Tuncay'dan
Her yer alev kaplı dumanlı, ateşler odanın dışında yanıyor. Korkuyla etrafıma bakıyorum.
Nerdeyim?
Kimin bu ev?
Ev yanıyor, duman duman var. Sesler geliyor kulağıma.
"Tuncay...!"
Adım, adımı sesleniyor, kadın sesi. Ancak sesi tanıdık değil. Yüzü yok, görünmüyor. Dört bir yanım alevle kaplı. Küçüğüm küçük. Bedenim küçük ellerim küçük.
Kaç yaşındayım?
O yok, bilmiyorum. Kim olduğumu bilmiyorum, kaç yaşında olduğumu bilmiyorum. Nerede olduğumu bilmiyorum.
Alevlerin yüksekliği ve yanıcı hissi üzerime geliyor. Korkuyorum, çok korkuyorum.
Hala bir kadın "Tuncay" diyerek bağırıyor. Ancak ben kim olduğunu kestiremiyorum. Çaresiz bir şekilde ağlıyorum.
***
Yine aynı rüyayla bedenim hızlı bir şekilde yataktan havalanırken kan ter içinde etrafıma bakındım. Nefes nefese oturup kendime gelmeye çalıştım.
Kafamı iki yana sallayıp nerede olduğuma baktım.
Evimdeyim.
Yanı başımda telefonuma uzanıp saate baktım. Gecenin üç'ü.
İlacımı içmemiş olmalıydım. O ilaçsız uyku uyuyamıyordum.
Terden sırılsıklam olmuş tişörtümü çıkarıp yenisi giyindim. Banyoda elimi yüzümü yakarken yüzümün gözümün dağılam haline aynada bakmaya dayanamayıp çıktım.
Bu ilacı içmeden uyuyamıyordum. İlacımı içip kalktığım yatağıma geri yerleştim. Artık uykunun gelmesini beklmem gerekiyordu.
Ben anadan babadan yetim. Yetiştirme yurdunda bir aile tarafından alınmış ancak bana baba olmak yerine istismar etmeye kalkışınca oradan da kaçmış Tuncay ÇETİN'im.
Ormanda, açlıktan ölmek üzereyken bbulmuşlar. im olduğumu nereden geldiğimi bile unutmuş tek bildiğimin adımın Tuncay olduğuymuş. Soy adımı da götürüldüğüm hastanede görevliler tarafından koyulmuş. Çok çetin şartlarda hayatta kalınca soy adı da ÇETİN olsun demişler.
Ana ve baba adı da aynı soy adım gibi uydurma, sadece kimlik çıksın diye yazılıp geçilmiş. Ne soyum belli ne sopum.
Ne olduğunu, kim olduğunu bilmeyen bir adam olarak büyüyen Tuncay ÇETİN.