2. SÜLEK AVI

2176 Words
Zaman. Akıp giden, asla tutulamayan, geri dönüşü olmayan en büyük olgulardan biri ve yine akıp gitti. Gün şehrin polis departmanı için oldukça hızlı başlamıştı. Geceden güne kalan tek şey katledilmiş iki cesetti. Dedektifler şimdi uykusuzluğa ve boş midelerine rağmen, adli tıp bölümünde otopsi ekibi Doktor Allen ile Anderson'un cesetleri incelemesini bekliyorlardı. Lanet gibi başlayan ölümler birbirinin aynısıydı. Deborah yüzüne geçirdiği soğuk maske ile güçlü bir duruş sergilerken, Oscar sanki çok iğrenç bir şeye bakıyormuş gibi yüzünü buruşturuyordu. Oysa hafta da en az iki otopsi izledikleri anlar olmuştu. Üç yıl önce altı cesedin otopsisinde bulunduklarında mideleri ağızlarına gelmiş hatta birkaç kez kusmuşlardı ama şimdi yüzlerinde sadece alışmalarının izleri vardı. Otopsi uzmanı daha başlamamıştı. Gerekli araç ve gereçlerini yardımcısı sayesinde hazırlıyor, tepe ışığını en doğru alanları aydınlatması için ayarlıyordu. Deborah onları beklerken avuçlarında sıktığı dosyanın şeffaf kapağını kaldırıp yazanları okudu. Bu bilgiler ilk kurban John Davis’a aitti. 35 yaşındaki adamın hayatındaki temel şeyleri okurken mavileri metal masa üzerinde yatan şekilsiz cesede çevrildi. Tüm kanı boşaldığı için ceset beyaz ve yer yer morluklarla doluydu. Asıldığı gibi kalmış oldukça ürkütücü bir açıda ölüm sertliği yaşamıştı. Göğsündeki haç işareti ve yüzündeki joker gülüşü insana anlık korku filminden fırladığını düşündürüyordu ama değildi. Bu adam tam anlamıyla katledilmiş sonra da bedeninden alınan uzuv ile katili ortadan kaybolmuştu. Doktor Paul kesim işlemine başlamadan inceden inceye cesedin sağını solunu inceledi. Tırnak diplerinden açılmış yara kenarlarına kadar büyüteç ile bakıp herhangi bir deri ya da katili ele verebilecek delil aradı. Lakin yoktu. Yardımcısı Anderson’a işaret edip beden sıvısının sonuçlarını istedi. Eline verilen kağıt demetlerinden çatık kaşlarla düşündüğü şeyin doğruluğunu teyit etmeye çalıştı. Ortamdaki tek kadın olan Deborah “Doktor Allen?” dediğinde ellilerinin başındaki adam gözlüğünün üzerinden ona baktı. “Dedektif?” “Katilimiz aynı kişi mi? Ya da ölüm nedeni ilk bakışta ne olarak görünüyor?” Allen bir süre daha gözlerini elindeki kağıda çevirdi. Beyazlayan saçlarının arasında birkaç tane kalan siyah tel zamana meydan okumaya çalışıyor ama onlar da çok yakında renk pingmentlerini kurban edecekti. İç çeken otopsi uzmanı konuşmaya başladı. Kahverengi gözleri kağıtlardan çekilmiş masadaki cesedin boyun kısmını inceliyordu. “Katilimiz aynı kişi, bu da ölüm nedenlerinin benzerliğini gözler önüne seriyor. Felç edici ilaç, alkol almış kurbana enseden direkt şah damarından enjekte edilmiş. Sonrasında iplere geçirilen bedeni daha canlıyken bu halde havaya kaldırılmış. Sonra ağzına ve göğsüne ucu tırtıklı genellikle kampçıların kullandığı bir tür bıçakla kesikler açılmış. Bunun sıralaması değişebilir ama söyleyebileceğim kesin bir şey varsa bu işlem sırasında kurban yaşıyordu. Kanına hızla yayılan ve tüm bedeni felç eden ilaç yüzünden ne bağıra bilmiş ne de engel olmaya çalışmış. Böyle durumlarda son nefesine kadar bedenine uygulanan her işlemi ya da dokunuşu normale nazaran iki kat daha fazla hissedersin. Yapabileceğin tek şey irileşmiş gözler ve akan göz yaşları ile izlemek olur.” “Yani bu durum da parmak ucu ile ete bastırsan bile oldukça canı yanar.” “Aynen öyle Dedektif.” Oscar bir adım geride doktoru dinlerken merak ettiği konuyu dile getirdi. Gözlerindeki ifade küçük öğrenme isteğinin nasılda devasa hale büründüğünün kanıtıydı. Peşinde oldukları katil tam bir manyaktı. Bunda artık hepsi hem fikir olmuştu. Kafalarında kendi zihninde dolaşan gibi daha birçok soru geziniyor büyük odalarda kaybolabiliyorlardı. “Peki ya aleti kesilirken de hala yaşıyor mudur sizce?” Doktor daha otuzuna daha yeni girmiş ama iri bedeni ile yaşından büyük gösteren adama bakıp başını salladı. Tıpkı daha öncekiler gibi bu adamın da işkence esnasında ne durumda olduğunu kestirebiliyordu. Yine de böylesine bir eziyeti hak etmediğini biliyordu. Her ne yapmış olursa olsun. Yüzündeki ifade alışmışlığın verdiği sabitlikti. “Evet dedektif, kurban aleti kesilirken, bunun için altına kaçırıp anal bölgesine şarap şişesi mantarı sokulurken de yaşıyordu ki kalbi acı ve yüksek adrenalin ile kanı hızlı pompalıyordu. Bedenin tamamen kandan arınması bundan kaynaklı diye düşünüyorum. Bir de asıldığı konumu düşünürsek bedenindeki tüm sıvının çekilmesi olağan.” Taylor sertçe nefesini verirken boynundaki kolye ucunu öpüp “Tanrım, böyle bir ölümü hak edecek ne yaptı bilmiyorum ama resmen kendi aletimde o acıyı hissetim.” Değip ona bakan Deborah’a gözlerini çevirdi. Genç kadın ise alayla karışık laf sokma işlemini gerçekleştirirken bir an otopsinin ortasında olduklarını unuttular. Genelde en gergin anlarda olan şey buydu. “Taylor, katilin senin kıymetli aletin ile ilgileneceğini sanmıyorum. Dikkate alınmayacak kadar küçük sonuçta.” Doktorun yardımcısı Anderson istemsiz gülerken dikleşen dedektif bir adımda kadının yanında bitip kulağına eğildi. Sesi eğlenir tonda çıksa da tınısı oldukça kışkırtıcıydı. Onunla çalışmaya başladığından bu yana içinde tutmaya çalıştığı şeyleri ancak alayla karışık dile getirebiliyordu. “Ne dersin Deborah, onunla bu gece ilgilenirsen boyutu konusunda daha fazla bilgi sahibi olabilirsin.” Göz deviren genç kadın ona ‘Aptalsın’ bakışları atarken homurdanmadan edemedi. İçinden “Erkekler ve onların çok övünülecek aletleri” diye de geçirip durdu. Testestoron fazlalığından ölebilirdi. Dişlerini sıkıp “Siktir git Taylor. Senin aletinden önce ilgilenmem gereken hortlamış bir adet katil var ama istersen bunu katile ilet. Emin ol o ilgilenebilir. Malum oldukça ilgiye muhtaç gibi.” dedi ve bakışlarını cesedin olduğu masaya çevirdi. Küçük bir öksürük ile konuşmayı bölen Doktorsa artık alışık olduğu manzaranın değişmesi ile devam etti. “Her ne kadar kesilen organ kayıp gibi görünse de diğer bulduğunuz cesedin içinden çıkacağını biliyoruz. Ben şimdi iç organları ve diğer testler için araştırmaya devam edeceğim. Yine diyebilirim ki katilimiz her zamanki gibi çok temiz çalışmış.” İki dedektif de az önceki konuşma hiç olmamış gibi dikkatlerini doktora vermişlerdi. Kaşları çatılmış ve yüzleri gerginleşmişti. Duymayı istemedikleri ama adları gibi de emin oldukları şeyleri çoktan zihin süzgecinden geçirmişlerdi. “Anlamıyorum. Neden? Yani böylesine bir nefret ya da çılgınlık niye? Erkekleri öldürüyor olsa intikam diyeceğim ama birbiri ile bağlantısız kişileri seçip böylesine katletmesi hangi kalıba koyarsam koyayım uymuyor. Üstelik daha katil hakkında cinsiyet bilgimiz dahi yok. Bu durum canımı sıkmaya başladı.” Deborah dişleri arasından hırlarcasına konuşuyor kavisli kaşları sertçe çatılıyordu. Devam edemeden cebindeki çağrı cihazı öttü. Nefesini bırakıp kim olduğuna baktığında Jones’in olduğunu gördü. Oscar’a bakıp başı ile kapıyı işaret ettiğinde Doktor Allen "Ben kesiği atıyorum bir de iç organlara bakalım" dedi. Steven "Tamam, ben de organlardan sıvı ve örnekler alıyorum" diye katıldığında ikili başlarını sallayıp otopsi odasından çıktılar. Her bir organ dikkatle çıkarıldı tartıldı ve örnekler alındı. Ardından kafatası açıldı. Diğer yandan gözden sıvı alınıyordu. Kurbanın tek böbreği yoktu. Karaciğeri alkol tüketiminden dolayı oldukça tahrip olmuştu. Ciğerleri ise sigara ve uyuşturucu madde nedeniyle zarar görmüştü. Doktor otopsiye devam etti. İlk kurban John Davis’in tüm işlemleri bittiğinde sıra ikinci kurban Linda Black’e geldi. Genç kadın tıpkı John gibi kaskatı olmuş bedeni, şekilsiz duran kol ve bacakları ile içindeki gerçekleri dışarı sermek için öylece yatıyordu. Doktor Allen yardımcısına not aldırırken tıpkı ilk kurban gibi önce dış kesiklerin açılarını ve kenarlarını incelemeye başladı. Karnındaki kesiğe sıra geldiğinde oldukça muntazam ve dikkatli atılmış dikişler karşılarındaki kişinin tıbbi bilgisi olduğunu kanıtlıyordu. Üstelik öyle bir işlem uygulamıştı ki şaşırmadan edemiyordu. Dikiş iplerini kesip rahmi ortaya çıkardığında içindeki aleti alıp kanıt tepsisine koyarken kaşları çatıktı. İçinden “Hasta ruhlu” diye söylense de büyük bir sessizlik içinde işine devam etti. Genç kadında tecavüz belirtisi yoktu. Herhangi bir zorlama ya da uygulanan fiziksel şiddet söz konusu değildi. İlk kurbandaki gibi boynunda iğne izi vardı ve tüm kanı boşalmıştı. Göğsündeki haç izi ve ağzının iki yanına açılan yarıklar aynı bıçakla yapılmıştı. Yine ne kesiklerin etrafında ne de kurbanın bedeninin herhangi bir yerinde katili belirleyecek en azından bir delil oluşturacak hiçbir şey yoktu. Kesinlikle şüphe yoktu ki iki kurbanı da katleden katil üç yıl önceki kişiyle aynıydı. Diğer yandan Jones odadaki masada bulunan dedektiflerin yüzlerine bakarken ellerinde ne olduğunu düşünüyordu. Katil yine elini kolunu sallayarak sokaklara çıkmış imzasını atarak iki ceset bırakmıştı. "Evet, elimizde iki ceset var. Bir erkek ve kadın. John Davis. 35 yaşında. Bir dönem yetiştirme yurdunda sonra da özel kolejde yöneticilik yapmış ama devam etmemiş. İşi bırakmış. Birkaç bar kavgası ve uyuşturucu kullanırken yakalanmadan açık olan dosyaları var. Hiç evlenmemiş. Diğer kurban Linda Black. 30 yaşında. Alışveriş merkezinde oyun parkı görevlisiymiş. Birkaç park cezası dışında önemli sayılabilecek herhangi bir cezası yok. O da evli değilmiş. Yaşadığı ev bir kazada ölen anne babasına aitmiş. Ev arkadaşı ya da düzenli bir ilişkisi yokmuş. İkisi de tahminimiz üzerine aynı ilaçla bayıltılmış. Sonra da kesilip biçilerek iplere asılmış. Olay yeri incelemenden gelen raporlara göre iz ve dna yok. Bizi katilin cinsiyetine en önemlisi kimliğine götürecek kesin bir ip ucu yok." Dedektif Hoyt "Üstelik daha öncesinde faili meçhul olarak kalan altı cesetle aynı şekilde öldürülmüşler. Yani üç yıl önceki katilimiz yeniden işe dönmüş gibi görünüyor ve bence erkek. Çünkü o bedenleri halatlara asmak için sağlam bir güce ihtiyacı var." Wilson başını olumlu anlamda sallarken "Dediğinde haklısın, katilimiz aynı kişi ama illa erkek olması gerekmiyor. Güçlü iri bir kadın da olabilir. Belki de yardımcısı var." Diyerek destek verdi. Tek taraflı düşünmek hata yapmalarına neden olabilirdi. Bunu anlayacak kadar çok olayın göbeğinde sürünmüştü. Taylor alaycı bir tavırla "Yapma ama Dep. Bu işler genelde böyledir. Yapan yüzde doksan bir erkek ve amacı ya dikkat çekmek ya da intikamdır. Takıntılı bir katil de olabilir. Ben arşivden benzer cinayetlerin ülke genelinde olup olmadığına bakacağım. En azından sadece bizim bölgemiz içinde mi yoksa başka ülkelerde de aynı sorunlar ortaya çıkmış mı öğrenmiş oluruz." Dediğinde yüzündeki sırıtma genç kadının ona yumruk atma isteğini arttırıyordu. Genç kadın yüzünü buruşturarak "Lanet çenen bana Dep değil Deborah ya da Wilson demeli. Sikik kısaltmalar hoşuma gitmiyor. Ayrıca bu kadar sabit fikirli olmaktan vazgeç. Kadın olma olasılığı da var.” dedi. Cinsiyetçi yaklaşımlardan bıkmıştı. Jones "Önce sakin olun sonra da her iki seçenek üzerinde de duralım. Wilson haklı. Biz erkek olarak düşünürken o bir kadın olabilir ve onu ararken yanımızdan sıyrılıp gidebilir. Öncelikle cinayet mahallinin çevresindeki mağaza dükkan ve mobese görüntülerini tarayın. Gelen ihbarların öncesindeki birkaç saati araştırın. Dikkatinize takılan ilginizi çeken her şeyi not alın. Bu vakalar yeniden çoğalmadan en azından elimizde cinsiyet profili olsun. Yukarıdan sıkıştırılmaya başlanmadan elimizi çabuk tutmalıyız. Yoksa olaylar kamuoyunda ve ülke genelinde kaosa neden olabilir.” deyip hepsinin yüzüne baktı. Dedektifler ofisten çıkarken Hoyt mobese için kamera kayıtlarına bakıyor, Taylor ve Wilson birkaç saatliğine evlerine gidip dinleneceklerdi. Ardından olay yerinin çevresindeki görgü tanıkları ile görüşmek için yeniden bir araya gelmek planlarının ilkiydi. *** Otopsi başladı. Sanat eserlerimi dikkatlice inceliyorlar. Ah o boydan boya atılan kesikler, çıkarılan iç organlar ve bıraktığım küçük sürpriz. Tanrım yüzlerinin halini görmek için deli oluyorum. Beni tanıdılar. Hatırladılar. Onlara ilk bıraktığım altı ceset sonrası hafızalarına kazındım. Lakin hala tek bir ip ucu bulamamaları onların aptallığından değil benim kusursuz çalışıyor olmamdan kaynaklı. Üstelik günün bu saatlerinde parçalanmış cesetleri ve onu görenleri merak etmek galiba ruh halimin büyük bir eseri. Bu hisse bayılıyorum. Yapmayın ama ben sadece gecikmiş ve hiç sağlanmamış adalet için uğraşıyorum. Robin Hood'um aslında. Onun zenginden alıp fakire verdiği gibi ben de can yakanlardan alıp canı yanmışlara veriyorum. Büyük camdan dışarıyı izlerken gergin omuzlarımı esnetiyorum. Elimde bir kupa ve içinde zift gibi kahvem. Birazdan işe gitmeliyim ama aklımda o hayali sahneler dönüp duruyor. Otopsiden sonra ne yapacaklar? Elbette tahminlerim var. Örneğin; dedektifler toplanacak ve bir profil oluşturmaya çalışacaklar. Yine ve yeniden. İki cinayet arasındaki bağlantıyı rahimdeki aleti bulunca zaten anladılar. Kafalarında belli kalıplar oluşuyor. Bir manyak ya da psikopat. Belki de zevkleri olan gösteriş budalası ama en çok cinsiyete takılacaklar. Kadın mıyım yoksa erkek mi diye birbirleriyle tartışıyorlar. Ne önemi var ki? Ha kadın ha erkek. Ben bir hakimim. Önemli olan bu. Adalet dağıtıcı. Şimdilerde evlerinde battaniye altlarında veya okudukları okulda kendilerini güvende hissetmeyen yüzlerce çocuk için cezalandırıcıyım. Onların kâbusları ve korkuları için canavarları avlayan cadı avcısı. Evet bu da olabilir. Cadı avcısı. Ruh yakalayıcı. Ruh emici. Belki de sadece Hakim. Merak ediyorum San Jose Polis Departmanı bana ne isim verecek. Öğrenmem çok üzün sürmeyecek. Ben Sülek avına çıkmış avcıyım. Tüm kurbanlarım listeler halinde elimin altında ve ben hepsi için oldukça sağlam ölümler planlıyorum. Tıpkı onların çocuklar için planladığı gibi. İzlediğim şehre gözlerimi devirerek veda ediyor ve odama geçiyorum. Üzerimi giyerken kendime ayna karşısında gülüyorum. Büyük inek gözlükler, kareli ve bir beden büyük gömlek ekoseli pantolon. Saçlarım her zamanki gibi kısa. Gözlerim görüntüme rağmen oldukça dikkat çekici. İnsanın içini ürperten gri. En sevdiğim renk. Tabi geniş gözlükler arkasına saklanınca etkisinin azalmasını saymazsak. Kim derki bu görüntüde birisi katil olsun. Ya da HAKİM. Evden çıkıyorum. Garajımda eski model bir aracım var. Ara sıra bozuluyor ama önemli değil. Benim için yeterli. Geceleri daha iyi bir araba gerekse de kimse ucuz ve sıradan bir arabanın peşine trafikte düşmez. Bir de sürücüsünün park cezası bile olmazsa ve kanunlara her an uyuyorsa ideal bir vatandaş olarak göze batmaz. Yani benim gibi. İlerliyorum. San Jose’nin kalabalık caddelerinden geçiyor ve çalıştığım yerin otoparkına giriş yapıyorum. Güvenlik beni görüyor ve göz devirip "Günaydın" diyor sadece. Varlığımı önemsemiyor. Hatta aptal gibi görüyor ama bir gün eli bir çocuğa uzanırsa o zaman kim olduğumu öğrenecek. Şimdilik listemde değil. On kişilik oyun odamdan ikisi saatler önce gözlerime bakarak öldü. Hoş, nefes almaları bile günah sayılmalı. Sahi, tanrıya karşı en büyük günah bence bu canavarların aldıkları nefesler. Onlar nefes aldıkça hayata yeni gözlerini açan çocukların nefesleri kesiliyor. Bense, genzimi şimdiden kaşıyan o demirimsi kokuyu özlüyorum ama işimin başına dönmeliyim. Akşam olmasını bekliyorum. Yeni listeler hazırlıyor onlar için yeni eğlenceler düşünüyorum ama imzam hep aynı. Sıralamam asla değişmiyor. Saatler geçiyor. Ben an be an hesap yapıyorum. Şehrin iki ucunda kurbanlarım belli. Kevin Barner ve Karen Carter. Siz ikiniz. Beni bekleyin. Hâkim sizin için adalet dağıtmaya geliyor.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD