bc

GEL BERABER YILDIZLARI SAYALIM |BXB

book_age18+
443
FOLLOW
5.0K
READ
HE
second chance
sweet
city
like
intro-logo
Blurb

(Tamamlandı) Asperger sendromlu gök bilimci Mavi, yalan söyleyemeyen, duyguları hissedemeyen ve insanların hissettiklerini anlayamayan biridir. Şaman olan babası öğretilerini ona aktarmaya çalışıp ne kadar kibar olmasını öğütlese de Mavi'nin empati yapma yeteneğinin olmaması babasını bir türlü anlamamasına neden olur. Ev arkadaşı aradığı sırada evine bakmaya gelen taksi şöförü Muzaffer ile hayatı en baştan yaşamaya başlayacaktır.

Mavi&Muzaffer

chap-preview
Free preview
Bölüm 1: Ev Arkadaşlığı Kılavuzu
Başlangıç Tarihi: 16.03.2023 Bitiş Tarihi: 24.07.2023  ✨✨ Mavi, her sabah olduğu gibi sabah yedide çalan alarmını duymadan önce gözlerini kocaman açıp yataktan bir hamlede doğruldu. yediyi beş geçe tuvalet saati olduğundan, kendi sözleriyle durum açıklanırsa, boşaltım sistemindeki tüm organlarla anlaşmış ve üretrasını yormadan her sabah aynı saatte idrarını yapmaya alıştırmıştı kendisini. Demir Dağı'nda dövüldüğünü iddia ettiği vücudu tam bir makineydi çocuğun. Her sabah aynı saatte kalkar, tuvaletini yapar, o gün ne yemesi gerekiyorsa onu yer ve çalıştığı üniversiteye giderek işinin başına otururdu. Tüm haftanın günleri için belirlediği kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği ve hatta atıştırmalık listesini liseden beri hiç kimse değiştirememiş, pizza gününde makarna yemek isteyen biri olursa da Mavi'nin susmak bilmeyen çenesinden bıkarak 'Lanet olsun, pizza yiyelim!' demek suretiyle yine Mavi'nin isteklerine boyun eğerdi. Kimse Mavi'nin kuralları dışına çıkamaz, onun sınırlarını da ihlal edemezdi. Sabah rutinini tamamladıktan sonra bugünün Cumartesi olduğunu fark edince kendisine mantarlı çırpılmış bir yumurta hazırladı. Cumartesi günleri mantarlı çırpılmış yumurta günüydü, yanına sakinleştirici ve dinlendirici çaylarından birini hazırlayarak televizyonun karşısına geçip yılların değiştiremediği geleneği olan Harry Potter'ı en baştan izlemeye başladı. Bir yandan yumurtasını çatallarken diğer yandan en favori sahnesi olan Dudley'in domuz kuyruğuna sahip olduğu kısım ekranda belirince kendi kendine kıkırdadı. "Çok salak bu çocuk." dedikten sonra birden televizyona doğru bakıp dudaklarını büzerek, "Özür dilerim." dedi, kapalı kutunun içindeki tombul çocuğa. Babası insanlara salak, aptal gibi sözleri söylemesinin doğru olmadığını tembih etmişti, insanlar bu sözleri duyup kırılabilirlerdi. Dudley'i serinin sonuna doğru sevdiğinden onun kırılması da Mavi'nin işine gelmezdi. Biraz daha televizyon karşısında oyalandıktan sonra tabağını, bardağını ve çatalını en favori deterjanını boca ettiği bulaşık süngeriyle elinde güzelce yıkadı. Yumurta yediği zamanlar kullandığı kapları makineye atmaz kokusunun tüm diğer tabaklara, çatallara geçtiğini düşünür ve tiksinirdi. Duvarındaki Mickey Mouse'lu saate baktığında saatin ona geldiğini görüp aylardır aradığı ama bir türlü bulamadığı ev arkadaşı görüşmesi için birinin onun deyimiyle 'mülakata' geleceği saatin yaklaştığını fark edip hızla üzerini değiştirdi. Odasından çıkmadan önce komodinin üzerindeki gece yeniden göz gezdirdiği bin sayfalık ev arkadaşlığı kılavuzunu da kolunun altına alıp salona doğru ilerlemişti ki kapı çaldı. Dakik olduğunu düşündüğü adam için salondaki çalışma masasının üzerinde yine dün hazırladığı artılar ve eksiler başlıklı kağıdı alıp artılar kısmına bir tik attı. Dakiklik Mavi için çok önemli bir husustu, ev arkadaşı her anlamda ona ayak uyduracak biri olmalıydı. Kapıyı açtığında komşusu Ahmet'in evinde gördüğü usta ve Burak karşısında dikilince pat diye kapıyı yana doğru iyice açıp sözsüz şekilde onları içeri buyur etti. "Selamın aleyküm kardeş, Muzaffer ben." dedi ev arkadaşlığı için müracaat eden adam. "Merhaba." dedi Muzaffer'i süzüp. Kavruk teni, kirli sakalı bıyığı, mavi gözleri ve kahverengi saçlarıyla uzun boylu ve kalıplı bir adamdı. "Sosyal kurallar gereği bana merhaba demelisin." dedi Burak'a doğru. Burak'sa başında zaten binbir dertle bir de Mavi'yi bugün hiç çekemeyeceğini düşünerek, "Merhaba Mavi." dedikten sonra Muzaffer'e bakıp, "Başkan ben karşıdayım, siz güzelce halledin işinizi." diyerek resmen kaçarak kendisini sevgilisinin yanına atmak için çıkıp gitti. Muzaffer, elleri kot pantolonunun cebinde ağır ağır içeri girerek etrafı süzmeye başladı. İlk gözüne çarpan şey evin on yaşında bir çocuk tarafından dekore edilmiş olduğu fikriydi. Her yerde acayip biblolar, filmlerden fırlamış gibi figürler vardı. Onun haricinde evi gereksiz eşyayla doldurmamıştı çocuk, bu Muzaffer için iyiydi. Gereksiz kalabalıktan hiç hoşlanmazdı adam, ne eşya ne de insan. Salonun ortasındaki kütüphaneyi ve içindeki kalın kitapları görünce, 'İnek la bu bebe.' diye düşünürken, çalışma masasının da salonun ortasında olması onu bu fikre iyiden iyiye ikna etti. "Beğendin mi?" "Kalacağım odayı ve banyoyu göreydim ya bir." "Görseydim demelisin. Bu şekilde dili aşındırıyorsun, lütfen dilimizi güzel kullan." diyerek eliyle gel anlamında işaret çaktığı Muzaffer'i içerdeki boş odaya götürdü. Adam odanın kendisi için hayli hayli yetecek orta boyda bir oda olduğunu görünce memnun oldu. Küçük yerlerde kalmaktan koca cüssesiyle hiç hoşnut olmazdı Muzaffer. Banyoya girdiklerinde klasik bir banyo karşıladı onu. Klozet, duşa kabin, lavabo, lavabonun üzerinde aynalı, altında kapaklı bir dolap ve sıra sıra hijyen malzemelerinin dizili olduğu kendi boyunda kocaman bir ayaklı raf. "Penguen ne iş?" diye sordu penguenli duş perdesini gösterip. "Çok seviyorum, çok komikler. Birbirlerine evlenme teklifi ediyorlar biliyor musun? Buldukları çakıl taşını dişi penguenin önüne bırakıyor erkek penguenler, dişi kabul ederse evine koyuyor taşı ve ömür boyu beraber yaşıyorlar. Ah bir de İmparator penguenler suda beş yüz altmış metreye kadar dalabilirler ve ayrıca-" Muzaffer, bu çocuğun ne kadar çok konuştuğunu hatırlıyordu elbette ama yine de yeniden deneyimlemesi 'mal' demesine sebep oluyordu, ikinci kez. "Tamam tamam anladım, çok seviyorsun yani." "Hım hım." diyerek başını salladı Mavi. Yeniden salona döndüklerinde Muzaffer tekli koltuğa oturup detayları konuşmak için Mavi'yi beklerken çocuk kolunun altındaki kalın dosyayı ona uzattı. "Ne bu emmi oğlu?" "Benim amcam yok, dolayısıyla onun oğlu da yok. Bu ev arkadaşlığı kılavuzu, iyice oku. her detay bunun içinde yazılı." "Yalnız ben en son Ökkeş serisinde bıraktım okumayı." "O ne? Fantastik mi?" "Neye inandığına bağlı, kurt avına bile çıkıyor bacak kadar boyuyla." "Öyle mi?" diye sordu heyecanla Mavi. "Peki nasıl avlıyor kurtları, özel güçleri mi var?" "Kurtlara sevgi sözcükleri fısıldıyor, gıdıklıyor onlar da hemen uysallaşıp Ökkeş'le kanka oluyorlar başkan." "Ben başkan değilim. Gıdıklamak işe yarıyor demek." dedi düşünceli düşünceli önündeki sehpaya dalarken Mavi. "Şimdi aslanım, ben bunu okuyamam özet geçersin sonra bana. Kitap okumak falan bana entel dantel işi kalır çaktın?" "Neye çaktım?" "Anladın mı yani?" dedi Muzaffer bıkkın bir nefes vererek. O Recep denilen orospudan şimdi daha fazla nefret ediyordu, onun yüzünden evinden olduğu için... "Soru eki neden getirmedin o zaman? Soru sorulurken soru ekleri kullanılır ve bunlar mutlaka ayrı yazılır. Bazıları birleşik yazıyor biliyor musun?" dedi hüzünle. "He valla en büyük derdim bu, soru eklerinin ayrı yazılması icap eder. Ellerim titriyor ben de biri öyle yazınca biliyon mu?" "Türkçe-" "Aynen tamam, şimdi ben taksiciyim kardeş. Bazen gündüz bazen gece çalışırım, saatim yoktur ayıktın? Öyle karı kız ayağım da yoktur benim, içki miçki de arada işte Beşiktaş'ın maçı varsa, ha çilingir sofrası kurarım bak derbide. Sigara içerim ama evde içmem, balkon var benim için iyi. Anam babam falan da yok benim tek tabancayım yani. Anladın?" "Ayıktın ne demek?" "Yani mevzuya uyandın mı?" "Ben her sabah yedide uyanırım zaten." Muzaffer, az bildiği bir dili konuşmaya çalışan Türk insanı gibi bağırarak çocuğa açıklama yapma ihtiyacı hissetse de yine de kendisini tuttu. Hem kira bakımından iyi gelirdi bu ev ona hem de kırk saat ev arayacak göt şu an onda yoktu. Çocuk belli ki saftiriğin biriydi, eski ev arkadaşı pezevenk çıkıp da karı kız pazarladığından beri Muzaffer için ev arkadaşlığı konusu hassas bir hale gelmişti elbette. "Tamam o zaman kontratı getir imzalayayım. Ev sahibine söyleme kirayı artırır Allah'ıma ha." "Müslüman mısın?" Muzaffer elini kalbine koyup, "Elhamdülillah Müslümanım." dedi. "Anladım." dedi Mavi sadece. Daha sonra dayanamayarak, "Namaz kılıyor musun? Ona göre saatlerini ayarlayalım." dedi. "Yok, o kadar Müslüman olamadık daha, kendimize kadarız." dedi Muzaffer. Sonra anlam veremeyerek, "Sen değil misin?" diye sordu. "Agnostiğim ben." "Af buyur?" "Ben yalnızca bilime inanırım, tanrının, maddesel fenomenlerin ötesinde bir varlığın ya da metafizik bir gücün varlığını bilimsel olarak kanıtlayamadıkları sürece de böyle kalırım." "Ateistsin yani." "Hayır Agnostik, ikisi farklı." diye ısrar etti Mavi. Muzaffer, 'Ha kel Hasan ha Hasan kel.' diye düşündü içinden. Aynı bokun lacivertiydi işte, hepsi cehennemde cayır cayır yanacaklar, şeytanın üç oklu mızrağını götlerine yiyeceklerdi. "İyi ki Müslümanım." diye düşündü içinden, neden şu an yukarıya yalakalık yaptığını kendisini de anlamasa da bir şeyleri netleştirmek istiyor gibiydi içinden. Bu sırada Mavi sesli bir hiiii çekerek, "Din ve politika hakkında konuşmak ayıptı." dedi adama doğru. "Kim dedi?" "Komşum Ahmet demişti, insanları kırabilirmişim." "Buradan bakınca insanlar senin kemiklerini kırabilir gibi geldi bana ama sen yine de Ahmet'in dediğini tut yavru ceylan." "Yavru ceylan değilim ben, insanım." dedi gözlerini kırpıştırarak Mavi. Ortalama zekası olan insanlar artık insanla hayvanı da mı ayırt edemiyorlardı!? Muzaffer bıkkınlıkla, "Kontrat?" dedi. "Kontrata sen imza atınca birlikte yaşadığımız ortaya çıkar ve benden istediğin şey bir sahtekarlık farkında mısın?" "Ben geldim diye iki katı kira ödersen ne olacak hacı dayı?" "Hacca giden bir dayı değilim ben. Yeğenim yok! Tamam ben ev sahibimle görüşeceğim, çok anlayışlı bir beydir kendisi beni kırmayacağından eminim." "Anlaşıldı. Ben yarın taşınırım ha." dedi Muzaffer. O şerefsiz piç kurusu adamın evinde bir saniye bile durmak istemiyordu. Arkadaşı Burak olmasa temiz bir sopalardı adamı ama işte... "Tamam. Yarın on birde gel." "Sabah erken gelirim ben." dedi Muzaffer elindeki tespihi çevirerek. Mavi, adamın elindeki tespihe anlam veremeden baktı. Ah! Çok aptaldı, Müslüman olduğu için dua ediyor olmalıydı adam! Ayrıca kendisine aptal dediği için kendisinden de özür dilemeyi ihmal etmedi. "Benim kahvaltı saatime denk gelirse ya?" "Eee?" "Seninle ilgilenemem." "Benimle ilgilenip n'apıcan ceylan yavrusu? Benim zaten eşyam bile yok doğru düzgün, ben bir valiz gelirim işte. Kasma." Mavi, başka bir dil konuşan adama bakıp bildiği dilleri kafasında şöyle bir çevirirken hiçbir dilde bu adamın kullandığı bazı sözcüklerin olmadığına kanaat getirdi. Bu adam bir Türki Cumhuriyetli falan olabilirdi çünkü konuştuğu Türkçe olsa da kullandığı kelimeler çok farklıydı. "Tamam o zaman." "Hadi Allah'a emanetsin başkan ben kaçar." "Ben kendime emanetim!" dedi Mavi kaşlarını çatarak. Muzaffer içinden bir 'La Havle' çekip, ayakkabılarını giyerek karşı daireye Burak'ın yanına ilerleyecekti ki, "Hoşça kal." dedi Mavi. "Niye veda ediyorsun oğlum?" "Ben senin oğlun değilim. Bu vedalaşan iki insanın toplumda söylemesi gereken sözcüklerden biridir. Kendine dikkat et, bay bay, görüşürüz de denilebilir." dedi bilmişçe. Bu adama öğretecek çok şeyi vardı Mavi'nin, çocuk bundan emindi. "Bay bay, görüşürüz." dedi Muzaffer kapıyı kapatmadan önce. Mavi, etrafına bakıp ilk kez biriyle yaşayacağı için kendisini bir garip hissetti. İçinde sanki tuvaleti gelmiş de sıkıyormuş gibi bir his belirdi ama ne olduğunu anlamlandırmadı çocuk, ilerde bu duygunun heyecan olduğunu anlayacağı günler de ona uzak değildi gerçi... ✨✨

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Kod adı :Buz

read
6.1K
bc

İNFAZ

read
4.8K
bc

AŞKIN KÜLLERİ [ YENİDEN DOĞMAK ]

read
7.4K
bc

Askerin Gelincik Çiçeği

read
33.2K
bc

Sessiz Çığlık

read
10.0K
bc

Geyna-Layon'un Fısıltısı

read
1.3K
bc

Kader Çıkmazı

read
4.6K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook