kül ve gül

614 Words
Ana Karakterler: Lara Soysal: 28 yaşında, zeki, güçlü bir gazeteci. Gerçeğin peşinde koşarken geçmişindeki karanlıkla yüzleşmeye hazır olmayan biri. Kuzey Arslan: 35 yaşında, İstanbul’un yeraltı dünyasında hem korkulan hem saygı duyulan bir mafya lideri. Görünüşte soğuk, ama içinde bastırılmış bir geçmiş ve yaralı bir kalp taşıyor. Rana Soysal: Lara’nın ablası. On yıl önce esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuş. Lara onun ölmediğine dair izler bulur. --- Konu Özeti: Gazeteci Lara, İstanbul'daki büyük mafya dosyalarını araştırırken yolu, şehri gizlice yöneten Kuzey Arslan’a çıkar. Kuzey, sadece yeraltı işlerinin patronu değildir; Lara'nın kayıp ablası Rana ile geçmişte bir ilişkisi vardır. Lara, ablasının hâlâ hayatta olduğuna dair ipuçlarını takip ettikçe Kuzey’e daha çok yaklaşır. Aralarındaki ilişki bir savaşa dönüşür: güven ile ihanet arasında, tutku ile korku arasında, geçmiş ile gelecek arasında sıkışan bir bağ. Kuzey, Lara’ya yaklaştıkça kendi vicdanıyla yüzleşir. Lara ise onun karanlık dünyasına çekildikçe, hem aşka hem tehlikeye teslim olmaya başlar. Ancak Lara'nın gerçekleri öğrenme arzusu, Kuzey'in gömmeye çalıştığı sırları teker teker gün yüzüne çıkarır. Bölüm 1: Kırmızı Ceketli Kadın İstanbul’un üstüne gece çökerken, şehrin karanlığı sadece gökyüzünde değil, yerin tam altında da kıpırdanıyordu. Lara Soysal, Galata’nın arka sokaklarında, topuk sesleriyle yankılanan daracık kaldırımlarda yürüyordu. Üzerindeki kırmızı deri ceketi, soğuktan çok dikkat çekmek içindi. Ve o dikkat, bu gece gerekirdi. Bir haberin değil, bir sırrın peşindeydi. On yıl önce, bir sabah kahvaltıda gözlerinin içine bakarak gülümseyen ablası Rana, bir anda ortadan kaybolmuştu. Ne bir mektup, ne bir cenaze… Sadece bir sessizlik. On yıl boyunca içini kemiren bir "Neden?" sorusu. Ve şimdi, onun ismini taşıyan bir kolye, Kuzey Arslan’ın adamlarından birinin boğazında asılıydı. Lara, “Arslan” soyadını ilk duyduğunda kahkahasını zor tutmuştu. Gerçekten mi? İstanbul’un altını üstüne getiren, bakanları tehdit eden, sokaklara yasa koyan adamın adı ‘Kuzey’ mi olacaktı? Ne kadar da şiirsel… Ne kadar da pislikçe romantik. Bir apartmanın bodrum katındaki kulübeye geldiğinde, karşısına çıkan iri yapılı adam eliyle dur işareti yaptı. "Randevun var mı?" Lara, çantasından küçük bir ses kayıt cihazı çıkardı ve adama doğrulttu. "Yayınlarım. İsmini, kimliğini, annenin mezar taşındaki doğum tarihine kadar." Adam bir an durdu. Sonra kapıyı açtı. "Şanslısın. Kuzey Bey biraz öfkesini alkolle yatıştırıyor bu gece." İçeri girdiğinde, hava değişti. Sanki oksijenin yerini barut, duman ve parfüm karışımı bir şey almıştı. Koridorun sonunda, açık bir kapının ardından müzik geliyordu. Hafif caz. İğrenç bir ironi: mafya lideri, caz dinliyordu. İçeri girdiğinde, Kuzey onu fark etmedi. Ya da fark edip umurunda olmadı. Elinde bir kadeh vardı. Üstünde siyah bir gömlek, ilk üç düğmesi açık. Ve elleri… bir adamın elleri bu kadar temiz görünüp bu kadar kanlı olabilir miydi? Lara, öne doğru bir adım attı. "Rana Soysal. On yıl önce kayboldu. Seninle bir ilgisi var." Kuzey başını kaldırdı. Gözleri, cam gibi parlaktı. Alkol değil, geçmişti onu sarhoş eden. Sessizce bir sigara yaktı. Bir duman aldı, sonra Lara’ya baktı. "O ismi burada bir daha ağzına alırsan… seni kendi ellerimle duvara çakarım." Lara bir adım daha attı. "İstersen şimdi çak. Nasıl olsa yıllardır çakılmamış bir kadın gibi yürüyorum zaten." Kuzey, şaşırmadı. Hafifçe gülümsedi. Ardından elindeki kadehi yere bıraktı. "Senin gibi bir kadın… ya lanet getirir ya da kurtuluş." "Ben lanetim. Ama peşinde olduğum şey daha beter: gerçek." Birbirlerine yaklaştılar. Karanlık gözlerin içinde bir şey kıvılcımlandı. Bir çekim vardı. Ölümle arzunun tam ortasında kalan o şey. Ellerini uzatsa öpebilirdi onu. Ama dokunsa, belki de her şey bir anda patlayacaktı. Kuzey başını eğdi, Lara'nın kulağına fısıldadı: "Benimle oynama. Yakarsam, iz bırakmam. Ve sen… iz istemeyecek kadar kırılmışsın." Lara arkasını döndü ama çıkmadı. Kapı aralığında durdu, içini çekti. "Bu daha başlangıç. Ben seni ve geçmişini çözeceğim. Gerekirse her karanlık köşene girerim… çıplak bile olsan." Kuzey kahkaha attı. İçinde şeytanla melek dans etti o anda. Bu, başlangıçtı. Ve İstanbul, o gece bir kadının adını fısıldamaya başladı: Lara... Lara Soysal.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD