Engelleri aşmak için konan engeller...

3668 Words
Şirwan'ın içeri girmesi ile bir anda elimi çekip ayağa kalktım. Hakan, panik halimden gelenin o olduğunu anlamış gibi ayağa kalkıp, bir adım atarak Şirwan'a yaklaştı. "Buyrun?" derken ki sesinden korkmadığını anlayabiliyordum. "Merhaba, mama alacaktım." "Tâbii... Kedi, köpek?" "İkisinden de... Sokak hayvanlarına vereceğim." Hakan, bana dönüp elini yine belime götürerek, "Canım, sen içerideki işine bak, beyefendi ile ben ilgilenirim." dedi "Hakan, Hakan, yapma!" demeyi çok isteyerek yan tarafa geçtim. Onları dinlerken bütün bedenim zangır zangır titriyordu. Hakan'la göstermelikte olsa nişanlanamazdım, Furkan bana acımasa da, ben bunu ona ve ailesine yapamazdım... "Sizi ilk defa görüyorum. Akraba ziyareti galiba?" "Henüz akraba değiliz, olmak için geldim." "Öyle mi? Hayırlısı olsun ama bizden kız alması zordur, şimdiden Allah yardımcınız olsun?" "Benim için zor yoktur, isterim alırım daa araştırma yapıyorum... Malûm, evlilik kolay değil, bende bir defa olsun tam olsun istiyorum." "Öyle tâbi, sevgisiyle saygısıyla her şeyi ile anlaşabiliceğin biriyle evlenmek büyük bir lütuftur." "Siz de veteriner misiniz, yoksa burada mı çalışıyorsunuz?" "Hayır, ben oduncuyum... Nerede kalas, odun varsa şıp diye anlarım... Sözlümle nişan tarihini konuşmak için geldim." ... "Ne...ne... nee... Hakan, ne yaptın sen..." derken elimle ağzıma bastırıyordum... Nedeeennn, nedeenn öyle söyledin kii, ben olmaz demiştim, ooooffff... "Hayırlı işlerde acele davranmak lazım, yoksa kısmet elden gidebiliyor... Yurtdışında ki işlerim tersine gitti, gitmek zorunda kaldım, altı aylık bir ayrılık bir senemden fazlaya mâl oldu." "Evet, haklısınız... Hayırlı işlerde şeytan araya birilerini sokabiliyor. O yüzden bir aksilik olmasın diye bizde bu hafta sonu sözleniyoruz?" "Sizin adınıza sevindim... Düğünü ne zaman düşünüyorsunuz?" "Kız arkadaşım bi kaza geçirmişti, tamamen iyileşince. Balayı için Türkiye turu yapmayı düşünüyoruz da." "Size numaramı vereyim, Mardin'e gelince haber verin, otelimde misafirim olun." "Teklifiniz için teşekkür ederim ama aylar öncesinden plan yapmak bana göre değil... Buyrun mamalar hazır." "Borcum ne kadar?" "Beş yüz elli lira." "Buyurun... Görüşmek üzere, iyi günler." Hakan'ın "gel" demesiyle yüzüm asık bir şekilde yanına geldim. "Neden öyle söyledin?" "Ne söyledim?" "Hakan, ben olmaz dedim sana." "Bende neden demiştim ama haklı olduğumu gördüm Cansu, uzatma... Adam ayak üstü tehdit etti resmen." "Hakan, başka bir yolunu bulalım, sen olma lütfen." Hakan, göz kırpıp, "Neden, yoksa beni sevmiyor musun?" deyip yanıma yaklaşınca, "Hayır, tam tersi seni çok sevdiğimden." dedim. Hakan, "O zaman bana güven." deyip sarılınca burnumun direği sızladı... Furkan duyarsa ben ne yapardım... Hakan'ın sarılmasına karşılık vermiş içimden çığlıklar atarken Şirwan, bir şey unutmuş gibi geri geldi... "Pardon, bölüyorum ama?" İkimiz aynı anda geri çekilip baktığımızda Şirwan ilk darbesini yemiş gibi bakıyordu. Hakan: "Evet!" Şirwan: "S.S.Siz bana beş yüz elli lira dememiş miydiniz?" Hakan: "Evet!" Şirwan: "Ama benden elli lira eksik almışsınız?" Hakan: "Öyle mi? Ben tam almıştım diye hatırlıyorum ama öyleyse de önemli değil, bizden olsun." Hakan, "Bizden olsun" derken elimden tutmuş, Şirwan'ın damarına damarına basıyordu. Şirwan, moralsiz bir şekilde çıkarken elindeki elli lirayı buruşturuyordu. Hakan, saldıracak gibi arkasından gitmek isteyince diğer elimle kolundan tutup geri çektim. "Gitme gel." "Otur Cansu, otur konuşalım... Ben bu şekilde bırakıp gidemem." "Nereye?" "Ne demek nereye kızım, İstanbul'a gidiyorum yaa." "Ne zaman?" "Aslında bu ay sonu gidecektim ama nişanı takalım öyle gideceğim." "Neden?" "Bizim anlaşmamız; bir yıl ben, bir yıl Meriç, bir yıl da Engin'in kalmasıydı... Meriç'te fazladan kaldı bende, işin başına geçmem lazım, adam muhasebeci, kendi işiyle mi uğraşsın benimkiyle mi?" "Ne olacak peki?" "Annemlere diyeceğiz ki, biz düşündük taşındık, denemeye karar verdik... Nişanı taktıktan en geç iki hafta sonra da ben gideceğim. Sonra ki yaz geldiğimde nişanı atacağız... Sen yoluna ben yoluma." "Ayrılırken ne yapacağız, onlara anlaşamıyoruz izlenimi vermek için numaradan kavga mı edeceğiz." "Olmaz, çocukken de öyleydiniz derler inanmazlar... Ben bir şey bulurum." "Hakan, ben bi arkadaşımı arayayım mı? Şirwan tekrar Amerika'ya gidecek mi bi sorayım. Neçirvan, yardım ederse buna gerek kalmayabilir?" "Bir dakika yaa, Neçirvan kim?.." "Arkadaşımın kocası, Şirwan'ın arkadaşı." "Sen, yıllardır tanıyıp bildiğin kişiden değil de, daha iki yıl önce tanıdığın birinden mi yardım isteyeceksin... Hemde en yakın arkadaşından medet umacaksın öyle mi?.. Bir de Amerika'ya gideceğim diyordun, adamın işi zaten oradaymış." "Hakan, sakin olur musun?" "Olmuyorum Cansu... Madem bana güvenmiyor yardımımı kabul etmiyorsun, ben de bunu Yılmaz amcaya söylerim." ... Hakan, babama söylemek için giderken bende peşinden koştum. Şirwan, karşı parkta oturmuş yanındaki kedilere mama veriyordu. Hakan'ın kolundan tutup kendime çevirirken, "Tamam... Hakan dur... Tamam kabul." dedim Şirwan'ın gözlerine bakarak. "Bindik bir alamete gidiyorum kıyamete" derken bile ne yapacağımı düşünüyordum... Kesinlikle Türkân'a sebebini söylemeliydim... Çünkü, Furkan'ı benden uzaklaştırıp dizginleyecek tek kişi Türkân'dı. Yada, bana özlemini bastırtan bEla'sı. Türkân'a, Furkan'dan ayrılma sebebimi de Hakan ile neden nişanlandığımı da anlatırken nasıl güçlü olacağımı da düşünüyordum... ~~~~•~~~~• Hakan, vakit kaybetmeden annesini arayıp, "Ben Cansu ile konuştum, bir birimize bir şans vermek istiyoruz." dedi. Neriman hanım, neye uğradığını şaşırsa da Hakan'a, "Tamam." deyip Seher hanımı arayarak akşam müsait olup olmadıklarını sordu. Seher hanım da şaşırmış bir şekilde, "Babasını arayıp sorayım, erken gelecekse buyrun." deyip kapattı. Vakit kaybetmeden Yılmaz beyi arayan Seher hanım da en az Neriman hanım kadar şaşkındı. Kendisinin şaşkınlığı, "Neriman aradı, akşama yarım kalan konuyu konuşmak için gelmek istiyorlarmış, ne diyeyim?" deyince Yılmaz beye geçti. Yılmaz bey, "Ben bi Cansu'yla konuşayım." deyip telefonu kapattıktan sonra kliniğe doğru yola koyuldu. ~~~~•~~~~• Hakan, dükkana giderken ben de kliniğe dönüp, Naz'o yu aradım... "Alooo!" "Cano'mm?" "Nasılsın? Civan nasıl?" "Civan mı, Furkan'a ne oldu?" "Yani Civan Furkan haa! Oldu mu?" "Cansu, ne oldu? Sesin çok kötü geliyor!.. Ağlayacak gibisin?" "Nazo', Şirwan geldi?" "Nee, ne zaman?" "Haberin yok mu?" "Hayır canım." "Neçirvan biliyor mudur?" "Sanmıyorum, bilseydi arkadaşını uyar derdi." "Geldi dikildi karşıma alacağım seni dedi, belli etmedim ama çok korktum." "Ne yapacaksın peki?" "Neçirvan beyin kafasından bi tanıdık var, göstermelik nişanlanalım diyor." "Bir dakika, göstermelik nişan dediğine göre Furkan değil." "Evet değil. Hem Neçirvan ile Furkan'ın kafa yapısı bir mi Allah aşkına." "Bir tâbi, ikisi de deli, hiç düşünmeden, korkmadan kurşunların önüne atlarlar." "Benim sevgilimi benden daha iyi tanıyor gibisin." "Furkan sevgilinse neden başkası ile göstermelik nişan yapıyorsun ki?" "Nazo', Furkan beni aldattı?" "Nee?.. Nasıl yaa, inanmam, Furkan yapmaz öyle şey." "Onu bi kızla samimi bir şekilde eve girerken gördüm." "Ne olmuş yani, bu aldatıyor mu demek?" "Sen beni, son yıla kadar, Meriç'ten intikam alma saçmalığına kadar bir tane erkekle samimi gördün mü? Arkadaşım bile olsa." "Olmadın, olmadık, evet... Ama her insan bizim gibi olmaz ki?" "Benim istediğim kişi, benimle evlenmek isteyen kişi olmak zorunda... Kimse kusura bakmasın, ben kız arkadaşıymış yada erkek arkadaşıymış güvenmem... Bence aşırı samimiyet aşk doğurur, bu benim şahsi fikrim." "Mağarana istediğin bir şey var mı canım arkadaşım?" "Bana Şirwan'ın ne zaman döneceğini öğrenebilir misin?" "Sordururum ama bunu senin öğrenmek istediğini anlaya bilir?" "Tamam o zaman kalsın." "Eee, kimmiş bu kocam ile aynı kafada olan kişi, Meriç mi?" "Hayır, Hakan." "Hakan?" "Furkan'ın abisi?" "Yuuuhhh, ooohaaa!.. Şakaa!.. Şaka değil mi, şaka?" "Değil Nazo', yeter, zaten beynim çatlıyor bir de sen yapma." "Cano'mm, iyi düşündün mü?" "Hayır, çünkü düşününce kabul etmiyorum." "Sen biraz bekle, ben Neçirvan'a bi sorayım. Bekle bak, delice bir şey yapma." "Tamam, haber bekliyorum." ~~~~•~~~~• Hakan, dükkanın önünden hızla geçen Yılmaz beyi görünce Cansu'ya gittiğini anladı ve hemen peşinden koşup yetişti. "Yılmaz amca, bekler misin?" "İşim var Hakan. Sonra." "Önemli, Cansu ile ilgili." "Tamam, konuş." "Burada olmaz, dükkana gelebilir misin?" "Baban yok mu?" "Ormana gitti." "Tamam." .... Yılmaz bey önde, Hakan arkada dükkana girdiklerinde söze ilk olarak Yılmaz bey başladı. "Hakan, Seher teyzen bana bir şey sordu ama ben o konu kapandı diye biliyordum?" "Yılmaz amca, oturur musun?" "Ne oluyor Hakan?" "Bir şey içer misin?" "Konuya gelelim?" "Yılmaz amca, Cansu söyledi mi bilmiyorum ama beni Caner zannetmiş." "Evet söyledi." "Ben, bugün onunla bu konu hakkında konuşurken bir şey dikkatimi çekti. Cansu, bir şeyden çekiniyordu." "Ne demek o ya?!" "Sakin ol lütfen... Senin hastalanmandan korkuyor." "Bir şey var değil mi?" "Var ama halledilmeyecek bir şey değil." "Biliyordum... Biliyordum... Biliyordum..." Hakan, yerinden kalkıp dizini yumruklayan Yılmaz beyin yanına gelerek sakinleştirmeye çalıştı. "Yılmaz amca lütfen sakin ol... Söylediğime pişman etme." "İyiyim, iyiyim tamam... Anlat." "İki yıl önce bazı istenmeyen şeyler olmuş, biri var. Israrla Cansu ile evlenmek istiyor." "Bana bi göstersene onu, Allah aşkına." "Yılmaz amca, aklından ne geçtiğini biliyorum, sakin bir şekilde halledelim. Kimsenin canı yanmasın kimse de hapse girmesin." "Ben bu günler için baba oldum Hakan, kızım orada acı çekerken nerede kaldı benim babalığım?" "Yılmaz amca, senin Cansu ile birlikte üç kızın daha var... Bütün hakkını birinde kullanırsan diğerlerinin vebalini nasıl ödersin?" "Ben o şerefsizle bi konuşayım da, sonrasına bakarız." "Yılmaz amca, ben geçen sene Cansu ile konuştuğum da buraya o yüzden geldiğini ve biri ile anlaşmalı evleneceğini söylemişti." "Kiminle?" "Bize göre en mantıklısı Meriç'ti ama geçen gece o kişi beni görmüş ve benimle olacağını zannediyor." "Eee?" "Bizde Cansu ile bunu bozmamaya karar verdik." "Cansu! Kabul mü etti?" "Evet... Üç ay içinde İstanbul'a gideceğim, sende kabul edersen, gitmeden nişanı yapalım diyorum." "Olmaz Hakan, yookk... Kabul etmiyorum... Ben bir şey bulacağım... Bunu kabul etmiyorum... Ben ne güne duruyorum, gerekirse pılımı pırtımı toplar giderim, izimizi kaybettiririm." "Yılmaz amca, bana güvenmiyor musun?" "Bunun güvenle alakası yok Hakan, aylarca kızımı iyi etmek için uğraştınız, güvenmesem o zaman kabul etmezdim." "Amaa?" "Ama başka bir şey var... Şuan benim söyleyemeceğim bir şey. O yüzden olmaz." "İyi düşün Yılmaz amca." "Ben, bi Cansu'nun yanına gideyim, onu yalnız bırakmak istemiyorum." "Olur... Sakın kafana takma, her şey yoluna girecek inşaallah." "İnşaallah Hakan, inşaallah... Bana bir şey olacak olsa gözümün arkada kalmayacağını bir kere daha gördüm sağol." "Allah uzun ömürler versin inşaallah... Elimden ne gelirse her zaman yardımcı olurum." ~~~~•~~~~• Nazo' ile konuştuktan sonra kapıyı kilitleyip oturmaya başladım. Belli etmiyordum ama ondan çok korkuyordum... Babamın kapıyı açmaya çalıştığını görünce, kapıya vurmasını beklemeden açmaya gittim. "Baba!" "Kapıyı neden kilitledin?" "Arka tarafta işim vardı da o yüzden." Babam, "Cansu, o buralarda mı kii?" derken arkasına bakıyordu. "Kim baba?" deyip sandalyeye doğru yürüdüm. "Hakan'la nişanlanmayı kabul edecek kadar korktuğun kişi." derken karşı sandalyeme oturuyordu. "Söyledi demek, kızdın mı?" "Onun söylemesi değil senin söylememene kızdım." "Baba, denedim." "Başka bir yolu olmalı kızım... Hakan olmaz. Benim asla rızam yok... Kabul etmiyorum... Ben seni yedi yirmi dört korurum ama böyle bir şey yapamazsın." "Baba... Bizim köyün erkekleri kadar korunaklı bir konaktan kaçırdı beni... Hemde elini kolunu sallaya sallaya..." "Ne kaçırması, ne konağı? Nerede oldu bu?" "Baba, sen üzülme diye söyleyemedim... Beni Mardin'e kaçırdılar." "Nee? Daha neler duyacak bu kulaklarım Cansu?" "Baba, benimle alakası yok, arkadaşıma yardım ederken oldu." "Kim bunlar?" "Önceden çok yakın arkadaşlarken, bir kadın yüzünden düşman olmuş iki aşiret ağasının oğulları." "Seninle ne alakaları var?" "O kadar karışık kii; beni kaçıranlar, kendinden kaçıran kişiden tekrar kaçırdı." "Cansuuu!" "Baba, özür dilerim... Ben ilk defa bu adam yüzünden elime silah aldım, kafasına sıkmak istedim..." "Neler olmuş böyle ve bana şimdi anlatıyorsun öyle mi?" "Arkadaşımın eşi kurtardı, hem silahta boştu, mal beni denemek için yapmış." Babam, "Cansuuu, Furkan'ı yaralayanlarda mı bunlar yoksa... Sen, Furkan'ı korumak için mi Hakan'la nişanlanmayı istiyorsun?" dediğinde gözlerimin önünde yıldızlar uçmaya başladı. Furkan ne zaman yaralanmıştı... Ağrının şiddetinden beynim zonklasada, kısa zamanda hatırlamıştım... Furkan, kaybolduğunda vurulmuş olmalıydı ama neden? Şirwan Furkan'ı neden vurmuş olabilirdi? "Kızım, eğer ondan korkuyorsan gideriz buralardan." "B.Baba." "O adamdan kurtulmanın başka yolunu buluruz kızım, bu kadar korkma." "Baba, sadece nişan... Hakan, gidecek." "Kızım, sen sadece nişan görebilirsin ama bu ne demek hiç düşündün mü?" "Düşündüm baba, kararım kesin... Sen de bana söz vermiştin, her şekilde arkamda duracaktın... Kabul etmezsen istemediğim şeyler yapmak zorunda kalırım... Furkan'ın sünnetinde olduğu gibi." "Cansu, iyi düşündün mü peki, Furkan'a Türkân'a ne söyleyeceksin?" "Merak etme baba, Türkân'a anlatacağım... Furkan'ı benden uzak tutacak." "Sizin arkadaşlığınız kardeşten öte biliyorsun, bu kardeşliğinizi yıkacak bir şey yapma." "Tamam babacığım, sen merak etme." ~~~~•~~~~• Annelerimizin şaşırdığı ama gizli gizli de sevindiği bir isteme merasiminden sonra, söz takmak için hafta sonuna kararlaştırıp geceyi sonlandırdık... Furkan'ın Neçirvan yüzünden vurulduğunu bana anlatmayan arkadaşıma tavır almış, göstermelikte olsa nişanıma davet etmemiştim... ~~~~•~~~~• Neriman hanım, cumartesi akşam yapılacak olan söz için alışverişe çıkmış Hakan ile dükkan dükkan dolaşıyordu... Türkân, "Anne, ne yapıyorsun?" diye arayınca, Neriman hanım, "Oğlum, sen şunların parasını ver." deyip dışarı çıktı. Türkân: "Anne, alışverişte misin?" "Evet, abinle alışveriş yapıyoruz." "Ooohhh, maşaallah, hani bana?" "Gel, seninle de çıkalım kızım." "Annemm, eşyalarımı topluyorum." "Ne zaman çıkıyorsunuz?" "Söylemem sürpriz..." "Hafta sonuna kalmasaydı kızım yaa." "Neden ki?" "Onu da ben söylemiyorum sürpriz." "Tamam, Furkan'a söylicem erken gelmeye çalışıcaz ama sen merak edip gözlerini yola dikme sakın." "Bu iş güç arasında bir de onu düşüneceğim, hayırla afiyetle gelin inşaallah." "Annee, merak etme bak, bu gidişle diğer haftaya da kalabilir net değil yani?" "Haa tâbi tâbi, geçen sefer de öyle söyledin ertesi akşam geldiniz, bu sefer inanmıyorum." "Annee, lütfen ama yaa." "Tamam tamam, abin bana bakıyor, içeri giricem, gelince konuşuruz." "Görüşürüz, selam söyle, çok öptümmm..." ~~~~•~~~~• Babam, haftasonuna kadar benimle gelip benimle gittiği için Şirwan karşıma çıkmamıştı. Cuma günü babam camiye gitmiş, Hakan da yüzük ölçüsü almaya gelmişti. Hakan'a, "Gitti galiba?" dedim nişan yapmaya gerek kalmama ihtimali olur ümidiyle. "Üzgünüm ama artık benim peşimde." deyince şok oldum. "Nasıl yaa?" dedim, ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışarak. "Öyle valla, Şirwan bey beni takip edip araştırmaktan seni unuttu galiba?" "Neyini araştırıyor ki?" "Meriç söyledi, biri gelmiş iş bahanesiyle beni sormuş, uzun uzun seni sorunca işkillendim dedi." "Sen ne dedin?" "Hiç bir şey söylemedim, sende kimseye söyleme Cansu. Duydun mu beni, ne kadar çok kişi bilirse o kadar kötü olur." "Türkân?" "Türkân, Nalan... Hatta şu Şirwan'ın arkadaşının eşi olan arkadaşına bile söyleme." "Geç kaldın, ona söyledim." "Diğerlerine söyleme o zaman. Belli ki bunun eli kolu uzun, bizim boyu aşar, ummadığımız yerden bilgi alabilir." "Ondan korkmuyorum." "Senin bu kadar cesaretli olman da hoşuna gidiyor olabilir. Ayrıca nereye korkmuyorsun? Sana olmasa da sevdiklerine zarar vermesinden korkuyorsun?" "Beni bu kadar iyi tanımana ne kadar mutlu oluyorum bir bilsen." "Gideyim de yüzüğü alayım. Yarın akşam görüşürüz, bayan sözlü adayım." "Hakan yaa, ağlanacak halimize gülme lütfen." "Ne yapayım yaa, oturup ağlayayım mı? Adam orada pusuya yatmış 'en ufak olumsuzluk olsa da çöksem' derdinde... Bence sen de biraz gül, ikna edecek kadar olsa yeter." Yüzümde, komik hâline yaptığım tebessüm olunca devam etti. "Haaahhh, şöyleee... Ben de beni istemiyorsun da zorla sözleniyorsun zannetmiştimm." Bu sefer de gülmemi öksürükle absorbe ettim ve onunda sesli gülmesine sebep oldum. "Demek ki seni güldürmek için bir süre şebeklik yapacağım haa, pekii, anlaştık." deyip geri geri çıktı. Hakan, gitmiş ama yüzümdeki tebessüm kalmıştı. Arkasından, "Yaaa, bir insan hiç mi değişmez." derken, çocuk hâlini düşünüyordum. ~~~~•~~~~• Derya, son dersten sonra Cansu'nun kliniğe gitmemiş, Erkan ile buluşma tertip etmişti... Düşünceli düşünceli gelen Erkan'a bakan Derya da, en az Erkan kadar endişeliydi. "İyi misin?" "Ben de sana onu soracaktım... Beni çağıran sensin, ne oldu?" "Erkan, bir şey var ama nasıl söylesem bilmiyorum." "Bende de var, önce sen söyle bakalım, aynı sebepten mi muzdaribiz?" "Erkan, bence aynı olmasa da yakın... Öncelikle lütfen kimseye söyleme..." "Tamam yaa, sen benden âlâ sır saklayan göremezsin bir defa, hâlâ anlamadın mı?" "Tamam uzatma, kendini övmenin vakti değil." "Başla bakalım, önden bayanlar." "Erkan... Ablam Hakan abi ile evleniyor ama başkasına aşık ve karşılığı var desem?" "Hııııığğmm, evet... Kime aşık olduğunu, hatta kimin de karşılık verdiğini biliyorum desem?" "Gerçekten mi?" "Sen ne zaman öğrendin?" "Geçen sene yazın." "Ben senden önce öğrenmişim desene." "Nasıl öğrendin? "Enes'le abimi kavga ederken gördüm." "Paardooonn?" "He vallaa, ben su deposunun oradaydım, onlar da havuzun oradaydı... Enes'in abimi dövdüğünü gördüm, ayırmaya gittim, ben gittiğimde bağırıyorlardı o zaman duydum." "Ne konuşuyorlardı." "Enes, abime 'sana güvenmiştim' diye bağırıyordu. Abim de, 'Salak mısın oğlum, ne yaptım ki?' dedi." "Neden kavga ediyorlarmış?" "Senin yüzünden." "Ben ne alaka?" "Enes, abimin sizinle ilgilenmesini, babana yardım etmesini senden dolayı zannetmiş." "A!" "Aaa! yaaa AAA!.." "Bana neden söylemedin?" "Sana nasıl söyleyebilirdim?.. Nereden biliyorsun derdin, kavga ettiklerini söylesem sebebini sorardın... Ben seni kaç defa uyardım, abi deme diye. Sebebi buydu." "Ne yani, ben kaç yıldır karşılığı olan aşkın ızdırabını mı çektim?" "Sadece sen mi? Enes abim de öyle." "Ooooffff, aptalım ben aptal." "Sen nasıl öğrendin?" "Furkan abi bana baldız dedi." "Abiiimm, sanaa?" "Ben marketteydim, Enes'in doğum gününde, duyduğumu belli etmemeye çalıştım." "Ne yapacağız peki? Abim kararlı, Cansu abla da kabul etmiş." "Ablam Hakan abiyi bilmiyormuş." "Furkan abimi mi zannediyormuş?" "Hayır Caner abiyi, çay bahçesinde kutuyla onu görmüş, o olsun istemiş. Hakan abiyi görünce de o yüzden şaşırmış." "Vay anasını arkadaş, bu nasıl bir yanlışlıktır böyle... Pekii tamam, şaşırdı... Caner abi bile olsa neden evlenmek istedi biiirrr?.. O akşam Caner olmadığını anladı konu kapandı, ikinci defa abimi neden kabul etti bu da ikii?.." "Hakan abiye söylesek?" "Ne söyliym Derya, nasıl söyliym, 'birinizin sevdiğiyle diğeriniz evleniyor' mu diyeyim." "Bilmiyorum ama bir şekilde söylememiz lazım Erkan... Biliyorum, bir şey var, eminim, bu evlilik kararının altında başka bir şey var. Yaa, babam yıllardır dönem tatillerimizde gelip öğretmenimizle konuşurdu... Bugün gelmedi... Bir haftadır, ablama beş yaşında çocukmuş gibi davranıyor, 'ne yaptı, nereye gitti, kiminle gitti... Dükkana bile gitmiyormuş." "Sen Hakan abimi bi görsen, evde ruh gibi dolaşıyor. Sürekli başını tutuyor, ilaç içmeden uyuduğu bir gece olmadı... O gece annemle babama bi bağırması vardı o biçim... 'Bu iş açılmadan bitti' dedi, şimdi kendisi istedi bende anlamadım gitti." "Değil mi baakk, bir şey var... Biliyorum." "Merak etme ikimiz el ele verirsek bu işi çözeriz. Ayıptır günahtır demiyoruz her kapıyı telefon konuşmasını dinliyoruz tamam mı?" "Tamam. Ablam için aldığımız dinleme telsizini de kullanırım." "Sıkma canını, bu evlilik olmayacak." "Bir şey daha var, Furkan abi ile ne olacak?" "Biz önce şu saçmalığı ortadan kaldıralım da orasını ileride abim halletsin." ~~~~•~~~~• Annemin telaşının zerresi bende de olsaydı keşke diyerek yatağımda doğruldum. Kızlara bir diktatör edasıyla direktifler veriyor geç yapılana da bağırıyordu. Dağılan saçlarımı ellerimle arkaya tarayıp sağ tarafımda ki dolabımın aynasından kendime baktım. Şiş gözler, ağrıdan çatlayan bir baş, darmadağınık saçlar, çökmüş omuzlar ile hiç gelin gibi durmuyordum... Ruhumu düzeltemeyeceğimi biliyordum ama bedenimi sıcak bir duş ve makyaj ile düzeltebilirdim... Akşama hazır olup olmadığını sormak ve kararında hâlâ kararlı mısın demek için Hakan'ı aradım. Bu karar ikimizindi ama ben hep onun vazgeçmesini istiyordum. Okuduğum bir romanda, "her şey seni düşündüğüm içindi" deyip sevgilisinden ayrılan karaktere "salak" demiştim ama şuan aynı salaklığı ben yapıyordum. Aramızdaki tek fark, benim kendimi feda etme sebebim gerçekleşmiş, Furkan beni korumak için vurulmuştu... Ben de tekrar vurulmasını istemediğim için yapıyordum... Hakan, "Efendim hayatım." diyerek telefonu açınca, mini bir şokla telefonu kulağımdan çekip, ekrana baktıktan sonra tekrar kulağıma götürdüm. "Hakan?" dedim, doğru anladığıma tasdik ister gibi. "Senin sesin geliyor canım, benim sesim gelmiyor mu?" Normal sesim duyulacakmış gibi kısık sesle, "O yanında mı?" diye sordum... "Evet aşkım." deyince mesajı anladım. "Neden yaa?" dedim, neden orada olduğunu merak ederek. "Biliyorum güzelim zor ama biraz daha sabret, seneye bu zamanlar gideceğimiz yerleri hayâl et... Bu günler tatlı heyecanlar, geçecek tamam mı?" "Özür dilerim... Çok özür dilerim... Seni bu duruma düşürdüğüm için özür dilerim." "Şuan bir müşterim var canım, gider gitmez çıkıyorum merak etme... Hatta, takımımı giyinmeden önce gelip senin o güzel yüzünü göreceğim. Tamam mı?" "Dikkat et, gidince ara hemen." "Aaa, aşk olsun... Yıllardır beklemişim, sözüme geç kalır mıyım hiç." "Görüşürüz." "Görüşürüz hayatım." Hakan, açtığı gibi kapatınca sağ bacağım titremeye başladı... Sağ elimin işaret ve baş parmağının tırnak etlerini kemirirken gözüm telefondaydı... ~~~~•~~~~• Hakan: "Kusura bakmayın, bu akşam bi merasimimiz var da, karşı taraf biraz heyecanlı." Şirwan: Olur öyle?" "Sizde durumlar nasıl?" "Benim ki biraz nazlı ve inatçı çıktı, bekliyorum." "Ben söylemiştim demeyi sevmem ama sizi uyarmıştım, bizden kız almak zordur." "Öyleymiş ama ben zoru severim... İmkansıza sebep olan engeli de ortadan kaldırırım." "Size başarılar o vakit... Evet, size nasıl yardımcı olabilirim, malûm bekletmemem gereken bir gelinim var." "Duyduğuma göre mimarmışsınız?" "Evet..." "Sevdiğim kız için bi ev yaptırmak istiyorum da, yardımcı olabilir misiniz, sonuçta enişteniz olacağım, param yabancıya gitmesin." "Hııııığğmm, şöyle ki; Benim ofisim burada değil, nişandan sonra düğüne kadar İstanbul'da olacağım ve düğünden sonra da işime orada devam edeceğim." "Öyle mi?" "Yani, size söz vermek istemem." "Anladım, pekâlâ... Biraz daha düşüneyim tekrar görüşürüz." "İyi günler." Şirwan, tekrar geleceğini söyledikten sonra oradan ayrıldı. ~~~~• Hakan arayınca hemen telefonu açtım. "Naber hayatım." deyip gülünce sinirlerim daha çok bozuldu. "Dalga geçme Hakan yaa, anlat ne oldu?" "Erkan buralarda, sonra konuşuruz." "Mesaj at." "Tamam." Hakan, Erkan'ın duymasından korkarak telefonu kapattıktan sonra olanları mesajla anlattı. Şirwan'ın ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum ama bu işi Hakan ile halledeceğime sevinmeye başlamıştım... Yerimden kalkıp, bu enkazı akşama hazırlamak üzere banyoya girdim... ~~~~•~~~~• Yüzüme yaptığım hafif makyajla geceye hazırdım... Şalımın üzerine boncuktan örülmüş ağ süslemesini de taktıktan sonra odamdan çıktım. ... Babamın bana acır gibi bakmasına dayanamayıp bakışlarımı kaçırırken, ağlamamak için de gözlerimi kırpıştırdım... Annem, evin içinde koştururken kapı çalmış ve ben yine açma görevini üstlenmiştim. Bu sefer gelen damat adayından emin ama memnun değildim... Kasımın ikinci cumartesi, havanın soğukluğu bedenimi üşütürken, Hakan'ın gülümsemesi içimi ısıtmıştı. İçeri giren Hakan, bu sefer çiçeği göz kırparak verdi. "Hoşgeldiniz?" dedim gülümsemesine tebessüm ile karşılık vererek. "Çok tatlı olmuşsun fıstık." "Teşekkür ederim. Biraz da içim öyle olsaydı keşke." "Merak etme, ilerleyen saatlerde onu da ben güzelleştiririm." "Ağlamak istiyorum." "Ağlama kız, makyajın akarsa yüzüğü takmadan giderim bak." "Aman aman tamam sustum... Gitme sakın. Ben sana mecburum bilemezsin." "Şapşal surat." .... Cansu ve Hakan konuşurken, Derya Erkan'ın yanına gelip, "Sende bir şey var mı?" diye sordu. Erkan, "Yok, abim fena... Ama pes etmek yok." dedi. Derya, "Şunlara bakar mısın? Mutluluk rolü oynuyorlar." deyince Erkan, "Bana pek öyle gelmiyor, inşaallah roldür." dedi ..... Furkan'ın bizim için yaptığını söylediği odada yatağı kaldırmış; yerine iki sandalye, ortamızda ise üzerinde çiçek olan sehpa koymuş, abisiyle sözlenmeyi bekliyordum. Heyecanın yanı sıra odanın kalabalık olmasından ötürü boğulduğumuz için bütün kapıları açmış, babamların hararetli hararetli konuşmalarını izliyorduk... ~~~~• Türkân, sürpriz yapmak için Furkan'ı arabada bırakıp eve koştu. Melek, sobaya odun almış içeri girecekken, Türkân'ı görüp, "Hoş geldiniz." dedi Türkân, "Hoş bulduk... Annemler nerede?" deyince Melek, "Seher teyzelere gittiler." dedi. Türkân, "Tamam canım, yarın görüşürüz." deyip Furkan gelmeden harmana koştuktan sonra arabaya binerek, "Annemler Cansu'lara gitmiş... Usta aşık, acemi aşığın evine sür bakalım." dedi ~~~~• Derin, elinde yüzüklerin olduğu tepsiyle yanımıza geldiğinde, diğer odada annemlerin ne işler karıştırdığını anladım. Hakan ile aynı anda yerimden kalktığımda ellerim ayaklarım buz kesmişti... Rasim amcanın bize doğru attığı her adım ömrümden ömür götürüyordu... Yutkundum... Tükürüğüm boğazımı yırtıp delercesine aşağı inerken, Hakan bana yaklaştı... Rasim amca iyi dileklerini sunarken, Hakan kulağıma eğilip, "Şuan şu kapıdan Şirwan girse, seni bu suratla görse, sevdiceğimi zorla evlendiriyorlar deyip kaçırır." deyince ikimizde gülümsemeye başladık... "Sende kurtulursun fena mı?" derken altın halka parmağıma geçmiş kurdele kesilmeyi bekliyordu... "Somurtkan gelin." deyip beni kışkırtan Hakan'ın kolunu dürterken, kapıda bize bakan iki çift göz görüp birden somurttum... "Furkan!" ....
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD