Ben hep düz yolların aşinasıydım ben. Nefes nefese kalmadan, aheste aheste yürümenin. Şimdi karşıma çıkan bu yokuşun sonunda hala nefes alıyor olabilecek miyim, bilmiyorum. "Ayaklarıma kara sular indi" deyimini daha önce hiç kullanmak zorunda kalmamıştım ki. Küçücük bir ilçede, ulaşmak istediği her yere yürüme mesafesinde yaşayıp giden çocukluğum ve ergenliğim düşüyor hatırıma. Bu yokuşta solacak mıydı şimdi gençliğim?
Aman Allah'ım saçmalamaya da başladım. Bana bu sıcakta kiralık ev aratan yurt yönetimine beddualarımı biraz dinlendikten sonra sunacağım. Ne olurdu iki yıl daha dişlerini sıksalardı? Hem o alçak Ceyda'nın da alacağı olsun. Evi ben bulayım, kontratı ben yapayım, eksiği gediği ben halledeyim, hanımefendi o salak asistan bozuntusunun peşinden koşsun. Ulan o okulu ben de okuyorum be. Anam babam beni buralara fahri emlak danışmanı olayım diye mi yolladı yelloz? Ama sen dur. Evi bir bulayım, bütün temizliği sana yaptırmazsam. Yok öyle üç kuruşa beş köfte, yer cücesi seni.
Böyle selam sabah vermeden konuya girmiş oldum ama kusuruma bakmayın. Kim bu konuşan deli diyorsunuz eminim. Efendim ben kendimi şöyle tanıtayım; Amasra'lı esnaf bir ailenin, İstanbul gibi büyük bir kaos şehrinde tıp okumaya çalışan iki çocuğundan biriyim. İsmim Zehra. Hemcinslerine göre ortalamanın üstünde bir boya ve bir çoğunun ideal olarak gördüğü fakat babaannemin çiroza benzettiği zayıf bir bedene sahibim. Beni diğer insanlardan farklı kılan en önemli özelliğim ise göz rengim. Yeşil içinde kahve hareler olan ve çok nadir görülen bir renge sahip gözlerim. İnsanlar bu yüzden konuşurken direk gözümün içine bakar. Arada bu aldatmacaya kanıp bana önem verdiklerini düşündüğüm olmuyor değil. Ama bu ilginin sebebi tamamen algıda seçicilik.
Şimdi diyorsunuz ki; bodoslama mevzuya dalan bu kızın derdi ne? Efendim dört yılımı geçirdiğim yurtta bir türlü dikiş tutturamadım. Okuduğum bölümün zorluğu ve etrafımda olan anlayışsız insanlar, bir de bunlara çanak tutan yurt yönetimi canımdan bezdirdi. Ceyda da zaten ev arkadaşlarıyla takışmıştı. Biz de bu fırsatı değerlendirip ayrı eve çıkalım dedik. Ama bilseydim bütün iş benim başıma kalacak; bir daha düşünürdüm Ceyda cücesi ile ev arkadaşı olmayı. Neyse Allah'tan mert kız, yalanı sevmez, derslerini ciddiye alır, e ailesi de bizimkiler gibi mütevazı insanlar. Anlaşırız biz bununla dedim ve fazla düşünmedim.
Eve çıkma fikrini bizimkilere açtığımda elbette babam karşı çıktı. Vay efendim ha deyince ulaşılacak mesafede değilmişim, başıma bir iş gelse nasıl koşacakmış. Yurtta en azından güvenlik varmış, nizam varmış. Baktım iş; "kız başına nasıl yapacaksın" a geliyor; hemen açtım isyan bayraklarını. Dedim;" baba ben ders çalışamıyorum, yurtta rahat vermiyorlar, okulum mu uzasın istiyorsun? Hem sen bana güvenmiyor musun? Aşk olsun." Azcık da sesimi titretmiş, içimi çekmiş olabilirim. Rıza kaptanın yelkenler hemen suya indi tabii. Ee biz de bu gözleri boş yere bozmadık. Başını kitaptan kaldırmayan, gözü hiçbir zaman dışarda olmayan, ağır başlı kızına güvenmeyip de ne yapacak? Allah'ım sen yüzümü kara çıkarma ya rabbim, amin.
Güler sultanın, yani annemin de canına minnet tabii. Babamla arayı kattıkları zaman kaçıp geleceği kapısı olacak ya, yaptı yolumuzu bir güzel. Kardeşim olacak o kımıl zararlısı zaten dünden razı. Vel hasılı kelam, allem ettik kullem ettik, Rıza kaptanı razı ettik. Şartları oldu elbet. Evvela temiz bir mahalle olacak, aile apartmanı olacak, okula tek vesaitle gidilecek, çarşıya pazara yakın olacak ve daha bir sürü şey. Pazar günü akşama kadar oturup kiralık ev ilanlarına baktık internetten ve uzak yerleri eleyip, bizimkilerin şartlarına en uygun iki yeri not ettik. Ve anladığınız üzere evlere bakma piyangosu da bana çıktı. Neden? Çünkü aslan gibi kızmışım, eksiği gediği daha iyi anlarmışım, pazarlıkta efsaneymişim. Anlayacağınız bir dolu yıkama yağlama. Ben de ne çabuk gaza geliyormuşum meğer.
Sizinle konuşurken yokuşun sonuna gelmişim de haberim yok. Şimdi, elimdeki adrese göre ilk bakacağım ev bu cadde üzerinde. Oldukça işlek bir yer burası, her şey elimizin altında. Evet, hah işte burası. Tekin Apartmanı 4 numara. 'Ev sahibi apartmanın altındaki telefoncunun sahibi.' demişti telefondaki kadın. Hadi Bismillah Zehra, alırsın kızım sen bu maçı.
"Hayırlı işler kolay gelsin. Ben apartmandaki kiralık daire için gelmiştim." Evet başladılar tepeden tırnağa süzmeye. Bir bakışta karakterime not verecekler şimdi.
"Öğrenci misin bacım?" Size ne lazımdı diye sorasım var ama tutuyorum kendimi.
"Evet beyfendi, öğrenciyim."
"Ne okuyorsun?"
"Tıp fakültesi 4. sınıf."
"Maşallah maşallah. Tek mi kalacaksın bacım?"
"Benimle aynı sınıftan bir arkadaşımla kalacağım."
"Cinsi ne bu arkadaşın?" Arizona kertenkelesi, tövbe estağfirullah.
"Hemcinsim beyfendi"
" Baştan söyleyeyim de burası aile apartmanı. Öyle çarpışık ilişkilere müsamaha göstermezler. Eve de gelen gidene dikkat etmeniz lazım." Çarpışık ney ya, çarpışık ney?
"Anladım efendim. Bir sorun yaşamayacağımıza emin olabilirsiniz. Uygunsa evi görebilir miyim?
"Uygun, uygun. Dur hanımı arayayım da indirsin anahtarı aşağı. Biz de o dairenin bir üstünde oturuyoruz. Ev annemin, biz ilgileniyoruz. Sen çık şimdi 4 numaranın önüne, hanım da hemen gelir."
Ayaklarımın geri geri gitmesi normal mi? Önsezileri güçlü biri olmadım hiçbir zaman ama apartmanın içine girer girmez bir ürperme geldi vücuduma. İki kat mesafe olduğu için daracık asansöre binmedim. Daire katına çıktığımda kısa boylu, tombulca ve dik bakışlı bir kadın beni karşıladı. Kocasından daha beter süzdü yemin ediyorum. Tövbeler olsun gözünde çakan şimşekleri gördüm az önce. İmalı imalı bir "geç buyur" diyişi var, akla zarar. Acaba buyurmasam mı? Korkunun ecele faydası yok Zehra. İlk emlak şehidi sen olursun çok çok. Neyse efendim ablayı kızdırmadan buyurduk buyurmasına da, içeri girer girmez kesif bir küf kokusu doldu burnuma. İlk falsosunu verdi bile ev. Ceyda'nın astımı var, ona zarar verir bu koku. Eğer kaynağı halledilebilir gibi değilse bu evi eledik gitti bile. Küçük bir giriş, dar bir koridor, bir tanesi karşıda, ikisi karşılıklı üç kapı. Mutfak kıç kadar, salon desen eh işte. Odalar da küçük. O ney anam! banyoda soba var. Ulan hangi devirde yaşıyoruz? Şimdi hazırsanız en başta sormam gereken soruyu soruyorum. " Hanımefendi apartmanın ısıtma yöntemi ney acaba?"
"Herkes dairesine doğalgaz aldı ama kaynanam biraz eski kafalıdır. Sobanın yerini bir şey tutmaz diye almadı abonmanlık. Ondan kelli ucuz kirası zaten."
'Ucuz mu? Ne ucuzu hanım abla? Dalga mı geçiyorsun?' diyemedim çünkü canım kıymetli benim. Onun yerine;
"Anladım. Ben bir arkadaşımla da görüşeyim size dönüş yaparım. İyi günler size de zahmet verdim." Deyip, en munis tavrımla arkama bakmadan indim merdivenleri. Akıllarından zoru var bu insanların. Kokmuş dairelerini rezidans yavrusu sanıyorlar zaar. Yine düştük yollara canım ayaklarım. Şu evi hayırlısıyla bir bulayım, Ceyda ablanız masaj yapacak sizlere, söz.
Öteki ev de buraya yakın olmalıydı sanırım. Emlakçı yaklaşınca arayın demişti, en iyisi işimi garantiye almak.
" Alo, iyi günler. Ben sizi dün Fatih'teki kiralık daire için aramıştım. Eğer uygunsanız ben evin sokağına yaklaştım. Onu haber vereyim dedim."
"Hatırladım ablacım, hatırladım da o daireyi sabah verdik biz ya. Gelip görüp hemen tuttular. Ama biraz beklerseniz, önümüzdeki hafta boşalacak bir daire var. En geç on gün diyeyim ben size."
"Yok abicim imkansız. Biz en geç önümüzdeki hafta sonu taşınmayı düşünüyorduk."
"Anladım abla. Maalesef sizin kriterlerinize uygun başka ev yok şu an elimde."
" Sağlık olsun. Kolay gelsin size"
Sağlık olmasına olsun da bu bana yapılacak iş miydi be? Siz niye benim baktığım eve atlıyorsunuz kardeşim?
Hadi Zehra, hadi servi boylum al yanaklım. Bu yokuşu boşuna çıkmadın sen. Kaldır başını bak yukarı. Elbet çıkacak gönlünü fethedecek bir tane ev. Ah kimi kandırıyorum ki? Nerde bende o şans? Şimdi Amasra'da olsam, bakkala çakkala sorar, eş dost aracılığı ile kırk tane ev bulurdum. Ah canım memleketim. Şuradaki büfeye sorsam mı acaba? Ne kaybederim ki?
" Hayırlı işler, kolay gelsin. Ben buralarda kiralık ev bakıyordum da, var mı bildiğiniz bir ev acaba?"
" Sağ olasın kızım. Nasıl bir şey arıyorsun, ailenle mi yaşayacaksın, yalnız mı?"
" Haa yok amca. Ben öğrenciyim. Bir arkadaşımla beraber kiralamak istiyoruz. Bu semt okulumuza yakın. Özellikle buralardan arıyoruz o yüzden."
" Anladım kızım. Aslında var bildiğim bir ev ama, Ayşe hanım kiraya verdi mi vermedi mi bilmem. Az bekle, çırak gelsin seni götürsün. Geç otur şöyle az soluklan. Ben sana soğuk bir şey ikram edeyim, ne içersin?"
" Sağ olun, zahmet etmeyin. Sadece su alsam yeterli benim için."
" Ne zahmeti kızım. Belli ki çok yorulmuşsun. Ne istersen içebilirsin. Ee de bakayım ne okuyorsun?"
" Arkadaşım da ben de Çapa'da tıp okuyoruz amca. Dördüncü sınıftayız. "
" O maşallah hanım kızım. Allah muvaffak etsin. Ha bak çırak da geldi. Oğlum, hanım kızımızı Ayşe teyzene götür. Ev arıyormuş ablan. Hikmet amcam gönderdi de, sevabına yardımcı olsun. İnşallah kiraya vermemiştir evini."
" Çok sağ olasınız Hikmet amca. Yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim."
" O ne demek güzel kızım. İnşallah işin görülür. Sen de arada benim tansiyonuma bakarsın ödeşiriz. Hadi git bakalım fazla gecikmeden. Hava kararmadan yerine yurduna dön, aklım sende kalmasın."
" Eyvallah, Allah'a emanet ol un."
Ulan ne sevap işledin kim bilir Zehra? Allah'ın senin karşına çıkardığı adama bak. İnşallah kiralanmamıştır dediği ev. Çırak da maşallah dört nala yürüyor. Az beklesene evladım, ayaklarım zor taşıyor zaten beni.
"Geldik abla burası. Üçüncü katta kiralık daire."
" Camında kiralık falan yazmıyor ama, tutuldu mu acaba?"
" Yok abla, bilerek yazmaz Ayşe teyze. Herkes sormasın, tanıdık bildik birine gitsin diye. Zaten Bir Hikmet amca bilir kiracı aradığını."
" Anladım ablacım. Hadi çıkalım da konuşalım bir an önce."
Hadi bakalım gazan mübarek olsun Zehra. Bakalım aradığın evi bulmuş musun?
Az evvel girdiğim binada hissettiğim kasvet burada yok. Merdivenler aydınlık, ferah. Merdiven boşluğundaki pencerelerin önüne çiçekler ekilmiş. Nedense bu bina bana çok sıcak geldi. İçime sindi resmen. Apartmanın adı da pek güzel. Erguvan Apartmanı. Binanın tamamı dört kat. Kiralık olan daire de üçüncü katta. Asansör yok ama basamaklar yoracak kadar dik değil. Zaten hastane stajında dört nala merdiven inip çıkmıyor musun kızım? Üç kat ne yapar sana?
Hadi bismillah çalalım bakalım Ayşe hanımın kapısını. Zili bir kez çaldıktan sonra çok bekletmeden açıldı kapı. Karşımda 50'li yaşlarda saçlarına yer yer ak düşmüş ama güzelliğinden bir şey kaybetmemiş hoş bir hanım belirdi.
" Ayşe teyze, hayırlı günler. Bizi Hikmet amca yolladı. Bu abla kiralık daireye bakacakmış."
" Hikmet bey, az evvel aradı oğlum, haberim var. Hoş geldin kızım. Az bekle anahtarı alıp geleyim. Oğlum sen de Harun'un yanında bekle ben gelene kadar olur mu? Hadi gel kızım, daire üst katta."
Neden içim böyle sıcacık oldu ki? Ayşe teyze sen ne yaptın bana acaba?
" Hah geç kızım. En son kiracı çıktıktan sonra elime biraz para geçti, evin eksiğini gediğini yaptırdım gücüm yettiğince. Çelik kapı taktırdım ilk baş, sonra mutfak dolaplarını banyoyu falan elden geçirttim. Parkeler yıpranmıştı, bizim komşu Salim bey var sağ olsun marangoz, o ilgilendi cilasıyla. Ev öyle ahım şahım büyük değil ama iki kişiye yeter de artar. Hikmet bey iki kişi kalacağınızı söylemişti. Sen gez bak, içine sinerse kira konusunda da anlaşırız. Hikmet beyin içi pek ısınmış sana. E benim de ısındı Allah var. İnşallah hepimiz için hayırlısı olur."
" Ev aradığım gibi Ayşe hanım. Küçük de değil üstelik. Arkadaşımla bana yeter de artar bile. Hem gördüğüm kadarıyla badanasına kadar yapılmış, hiç masrafı yok. Eğer kirada anlaşırsak kontratı bugün imzalamak isterim. Kapora da veririm."
" Bak kızım eğer evi beğendiysen kiradan önce başka bir konuda anlaşalım. Bana teyze diyeceksiniz. Öyle resmi lakaplar burada işlemez. Bu apartmanda hepimiz aile gibiyiz. Çocuklarımızı beraber büyüttük, yokluğu paylaştık, varlığı paylaştık, acıyı da mutluluğu da paylaştık. Siz de bizim ailemize katılacaksınız Allah'ın izniyle. Kiraya gelince de bu mahallede kiralar 2500'den başlıyor. Ama madem öğrencisiniz ben size 2000 liraya veririm bu evi. Benim de çorbada bir tuzum olsun. Bir oğlum bir ben varız zaten. Beyim on yıl önce trafik kazasında vefat etti. Ondan kalan, bir de benim emekli aylığım bize yetip artıyor. "
" Eşiniz için çok üzüldüm Ayşe teyze, başınız sağ olsun. İnanın ne diyeceğimi bilemiyorum. Tam ümitlerim tükenmişken çıktı burası karşıma. Daha dış kapıdan girerken içim ısındı buraya. Umarım siz de bizden memnun kalırsınız. Okulun bitmesine iki senemiz var bizim. Sonrasında asistanlık, uzmanlık derken belki yıllarımız geçecek burada. Allah işimizi içimize sindirsin inşallah. Benim yanımda kontrat belgesi var. Eğer senin için de uygunsa evvela iki yıllık imzalayalım."
" Olur kızım sen doldur gereken yerleri ben imzalarım. Hatta gel aşağı bizim daireye ben sana bir çay ikram edeyim, detayları konuşuruz."
" Zahmet vermiş olmayayım size Ayşe teyze."
" Olur mu öyle şey kızım, ne zahmeti. Hadi gel."
Allah'ım bu içimdeki huzuru alma benden. Ev sahibesine ayrı eve ayrı bayıldım. İnşallah sonu hayırlı olur Amin.
" Geç kızım sen şöyle salona, ben bizim oğlana bakıp, çayı koyup geleyim."
" Şey, eğer sorun olmazsa lavabonuzu kullanabilir miyim?"
" Ne sorunu kızım duymamış olayım. Bak koridorun sağında en sondaki kapı."
Evi de kendi gibi şirin bu kadının. Ne kadar da huzur dolu. Ah anacım yuva sıcaklığını buldum ev sahibinin evinde desem 'yazıklar olsun verdiğim emeklere' dersin. Ama ne yapayım kendi evim gibi hissettim resmen. Neyse kızım Zehra, daha fazla oyalanma da geç salona. Çayını iç, kontratı imzala ve akşam yemeği saatinden önce yurtta ol. Yoksa yine kraker bisküvi ile sabah edeceksin. Banyodan çıkıp aceleyle koridora döndüğümde bir şeyle çarpıştım. İnsan desem değil, makine desem hiç değil. Gözlükleri var onu anladım. Ama başını kaldırıp yüzünü gösterseydi de neye benzediğini de anlasaydım kardeşim.
" Hay Allah! "
" Sen de kimsin?"
" Şey, ben üst katı kiralamak için gelmiştim. Ayşe teyze çay için davet etti."
" Öyleyse geç salona, ayak altında dolaşma."
" Hödük"
" Anlamadım, bir şey mi dedin?"
" Ne diyeceğim, iyi günler dedim.
.... Cevap versen ölürsün di mi hanzo."
" Dediklerini duyuyorum yalnız, ayıp oluyor."
Bu da kim ki şimdi? Hem ne işi var onun o tekerlekli sandalyede? Kafasını kaldırıp insanın yüzüne bile bakmıyor konuşurken kaba herif. Neyse, Ayşe teyze çayı koymuş bile.
" Hah geldin mi kızım. Çayın hazır, sen geç şöyle otur ben yanına kurabiye tabağı hazırlamıştım onu getireyim."
" İnanın hiç gerek yok, çay yeterli. Aslında bir an önce kontratı yapsak da ben daha fazla geç olmadan yurda gitsem iyi olacak."
" Ah kusura bakma kızım, tutuyorum ben seni di mi? Neyse ben imzalayayım kağıtları, sen de vakitlice git o zaman. Ne zaman düşünüyorsunuz taşınmayı? Eşya işini hallettiniz mi?
" Beyaz eşya işini arkadaşımın ailesi halledecek. Onlar Bursa'da yaşıyor. Cumartesi günü getirecekler nasipse. Onun çıktığı evden kendi eşyası var baza dolap falan onları getirecek, ben de kendiminkileri bir şekilde halledeceğim. Bizimkiler Amasra'da yaşıyor. Yardıma gelmeleri biraz zor o yüzden."
" Bak ben salonun eşyalarını yeni değiştirdim. Öncekiler de daha yeni sayılırdı ama tadilat yaptırınca değişiklik olsun dedik. İhtiyacı olan birilerini bulamayınca bodrum kata indirdik. Bir güzel sarıp sarmalamıştım, bişeycik olmamıştır. Yemek masasıdır, sandalyedir, koltuktur, kütüphanedir hepsi var. Ben iki hamal bulurum geleceğiniz gün çıkarıverirler sizin için onları."
" Ayşe teyze ne desem bilemedim ki. İnanın hızır gibi yetiştiniz. Bizim tek seferde almaya gücümüz yetmezdi o kadar şeyi. Ama kiraya ek olarak taksit taksit öderiz size merak etmeyin."
" Aaa kızım para isteyen mi var sizden? Ne dedim ben sana zaten hayrına verecektim onları, size nasiplermiş. Yeter ki işiniz görülsün evladım."
" Tekrar çok teşekkür ederim. Şimdi izninizle ben daha fazla geç olmadan çıkayım. Allah'a ısmarladık."
"Anneeeee! Gitmedi mi şu kız daha?
" Oğlum o ne biçim laf? Kızım sen onun kusuruna bakma, durumundan dolayı çok agresif. Hafta sonu görüşüyoruz di mi. Hadi selametle yavrum."
Bu güzel ve pamuk gibi kadının oğluymuş demek. Böyle kadından böyle çocuk çıksın, pes. Rahmetliye çektiyse demek. Anneeğğğ diye böğürüyor bir de, hıh öküz işte resmen öküz. Neyse sana ne kızım? Aynı evde mi yaşayacaksınız sanki? Hadi şimdi acele et de kaçırma otobüsü. Akşama yoğun bir telefon trafiği seni bekliyor. Daha anan gile ev ve sahibesi hakkında uzuuun bir brifing vereceksin.
" Alooo Ceyda cücesi ile mi görüşüyorum? Evi tuttum kızım. Fakülteye 10 dakika otobüsle. İçini yenilemiş sahibi, sıfır masraf, eşya da verecek kadın. Sen gelmesen bile ben tek başıma 4 ayak üstüne düştüm. Gelmediğin için en güzel odayı ben kendime alacağım, Temizlikte de seni paspas olarak kullanacağım."
-...
- Çemkirme, hadi kapat.
Allah'ım sen ne büyüksün. Bu aciz kulunu, Zehra'nı sevindirdin ya, ne kadar şükretsem az. Sen utandırma bizi ya Rabbim...
**********************************