10.Bölüm Bay Boris..!

1165 Words
Lara'dan Tuncay notu okudu okumaz ovucunun içine alıp sertçe sıktı. "Şerefsiz herif, güçleri sadece kadına kıza yetiyor tabiii.. ! Erkek gibi çıksa ya karşıma..!" Tuncay'ın öfkeli gözleri etrafında, dişlerinin arasında tıslarken ben olayın şokunu atmaya çalıştım. "Tamam Tuncay, Nazlı çıkar şimdi, normal davran." dedim. Nazlı yeterince üzülmüş, acısı başından aşkındı. Bir de bunlarla kafasını bulandırmak istemiyordum. Sert bakan kahveleri bu defa bana döndü. "Gördünüz, değil mi? Anladınız tastamam." "Gördüm de, anladım da. Mutlu oldun mu?" dedim sinirle. Zaten derdim başımı aşmış bir de bunun kendini haklı görmesiyle uğraşamazdım. "İyi ona göre davranırsınız o zaman..!" "Bu telaşın yengen içinse merak etme. Demir, karısını yanımda koymaz, belki bugün bile alıp götürür." Dişlerinin arasında yine bir şeyler söyleyip kafasını mağazanın giriş çıkışına doğru çevirdi. "Gizli saklı konuşma, yüzüme söyle.. !" dedim yakınına bir adım daha yaklaştım. "Bu, Bahattin enişte de ne rahat adammış. Başınız belaya giriyor, adamda gene tık yok..!" Gülmemek için içten etimi ısırdım. "Az kaldı, böyle devam edersen tanışacaksın Bahattin eniştenle." dedim "Gereksiz öz güven içindesiniz. Biraz salın kendinizi." diyerek yeniden kapının dışına giden adamla yerimde öylece kaldım. "Dengesiz sarışın." Geri kalan saatleri çok oyalanmadan bitirmek zorunda kalmıştık. Yemeklik malzemeleri almıştık zaten. Nazlı'nın bütün sevdikleri için aldığı hediyelerle birlikte eve dönüş yoluna girdik. Gergindim. Betül'ün nasıl bu kadar pervasızca saçma sapan işlere kendini soka bildiğini anlamıyordum. Nasıl kendini bu denli değersizleştirirdi. Hiç düşünmeden insan canına kıymak, benim kabul edebileceğim bir durum değildi. Mutfağa girmiş akşam için birlikte yemek yapamaya başladık. Nazlı'nın arada bana şaşkın bakışlarını yakalıyordum. Ancak görmezden gelmeye çalıştım. Yemek yapmayı bildiğime şaşırmış olmalıydı. "Süprizlerle dolusun Lara..!" deyip bana gülümseyerek bakan kadına bende aynı onun gibi gülümsedim. "Neden?" "Aslında sana bir itirafta bulunmam gerek." diyerek eli içli köfte hamurlu bana doğru yaklaştı. Tek kaşım havada ne söyleyecek diye merakla yüzüne baktım. "Hani senin bizim eve ilk geldiğin gün var ya?" Hatırlamaya çalışıp yüzümü düşünür gibi buluşturdum. "Demir'in, seni benim için ilk çağırdığı zamanı diyorum." "Hııı, hatırladım." diyerek ee der gibi yüzüne gülerek bakmaya devam ettim. "İşte o gün, Demir'le sarılınca, kıskanıp sana biraz kızmıştım." İtirafa gel.. Kahkaha attırdı Nazlı bana. Öyle sesli bir kahkaha attım. "Gülme ciddiyim. Demir'le yine aramız iyi değildi. Sizde öyle ahtapot gibi sarılınca kendimi çok kötü hissetmiştim." "Demir, benim tipim mi bir kere? Bir ona bir benim barbi vücuduma bak." diyerek yeniden kıkırtı çıkardığım seslerle güldüm. "Ne varmış benim kocamda?" Hemende savunmaya geçiyor kadın. "Hani sen Demir'e kızgındın? Hemen savunmaya geçtin." Omzunu çocuk gibi oynatıp işine geri döndü. Şu hali gerçekten gözüme çocuk gibi geldi. "Hadi hadi kızma, diğer dediğini de açıkla." Küskün bakışları hoşuma gidince kocaman gülümsedim. Demir'in, Nazlı'yı haketmediği su götürmez bir gerçekti. "Yemek yapmakla uğraşacak biri değilsin, onu demek istedim." "İnsanların kıvrımlı beyinlerini çözmüşüm Nazlı, yemek yapmakta ne var ki?" dedim gülerek. "Haklısın.." derken o da benim gibi gülümsedi. Akşama ikimizde güzelce hazır olup masayıda bir güzel donattık. Nazlı bu konuda benden daha becerikli tabii. Ona yardım etmekten öteye çok geçmedim. Sonuçta onun uzmanlık alanı da mutfaktı. O yüzden usta çırak ilişkisini güzel organize etmiştik. Biraz sonra gelen misafirlerimiz tek tek yerini alırken sarışın kasıntıdan gözlerimi çekmedim. Tuncay sessizdi ama bizim Suat sanki kıtlıktan çıkmış gibi konuşarak masaya yerleşti. "Alllaaahhh! masaya bak!" "Suat abi, sana yemek veren olmuyor mu? Hep açsın." Solin'in uyarısını duymadı bile Suat. "Yenge şırdan da edeydin keşke." derken ben şaşırıp Nazlı'ya baktım. Yani biliyorsa niye yapmadı. Bende çok severim. Bu salak bana da alıştırmıştı. "Ben, şırdan yapmayı bilmiyorum." diyen Nazlı üzgünce Suat'a bakarken bende üzüldüm. "Tüh!" diye ses çıkaran Suat, bence Demir'in varlığını unutmuş boş boş konuşuyordu. Demir'de kendini belli edince gülümsedim. Biraz sesli gülünce sarışın kasıntıyla göz göze geldik. Bakışları değişik bir adamdı. "Lan b*k herif..! Benim karım senin uşağın mı? Az yede kendine uşak tut!" "Abi öyle deme, yengemin yemeklerinin tadı güzel oluyor." "Güzelse sana mı güzel lan..!" Suat, yemeklerle aşk yaşamaya başladığı için Demir'in ona sinirli bakışını bile görmüyordu. Geldiğinden beri sessiz olan Tuncay konuşunca bakışlarım ona kaydı. "Eline sağlık yenge." Sanki sadece yengesi vardı burada. Bu adam neden beni görmezden gelip, yok sayıyor? Deli çıkacağım sonunda. "Afiyet olsun. Tek başıma yapmadım,Lara'da yaptı. " diyen Nazlı'yla bay kasıntının yüzünde bir şaşkın ifade oluştu. Hemen sordum. "Pardon da neden şaşırdın?" "Hiç, öylesine." "Ne öylesine, söyle." Kahve gözlerini masada hepsinde gezdirip bıkkın bir sesle cevap verdi. "Pek yemek yapacak tip yok sizde de ondan." "Ne yapacak tip varmış bende?" "Tamam ya ne oluyor? Biraz sakin...! Lara güzel yemek yapar Tuncay, Yaşar abi ile uzun zaman tek yaşadılar." diyen Asmin'le herkes susup yemeğine döndü. Yemeklerimizi bitirip sıra kız istemeye gelince Nazlı hepimizin gözü önünde Demir'i tehdit eder gibi aldığı yüzüğü parmağına geçirince ufak çaplı bir şok yaşasakta günün sonunda Demir ve Nazlı mutlu olduğu için bende mutlu oldum. Düğün için Demir, Nazlı'ya söz vermişti. Gün bu şekilde sonlanırken Sabahın ilk ışıkları şehri kaplarken benimde hayatımın gerçeğiyle ilgilenme vaktim çoktan gelmişti. Yılbaşı gecesi Nazlı ve Demir yeni bir başlangıç için adım atmıştı. O günün ardından bir gün daha kendimi dinlendirip hastaneye gitmek için evden çıkınca Tuncay'ı yine kapının önünde görmek artık beni şaşırtmıyordu. Aksine alıştığımı bile söyleyebilirim. "Günaydın." dedim. "Günaydın Lara hanım." "Şu hanım biraz fazla değil mi?" Sorumla zaten bakmadığı gözlerime bu defa hiç bakmayınca gülme isteğimi bastırdım. "Böyle daha iyi." derken onun arabasının yanında duran arabadan başka bir adam çıktı. "Yengeyi korumak için burada. Ben sizinle geleceğim." Ne desem bu adamın beni dinlemeyeceğini biliyordum. Demir'den başkasının sözünü dinlemezlerdi. "İyi gidelim o halde." dedim. Zaten hiç içimden gelmiyordu araba kullanmak. Arka kapıyı açıp beklerken ön yolcu koltuğunu açıp oturdum. Kapıyı kapatıp şöför koltuğuna geçti. "Bazen şaşırtıyorsunuz beni." diyerek arabayı çalıştırdı. "Sende beni şaşırtıyorsun." dedim. Aslında onunla ilgili ufak çaplı bir araştırma yapmıştım. "Mesela neyime şaşırdınız Lara hanım?" "Mesela sadece şöför olmadığını düşünüyorum." dedim, dedim ama zaten tam olarak mesleğini biliyordum. Hafif erkeksi gülüşüyle yoldan dikkatini çekmedi. "Şöför değilim zaten. Sadece sizleri başka kimseye güvenemiyoruz." dedi. "Peki mesleğin ne?" diye sorunca onun verdiği cevabı beklemiyordum. "Yapmayın Lara hanım, ne olduğumu iyi biliyorsunuz." Evet biliyordum. Ama ondan duymak istemiştim. Demir ve Suat hatta Tuncay devlete çalışyordu. Arada gizli görevleri olduğunu babamdan biliyordum. Derin devlet dedikleri türden. "Ama siz beni gemi dizayn mühendisi olarak bilseniz daha iyi" dediğine gülmek istedim. "Görevim deniz üstü diyorsun yani?" dedim. "Deniz benim herşeyim." demesini beklemiyordum. Demir'in burada tersanesi vardı. "Babamda armatördü." dedim gülerek. "Eh o kadar zengin bir adam değilim. Demir abi ve ailesi ailem oldu. Tek zenginliğim bu." Babam varlık içindeydi. Ama aile kurmayı beceremedi işte. Ona bakıp sadece acı bir şekilde güldüm. Hastanenin önünde durduğu arabadan inip girişe doğru yürürken arkamdan ayak sesleriyle arkamı döndüm. "Hayrola, sende mi geleceksin?" "Demir abi, odasında bile yanlız bırakma dedi. Üzgünüm." "Yok artık!" dedim büyük bir şaşkınlıkla. "Var artık Lara hanım. Hele o günkü nottan sonra. Sizi yanlız bırakamam." Derin aldığım nefesi dışıma üfledim. "İyi gel bari." İkimiz birlikte odama çıkınca odamın bulunduğu katın koridoru bir sürü siyah takım elbiseli adamlarla dolu olunca Tuncay, kolumdan tutup beni arkasına aldı. Odamın girişine kadar bu şekilde beraber yürüdük. Ancak adamlar bize bir tepki vermiyordu. Odamın kapısına gelince iki yanda duran adamlar kapıyı açıp girmemizi sağladı. Odamın ortasında gördüğüm kişiyle gözlerim sonuna kadar açıldı. "Bay Boris...!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD