Hep yaraları saran birileri olmuştur. İnsanlarınkini doktorlar, hayvanlarınkini veterinerler. Ya peki, ruhtaki yaraları nasıl sarılırdı? Ben saramamıştım.
Ben diğer yaralarımı saramamışken, insanlar başka yaralar açmıştı. Ruhum intihar etmek istiyordu. Beynim bana yapılanları kaldırmıyordu. Delirmek üzereydim.
Bu kadınlar bana ne yapacaklardı, bilmiyordum. Yanıma yaklaşan kadının gözlerine baktım. Onun da gözleri yeşildi ve diğerinin de. Nasıl oluyordu, bir tuhaflık vardı. Beni iğneyle bayıltan kadının da gözleri yeşildi.
Bana vuran kadın, arkasındaki kadının kulağına bir şeyler söyledikten sonra kadın arkasını dönerek gitmişti. Ve bana vuran kadınla tek kalmıştım. Çıplaklığım beni utançtan öldürecekti. Gözlerimden yavaşça yaşlar akmaya başlamıştı.
Kadın birkaç adımla bacak arama girmiş ve kadınlığımı ellemeye başlamıştı. Ne oluyordu, hemen hareket etmeye ve kurtulmaya çalışmayı denedim ama olmadı; bacaklarım zincirlerden dolayı yeniden ayrılmaya başladı.
Kadın konuştu: "Sakin ol, bir şey yapmayacağım. Sadece ufak tefek kontroller yapacağım." Dedikten sonra bacaklarımı daha çok ayırdı ve bir parmağını kadınlığıma soktu. Galiba ne olduğunu anlamıştım.
"Yapma, ne olur. Sende bir kadınsın. Lütfen bana yardım et." Dedim ama kadın dediklerimi duymamış gibiydi ve ikinci parmağını da kadınlığıma soktu.
Bu sefer ağzımdan bir inleme kaçmıştı. Ben bile vajinama bu kadar dokunmuyordum. Yani hiç vajinama dokunmamıştım. Sadece kişisel bakım için bakıyordum. Bazen ise kendimden utanırdım. Kadın beni hiç takmamıştı bile.
Parmaklarını vajinamdan çekti ve o sırada diğer kadın da gelmişti. Elinde bir doktor çantası gibi bir çantayla içeriye girmişti. Gelen kadın konuştu: "Getirdim efendim." Benim yanımdaki kadın da cevap verdi: "Tamam, yanıma getir çantayı." Dedi.
Kadın yavaşça çantayı kadının yanına koydu ama galiba bana dokunan diğer kadından daha üstündü. Ve konuştu: "Kız bakire, bu malzemelerle kontrol edemeyiz. Efendimize söyle geri geliyoruz. Ve bir de kıza ilacı verelim mi, diye sor." Ne ilacından bahsediyorlardı? Bana uyuşturucu mu vereceklerdi?
Hayır, hayır bunu bana yapamazlardı. Değil mi? Yapmazlardı. Harekette edemiyordum. Ağlamam şiddetlendi ve iki kadın da bana baktı. Bana çok değişik bakıyorlardı. Galiba çalışan olan kız yanıma gelerek saçıma dokundu.
Kafamı çektiğimde güldü ve konuştu: "Kafandan neler geçiyor bilmiyorum ama sana uyuşturucu vermeyeceğiz. Sana ilacı verdiğimizde anlarsın." Dedi ve hafiften güldü. İçim yine biraz ferahlamıştı. Bir de uyuşturucu bağımlısı olamazdım.
Bana dokunan kadın çantaya eğildi ve kısa olan eteği biraz daha yukarı çıkmıştı. Ben bile kadın halimle bakıyordum. Of, bana ne, şuan benim durumum daha önemliydi. Ben kendi kendimle konuşurken o çantadan bir şeyler çıkarmıştı ve bir şeyler yapıyordu ama göremiyordum.
Sonra ayağa kalktı ve bana döndü; elinde yine bir iğne vardı. Bana yine iğne yapacaklardı. Yanıma geldi ve koluma iğneyi batırdı. Canım yanmıştı. Sonra ikisi de toparlanarak çıkmak için hazırlanıyorlardı.
Çantayı getiren kız, açık olan popoma bir şaplak geçirdi ve ikisi de kahkaha atarak demir parmaklıkların kapısından çıkmışlardı. Onlar çıktıktan sonra demir parmaklıklar kapanmıştı. Etrafıma şöyle bir baktığımda döşek yoktu. Nasıl yani, burası benim kaldığım yer değil miydi?
Ben neyin içine düşmüştüm böyle? Bir beş dakika sonra vücudumda yanma hissettim; en çok da kadınlık bölgemde. Bacaklarımı birbirine bastırdım. Galiba bana ne verdiklerini biliyordum. Bana istek verdirici vermişlerdi.
Bunlar nasıl insandı böyle? Bir de kadınlardı, kendi hem cinslerine böyle yapıyordular. İçimde bir yerlerde masumluğum diz çökmüş ve ağlıyordu; öyle bir ağlıyordu ki yer ve gökte ağlıyordu onunla.
Ben bu işlere nasıl bulaşmıştım? Benim de gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Hep uğursuzluğu ve kötü şeyleri üstüme çekmekte bir numaraydım. Bu cinsel istekten dolayı kadınlığım ıslanmıştı ve yere aktığından emindim. Bacaklarımı daha çok birbirine bastırdım ve gözlerimi kapattım.
Onlar da beni bununla deniyorlardı, bunu biliyordum. Ama dayanacaktım. Ben nelere dayanmıştım, buna mı dayanamayacaktım?
---
**(ARKADAŞLAR, BİRAZ +18 İÇERİKLER VARDIR. OKUMAK İSTEMEYENLER İÇİN NEREDE BİTTİĞİNİ BELİRTECEĞİM.)**
Saatler geçmişti ve ilacın tesiri daha çok artmıştı. Dayanamıyordum, artık bu çok fazlaydı. Ve bağırmaya başladım. Zincirleri o kadar çok sallamaya başladım ki bacak aram daha fazla açılmaya başlamıştı. Ağlamam da şiddetlenmişti. Dayanamıyordum. Sonra demir kapı yeniden açıldı; içeriye parlak siyah ayakkabılar girdi, o gelmişti.
Belki de bana bunları o yapmamıştı. Demir parmaklıkların yanına geldi ve altın anahtarını çıkardı, kapıyı açarak içeriye girdi. Yavaş adımlarla yanıma geldi, ya da ben öyle görüyordum. Bilmiyordum, beynim çok karışmıştı.
Yanıma yaklaştı; zincirlere dokunarak yanıma geldi, zincirlerden sonra bacağıma dokunarak parmaklarıyla yukarıya çıkarak çeneme kadar gelmişti.
Çenemi kaldırdı ve kendisine bakmamı sağladı: "İki üç saat burada yoktum ve küçük kızıma yapılanlara bak." Sonra gözleri kadınlığıma değdi ve parmakları oraya dokundu. Parmaklarını hemen kıstırmıştım bacaklarımla.
Hafiften güldü ve konuştu: "Demek küçük kızıma istek verdirici vermişler ve ona eziyet çektirmişler. Ama sana yardım edebilirim biliyor musun? Küçük kızım, seni orgazm en âlâsını yaşatabilirim. Sadece baş sallaman gerekiyor."
Ne yapacağımı bilmiyordum, bu bana çok fazlaydı. Ama daha fazla dayanamıyordum. Hafiften kafa salladım. "Aferin benim kızıma." Dedi ve parmağını vajinama sürttü; ufacık bir teması bile beni çıldırtıyordu.
Sonra parmağı yuvarlak bir şeye geldi; orada daireler çizerek onu döndürdü ve benim ağzımdan inlemeler kaçmaya başlamıştı. Diğer elini de işe karıştırmıştı ve o elinin orta parmağını ağzıma uzattı. Yüzüne baktım, ne istiyordu? Devam etse yeterdi. "Aç ağzını ve parmağımı yala ve em." Bana emir veriyordu bir de ama açtım ağzımı ve parmağını yaladım ve emdim.
Sonra parmağını ağzımdan çekti ve vajinamın deliğine biraz sürttü. Parmağını içime öyle sert sokmuştu ki canım çok fazla yanmıştı ve acıdan bağırdım: "Ahh." Bu bağırışımla biraz gülmüştü ama galiba bir şeyleri fark etmişti ve parmaklarını çekerek yüzüme baktı.
**(+18 YER BİTTİ)**
Ve sordu: "Sen bakire misin?" Ne diyeceğimi bilmiyordum; utançtan kafam yere eğildi ve yüzüne bakamadım.
Sonra ceketinin cebinden bir bez çıkardı ve yüzüme bezi tuttu. Gözlerim kapanmaya başlıyordu; gözlerim kapanmadan önce konuştu: "Sadece gözlerini kapat ve uyu, sana yardım edeceğim. Ben bilmiyordum bakire olduğunu." Dedi ve o an gözlerim karanlığa kavuştu ve karanlığımla sarıldım.
Onun boynunda ağladım, o ise benim saçlarıma dokunarak sakinleştirdi. Karanlığım çok derindi, aynı bir deniz gibiydi.
Sizcede Kutay'ın haberi yok muydu? Beste ye yapılanlardan?
Sizce Beste çokmu dayanıksız?