4. AMA SEN KİMSİN?

1612 Words
Gece uykusundan uyandığında etrafına bakındı. Emir yoktu tek başınaydı. Yere adım attığında dikkatlice ayağa kalktı. Üzerindeki beyaz elbise lekelenen kanıyla yer yer kırmızıydı. Ayağında ayakkabıları da yoktu. Yavaş adımlarla odanın içindeki tuvalete gitti. Klozete oturduğunda bakışları bileklerindeki morarmış kesik izlerindeydi. Kim olduğunu hatırlamıyordu, nereden geldiğini hatırlamıyordu. Zihninin içinde kocaman boş bir çukur vardı. İşi bittiğinde ellerini yıkarken aynada kendisini görünce duraksadı. Yüzü bile yabancıydı. Beyaz denilecek kadar açık renkli saçları, kaşları ve kirpikleri… Saçlarından daha açık tondaki beyaz teni, firuze rengi gözleri… Bu kendisiydi ama neden hatırlamıyordu? Eli başına sarılı bandaja gitti. Yanındaki adam kimdi? İsmini de sormamıştı bilmiyordu. Tuvaletten çıktığında odanın kapısını açıp etrafa bakındı. Kimse yoktu. İçinden bir ses ‘Kaç kurtul!’ diye bağırıyordu. Sebebini bilmediği o dürtüsel sese uyup dışarı bir adım atıp tekrar etrafına bakındı. Kendisine uzanacak eller varmış gibi hissediyordu ama yalnızdı. Sadece gece nöbetini tutan hemşireler, hemşire bankosunda bekliyordu. Sürgülü kapının tarafına ilerleyip servisten çıktı. Nöroloji doktoru bu geceyi kendi servisinde geçirmesini istediği için acil servisten bu kata gelmişlerdi. İki katın merdivenlerini yalınayak indi. Hastanenin dışarıya açılan kapısını görünce o tarafa yöneldi ama çıkamadan dikkati dağıldı. Biraz ileride içinde bisküvi, kraker, meyve suyu gibi yiyecek içecek satan bir otomat vardı. Yemeğini yemişti aç değildi ama yine de aç gibi hissediyordu. Yedikleri yetersizdi bir türlü doyamıyordu. Otomatın yanına gittiğinde kapısını açmaya çalıştı, açamadı. ‘’Açılsana.’’ dediğinde gözleri dolmuştu. Kenardaki tuşları gördüğünde rastgele basmaya başladı ama yiyeceklerin hiçbirini alamıyordu. ‘’İçine para koymadan yiyecekleri alamazsın.’’ diyen sesle yanına gelen yabancıya baktı. İlk defa görüyordu, tanımıyordu. Tanıyorsa bile hatırlamıyordu. ‘’Param yok.’’ dedi. Yabancı, genç kıza dikkatle bakıyordu. Güzelliği su gibiydi ama fazla zayıftı ve elbisesi kan içindeydi, ayakları çıplaktı, başı sargılıydı. ‘’Kimsen yok mu?’’ diye sordu. ‘’Yok.’’ dedi bu defa genç kız. ‘’Hangi yiyecekten istediğini söyle.’’ Rüya eliyle tek tek camın ardından gösterdi. ‘’Bu çikolatadan, kırmızı paketli bisküviden, susamlı krakerden bir de şeftalili meyve suyundan istiyorum.’’ ‘’Masraflı çıktın.’’ Gülen yabancı cebinden çıkardığı parayı yuvasına yerleştirip yiyeceklerin numaralarını tuşladı. Alt bölmeye düşen yiyecekleri alıp genç kıza uzattı. ‘’Sen bunları yerken bir yerde oturalım mı?’’ diyerek genç kızın yanağından makas aldı. Yaptığıyla ensesinden kavrayan elle yere savruldu. ‘’Sen kime elini sürüyorsun lan hırt?’’ Emir’in sesi öfke doluydu. ‘’Aman ağam affet seninle olduğunu bilmiyordum.’’ Emir yaklaşan güvenlik görevlisine eliyle işaret verip uzak tuttu. Tanıdığı için karışmazlardı. Yerdeki adamı ensesinden köpek gibi tutup dışarı attı. ‘’Benimle olsun ya da olmasın bir daha yardıma muhtaç birinden faydalanmaya çalıştığını görmeyeceğim.’’ Rüya olanları korkulu gözlerle izliyordu. Elindeki yiyeceklere sarılmış halde duvara dayanıp yere dizleri üzerine çöktü. Sığınacak bir yer arıyordu ama bulamıyordu. Kalbinin pompaladığı korku bedeninin titremesine yol açmıştı. ‘’Rüya!’’ diyen Emir koluna dokunduğu anda çığlık attı. ‘’Hayır, hayır yapmayın. Yalvarırım yeter dayanamıyorum.’’ Kucağında sıkıca sarıldığı yiyecekler yere düştü. Elleri bandajlı başındaki saçlarındaydı. Kökünden yolacak kadar sıkı tutuyordu. ‘’Bırakın beni!’’ Gözyaşları sağanak gibi akıyordu. ‘’Rüya, kimse sana zarar vermeye çalışmıyor.’’ Emir, yere çöküp genç kızı kolları arasına hapsedip göğsüne dayadı. ‘’Yanımda güvendesin, korkma.’’ Saçları kavrayan elin birini tuttu. ‘’Sakinleş.’’ Genç kız dayandığı bedende ağlamaya devam ederken elleri yavaşça saçlarını bıraktı. Neden ağladığını, neden korktuğunu bilmiyordu ama Emir’in yabancıyı yere savuruşunu görünce bilmediği bir korku seline karışmıştı. Ağlaması sakinleşirken dayandığı bedenden geri çekilip gözyaşlarını sildi. ‘’Bir daha birine vurma.’’ dedi normal bir şekilde. Az önce korkan kendisi değilmiş gibi davranıyordu. ‘’Vurmadım sadece dışarı attım ve ben gelmeseydim seni rahat bırakmazdı. Neden dışarıdasın? Uyuyorsun diye beş dakika hava almaya çıkayım dedim arkamdan kaçmaya çalışıyorsun.’’ Rüya ayağa kalktığında Emir de onunla beraber kalktı. ‘’Kaçmadım ki tek başımaydım nereye gideceğimi bilmediğim için bir yere gitmeye çalışıyordum.’’ Emir’in gördüğü masum yüzle öfkesi yok olmaya başlamıştı. ‘’O bir yere bensiz gitmeye çalışma olur mu? Hafızan geri gelene kadar yanımdasın seni bırakmayacağım. Zaten bırakacak olsam seni bu saflıkla bir gün sürmez bir köşeye öldürüp atarlar.’’ Sözleriyle Rüya çocuk gibi ses çıkararak ağlamaya başladı. ‘’Ben ölmek istemiyorum. Sen öl!’’ ‘’Olur ölürüm. Yürü hadi.’’ Emir gidecekken Rüya’nın yerdeki yiyeceklere uzandığını görünce elini tutup engel oldu. ‘’Bırak onları acıktıysan kantine gidelim orada istediğini yersin.’’ Rüya elini tutan elin gücünü hissediyordu. Bu şekilde el ele yürüyüp kantine gittiler. Emir, genç kızı oturttuğunda, ‘’Ne yiyeceksin?’’ diye sordu. ‘’Et yemekleri var, çorba, dolma falanda var.’’ ‘’Karnımı en çok hangisi doldurur?’’ Emir gülerek seslendi. ‘’Usta olan her yemekten biraz getir.’’ Kenardaki rafta asılı olan pembe plastik terlikleri alıp Rüya’nın ayağına giydirdi. Alabileceği bir kıyafet yoktu ama şal bulmuştu onu da omuzlarına sardı. ‘’Taburcu olana kadar idare et sonra yenilerini alırız.’’ Genç kız yüzünde gülümseme ayaklarındaki terlikleri birbirine vurdu. ‘’Çok tatlılar.’’ Kantindeki çalışan tabaklara doldurulmuş yemekleri masaya bıraktığında terliklerle oynamayı bırakıp yemeklere gömülmüştü. ‘’Yavaş boğulacaksın.’’ diye uyardı Emir. ‘’Aç kalmak istemiyorum.’’ Rüya kısa sürede birçok yemeği yemişti. En son arkasına yaslandığında şiş karnını sıvazladı. ‘’Ağrıdı.’’ Emir başını iki yana salladı. ‘’O kadar yersen ağrır tabi. Doyduğunda bırak acıktığında yine yersin.’’ ‘’Ya acıktığımda yiyecek bulamazsam? O dolap bana yiyecekleri vermiyordu ama o adam gelip verdi sen de onu dövdün. Neden dövdün?’’ ‘’Sana elini sürdüğü için dövdüm. Oldu mu?’’ Rüya gülmeye başladığında eliyle ağzını kapatmıştı. ‘’Kendini de dövmelisin çünkü buraya gelirken elimi tutmuştun.’’ ‘’Bana serbest onlara yasak.’’ Emir gülmesine engel olamıyordu. Rüya daha karşısına çıkmadan rüyalarına girip başına bela olmuştu, karşısına çıkınca bela dönmüştü kara belaya! Rüya masanın üzerinden elini uzattı. ‘’Tut!’’ dedi. Genç adam uzanan eli tuttu. ‘’Yaklaş.’’ denildiğinde masanın üzerinde yaklaştı. Rüya kısa saçı tutup çekti. ‘’Bana her dokunduğunda bende senin saçını çekeceğim. Sen bana dokunanları dövüyorsan bana dokunulması yasak demektir yasaklarda herkes için geçerlidir.’’ ‘’Hey Allah’ım!’’ Emir elini geri çektiğinde cüzdanından çıkardığı paraları masanın üzerine bıraktı. ‘’Karnın doyduysa gidelim.’’ ‘’Doydu.’’ Rüya kalktığında kantinden çıkmadan önce gördüğü çikolatayı aldı. ‘’Bunu da istiyorum.’’ ‘’İyi al.’’ Pembe terliklerini yere vura vura kantinden çıkıp kaldığı odaya doğru ilerledi. İçeri girdiklerinde çikolatasına sarılmış halde yatağa başını koyar koymaz uykuya daldı. Emir kenardaki sandalyeye oturduğunda uyuyan genç kızı seyredalmıştı. Yüzünün masumluğu, güzelliği insanı içine doğru çekiyordu. Bir şekilde sabaha çıkmayı başardılar. Doktor son kez muayenesini yapıp taburcu olabileceğini söyledi. Taburcu işlemlerini yaparken, ‘’Ailesine ulaşamadıysanız bakım evlerinden birine gönderebiliriz.’’ diyen çalışanı Emir geri çevirdi. ‘’Ulaştım sorun yok. Köydeler gelemediler ben götüreceğim yanlarına.’’ Hastaneden ayrıldıklarında yol üzerindeki mağazanın önünde durdular. ‘’Üzerine temiz kıyafet alalım.’’ diyen Emir yanında Rüya ile birlikte magazaya girdi. ‘’Hoş geldin ağam.’’ Mağazanın sahibi Esma hemen yanlarına gelmişti. ‘’Hoş buldum. Üst baş ayarla bir şeyler.’’ Kıyafetlere bakan Rüya’yı gösterdi. Esma, genç kızın yanına gittiğinde üzerine uygun kıyafetler seçti. Rüya gösterilenleri beğenmiyor kendi istediklerinde ısrar ediyordu ama Esma, Emir ağanın yanında o kıyafetleri vermeye cesaret edemiyordu. ‘’Bunu istiyorum diyorum neden karşı çıkıyorsun?’’ ‘’Ne oluyor?’’ diye araya girdi en sonunda Emir. ‘’Bu kıyafetleri almak istiyor ağam.’’ dedi Esma. Emir kıyafetlere bir bakış attı. Fazla açık ve kısaydı. ‘’Esma hangisini diyorsa onu al, itiraz etme.’’ ‘’Sen mi giyeceksin de karışıyorsun?’’ diye karşı çıktı Rüya. ‘’Benim yanımda giyeceğin için karşı çıkıyorum.’’ Emir’in sert sesiyle Rüya geri adım atmıştı. Esma’nın seçtiği paçaları tamamen geniş olan yazlık bir kumaş pantolonla tişörtü giydi. Diğer alınacak kıyafetleri de yine Esma seçmişti. Ayağına bir de ayakkabı almışlardı. Mağazadan çıktıklarında tekrar arabaya bindiler. Rüya pencereden dışarı geçtikleri yerlere bakıyordu. ‘’Ben burada mı yaşıyordum?’’ ‘’Sanmıyorum burada yaşasaydın seni kesinlikle tanıyor olurdum.’’ ‘’O zaman nereye gideceğim?’’ Emir, genç kıza bir bakış attı. ‘’Benim yaşadığım konağa. Hafızan geri gelene kadar benimlesin.’’ “Ama sen kimsin?” Emir gülerek, “Adım Emir!” dedi. ‘’Kızacaksan gelmem Emir.’’ ‘’Kızdırmazsan kızmam.’’ Rüya oturduğu koltuğa gömüldü ama kendi kendine söyleniyordu. “A desem kızıyorsun, B desem kızıyorsun sen hep kızıyorsun sonra da suçu bana atıyorsun.” “Söylediklerini duyuyorum farkında mısın?” diyen Emir ile saklanabilecekmiş gibi oturduğu koltukta aşağıya doğru kaydı. Konağa geldiklerinde Rüya etrafına dikkatle baktı. Parmağıyla katları tek tek saydı. “Bir…iki…üç…” Parmağı dudağının üzerinde durdu. “Ne kadar çok kat var.” dedi hayranlıkla. Konağın taş duvarları hoş görünüyordu. Avlusundaki ağacın gölgesi yerin taşlığına yansımıştı. “Oğlum.” diyen Neziha Hanım yanlarına geldi. “Gece yoktun merak ettik.” Emir gecenin yokluğunu anlatmak yerine. “Anne misafirimiz uzun bir süre bizimle kalacak.” diyerek Rüya’yı gösterdi. “Kaza geçirdi iyileşene kadar ona göre ilgilenin.” “Olur oğlum.” Neziha Hanım, genç kıza dikkat kesilmişti. Alışkın olduğu bir saç rengi, ten rengi değildi. Bozkıran’ın esmer insanlarına alışmış gözleri gerçekliği kavrayamamıştı. Oğluna yaklaşarak fısıldadı. “Oğlum, bu kızın başka bir hastalığı mı var? Niye böyle hayalet gibi bembeyaz.” “Ten rengi öyle bizim buradan değil karıştırma gördüklerinle.” “Gece gelmedin, işle ilgili sorun mu var?” diyen babası göründü. Emir ayrı ayrı hesap vermekten yorulmuştu. “Tanıştırayım Rüya, dün yanlışlıkla arabamla çarpmak gibi bir kazaya sebebiyet verdim ve hafızasını kaybetti. Buralı değil ama çok eskiden tanıdığım biri ailesi de yok. Gece hastanedeydik şimdi de buradayız ve tamamen iyileşene kadar konakta kalacak.” “Tavra bak soru da sormayalım.” diyen Kudret Bey ellerini belinde birleştirdi. “Hoş gelmiş, geçmiş olsun.” dedikten sonra arkasını dönüp gitti. Rüya sessizce konuşulanları dinliyordu. Olduğu yere ait değildi ve tepkileri gördükçe kaçma isteğiyle doluyordu. “Beyza!” diye seslendi Emir. Gelen kadına Rüya’yı gösterdi. “Odamın yanındaki odaya götür bundan sonra orada kalacak.” “Hemen ağam.” Beyza, Rüya’ya eliyle yolu gösterdi. “Buyrun hanımım.” Rüya gösterilen yolda ilerledi. Üçüncü kata çıktılarında kapısı açılan odaya girdi. Eskitme model yatak, dolap vardı. Banyosu içerideydi. Beyza tek bıraktığında odanın yuvarlak, küçük balkonuna çıkıp aşağıya baktı. Emir uzun boyuyla hemen dikkat çekiyordu. Bu konağa neden gelmişti? Ona neden güvenmişti? İçinde adını koyamadığı bir korku vardı ama ona bakınca korkusu dinmeye başlıyordu. Peki bir gün gerçekte kim olduğunu hatırlayacak mıydı?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD