzerinde dolaşıyordu.
Sanki bir kusur arıyor gibiydi.
DAYI MUTFAKTADAYKEN İLK GERİLİM
Dayı mutfakta çorba ısıtırken
Meryem Hanım sessizce Nehir’e yaklaştı.
Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı ama
ses tonu buz gibi:
“Nasılsın bakalım?
Eve döndüğüne sevindin mi?”
Nehir başını salladı:
“Evet… biraz yorgunum.”
Meryem Hanım daha da eğildi:
“Yorgunluk…
hmm…
Sen zaten hep yorgunsun uyuşuksun yavaşsın:
Nehir gözlerini kaçırdı.
Meryem Hanım devam etti:
“Bak şimdi…
Ben buradayken gıkını bile çıkarma.
Ağlama, mızlama, bağırma.
Dayıya hiçbir şey söyleme.
Yoksa—”
Tam cümlesini tamamlayacaktı ki…
Dayının sesi geldi:
“Meryem! Sofraya bir tabak verir misin?”
Meryem Hanım anında rolünü taktı:
“Geliyorum canımmm!”
Nehir gözlerini kapadı.
İçi titrerken kendi kendine..
“Keşke… keşkeler fayda etse…”
DAYI, NEHİR’E ÇORBA İÇİRİR
Dayı bir kase çorba getirdi.
“Hadi kızım, içebilecek misin?”
Nehir kaşığı güçlükle aldı:
“Denerim…”
Dayı oturdu, izledi, destek oldu.
Meryem Hanım da kapının köşesinden izliyordu.
Bir gölge gibi…
bir sessizlik gibi…
bir tehdit gibi…
Dayı hemen fark etti:
“Kızım acıyorsa bırak, zorlamayın.”
Nehir başını salladı:
“Hayır… içeceğim.”
Tam o anda Meryem Hanım’ın sesi araya girdi — sahte bir tatlılıkla:
“Ayyy canım benim, naz yapıyor biraz.
Ben bakarım ona, sen yorulma dayısı.”
Dayı kaşı kaldırdı:
“Meryem… ben bakarım. Sen otur.”
Meryem Hanım’ın yüzünde iki saniyeliğine
gerçek duygusu göründü:
öfke.
Sonra maskesi geri geldi:
“Tabii… nasıl istersen.”
Nehir çorbasını bitirdiğinde nefesi daralmıştı.
Dayı hemen yanına eğildi:
“Yat kızım. Dinlenmen lazım.”
Nehir uzanırken Meryem Hanım yine köşeden baktı.
O bakış…
uykuyu bile kesebilecek kadar karanlıktı.
Gamze’nin sesi yankılandı Nehir’in zihninde:
“Onu sakın yalnız bırakma.”
Tülay’ın sesi de aynı ciddiyetle:
“O kadın… bir şey planlıyor.”
Nehir gözlerini kapattı.
Sadece birkaç saniyeliğine.
Ama karanlığın içinden bir fısıltı geldi:
“Gıkını çıkarma demiştim sana…”
Nehir irkilip gözlerini açtı.
Kimse konuşmamıştı.
Dayı mutfaktaydı.
Meryem Hanım salondaydı.
Ama Nehir biliyordu.
Gerçek tehlike artık evin içindeydi.
Ve gece… daha yeni başlıyordu.