bc

SAPLANTI

book_age12+
1.0K
FOLLOW
3.6K
READ
possessive
badboy
drama
bxg
mystery
betrayal
illness
crime
cuckold
passionate
like
intro-logo
Blurb

-TAMAMLANDI-

Bilgilendirme: Kız saplantılı şahısa aşık olmuyor. Klişe değil, sürükleyici.

" Şimdi buradan bir adres seç. Sonra orayı bul. Eğer seni bu halde içeriye alırlarsa benden kurtulursun... Ama eğer almazlarsa seninle o kapının önünde sevişirim. "

-Peki ya her şey o akıl hastanesine kapatılmasıyla değilde, oradan kaçmasıyla başlarsa?

Saplantılı bir hemşire tarafından zorla akıl hastanesine kapatılan Şeyda, kimseye deli olmadığına inandıramaz ve ne yaparsa yapsın hastaneden kaçamaz. Ancak asla pes etmez ve yapılan bütün kötülüklere rağmen direnir ve kurtulmanın bir yolunu arar. Nihayetinde hastaneye yeni atanan psikolog Miraç ise ona bir şekilde inanır ve hastaneden kurtulması için hikayesine ortak olur. Artık işler gittikçe tehlikeli olmaya başlamıştır ve insanların deli olmadığına inanmalarını bekleyecek zamanları yoktur. İkisi de artık kendi hayatlarından kayıp vermeye hazırdırlar. Ancak bu süreçte ikisini de sırlarla ve tehlikelerle dolu bir yol bekler. Onları bir araya getiren şey aslında basit gibi görünen tehlikeli bir oyundur. Sıradan bir deli ile doktorun hikayesi biranda hayatta kalabilme mücadelesine dönüşür. Açığa çıkmayı bekleyen onlarca sır ise yollarına engel olarak çıkmaya devam edecektir. Tek bir kişi yani "Saplantı" herkesin hayatını alt üst edecektir ama her şeyin bir sonu vardır, Saplantı'nın da!

-Bir delinin hikayesi ama hangi delinin? Gerçekten deli olan kim?

chap-preview
Free preview
1/Akıl Hastanesi
-ŞEYDA YÜCEL Odanın kapısını kilitlediğinde saat gecenin ikisiydi. Tüm vücudum korkuyla titrerken uykulu gözlerim karşımda sinsice gülen Cabir'e odaklanmaya çalışıyordu. Pencere köşesine ilişmiştim. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilmediğimden de saçlarıma geçirmiş, duvara yaslanmıştım. Çünkü bu kadardı işte... Gidebileceğim, kaçacağım yer sadece bu kadardı... 50 metre mi? Ya da yüz? Bilemiyordum ama en fazla pencere köşesi. Kapıdan pencereye kadar 30-40 adım ediyordu işte. 9 aydır daha fazlasını da atamamıştım zaten. Cabir yüzünden... Cabir Yaman, raporlarda beni akıl hastası olarak gösterip zorla 9 aydır bu hastanede tutan saplantılı hemşire... Her şey anne ve babamın bir trafik kazasında vefat etmeleri ile başlamıştı. Onların cenazesinde sözde beni sakinleştirmek adına iğneler yapıp ilaçlar vererek ruh sağlığımla oynamaya çalışmış, kimsesiz kaldığım içinde zorla çalıştığı bu akıl hastanesine tıkmıştı. Ne kadar doktor varsa, ne kadar çalışan varsa, herkese benim deli olduğumu inandırmıştı. Bu onun için zor değildi çünkü... Ya raporları değiştirirdi, ya sonuçları, tahlilleri... Olmayan şeyleri varmış gibi gösterip dururdu. İşte benim hayatım tam da bu noktada kaymıştı ve ben artık bu hastaneden kurtulmak değil, sadece birinin bana inanmasını istiyordum... Tek bir kişinin, gözlerimin içine bakarak " Şeyda, ben sana inanıyorum! " demesini istiyordum, hepsi bu... Tam 38 kere bu hastaneden kaçmayı denemiştim. Hiçbirinde de başarılı olamadım. Hastane çok eski bir hastaneydi ve hastalara iyi davranan çalışanların da olduğunu söyleyemezdim. Zaten hastane bahçesinin de etrafı resmen surlarla çevriliydi. Her yerde güvenlik görevlileri vardı ve kapılardan çıkmak neredeyse imkânsızdı. Cabir zaten asla peşimi bırakmıyordu, özellikle geceleri. Sürekli boş anında gelip beni tehdit ediyor, korkutmaya çalışıyordu. Ya da canımı yakıyordu işte... Öldürmeye çalıştığı zamanlarda çok olmuştu ve bütün bunları yapmasının tek bir sebebi vardı; ona aşık olmamı istiyordu çünkü saplantılı bir manyağın tekiydi!  Geçen hafta sağ ayak bileğimi kırmıştım. Cabir'den kurtulmaya çalışırken... Saldırmıştı bana, dokunmak istemişti! Peşimi bırakmıyordu... Sürekli beni köşeye sıkıştırıyor, üzerime yürüyordu. Darma duman olmuştum artık. Çok kez de öldürmeye çalışmıştım onu. Hep birileri gelmişti. Onun bir çığlığı ile bütün hastane odama toplanırken, benim koskoca feryatlarıma hiç kimse gelmiyordu... Çünkü ben sözde deliydim! Adıma düzenledikleri sahte raporlar... Atılan iftiralar... Cabir ile ilgili söylediğim her şeyi, halüsinasyon olarak geçiriyorlardı kayıtlara. Yani aslında özgürlüğümü el birliği ile çalmışlardı benden, Cabir sadece onlara yön göstermişti.  Derin derin nefes alırken geri geri gidiyordum. Kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Sağ ayağımın üzerine basamadığım için topallıyordum. Cabir ise kitlediği kapının önünde gömleğinin düğmelerini çözüyordu. İğrenç yüzünde çirkin bir gülümseme vardı. Aynı zamanda da beni süzüyordu. Düğmeleri tamamen açtıktan sonra gömleğini çıkardı ve yatağımın üstüne attı. Uykusuzluktan moraran gözlerim korkuyla bakıyordu ona. Üzerime doğru gelmeye başladı. Sırtımı duvara yaslamıştım. Titriyordum ve yumruğumu sıkıyordum. " Sakın yine o iğrenç ellerinle bana dokunmaya kalkışma! Sakın! " diye söylendim öfkeyle bakarken. Güldü bu sözlerime ve saçlarını karıştırdı. " Sana dokunmayı, seni hissetmeyi, öpmeyi, çırılçıplak görmeyi... O kadar istiyorum ki Şeyda! Bu arzuma asla engel olamazsın. Fakat bugün senin doğum günün. Sana bir sürprizim var... " dedi. Artık bana oldukça yakındı. Cebinden küçük bir torba çıkardı ve bana uzattı. " Ne bu? " diye sordum panikle. " Bu gece seninle bir oyun oynayacağız. Lakin doğum günün olduğu için biraz macera dolu bir gece geçirelim istedim. " dedi. Yüzü bir anda ciddi bir hal almıştı. Torbayı titreyen elime verdi. Sonrada yüzümün önüne düşen saçlarıma dokundu ve arkaya doğru itti. İğrenerek vurdum eline. " Çek ellerini üzerimden! " diye haykırdım öfkeyle. " Bu torbanın içinde tam sekiz tane adres var. Bunlardan birini seçeceksin. Sonra da seni hastaneden çıkaracağım... 20 dakikan var! Eğer 20 dakika içinde seçtiğin adrese ulaşırsan ve seni içeriye almayı kabul ederlerse, kurtulursun; ama eğer, seni içeriye almazlarsa, seninle o kapının önünde sevişirim.! " dedi ve göz kırptı. Donup kaldım o an. Kalbim delicesine çarpıyordu ve can havliyle torbayı araladım. İçerisinde katlı olan kağıtlara şöyle bir bakındım. " Bunu neden yapıyorsun ki? Sen bunu yapıyorsan, o kapıların açılmayacağından da bir bu kadar eminsindir! Ama dışarıyı görmek için... 20 dakika da olsa nefes alabilmek için kabul ediyorum bu oyununu! Buradan kurtulabilme umudum olduğu için değil! " derken göz yaşları usulca süzüldü yanaklarımdan... Yaralı elimi torbanın içine soktum ve gözlerimi sıkıca kapattım. " Allah'ım lütfen... " diye fısıldadım içimden. Sonrada kağıtlardan birini seçtim ve yavaşça çıkardım. " Kimin bu adresler? " diye sordum sonra. " Civardaki en sağlam ilişkileri olan, kültürlü ve evli çiftlerin. " dedi. Sonrada hızla elimdeki kağıdı çekip aldı. Kağıdı açmadan önce ise yatağımın üzerine bıraktığı paketi gösterdi. " Onu giymeden çıkmayacaksın! " dedi sonra. " Ne o? " diye sordum. Bakışlarımı kutuya sabitlemiştim. " Seninle şevişirken zevk almam için seksi bir gecelik... Yani Şeydacığım... Gecenin bir vakti, hiçbir kadın evine, bir fahişeyi almak istemez... " deyip güldü... Gözlerim ayrıldı o an. Ne demekti bu şimdi? " Sen ne biçim konuşuyorsun hayvan! " diye bağırdım ve Cabir'in suratına sert bir tokat attım. O ise bir an afallasa bile gülmeyi asla kesmedi ve benden uzaklaşarak kapıya doğru gitti. Bense boğuluyor gibiydim. " Sen alır mıydın? Kocanla birlikte sarılıp uyuduğun bir saat, evine kırmızı gecelikli bir kadın gelse... Alır mıydın? " dedi sonra. Tutamadım kendimi o an ve ağlamaya başladım. Elimle yüzümü kapattım ve hıçkırıklarımı serbest bıraktım... Cabir ise kahkahalarının arasından konuştu. " Miraç TUNÇ " dedi. Ellerimi yüzümden çektim ve suratına baktım. " 10 dakika yürüme mesafesinde. Tabii bu ayakla 15 dakika olur. Beş dakikada da kapıyı çalıp onları uyandırabilir misin bilmiyorum tabii. Arkanda olacağım, en ufak bir hareketinde seni oracıkta öldürmek için... Dikkatli ol. Kıyafetini giydiğin anda, süreni başlatacağım. Hazır mısın Şeyda..? " dedi. O kadar kötüydüm ki... " Ya o kapı açılırsa? Ya beni içeriye alırlarsa Cabir? O zaman ne olacak? Kurtulacak mıyım gerçekten? " dedim donuk bakışlarımla... Sonrada yara bere olan ellerime, kollarıma bakındım... Her yerimde iğne izleri, morluklar, yediğim dayaklardan kalma izler... Yüzüm ne haldeydi hiç bilmiyordum bile... " O kapı açılmayacak Şeyda. O kapı asla açılmayacak! " dedi ve güldü. Sonra da yatağımın üstüne attığı gömleğini aldı ve üzerine geçirdi. Bense ne yapacağımı bilmez bir vaziyette yatağıma doğru yürüdüm ve yatağın üzerine bıraktığı paketi açtım. İçinde dekolteli, mini bir kırmızı gecelik vardı. " Ben bunu hayatta giymem! " diye haykırdım o an. Cabir ise düğmelerini ilikliyordu. " Onu giymezsen, dışarıya çıkamazsın! " dedi bastıra bastıra ve kapıda bekleyeceğini söyleyerek odadan çıktı... Bense çaresizce geceliği inceleyip durdum. Hayatta giyemezdim böyle bir şeyi... Hem beni bununla kimse evine almazdı ki! Hayat kadını sanarlardı, gecenin ikisinde! Evli bir çift... Neden alsınlardı ki! Şeyda... Hala umudun var mı gerçekten? Hala inanıyor musun kurtulacağına..? Miraç... Miraç Tunç! Kimdi bu adam..? Çok uzun sürmemişti düşünme sürem ve göz yaşları içinde giymiştim geceliği. O kadar kötü hissediyordum ki. Yatağımın üzerindeki çarşafı kendime doğru çektim ve üzerimi sarıp sarmalayıp öyle çıktım odadan. Cabir beni görünce yüzünün şekli değişti. " Ne bu halin? " diye fısıldadı süzerken. " Kapının önüne geldiğimde çarşafı bırakırım, söz veriyorum. Ama bu halde yürüyemem, asla! " dedim kesin bir dille ve Cabir'in gözünün içine bakıyordum. Bir müddet sustu fakat daha sonra başıyla onayladı beni ve sesini çıkarmadı. Hastanenin koridorları karanlıktı, hiç kimsecikler yoktu. Cabir ise elindeki anahtarlıkla birlikte önümde ilerliyordu. Bende onu takip ediyordum. İçimde tuhaf bir his vardı... Heyecan, korku, acı... Ağır bir duyguydu bu, çok ağırdı. Sağ ayağımın üzerine basamıyordum ve bu beni çok etkiliyordu. Bastığım her an ise canım acıyordu. Ama şuan bu hiçte umurumda değildi. Hastanenin güvenlik sistemleri çok yoğundu. Bu yüzden Cabir çok farklı yerlerden geçirmişti beni. Her iki adımda bir, kapı kilidi açıyordu. Derin derin nefes alıyordum ardında ve nihayetinde beni o 9 ay önce zorla kapatıldığım hastaneden çıkarmıştı... Şoka girmiştim sanki... Vücudum alev gibi yanmaya başlamıştı ve korkuyla bakıyordum etrafıma... Kalbim sanki boğazımda atıyordu. Ellerimle ağzımı kapatmış, haykırmamak için kendimi tutuyordum. Saçlarımsa rüzgara meydan okurmuşçasına savruluyordu gökyüzüne doğru... Soğuk hava yaralı yüzüme çarpıyor, olduğum yerde dönüyordum. Ağlamamak elde değildi... Bu hastaneye getirildiğim gün bileklerimin ikiside sarılıydı... Cabir zorla iki bileğimi de kesmişti ve intihar teşebbüsü süsü vermişti. İlk olarak bu suçlamayla getirmişlerdi bu tımarhaneye! Sonra ise, dayaklar, küfürler, tacizler, işkenceler... Kısacası benim bir yanım burada, bu tımarhanede ölmüştü, öldürülmüştü... Göz yaşları içinde ve nefes nefese bakarken etrafa, tek bir Allahın kulu bile yoktu. Sokak bomboştu. Hiçbir evin ışığı yanmıyordu, hiçbir yerin kapısı açık değildi! Etraf zifiri karanlıktı sanki. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yüreğim acıyordu, nefes alamıyordum... Elimle boğazımı kavradım ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım. O sırada da Cabir bana adresi tarif ediyordu. Her şeyden o kadar çok korkuyordum ki sıkıca sarılmıştım çarşafa. Bu gece buradan kurtulmam için son şansım olabilirdi... Cabir'in elinde bir iğne vardı ve o iğneyi bir anda sırtıma saplamıştı. Ufak çaplı bir çığlık kopardım o an ve panikle irkildim. " Bu neydi! " diye haykırdım sonra. İğneyi bir köşeye fırlatırken girdi söze. " Süreniz küçük hanım... Yaklaşık bir yirmi dakika sonra bayılacaksın. Yani eğer benden kaçmaya kalkışırsan falan... Boş yere uğraşma. İlaç 20 dakika sonra etkisini gösterecek. Bu çok eğlenceli bir oyun olacak biliyor musun Şeyda... Merak etme ne kadar komik bir halde olduğunu göstermek için seni kameraya alacağım. Her şey kontrolüm altında. Eğer yanlış bir hareketin olursa, dediklerim dışında, belgelerin yanımda. Deli olduğunu ve hastaneden kaçtığını söylerim. Boşuna zaman kaybetme de gerilim dolu oyunumuza başlayalım. Benim içinde heyecanlı olacak. Ya o kapı açılırsa ve seni içeriye alırlarsa? İhtimaller Şeyda... Yüzde bir bile olsa ihtimaller... " deyip sırıttığında elim belimdeydi. İğneyi yaptığı yer o kadar acımıştı ki, yanıyordu sanki. " Resmen benimle oyun oynuyorsun değil mi... Ben burada beni kurtarın diye bağırsam, bu saatte bir Allah'ın kulu duymaz nasılsa değil mi? Ya da biri çıkıp gelse, deli bu der belgelerimi gösterirsin değil mi? Benimle bir oyuncak gibi oynuyorsun Cabir... " dedim öfkeyle. Adeta burnumdan soluyordum. " Çok uzatma, oyun başladı kül kedisi... Koş! " İşte şimdi benim hikayeme dahil olacaksınız, hiçbir şeyi sorgulamayın çünkü bu hastanede o ve benim bilmediğim daha nice yandaşları ne derse o olur... Sürekli silinen kamera kayıtları, doktorların karşısına çıkacağım zaman, tuhaf hareketler sergilemem için yapılan iğneler ve içirilen ilaçlar, hazırlanan sahte ve başarılı raporlar, deli olduğumu sanan onlarca insan, vücudumdaki bütün izleri benim yaptığıma inananlar, tehlike dolu eski bir hastane ve onun tehlikeli çalışanları... Birde tehlikenin ta kendisi yani o...  -Bölüm Sonu- #Saplantı Ana karakterler; Şeyda Yücel, Cabir Vural, Miraç-Hale Tunç, Erdem Tunç, Vahide Tunç Her şey bir akıl hastanesine kapatılmasıyla başladı... Deli olmadığını insanlara inandırabilecek mi? Ya her şey hastaneye kapatılmasıyla değilde, hastaneden kaçmasıyla başlarsa..? #OKapıAçılacak

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Acı İntikam

read
9.9K
bc

HANGİN KASABASI

read
1.2K
bc

LEYAL'İN BORDO HAREKATI

read
9.5K
bc

KADER KARTLARI | ÖLÜM

read
1K
bc

KUM SAATİ

read
1K
bc

KAN KOKUSU

read
6.1K
bc

BUZ KASABI

read
2.5K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook