7.Bölüm Dilenci

720 Words
Nazlı'dan Yatağa düşen bedenim korkudan tir titremeye başlamıştı. Üzerime doğru uzanıp öfkeli gözlerini gözlerime dikti. Bileklerimi tutup öyle bir sıkıyordu ki elini kemiğimde hissettim. " Sana erkek miyim değil miyim gösterirdim ama seni midem almaz! " İğrenir gibi yüzünü buruşturup devam etti. " O dilini bir daha bana uzatma, yeterince başıma bela oldun. Benim sevdiğim, aşık olduğum başka bir kadın var. Ha yok bana fark etmez diyarsan altımda inim inletirim. Ama bana fark eder Nazlı.. sen, benim kuzenimsin ve öyle de kalacaksın." Kollarımı sertçe bırakıp yüzüme yaklaşarak tekrar bağırdı. " Anladın mı?" Hızlı hızlı kafamı salladım. Bedenimi kasmaktan kas katı kesildi. Bedenimi hissetmez olmuştum. " Şimdi ben gelene kadar pis bedenini koyacak başka bir yer bul. Benim yatağımdan kalk! " Zar zor kaldırdığım bedenim yediğim dayağın acısı ve izlerini taşırken kalbimin ağrısı da eklendi. Bana, bu ailenin bir ferdinin ceneti yaşatacağını sanmıyordum. Lakin ne yapmıştım ben bunlara da bu kadar kanatıyorlardı beni? Kapıya doğru dönmüştü ki aklına başka hakaret gelmiş olacak geri döndü. " Bu, konak ve kirli elleriniz beni size mahkum edemeyecek. Annemin ölümün de senin annenin parmağıda var. Zümrüt hanımla bir olup hayattan kopardılar. " Sessiz kaldım. Ben, ne onun anasını hatırlıyorum ne de yapılan şeyleri. Yeniden yaklaşınca geriye doğru gittim. " Yaa aklıma takıldı sormassam olmaz." Gözlerini kısmış bana bakarken bu defa ne gelecek diye hafif kafamı kaldırdım. " Abim seni sikmeye çalıştı yapamayınca mı kıydı canına? " Göğsüm yeniden sinirle şişip inerken ellerimi ve dişlerimi sıktım. Gözlerim alev topu gibi yanmaya başlamıştı. Beni ne sanmıştı ki bu. Bu defa konuşmadım. Ne dersen diyeyim boştu. Ben, kendimi anlatamıyordum. Bunlar ne derse desin, Allah biliyordu. Bedenimi acıyla yatağın dibine çekerken sinirle kapıya yaklaşan ağama kısık sesimle konuştum. " Keşke tokat atsaydın ağam! " Beni duymadı bile, kapıyı çarparak çıkıp gitti. Onca hakareti yapacak ne yapmıştım ki. O, bu konağa ve ailesine öfkeliydi biliyorum. Ama benim ne suçum vardı. Ben ne Yılmaz abi'yi ne de Tarık abi'yi hiç böyle düşünmedim. Aklıma bile getirmedim. Onlar benim abimdi. Dayak yerken seslerini çıkarmadan izleyen, aç uyuduğumdan bile haberleri olmayan abiydi. Farklı bir gözle asla bakmadım. Ağlama sesim odanın içinde kaybolurken pencerenin kenarında duran tekli koltuğa geçip ayaklarımı topladım. Pencereden gözüken gök yüzü kanayan yüreğimi biraz sakinleştirdi. Annemin yüzü var gibiydi. Ağlama diyordu sanki. Ağlama bir gün her şey bitecek. Bütün acıların bitecek. Biter miydi? ***** Sabahın doğan güneşini yıllar sonra ilk kez üzerimde hissedince gözlerimi açtım. Oturduğum küçük koltukta uyuya kalmışım. Bütün kemiklerim acıyordu zaten bir de üstüne bükülmekten tutulmuş. Güneşin parlak ışığı camdan yüzüme vururken hafif gülümsedim. Yeni gün yeni umutlar getirir derdi Ayşe anam. Lakin benim için geçerli mi? Buna emin değildim. Hele gördüğüm rüyayı anlamaya çalışıyordum. Eczanenin önünde kucağına düştüğüm adamı görmüştüm. Nazar boncuğuna benzeyen gözleri, siyah sakal ve saçlarının ortasında çok belirgin duruyordu... Bu adamı niye rüyamda gördüm ki ben. Odamda eski de olsa bir battaniyem vardı. Burada kıçım açıkta kalmıştı sanırım. Kendi kendime düşünürken odanın kapısını kırmak ister gibi çalan Zümrüt hanım aynı zamanda sesi de geliyordu. " Kız... bu saate kadar nerdesin? Tarık aç kapıyı! " Sesi duyan Tarık ağam yatakta gözlerini zorla açarken. Ben ağrıyan bedenime inat hızla yerimden fırlayıp ayağa kalktım. Kalkıp sinirle kapıyı açan Tarık ağam " ne var ne oluyor? " derken Zümrüt hanım sertçe açılana kapıyla eli havada kaldı. " Hadi verin.. sonrada Gülsüm muayene edecek." Ben, kafamı korkuyla yere eğerken Tarık ağam sertçe cevap verdi. " Kızda benim namusta.. sanane bizim özelimizden Zümrüt hanım! " " Eski köye yeni adet getirme Tarık. Uzatma hadi." " Sana verecek bir hesabım yok benim Zümrüt hanım." " Eyi babana da öyle dersin o vakit." " Tabi git söyle Zümrüt hanım." Tarık ağam gayet sakin bir adım daha Zümrüt hanıma yaklaşırken sesini biraz daha kıstı. " Bak cenazeydi, evlilikti derken.. senin sevdalı olduğun adamın yası bitti mi...bitmedi mi...soramadım Zümrüt hanım! " Gözlerimi sonuna kadar açıp kapıda bir birini öldürecek gibi bakan kişilere baktım. " Ne dersin sen..? " " Valla Zümrüt hanım, benim bildiğim şeyi babam bilmek ister mi? Bilemedim." Dişlerini bir birine bastıran Zümrüt hanım sinirle arkasını dönüp gitti. Ben şaşırıp baka kalırken Tarık ağamın sert sesiyle kendime geldim. " Hazırlan üç gün sonra Samsun'a gideceğiz." Kapıdan çıkacakken tekrar döndü. " Haa şu giydiklerini alma yanına. Seni böyle evdeki yardımcım Zeynep abla bile dilenci sanır." O kadar hakir görmesi canımı yaksa da sesimi çıkarmadım. Eskiydi belki ama asla pis değildi. Elimde tertemiz yıkıyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD