Tuncay'dan 1 ay sonra.... Gözlerinde hem umut, hem kırgınlık dans ediyordu. O an, büyümekle çocuk kalmak arasındaki çizgide yürüyor gibiydim. Cezaevinin demir kapıları ağır ağır kapandığında, içeride duyulan ilk ses zincirlerin birbirine sürtünmesiydi. Soğuk, rutubetli hava insanın yüzüne çarptığında, dışarıdaki hayatın artık çok uzakta kaldığını anlıyordu insan. Üzerimdeki giysilerim bile buraya ayak uydurmuş gibi solgun duruyordu.Beni sanki kendi bedenimden bile soyutlamıştı.Tuncay yoktu artık burada. Onun yerine kullanılan yeni bir kimlik vardı: Kemal Karataş. Dosyamda küçük çaplı dolandırıcılık, şiddet, tehdit. Gerçekte olmayan ama özenle yazılmış bir geçmiş. içeriye adım atarken gözüne ilk çarpan şey, duvarlardaki nem izleri ve içeriden gelen haykırışlardı. Kimisi gülüyordu

