14.BÖLÜM

1129 Words
⛓️ Bölüm şarkımız We said goodbye with just words (Sadece kelimelerle vedalaştık) I've killed a hundred times (Yüz defa öldüm ben) You got that woman back (Sen o kadına geri döndün) And I'm back to 'we' (ve ben de geri gidiyorum, ben bize geri dönüyorum) Amy Winehouse'nin - Back to Black }•{ İçimi cezbeden yüzü. Kulaklarımı mest eden sesi. Beni benden alan deniz gözleri. Beni mahvediyordu, bitiriyordu. Yapma bana bunu adam. Yaşam kuyumu benden alma. Saçlarımın rüzgarda uçuşmasını çok fazla istiyordum. Temiz rüzgarın yüzüme temas etmesini çok istiyordum. Beni başka diyarlara götürecekmiş gibi hissettirmesini çok özlemiştim. Bana bunu verebilir miydi? ki Acaralp Soykan. Benim bir sanatçı olmamı sağlaya bilir miydi? Bana özgürlüğü bir canla vereceğini söyleyen adama nasıl güvenebilirdim ki. Bir ölüm, bir can, bir ruhun hayattan alınmasına göz yumabilecek miydim? Kafamda buna benzer bir çok soru vardı. Kalbimin sesini duymaz olmuştum. Beynim bağırıyordu 'O SENİN BABANI ÖLDÜRDÜ' benim babam ölmüş müydü? Belki de bana bir oyun oynanıyordu. Ölmemiştir belki de. Beni elinde tutabilmek için söylüyorsa ya. Ama Kutay da bunu yapabilecek kabiliyet vardı. O benim babamı öldürmüştü. Ne zaman, nere de. Bu soruları kalbim soruyordu bana. İçimde baba sevgisi görmeyen bir küçük kızın yere çökmüş ağlayışlarını duyuyordum. Bana seslenişlerini duyuyordum. Çığlıklarını, kulaklarımda duyuyordum. 'BENİM BABAM ÖLDÜ' bu ses neden yükseliyordu. O adamın bana bir günden bir güne hayrı yoktu. Ben alışmıştım babasızlığa olmasa da olurdu. Benim babam çoktandır ölüydü ki. Şimdi yanımda olsa bana sarılacak mıydı? Hayır saçlarım dan sürükleyerek 'Başıma Orusbu mu kesileceksin' derdi bunu diyeceğini kendimden iyi biliyordum. Benim babam beni hiç sevmemişti ki. Acaba ölürken ne düşünüyordu. O da bana dar gelmeye başlamıştı. Sanki nefes alamıyordum. Yataktan kalkarak pencereye ilerledim. Kulpunu çekerek açtım. Kafamı dışarı uzatarak oksijen almaya çalıştım. Dışarısı rüzgarlıydı. Saçlarım uçuşuyordu bu yüzden. Çok güzeldi, yüzümde rüzgarı hissetmek beni özgürmüşüm gibi hissettirmişti. Gözlerim dışarıyı taradı. Her yer de siyah giyimli mavi gözlü korumalar vardı. Bu göz rengi sistemini anlamamıştım ama çok zekice olduğu çok belliydi. Bu fikir kimden çıkmıştı acaba. Kesin Kutay'dandır. Onun altından çıkar zaten bu şeyler. Dışarının güvenliği çok iyi alınmıştı. Ama benim kaçtığım gün bu kadar yoktu. Kesin ben kaçtıktan sonra artırmıştı. O gün özgürlüğe koşuyorum diyerek uçuruma koşmuştum. Burası neresiydi ki acaba. Dağlık bir alandı. Buradan başka hiçbir yerde insan gözükmüyordu. Ben en son Muştaydım ama muşta böyle bir yer olduğunu düşünmüyorum. Beni bagaja koymuştu kesin başka şehirdeydim. Bu kesindi çünkü ben bagajdayken bir üç dört saat uyumuş gibiydim. Başka şehirdeysem burası neresiydi. Aylayla o kadar konuşmuştuk ama nerede olduğumuzu hiç sormamıştım. Ben bir salaktım bunu anlamıştım. Buna ancak salaklık denirdi zaten. Aylayı çok fazla merak ediyordum. Yüzünde kızarıklık vardı birisi vurmuştu. Kutay vurmamıştır inşallah Allah'ım. Bana vurmuşluğu vardı. Kesin Ayla da o vurmuştu. Kızın hiçbir suçu yoktu. Sadece bana yemek getirmek için kapıyı açık bırakmıştı. Ama Kutay hiç anlayıp dinleyip, bir şey yapar mı. Yapmazdı. Biraz üşümüştüm. Odaya yeniden dönerek çalışma masasına oturdum. Buraya ben her gece uyuduğumda yeni A4 kağıtları geliyordu. Bende her gün can sıkıntısından çiziyordum bir şeyler. Ama her kağıt geldiğinde çizdiklerimde gidiyordu. O kadar emek veriyordum ama yoklardı. Birsi alıyordu. Bende ne yapacağımı bilmeyerek boş veriyordum. Saklasam elime ne geçecekti. Sandalyeye oturarak elime siyah kurşun kalemi aldım. Hiç renkli kalem yok turdu. Sadece kurşun kalem vardı. Hep kara kalem çalışmaları yapıyordum. Elimde kurşun kalemi döndürdüm. Düşündüm, her şeyi herkesi. Kalemle kağıdı birleştirdim. Birlikte sanki yeni bir ruh çıkarıyormuş gibi birleştiler. Kalem kağıda dokundu elim her hareket ettiğinde. Şekiller yavaş yavaş belli olmaya başladı. Kalem ne çizeceğini biliyordu. Sanki beni anlıyormuş gibi elimle hareket etmeye başladı. Sanki kağıda bir ruh veriyormuşum gibi hissettim. Belki de veriyorumdur. Neredeyse bir saat olacaktı. Ben resmi anca bitirmiştim. Ama güzel olmuştu. Resmi havaya kaldırarak baktım uçurumda durmuş bir kız ve ona ellini uzatmış iki adam. Ama kız İki adama da bakmıyordu. O dimdikrek uçurumun dibine bakıyordu. Kızın gözlerinde korku vardı. Adamların yüzünü çizmemiştim. Çizememiştim. Sanki bir şey engel olmuştu çizmeme. İki adamdan diğerinin bir elinde silah vardı. Diğer adamın elinde ise gül vardı. Hayal gücüm çok iyiydi. Resim sanki beni içine çekiyordu. Kalemime güveniyordum. Belim ağrımıştı resmi masaya koyarak ayağa kalktım. Belim fena ağrımıştı. Kapı açılarak içeriye Ferda girdi. İçeriye ilk yüksek topukları girdi. Kadın bir altmış falandı topukluyla bir yetmiş oluyordu. Benim normal boyum bir altmış dokuzdu topuklu giysem bir yetmiş beş olurdum. Ama o topukluların üstünde yürümek çok rahatsızdı bence. Ben düğünlerde zor giyiyordum. Kadın topuklularla sanki spor ayakkabı giyermiş gibi yanıma yaklaşıyordu. Yanıma gelmedi masama ilerledi çizdiğim resime baktı. Yüzünde iğrenme gördüm. Şimdi bu kadına dalardım ya. Ben ona emek vermiştim. Yanına giderek. "Beğenmediniz galiba Ferda hanım. Resime sanki sizi utandırmış gibi bakıyorsunuz." Ferda'nın gözleri bana dönerek yapay bir gülümsemeyle "Yok canım çok güzelde biraz zaman kaybı gibi. Başka şeylerde yapabilirsin. Mesela Kutay'la ilgilenebilirsin. Ona da bu resme harcadığın zaman gibi zaman ayırabilirsin." Bu kadın geri zekâlı mıyd?ı acaba işitme engeli miydi? Diyorum 'Kutay'ı istemiyorum. Nefret ediyorum.' Kadının bana deyişi 'Biroz do Kutoyo zomon oyur' maldı kesin bu kadın anlama kıtlığı vardı. Gereken cevabı vermem gerekiyordu. "Siz galiba anlamıyorsunuz kardeşinizle Ferda hanım ben kardeşinizden nefret ediyorum. Onunla bir çocuğum olmayacak veya da onu sevmeyeceğim. Siz baya hayal alemindesiniz." Diyerek ağzına lafları tıkamıştım. Kadın salaktı ya. Yeniden konuşmaya başladı. "Canım ben senin iyiliğin için diyorum. Kardeşim senin bu kabullenmeyişlerinden sonra seni bırakacağını mı sanıyorsun eni sonu senden bıkacak ve öldürecek. Çok güzel kızsın güzelliğin gitmesin diye söylüyorum." Bunları söyleyerek odadan çıkmıştı. Kadın gelmesiyle beynimi allak bullak etmişti. Beni gerçekten öldürür müydü? Yoksa bırakmayarak hep burada kalmamı mı sağlardı. Beni buraya esir mi edecekti.Şuanda da esirdim. Ama yine de biraz sözüm geçiyordu. Bana yine tecavüz etmeye kalkar mıydı ki acaba. Yapmazdı inşallah. Ayla o sefer zor kurtarmıştı beni. Bu kız neredeydi ya. Bana kahvaltı da getirmemişti. Her zaman aynı saatte getirirdi ama yarım saattir yoktu. Bir şey mi başına geldi ki. Yoksa ajan olduğumu anlaşıldı. Anlaşıldıysa kesin öldürürlerdi. Allah'ım ne olur ona bir şey olmasın. Onu çok seven bir abisi var. Benim abimin kaçtığımdan bile haberi yoktur bence. Onun anca benim maaş aldığım günden haberi olurdu. Kesin maaş günü haberi olmuştur kaçtığımdan. Kapı çalarak içeriye Ayla girmişti. Arkasında kimse yoktu. Ona hızla ilerleyerek sarıldım. Kokusunu içime çektim. Bana abla gibi olmuştu. Olmayan bir ablam gibi bana iyi gelmişti. Yardım etmişti. İyiliklerini unutamazdım. Ayla elindeki yemek tepsisini masaya bırakarak yanıma geldi. "Beste abim yakında burada olur. Yemeğini hemen ye. Benden şüphelenmeye başladılar. Dün Ferda bana vurdu. Abim 'Bu işi daha fazla uzatmamıza gerek yoktur.' dedi. Çok sinirlendi. İnşallah başına bir şey gelmez. Bende korkuyorum. " Nasıl yani Kutay'ı öldürecek mi. Ben özgür mü olacaktım. Aylaya cevap verdim. "Ayla ne demek abim yolda geliyor. Abin buraya tek gelmez değil mi." Ayla'nın cevabı gecikmemişti. "Beste abim buranın iki katı adamla geliyor. Abim burayı kurşuna dizecek. Seni Kutay'ın zordan öptüğünü söyledim deliye döndü. Baya buraya baskına geliyor." Ben burada ölmeden gelebilirsin inşallah Acaralp. Ruhumu Kutay öldürmeden gelebilirsin. }•{
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD