9.Bölüm Islanmış göz yaşları.

1329 Words
Nazlı'dan Bizi havalanına bırakan Cihat abinin arakasından baka kaldım. Sanki çaresiz bırakılmış küçük bir yavru kedi gibi ürkek ürkek etrafıma bakıyordum. Tarık ağayla uçağa binerken ve inerken tek söz etmedik. Ben sessizce camdan dışarı bakıp göz yaşı döktüm. O da benim gibi sessizdi. Bir tek farkımız vardı. O öfkeli ben ürkektim. Havada kuş misali bizi Samsun'a indiren uçak beni hep şaşırtmıştır. Şimdi içinde oluşum biraz tuhaf gelmişti. Korkmak aklıma bile gelmedi. Korku artık benim için çok uzaktı. Her şeyden korkardı insan, en çok ölümden korkardı. Fakat bana kurtuluş olur diye ondan bile korkmuyordum. Annem rüyam da hep beni beklediğini söylüyordu. Şimdi rüyalarıma bir başka biri daha giriyordu. Nazar boncuklu adam. Koca bir binanın içinden çıkınca temiz havayı içime çektim. Yanımda Tarık ağayı takip ediyordum. Taksiye binerken bana dönmesiyle irkildim. " Bu araba seni eve götürecek. Merak etme şöförü tanıyorum. Evi de biliyor. Evde zeynep abla var. Kapıyı o açar sana. Aceleyle çıkınca anahtarı almamışım." Kafamı sallayıp sarı arabanın arka koltuğuna oturdum. Tarık ağa şöförden tarafa yürüyüp para uzatarak evi göstermesini söyledi. Gençten bir adamdı. Onlara bakmayı bırakıp camdan dışarı baktım. İnsanlar bir o yana bir bu yana bir koşuşturma içindeydi. Sorsan kimse kimseyi tanımıyor ama gayeleri aynıydı. Yaşam! Başımın ağrısı sabaha göre fazlalaşmış artık ağrısına dayanamaz olmuştum. Kafamı cama yaslayıp gözlerimi kapattım. İlk kez yaşadığım yerden ayrılmıştım. Gittiğim yer konak ve etrafıyken şimdi binlerce yol uzaklıktaydım. Annem ve babamdan daha uzaktaydım şimdi. Hiç değilse bugün beni eve bırakır öyle gider demiştim. Ama bu bilmediğim şehirde ilk andan yanlızdım. Kapattığım gözlerim bir süre sonra uykuya dalarken erkek sesiyle uyandım. " Hanım efendi, geldik! " Gözlerimi ellerimle ovalarken etrafıma bakındım. " Bak abla, şu ev. " Kafamı sallayıp indim. Sıra sıra beyaz bahçeli evler vardı. Şöförün gösterdiği evin bahçe kapısından girdim. Ev her haliyle lüks ve güzel görünüyordu. Tarık ağamın benimle evlenme pahasına bırakmadığına değecek bir evdi. Yavaşça kapıya yaklaşıp zilin üzerinde yazan yazıya baktım. Tarık POLAT. Yazıyordu. Zile dokunup ellerimi önümde bağlayarak beklemeye başladım. Ancak uzun sayılacak bir süre geçmesine rağmen açan olmayınca zile tekrar ve tekrar dokundum. Lakin açılmayı bırak evden bir hareket bile gelmiyordu. Hava yapmıyordu ama rüzgarı esiyordu.Hava kapalı, karanlık bir hava vardı. Saat kaç bilmiyorum ama akşam olmamıştı. Evin etrafında dolanıp evden bir ses geliyor mu diye baktım. Fakat kimse yoktu. Esen rüzgar hafifte olsa içime işlemiş üşümeye başladım. Yeniden giriş kapısına gelerek oturup, sırtımı kapıya yasladım. Bilmediğim bir şehir, tanımadığım bir yerdi, gidecek bir yerim yoktu ki. Çaresiz ayaklarımı kendime doğru çekip eteğimi iyice kapattım. Hafif üşüyordum. Hava çok soğuk olmasada midemin aç olmasından kaynaklıydı. Sabahta bir şey yemeden yola çıkmıştım. Derin bir nefes alıp kafamı kapıya yasladım. İçim acıyordu. Çaresizliğime, kimsesizliğime, hep birine muhtaç oluşuma içim çok acıyordu. Tarık ağayı bu kadar merhametsiz biri olarak bilmezdim. Ayda yılda bir gelirdi konağa. O zaman da ben kafamı kaldırıp bakmazdım. Oturduğum yerden kalkmak bile içimden gelmiyordu. Kalksam nereye gidecektim. Belki biri gelirdi eve. Belki Zeynep dediği kadın uyuyor yada işi vardı duymuyordu. Yeniden kapıya elimle iki kez daha vurdum . Ne gelen oldu ne de ses veren. Esen rüzgarla birlikte yağmurda kendini gösterirken kapıya doğru biraz daha sokuldum. Rüzgarın savurduğu yağmur üzerimi ıslatırken biraz daha üşüdüğümü hissettim. Sağanak şekilde yağmaya başlayan yağmurun hepsini üzerimde misafir ettim. Yağmur gibi gözlerimden akan su yanağımı ıslatıyordu. Ama onlar yağmur değildi, benim göz yaşlarım. Yıllardır akıp bitmeyen göz yaşlarımdı. ***** Tarık'tan Omzuma çanta misali kuzenimi takıp beni geri gönderdiklerine mi öfkem? Yoksa annemin katilin kızıyla beni evlendirdiklerine mi? Yoksa her gördüğümde bu kıza vücudumun değişik bir tepki vermesi mi? İlk gördüğümde de aynı his olmuştu. Bir çöp torbasından etkileniyor olamazdım. Dedemin bizden esirgediği tüm imkanlar elindeyken hiç birini kullanmayı bilmeyen tam bir asalak gibi giydiği paçavrasını görmezden geldim. Kendini benim yanıma yakıştırdıysa büyük yanılmıştı. O cahil halini görmezden gelemezdim. Benim çevreme onunla olan evliliğimizi anlatamazdım. Hele Ela'ya bunu anlatmam içten bile değildi. Kaç gün peşinden koşmuştum. Kaç gündür arayıp duruyordu ona da doğru düzgün bir açıklama yapmamıştım. Arabayı almaya eve gitmek bile istememiştim. Taksiden inip sitenin güvenliğinin önünden geçtim. Beni tanıdıkları için dur,nereye? Demezdi.Yanan vücudumu Ela'nın güzel teninde söndürmek istiyordum. Kaç gündür cinsel açlıkla çöl faresini bile arzulamıştım. Binanın kapısına gelip Ela'nın kaldığı dairenin ziline bastım. Benim için doğru insan Ela'ydı. Ailemin bana direttiği hayatı sırf onlar öyle istiyor diye kabul etmeyecektim. Açılan kapıyla hızlı adımla ikinci kata çıkmaya başladım. Oğlu okul nedeniyle annesinin yanında kalıyordu. O işteyken ilgilenecek başka kimseye güvenmezdi. " Tarık! " İnce naif sesi kulağıma gelirken kapıda beni bekleyen kadına doğru yaklaştım. " Seni çok merak ettim! Abin, abin nasıl oldu?" Koca gözlerini dikmiş bana bakan kadın, yeni uyandığı üzerinden çıkarmadığı gecelikten belli olurken sorduğu soruyu es geçip direk dudaklarına yapıştım. Ayağımla kapıyı kapatırken diğer elim kalçasını kavradı. Ela yatakta inanılmaz bir kadındı. Hızlı başlayan öpücüğüm hiç nazik başlamazken o da hemen bana karşılık verdi. Elim bedeninin her yerinde gezerken Ela da boş durmuyordu. Boynuma geçirdiği dişleriyle onun da benim gibi istekli olması daha çok sertleşmemi sağlarken bütün her şeyi aklımdan atıp Ela'nın teninde kendimi kaybettim. **** Saatler süren sevişmemizi içine doğru akan menilerimle son bulurken kendimi geri çekip bir çuval gibi kendimi yanı başına attım. " Tarık! " derken nefes nefese yanıma doğru kaydı. Çıplaklığını kapatma gereği bile duymuyordu. Bazen bu kadar çekingemesi olmayışı beni şaşırtıyordu. İlk seferinizde bile utanma belirtisi göstermemişti. Neden şimdi şimdi sorguluyordum ben bunları. " Abini sordum. Aç kurt gibi saldırdın? Çok mu özledin?" Göğsümü ufak ufak öpmeye devam ediyordu. Ama yeniden başa dönme isteği kendimde bulamadım. " Ölmüş Ela. Cenaze için gittim." " Ne...! Neden bana demedin? Bende gelirdim seninle! " Ailemi tanısa tanışmak için bu kadar hevesli olur muydu? Kaldı ki ailem asla onu kabul etmezdi. " Apar topar gittim." derken yataktan ayaklandım. İçimdeki ateş Ela'yla geçmemişti ama tekrar devamını da istemiyordu içim. Buraya sık geldiğim için eşyaların yerini iyi bilirdim. Banyoya girip ılık suyun üzerinden akmasını kıpırdamadan bekledim. Şu an kendimi bok gibi hissetmemin nedeni neydi. İstediğim, arzu ettiğim kadının yanındaydım. Babam iki gün sonra resmi nikah diye tutturacaktı. Beni boğan, şu an hissettiğim ondan mıydı? Yıkanıp banyodan çıkınca yatakta anadan üryan öylece yatıp telefonuyla uğraşan kadına baktım. " Sevgilim! " " Banyo yapmayacak mısın? " " Acın var o yüzden mi böylesin Tarık? Sana bir seferin yetmeyeceğini ikimiz de biliyoruz." " Acıktım, eve uğramadan sana geldim." " Biliyorum sevgilim. O yüzden sipariş ettim bile." diyerek sabahlığını çıplak vücuduna geçirdi. Üzerimi giyip salona geçtim. Eve gönderdiğim köy güzeli eve yerleşmiştir çoktan. Bu işin sonu nereye varacaktı iyice sıkışan hayatımla nasıl olcaktı, merak ediyordum. Bir tarafta çarıklı, bir tarafta Ela. Sıkıntıyla bedenimi koltuğa bırakıp gözlerimi kapattım. Az zaman sonra üzerime örtülen örtüyle benim seçimim belliydi elbette. Ela beni seviyordu. Tek derdi o evden çıkmak olan o köy faresinin aklımı karıştırmasına izin cermeyecektim. İki haftanın verdiği yorgunlukla uyuya kalmışım. Uyandığımda yağmur başlamış gün karanlığa bırakmıştı kendini. Aklım yine evde olan kıza giderken kalkıp saate baktım. Saat gecenin bir yarısı olmuş. " Bu saate kadar uyumuş muyum? Neden uyandırmadın? " diye odaya giren Ela'ya döndüm. " Çok yorgun duruyordun. Yemek bile yemeden uyudun. Hadi gel bir şeyler ye." Konuşurken dibime kadar giren kadının elleri göğüslerimi okşuyordu. İlk zamanlarda peşinden koştuğum kadın gitmiş yerine doyumsuz bir kadın gelmişti sanki. Kafamı sallayıp yanağından öperken konuştum. " Sen hazırlarken ben telefon görüşmesi yapacağım." " Tamam sevgilim." Ne kadar kızarsam kızayım evde yanlızdı. Zeynep ablayı aradım. " Alo Tarık bey! " " Zeynep abla evden kaçta çıktın? Nazlı nasıldı? " " Nazlı mı? O kim Tarık bey? " " Ne demek kim? Bugün eve gönderdiğim kız!" " Tarık bey, size mesaj attım ya. Çocuğun okuluna gitmem gerek demiştim. Siz açmayınca mesaj attım." Duyduğum sözlerle dişlerimi sıktım. Ben doğru düzgün telefona bakmamıştım. Arayan ve mesaj atan bir sürü insan vardı. " Alo, alo Tarık bey orada mısınız? " " Tamam Zeynep abla kapat! " diyerek kapatarsk telefonu cebime koyup çıkışa doğru telaşla koştum. Bu saate kadar dışarda tek başına kaşmıştı. İnşallah o olmayan aklını bir kez kullanırdı da evin önünden başka bir yere gitmezdi. " Tarık, hayatım nereye? " Ela telaşla beni sorgularken kapıdan çıkarken konuştum. " Eve gitmem gerek. Kapının önünde kalmış bir sıçan var."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD