3.Bölüm-80 80 160💜

2300 Words
Mağazaya girdiğinde iş arkadaşlarının sorularına maruz kaldı. Hepsi kaşına ne olduğunu sorup duruyor, geçmiş olsun dileklerini iletiyordu. Küçük bir ev kazası diyerek konuyu kapatmış ve işine devam etmişti. Çıkış saati geldiğinde mağazayı kapatıp iş arkadaşları ile mahalleye beraber yürüdüler. Bediz sokağa girdiğinde yine çevik kuvvet araçlarının sokakta olduğunu görünce sırıttı. Tuğrul orada mıydı acaba? Olsa inerdi araçtan aşağıya. İnerdi değil mi? Evin önüne yaklaştıkça hala araçta bir hareketlilik göremeyince o sırıtması yavaş yavaş yok oldu. Tam evin önüne gelmişti ki yine dejavu yaşadı. Zira Murat yine kapının önündeydi. Dün geceki gibi elinde mikrofon yanında arkadaşları ve tofaş arabasının bagajı açık, baslar hazır bir şekilde bekliyordu. -"Murat." Dedi. Murat arkasını döndüğünde Bediz'i görünce sırıttı. -"Baldızım." -"Senin yine ne işin var burada?" -"Dün geceki olayı telafi etmeye geldim " -"Sen herhalde Ayser'in seni öldürmesini istiyorsun." Elini göğsüne vurdu. Başını hafiften yana eğdi selam verir gibi. -"Gelecekse ölüm onun elinden gelsin baldız." Sonra başını düzeltti elini indirdi. -"Dün gece için kusura bakma sende. Benim yüzünden alnının çatından vuruldun." Bediz güldü. -"Hiç sorma. Boşu boşuna yedik o tuzluğu." -"Telafi edeceğim söz veriyorum. Şimdi benim gülümün gönlünü almam lazım." O sırada Bediz Murat'ın bir adım gerisine çekildi. -"Aysel. Çık cama da yüzünü göreyim gülüm. Çok özür dilerim dün gece için." Ayser ve Loren cama çıktıklarında çevikçilerin arabasında da hareketlilik oldu. Bir kaç çevikçi araçtan inmiş onları izliyordu. Ayser sinirle bağırdı. -"Ya sen başa bela mısın? Niye geldin yine kapıma? Dün gece beni yeterince rezil ettin zaten." -"Özür dilemek için geldim gülüm." -"Bana gülüm deme demedim mi sana?" -"Aysel'im özür dilerim yemin ederim seni kırmak istemedim." Bediz'in tuttuğu kahkaha kıkırtı şeklinde çıkarken Murat ona döndü. Bediz hemen açıkladı. -"Aysel değil Ayser. İsminin yanlış söylenmesinden nefret eder. Sen ismini yanlış söyleyerek daha da kızdırıyorsun onu." Murat önüne döndüğünde Ayser'in kızgın bakışlarını fark etti. -"Benim adım Aysel değil. Ayser. Lüleburgaz değil Rize. Anlatabiliyor muyum? Tek tek kodlayayım mı sanam Ankara-Yozgat-Samsun-Eskişehir-Rize. Anladın mı?" Çevikçiler ve Bediz gülerken Murat da o anki refleksle güldü. -"Anladım gülüm anladım da ben Aysel ismini daha çok seviyorum." Ve o anda Ayser'in sinirli çığlığı sokakta yankılandı. Ardından Murat yanındaki arkadaşına döndü. -"Veysel ver müziği." Basların etkisiyle o şok edici müzik başladı. -"80-80-160 Allah neler yaratmış dünya dönmüş tersine devir nasıl karışmış." Ayser'in o şok bakışlarına çevikçilerin gülmeleri karışınca Murat daha da gaza geldi ve şarkının sözlerini okumaya devam etti. -"Yol üstünde gezeriz, altın yüzük isteriz. Sizin gibi kızları avucumuzda besleriz Usul usul yanaşır aklımıza karışır. Kaş gözüm edip durmayın la gözlerimiz kamaşır." Artık komşular da camlara çıkmış Murat'ın o berbat sesini mecburen dinliyorlardı. Tam nakarat kısmına gelmişti ki Ayser camın önündeki küçük saksıyı eline aldı. Bediz'in gözleri kocaman olmuş şok ile yerinden kıpırdayamıyordu. Hayır hayır daha dikişleri bile alınmamıştı. Saksının havalandığını ve Ayser'in elinden fırlatıp hızla önündeki Murat'a doğru geldiğini gördü. Murat ani bir atakla kenara çekildiğinde o saksının bu defa yüzünün tam ortasına isabet edip burnunu kıracağından adı gibi emindi. Saksının geldiğini görmüştü ve bir anda biri onu belinden tutup yana çektiğinde küçük saksı TOMA'nın kapısına çarpıp parçalara ayrılarak yere düştüğünü gördü. Onu yana çeken kişi öyle bir sıkı tutmuştu ki belinden olduğu yerden kıpırdayamıyordu. Rahatsız bir şekilde kıpırdandığında tutan kişi kolunu gevşetti. Şimdi belindeki baskı gitmişti. Başını kaldırıp baktığında Tuğrul ile göz göze geldi. İstemsizce gülümsedi. Ama Tuğrul gülümsemiyordu. Hatta kaşlarını çatmış öyle bakıyordu ona. -"Neden öyle bakıyorsun?" Tuğrul'un gözleri kısıldı. -"Neden hep seni gösteri ortasında kalmış minik bir kız çocuğu gibi arkadaşın sana bir şeyler fırlatırken buluyorum." Bediz gülümsedi. -"Bu durumda sende benim kahraman Çevikçi'm oluyorsun." -"Ben kahraman falan değilim." -"Sen pelerini olmayan, isimsiz bir kahramansın Tuğrul." Tuğrul'un hoşuna gitti bu sözler. Fakat kızın bunu bilmesine gerek yoktu. Sessiz kaldı. O sırada karşı komşuları 73 yaşındaki Huriye Teyzenin bağırışı ikilinin dikkatini o yöne vermesine neden oldu. -"Kız Bediz. Ne işin var elalemin herifinin kucağında senin. Bıraksana kızı evladım. Yapıştın kaldın kıza." Tuğrul o an idrak etti. Hemen elini ateşe değmiş gibi geri çekti. Kızdan bir adım uzaklaştığında, devrelerinden Bora'nın sesini duydu. -"Hanımefendi ne yapıyorsunuz siz?" Bediz hızla kapının önüne geldi. O polis de kapının önüne geldi. -"Devlet malı bu? Siz ne yaptınızı zannediyorsunuz?" Ayser pişman gözlerle bakıyordu polise. -"Polis bey yemin ederim bilerek olmadı. Ben şu." Derken Toma'nın arkasına saklanmış Murat'ı işaret parmağı ile gösterdi. -"Şu laftan anlamayan manyağa atmıştım. Yemin ederim bilerek atmadım aracınıza. Ben devletini, polisini, askerini çok seven bir vatandaşım. Asla öyle bir şey yapmam." O sırada Tuğrul geldi yanlarına. Polisin omzuna dokundu. -"Bora tamam abiciğim sıkıntı yok. Yanlışlıkla oldu. Hem bak sende gördün herifin rahatsız ettiğini." Adının Bora olduğunu öğrendiği polis bir Tuğrul'a bir de onlara bakıp gidince iki kız da rahat bir nefes verdi. -"Bir daha böyle şeyler olursa polise haber verin. Kendi başınıza bir şey yapmaya kalkmayın." Ayser ve Bediz başını salladı. Tuğrul bu defa Bediz'e döndü. -"Sende dikkat et. Ben hep çevrende olamam." Ondan uzaklaşıp giderken Bediz ona seslendi. -"Tuğrul?" Tuğrul ona döndü. -"Efendim." -"Sen benim görünmez de kahramanımsın. Bunu unutma. Süpermen gibi tayt üstüne don giymesen de kahramanımsın işte." Tuğrul dudaklarını ısırdı. -"Senin için pantolon üzerine don giyeyim istersen?" Bediz dudaklarını büzdü beğenmediğini gösterircesine. -"Ay yok. Ne o öyle. Don içe giyilir dışa değil. Sonra bütün kızların sana bakışlarını çekemem ben. Kıskanırım. Sen üniforma üzerine çelik yelek giy. Öyle de benim gözümde süpermensin tatlım." Göz kırpıp binaya girerken Tuğrul'un arkasından gülmemek için dudaklarını ısırdığını binanın camına yansıyan silüetinden görmüştü. Kendi kendine güldü. -"Nazlan bakalım Tuğrul bey. Nazlan." Dış kapıyı ardından kapatıp evin kapısına geldiğinde Ayser korkuyla kapıyı açtı ona. -"Az kalsın devlet malına zarar vermekten içeri girecektim." Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde kıkırdadı. Elini yanaklarına götürdü. Sesini inceltti. -"Polis bey bilerek yapmadım yemin ederim." Diyerek Ayser'in taklidini yapınca genç kız gözlerini devirdi. -"Aman ne komik. Ha-ha-ha." -"Gerçekten komikti." -"Korktum ama." Bediz kahkaha atmaya başladı. Gülerek mutfağa girdi. -"Asla böyle bir şey yapmam polis bey." Ayser'in gözleri kısıldı. -"Sen benimle dalga geçmeyi bırak da o çocuğun sana nasıl sarıldığını açıkla bakayım. Niye seni kendine çekip sımsıkı sarıldı." Bediz mutfaktaki sandalyeyi çekip oturdu. Kollarını masaya yasladı ve yüzünü avuçları arasına aldı. -"Ahhh hiç bilmiyorum. Ama öyle güzel bir andı ki." Sonra kollarını indirdi ve kaşlarını çattı. -"Sonra Huriye teyze gel sen bize kız. Yok efendim kıza yapıştın kaldın, ayrıl kızdan falan derken bölündü sarılmamız. Resmen bütün o güzelim romantik ortamımızı bozdu." Ayser güldü. -"Bana bak Bediz. Sen bu çocuğa aşık mı oldun yoksa?" Bediz güldü. -"Yok be kızım ne aşık olması? Sadece." Sustu. Bir süre cümlesini nasıl toparlayacağını düşündü. Ayser de ona zaman verdi. -"Sadece onunla uğraşmak, konuşmak çok hoşuma gidiyor. Ondan hoşlandım. Onun da benimle konuşmasını, sohbet etmesini, ilgi göstermesini istiyorum." Ayser şefkatle onun yanağını okşadı. -"Kuzum hissettiklerin çok güzel şeyler. Fakat karşındaki insanın da bunu istemesi lazım. Eğer istemiyorsa onu zorlayamayız. Ki gördüğüm kadarıyla Tuğrul pek istekli değil." -"Ne biliyor musun Ayser. Kendini naza çekiyor yada korkuyor emin değilim. Hiç hayatında bir kız ona yürümemiş yada benim gibi böyle üzerine düşmemiş. Garipsiyor benim ondan hoşlanıp, uğraşmamı güzel sözler söylememi." -"Bence kimse ona yürümemiş değil de yürüyen kişiden emin olamıyor." -"Nasıl yani? Benden mi emin olamıyor. Emin olamayacak ne var ki? Benimle bir çay, kahve içse sohbet etse ne kaybedecek. Beni tanıyacak." -"Belki de senin her hoşlandığın adama yürüdüğünü sanıyor." Bu düşünce Bediz'in gözlerinin kocaman olmasına sebep oldu. -"Ne ne ne? Ben her önüne gelen adama yürüyen kızlardan değilim ki ama. Bir Burağa yürüdüm bir de Tuğrul'a. Burakla ciddi de bir ilişkimiz olmuştu. Evliliğe bile gidiyorduk. Tabi beni başka bir kızla aldatmasaydı. Tuğrul ise çok farklı." Sustuğunda yüzünde geniş bir gülümseme yer aldı. -"Kollarına bayıldım ya hani." Ayser başını sallayınca konuşmasına devam etti. -"Gözlerimi ilk açtığımda onun o yeşil gözlerini görünce içimde anlamlandıramadığım bir his oldu Ayser. Bilirsin ben kolay kolay birinden etkilenen ve ilk adımı atan bir insan değilim. Bir Burak bir de Tuğrul. Şansımı denemek istedim Tuğrul için. Konuşmak onu tanımak istedim." -"Ya sevgilisi varsa?" Bediz güldü. -"Yok." -"Emin misin?" -"Eminim. Bana kalbim dolu diye bir yalan söyledi. Ama kalbi dolu olan insan benim istediğimi kabul etmez bana yazmazdı. Gördüm Ayser. Bana cevap yazarken ki o yüz ifadesini gördüm. Gülümseyerek yazıyordu. Kalbi başkasına ait bir adam daha bir kaç saatlik tanıdığı bir kıza öyle gülümsemez." -"Ah Bediz. Üzülmenden korkuyorum." Elleriyle yüzünü okşayan arkadaşına sarıldı. -"Üzülmem. Ben artık öyle kolay kolay üzülmem Ayser'im. Ne acılar yaşadım da yıkılmadım. Bir adamın beni reddetmesi mi beni üzecek?" -"Benim minik bebeğim." İkili birbirlerine sarıldıktan sonra Bediz kendini çekti. Evdeki sessizlik karşısında kaşları çatıldı. -"Loren nerede?" -"Annesi ve babası gelmiş İtalya'dan. Dedesine geçti. Bu gece orada kalacakmış." -"İyi olmuş. Çok özlemişti annesini ve babasını da gidemiyordi İtalya'ya. Loren'e moral olur." -"Bizde pijama partisi yapalım o zaman" Bediz'in gözlerini parıldadı. -"Zula dolabı dolu mu?" Ayser göz kırptı. -"Ben o işi gündüz hallettim bebek." -"Sen var ya kralsın kral." Odalarına gidip şort askılı penguen desenli pijama takımlarını giydiler. Ardından mutfağa girip cipsleri, çerezleri, çekirdekleri kaselere koydular. Kocaman kare sütlü çikolatayı parçalara bölüp tabağa koyduktan sonra içeri girdiler. Işığı kapatıp aksiyon filmi açtılar ve kendileri L koltuğun köşelerine bıraktılar. Cama yakın koltuğun köşesinde oturan Bediz telefonuna gelen bildirim sesiyle gözlerini televizyondan ayırdı. Telefonu eline aldığında ekranına düşen i********: mesajını görünce yüzünde gülümseme meydana geldi. Tugruldgn sana mesaj gönderdi. Mesajı açtığında ise o gülümseme sırıtmaya döndü. -"O perdeyi indir ve üzerine bir örtü al." Hemen mesaja yanıt verdi. -"Derken?" -"Aracın içinden evin içi ve sizin bacaklarınız cam gibi görünüyor. Arkadaşlarımın hakkınızda konuşmasını istemem. Perdenizi indirin." Bediz cama yanaştı. Evin önündeki araçlara baktı. Ve ortadaki aracın dördüncü koltuk sırasında onu gördü. Göz göze gelmişlerdi. Bediz gülümseyerek göz kırptı ve perdeyi yavaş yavaş indirdi. Ardından telefonu tekrar eline alıp mesaj yazdı. -"Sen yeter ki iste canım benim." Ve telefonu bırakıp filmi izlemeye devam etti. Tuğrul mesajına cevap vermemişti. Filmin ardından iki kız da ortalığı toplayıp yattılar. Sabah ikisi kahvaltılarını yapıp evden çıktıklarında tam evlerinin karşısındaki aracın önünde nöbet tutan Tuğrul'u beklemiyorlardı. Ayser Bediz'i öpüp işe giderken Bediz Tuğrul'a baktı. Zira genç adam da ona bakıyordu. Geç kalmayacağını bilse durup sohbet ederdi onunla ama gitmek zorundaydı. -"Geç kalacağım işe o yüzden yanına gelemiyorum." Tuğrul güldü. -"Çok iyi oldu inan bana." Bediz yüzünü buruşturdu. -"Kurtuluşun yok benden Tuğrul. Hiç boşuna sevinme." -"Bir gün kendin bıkacaksın. O günü sabırsızlıkla bekliyorum." -"Daha çok beklemeye devam et o zaman tatlım. Şimdi gidiyorum." Göz kırpıp öpücük attı. -"İyi nöbetler çevik yarim." Tuğrul güldü. -"Sana da hayırlı işler sapık yarim." -"Yarinim ya sapık olsam da olur canısı." -"O yarana da pansuman yaptır. Dünden beri aynı sargıyla geziyorsun." Bediz şaşırdı. -"Sen nereden biliyorsun?" -"Ben bilirim." Diye konuyu kapattığında Bediz başını yana eğdi. -"Yaa nasıl da beni düşünür yarim. Seni verene kurban yeşil göz." Ve ardından hızla yürüyüp işe geçti. Mağazaya girdiğinde arkadaşlarına selam verip üzerine mağazanın tişörtünü giydi. Sıcak yaz günlerinde kesinlikle mağaza tişörtü ile gelmezdi. Mağazaya gidene kadar su içinde kaldığı için yanında götürür mağazada da üzerini değiştirdi. Kıyafeti değiştirdikten sonra içeriye geçmiş ve reyonlar arasında dolanarak akşama kadar işini aksatmadan yapmıştı. Çıkışta mağazanın tişörtünü çıkarmadı. Zira terden sırılsıklam olduğu için eve gidince makinaya atacaktı. Gerek duymadı değiştirmeye. Mağaza kapandıktan sonra karakolun caddesine kadar arkadaşları ile geldi. Onlardan ayrıldığında karakolun köşesindeki çevikçilerin araçlarını burada görünce kısa süreli bir şok yaşadı. Hani kapılarındaydı onlar? Aracın yanından usulca geçerken gözleri Tuğrul'u aradı. Ama yoktu. Hemen mesaj attı ona -"Neredesin sen?" Tuğrul bir elindeki telefona gelen mesaja bir de karşı kaldırımdaki kıza baktı. -"Şubede? Ne oldu?" Yazıp onun tepkisine baktı. Kızın gözlerindeki o moralsiz ifadeyi görünce güldü. Demek burada olmasını istiyordu. -"Bende mahalledesin sandım." -"Hayır. Yerimize başka tim geldi. Biz geri geldik." -"Seni bir daha göremeyecek miyim ben yani?" -"Evet. Çok güzel bir haber değil mi?" Bediz'in gözleri kısıldı. Hemen hararetle mesajı yazmaya koyuldu. -"Benden kurtulamazsın demiştim sabah hatırlıyor musun?" -"Evet. Ve sonuca bak ki kurtuldum. En son isteyeceğim şey bir sapığımın olması." -"Gün gelecek o sapığım dediğin kıza aşkım diyeceksin." -"Çok fazla hayalperestsin." -"Aksine çok gerçekçiyim. Sen daha Bediz'i tanımıyorsun Çevikçi'm. Ama merak etme . Yakında beni çok iyi tanıyacaksın." Ve ardından hızla yürüyüp eve geldi. Loren bu akşam evdeydi. Onunla sohbet etti. Gözlerinin içi gülerek ailesiyle geçirdiği zamanı anlatıyordu Ayser ve Bediz'e. İki kız onun heyecanını mutluluğunu paylaştıktan sonra saat geç olmaya başladığı için yatma kararı aldılar. 1 Hafta Sonra Aradan geçen bir haftada Bediz Tuğrul'un yüzünü hiç görmedi. Mesaj yazmıştı ama genç adam bir iki cevap verip geri kalanına görüldü atıp durmuştu. Bediz artık ısrar etmenin bir anlamı olmadığını düşünerek yazmayı bıraktı. Belli ki Tuğrul konuşmak dahi istemiyordu. Mağazadan çıktıklarında arkadaşlarının para çekmek için başka yöne gideceklerini bildiği için onlarla selamlaşıp ayrıldı. Mahalleye girdiğinde köşede bekleyen bir iki serseri adamın bakışlarını fark edince rahatsız oldu. Hızla yürümeye başladı. Ta ki biri kolundan çekip onu duvara itene kadar. Boğazına dayanan bıçak ile neye uğradığını şaşırdı. Birisi boğazına bıçak bastırıyor diğeri karnına. -"Cüzdanını ver." İkiletmeden verdiğinde karşısındaki adam cüzdanı açtı. İçinin boş olduğunu görünce kızdı. -"Nerede lan para?" Bediz başını dik tuttu. -"Ben para taşımam." Karnına bıçak dayayan adam sinirle bıçağı karnına diğeri de bacağına sapladığında Bediz acıyla çığlık attı. Onun sesini cadde üzerinde aracın önünde nöbet tutan bir çevikçi duyunca hızla aracın önünden ilerleyip caddeye çıktı. Çöp konteynerının olduğu yerin duvarına sıkıştırılmış kızı görünce arkadaşlarını çağırdı. -"Koşun lan çabuk." Tuğrul ve Bora aracın en ön sıralarında oturdukları için önce onlar indiler. Ardından Yasin, İlker ve Uğur. Tuğrul başını çevirdiğinde büyük bir şok yaşadı. Gözleri kocaman oldu. Zira sıkıştırılmış kız Bediz'di. -"Bediz." Diye ortalığı yıkarcasına bir kükreme duyulduğunda Bediz başını çevirdi. Ve onu gördü. Pelerinsiz kahramanını.... Çelik yelekli süpermanini... Acıyla karışık gülümsediğinde yanındaki adamların hızla koşarak uzaklaştıklarını hayal meyal gördü. O ara hiçbir şey düşünemiyordu. Bedeni duvardan yavaş yavaş kaymaya başlamıştı ki yere düşmesine ramak kala Bediz o tanıdık kolların bedenini kendisine hapsettiğini anlayınca vücudu gevşedi. -"Bediz. Uyuma hadi. Bak ambulans geliyor şimdi." Tuğrul'un sesinin çok uzaktan geldiğini duyuyordu. -"Üşüyorum Tuğrul." Tuğrul arkadaşına döndü. -"Bora aramadınız mı ambulansı?" -"Sakın ol aradık geliyor." Sonra Bediz'e baktı. -"Bediz." -"Efendim." Tuğrul'un sesindeki çaresizliği hissetti Bediz. -"Dayan güzelim." O sırada Tuğrul'un sesiyle aynı anda birinin daha sesini duydu. Çok tanıdık bir ses... Her akşam kapıya gelip şarkılar okuyan o sesi... Bu ses Deli Murat'tan başkası değildi. -"Baldızzzz."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD